22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

19 ARALIK 2010 / SAYI 1291 11 Hikmet Aksoy SELÇUK EREZ Sepet sepet yumurta! Ü niversiteler dökülüyor. Öğrenciler dertli, sorunlarının kendi görüşlerinin de alınacağı demokratik ortamda çözülebileceğine yerden göğe haklı olarak inanıyorlar. Demokratik ortam mı? Bu nerede? İki yıl önce İTÜ açılışında Başbakan’ı protesto eden 18 öğrenci şimdi 15 ay hapse mahkum edildi; Dolmabahçe’de üniversite sorunları tartışıldığında “bizi de dinleyin” diyen, gösteri yapan öğrenciler dayak yediler. Öğrenciler o zaman ne yaptılar? Protesto ettiler: Onları destekleyen Ankaralı öğrenciler Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde konuşmaya giden AKP milletvekili Burhan Kuzu’ya yumurta attılar. Kuzu, çok sinirlendi, üniversitenin rektörünün ve dekanının istifa etmelerini istedi, “Böyle yöneticiliği babam da yapar!” dedi, “bu kadar beyinsiz öğrenciler görmediğini” de söyledi. Yumurta, dünyanın her yerinde bir protesto, kınama aracı olarak kullanılıyor. Domatesi de tercih edenler var tabii. Böyle protesto edilenler ne yapıyorlar? G Britanya’da Başbakan Vekili John Prescott, 2001’de kendisine yumurta atan bir gence saldırmış, onla itişip kakışmıştı. O zaman Prescott’un tepkisi kınanmış, tutumunun Başbakan Blair’in kampanyasını berbat ettiği belirtilmişti. BBC yorumcusu Nick Assinder, “Prescott’un bu davranışının, onun, işgal ettiği politik mevki için elverişli olup olmadığının sorgulanmasına yol açacağını” söylemişti. G Arnold Schwarzennegger, 2003’te Kaliforniya Devlet Üniversitesi’nde öğrencilerin yumurtalarına hedef olduğunda, “Keşke domuz pastırması da atsaydınız...” demiş ve olayı “düşünceleri serbest açıklama hakkı” olarak yorumlamıştı. G Erdal İnönü 2005’te Bilgi Üniversitesi’nde bir “Ermeni” konferansına katıldığında MHP’liler “Vatan hainlerinin arasına girmeyin!” demişlerdi. İnönü, yolundan dönmemişti. Konferansın sonunda protestocular ona yumurta, domates atmağa başlayınca polisler davranmışlar ama Erdal Bey, “Beni korumayın. Taksim’e yürüyeceğim. Yumurta atarlarsa atsınlar!” demişti. Demek ki yumurta yiyen devlet adamları, olayı olgunlukla, espiri yaparak ve bunun bir demokratik tepki olduğunu belirterek karşıladıklarında meseleyi başarıyla geçiştirmiş oluyorlar. Peki bizde şimdi yumurta yiyenler neden böyle davranamıyor, rektörlerin, dekanların istifasını isteyecek kadar sinirleniyorlar? Bunun demokratik hamlıktan kaynaklandığını asla düşünmüyoruz. Bizce bu tutumun sorumlusu Prof. Bingür Sönmez’dir! Sönmez, “12 mineral ve 11 vitamin içeren yumurtadan günde sadece bir tane yemeli, fazlası kolesterol yapar” demişti. Sayın Kuzu buna rağmen saymadık ama birden çok fazla yumurta yemişti o gün... Onu böyle çok kızdıran kuşkusuz buydu! G selcukerez@gmail.com Her gün başka bir ilde çiziyor çokça yer alan yerel mizah öykülerini adeta ezberlercesine okudum. Hep mizahı öğrenmeye çalıştım. Şimdilerde ulaştığım karikatür düşünerek ve nokta ortada… rabzonlu gazeteci Hikmet Aksoy çizerek başlıyor. Her gün Karikatürdeki çizgi anlayışınızı sormak (71), gazeteciliğe 1953 yılında Vefa istiyorum. Spor Dergisi’nde başladı. 1954 çizdiği karikatürleri Karikatürün bir çizgi sanatı olduğu ve yılında “Hadiselere Tercüman” gazetesi İstanbul’da Türkiye mizah içerdiği bilinen bir gerçek. yayımlanınca gazetenin Trabzon Karikatürün içerdiği nükte, çizginin içinde muhabirliğini üstlendi. Daha sonra Gazeteciler Cemiyeti’nin öylesine olmalı ki, her ikisi birbirinden ayrı Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Öncü, Vatan yayın organı “Bizim düşünülememeli. Gördüğümüz bir tabloyu, gazeteleri ile Akis ve Kim dergilerinde bir heykeli nasıl başkalarına tam anlamıyla muhabirlik yaptı. Trabzon’da yayımlanan Gazete”ye ve 68 ilde tarif edemiyor, anlatamıyorsak karikatür de yerel gazetelerde çalıştı. Meslekte 50 yılını yayımlanan birer yerel öyle olmalı. Gerçek sanat eseri sonsuz doldurduğu, 70 yaşından da gün aldığı için yaşama gücü olan eserdir. O halde gerçek bu yıl Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin gazeteye gönderiyor. Yerel karikatür de yarına kalabilecek güçte (TGC) “Burhan Felek Basın Hizmet basını kendi olanakları olmalıdır. Karikatürde önemli olan, çizgiyi Ödülü”nü aldı. Aksoy, gazeteciliğinin yanı bağımsızlaştırmak, karikatürü sanat dışı sıra çizdiği karikatürlerle de tanınıyor. içinde karikatürle sorunlardan kurtarmaktır. Bu anlayışla TGC’nin yayın organı “Bizim Gazete”nin buluşturan Aksoy, 81 ile hareket eden karikatürcü bağımsızlaşır ve yanı sıra tam 10 yıldır Türkiye'nin bir ilinde kendine özgü çizgiyi yakalamış olur. yayınlanan yerel gazetelere de çizgilerini ulaştığı zaman bir sergi Kendine özgü kimlik edinmiş olur. Nasıl ki, gönderiyor. Bugün onun karikatürlerinin açmayı planlıyor. imzasını görmeden Turhan Selçuk’u, yayınlandığı il sayısı 68. Amacı 81 ile Semih Balcıoğlu’nu, Ferruh Doğan’ı ulaşmak. Sonrasında karikatür yayımlayan çizgisinden tanıyorsak, onun gibi… gazetelerle bir “Yerel Basında Karikatür Karikatürde 50 yıllık bir emeğiniz var. Sergisi” oluşturup bunu büyük kentlere Bugüne bakınca ne görüyorsunuz? taşımak istiyor. Aksoy, bir dönem Elli yıl öncesi ile bugünü Karadeniz fıkraları üzerine de çalıştı. karşılaştırıyorum da, o günün koşullarında Karadeniz insanının gerçek yaşamından bir karikatürümün yayımlanması için nasıl kaynaklanan ve onun felsefesini, dünya bir çaba gösterildiğini anımsadığımda, görüşünü, gelenek ve göreneklerini günümüz karikatür sanatçılarının çok yansıtan fıkraların kirletilmesini önlemek şanslı olduklarını görüyorum. Düşünün, için “Karadeniz Fıkraları Ajansı”nı kurdu. içinizde küçük bir kıvılcım, karikatür ateşi / heyecanı var ve Anadolu’da ikamet ediyorsunuz. Yerel basında karikatürünüzü hiç yayımlama şansınız yok. Çünkü o günün koşullarında yerel basında klişehane yok. Zorunlu olarak İstanbul’a karikatürünüzü gönderecek ve yayımlanmasını bekleyeceksiniz. Şimdi öyle mi? Yerel basın çok gelişti, Anadolu’daki pek çok sanatçı arkadaşımız eserlerini yerel basın aracılığıyla topluma sunuyor. Aktif gazeteciliğe ne kadar devam etmeyi düşünüyorsunuz? Hikmet Aksoy, çizmeye nasıl başladı ve Valla bir kişinin kanına gazetecilik hangi karikatürcülerden etkilendi? virüsü girmişse bu eylemine ancak ölüm Küçük bir Anadolu kasabasında doğan son verebilir diye düşünüyorum. En ve bugünün iletişim araçlarının yarattığı azından benim için öyle geçerli. Yaşamımı etkileşimin olmadığı bir zamanlarda gazeteci olarak tamamlamak istiyorum. karikatür alanında kimlerden etkilendim? Bunun için güne karikatür düşünerek ve çizerek başlıyorum. Her Doğrusu, o dönemde haftada iki kez deniz yoluyla gelen vapurlar gün çizdiğim karikatürleri İstanbul’da Türkiye Gazeteciler postayı getirir, herkes 35 günlük, hatta haftalık gazete okurdu. Cemiyeti’nin yayın organı “Bizim Gazete”ye, sonra da yurdumuzun Ama gazetenin bir değeri vardı, son satırına değin okunurdu, 68 ilinde yayımlanan birer gazeteye elektronik ortamda gönderiyor ezberlenirdi adeta. Okunan gazeteler atılmaz, yenisi gelene kadar ve yerel basını kendi olanaklarım içinde karikatürle buluşturmaya saklanırdı o zamanlar. Karikatüre ilgim işte böyle bir dönemde çalışıyorum. Amacım, karikatür sanatını daha çok izleyici ile ilkokulu bitirdiğim yıl başladı. Turhan Selçuk Yeni İstanbul’da, buluşturmak, bu sanatı tanıtıp sevdirmek… Bu hizmeti 10 yıldır Sururi Gümen Hürriyet’te, Orhan Ural Yeni Sabah’ta günlük sürdürüyor ve yerel gazetelerin mali olanaklarını bildiğim için karikatür çiziyorlardı. Bu sanatçılar içinde en çok Turhan Selçuk herhangi bir ücret de talep etmiyorum. Karikatür servisindeki bir dikkatimi çekiyor, yalın çizgileri kolayıma gelip, onu kopya ya da diğer amacım ise 81 ilin basınına ulaşmak ve sonunda karikatür taklit ediyordum. Daha sonraları Akbaba’da, Tef’te, 41,5’ta, yayımlayan gazetelerle bir “Yerel Basında Karikatür Sergisi” Karikatür’de, Taş Karikatür’de gördüğüm karikatür örnekleriyle bu oluşturup bunu büyük kentlerimize taşımak. 71 yaşında yeni bir alana daha çok yoğunlaştım ve kendime bir yol aradım yıllar yılı. heyecan… Yaşama yeni yeni heyecanlarla bağlanmak ve güne Ama her zaman ve her mekânda karikatür üzerine yazılanları böyle başlamak güzel benim için… G okudum. Tarihini araştırdım. Bir de o dönem mizah dergilerinde CEMİL CİĞERİM Hikmet Aksoy, güne T Espirisentır Misafir şair Bencil Dolunay bir tek yıldıza yer bırakmamış. *** Sakin ol ki fırtına dinsin. *** Soğukta saate bakmam akışını dinlerim. *** Her kış bazı aşklara benzer ilk kar. Süreyya Berfe Sahibinin sesi Ahenk dolu bir dünya battı; repertuvarda, öten bir horoz kaldı. Utandırma servisi Çocuklarımızın gemiler, gemicikler alacak kadar değilse de, şükürler olsun yumurta alacak kadar parası var. Kemal Ateş  Sabah akşam bilgisayarın başında, TUŞ beyinli n’olucak!  Kızlara asılırken hata yaparsanız üzülmeyin, hatasız KUR olmaz! İbrahim Ormancı Bir hayvan bir ütopya Ağustos böceği: Aşağı uçsam Temmuz.. yukarı uçsam Eylül!.. Petşop Sökül paraları; canını da!.. Misafir çizer: Oktay Ekinci C M Y B C MY B Tıpus
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle