Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 17 OCAK 2010 / SAYI 1243 Doğaüstü bir şey yok sihirli anlatım var... İlkay Özdemir, hayatını sihirden kazanıyor. Çocukken televizyonda izlediği sihri hiç sevmeyen, işin içine girdikçe tutkunu olan genç sihirbaz, ‘illüzyon’a değil, sihre inanıyor. Tüm derdi şovlarında insanların yüzlerinde bir an bir pırıltı görmek. YouTube sihirbazlığı Kendi kendini yetiştiremiyor mu insanlar? Pek çok sırrı biliniyor. Evet YouTube sihirbazlığı diye bir şey var artık. Bir sırrı alıp orada gösteriyorlar. Ama aslında gerçek ustaların yazdığı eserler var. Onların sunum tarzını almadan, oyunu öğrenip kendinle birleştirip sunmak illüzyon. Yoksa sır dediğiniz, belli mantıklar üzerine, matematik gibi bir şey. Ben insanların algılarını yanıltan, bunu sihirli bir şekilde yansıtmaya çalışan bir insanım. İnsanın inanası da geliyor ama. Bu doğaüstü bir şey değil. Birçok illüziyonist illüzyon tekniğini kullanarak insanları kandırıyor. Uri Geller örneğin. Yaptığı her şey teknik. Bu çatalı eğerken ben doğaüstüyüm dersen, bu dolandırıcılığa girer. Benim derdim sizde yarattığım sihirli an. 35 yaşındaki, sihre inandığınız döneme göndermek sizi. Dikkat ettim, illüzyon değil sihir diyorsunuz. Özel bir nedeni var mı? Sihir demeye dikkat ediyorum ben. Bunu TDK’ye de söylemek istiyorum. Sihirbazı kullanıyorum çünkü illüzyonist demek bana soğuk geliyor. Sihirbaz bana daha mantıklı geliyor. Sihirli bir şey yapıyorum ben çünkü. Ben bir şovunuzu izledim internette. Genelde hep buna benzer mi şovlarınız? Evet. Bazen Chicago filmindeki Welma karakteri gibi oluyorum, elmasları çoğaltıyorum, seyirciden para alıp onu geri vermiyorum. Filmlerden çok etkileniyorum aslında. Yani şapkadan tavşan çıkarttım oldu gibi bir durumunuz yok? Her zaman bir temam var. Ya seyirciyle uğraşacağım ya kendime bir şey yükleyeceğim, sihir beni tek başına doyurmuyor. İzleyici önemli bir faktör tabii değil mi? Televizyonu bu yüzden mi tercih etmediniz? Televizyon programı istemiyorum pek. Ben seyirciyle karşı karşıya, göz göze olmak istiyorum. Kamera benim işim değil. Seyircinin gözlerine, bakışına hâkim olmam lazım. Etkileniyor musunuz o bakışlardan? Tabii ki! Zaten o an gelişiyor, çoğu zaman doğaçlama oluyor. 500 kişiyi gözle idare etmek en önemlisi benim için. En öndekine de en arkadakine de ulaşabilmeliyim. G İ SİNEM DÖNMEZ lkay Özdemir, Türkiye’nin tek kadın sihirbazı. Sihirbazı dedik, çünkü o kendisine böyle diyor. Sihre âşık bir kadın Özdemir. Yurtdışında iki büyük sihirbazlık derneğinde Türkiye’yi temsil ediyor, dünyada kendini kanıtlamış ancak burada hâlâ işindeki başarısıyla değil “kadın sihirbaz” olarak anılmaktan şikâyetçi. Mesleğini aşkla yapan, uğruna paradan da okuldan da vazgeçenlerden. Sihirbazlıktan aldığı keyfi kendisi de özetliyor aslında, “ben” diyor, “insanların bir an için sihrin var olduğuna inanmaları için yapıyorum bu işi.” Özdemir’le Türkiye’de önce sihirbaz, sonra kadın sihirbaz olmayı konuştuk. Arada birkaç sihir de gördük tabii... Bir insan niye sihirbaz olur? Biraz çatlak olmak lazım, sırrı bu. 22 yaşına kadar sihirbazlardan nefret eden bir çocuk ve genç olarak büyüdüm. Kanalları geçerken kim izler ki bunları derdim. Keskin bir dönüş oldu öyleyse. Neden peki? Çünkü sihrin, sihirbazlığın inandırıcılığı yoktu benim için. Üniversitede ek bir iş buldum, işletme okuyordum, halka ilişkiler yapmak istiyordum. Bir psikiyatri merkezinde sekreterlik yapıyordum. 1 yıl sonra psikiyatr Selim Başarır’ın sihirbaz olduğunu öğrendim, bana bir iki oyun gösterdi seans aralarında. Ve böylece başladı. Evet. Yavaş yavaş illüzyonistlerin arasına karıştım. Bir iki toplantı, çalışma derken o tarihlerde Kubilay Tunçer “5 sihirbaz 5 gösteri” diye bir gösteri tasarlıyordu. Gençler fuayede “closeup” (yakın masa sihirbazlığı) yapsınlar seyirci sihre doysun istiyordu. Biz yakın masa sihirbazlığı yaptık. 6 ay sonra beni yurtdışına götürdüler, Balkanlar’da yarışmalar vardı. Orada kart sihirbazlığı kategorisinde yarıştım, jüri özel ödülü aldım. Yarıştığım dal çok zor bir daldı, pek rakibim yoktu. İlkay Özdemir, 2 Şubat’ta CNR’da olacak. Erkeklerle mücadele ediyorum Kadın olmanın zorluk ya da avantajı var mı? Hakkımda sürekli “kadın sihirbaz” diyorlar. Türkiye’nin ilk ve tek kadın sihirbazı diye lanse ediliyorum. Beni kadın sihirbaz diye ayırırsanız, sadece kadınlarla yarışır gibi göstermiş oluyorsunuz. Ben burada erkeklerle mücadele ediyorum. Dünyada sayılı, Türkiye’de hiç yok. Tarihte birileri olmuş. Ben asistanlıktan gelmeyen nadir kadın sihirbazlardanım. Asistan olmayı küçümsemiyorum, çok büyük bir tecrübe. Ama burada bir sürü meslektaşım “Leydi İlkay Türkiye’nin ilk kadın sihirbazı değildir”le ilgilendiler. Kadın olmak zor. Sanki kadınlığımla gelmişim, kadın olduğum için kazanmışım gibi lanse ediliyor. Bu da beni kırıyor haliyle. Ben burda 30 yıldır bu işi yapan adamlarla yarıştım. Kusura bakmasınlar, 30 yıldır bu işi yapıyorsunuz da çıkın biriniz de yarışın. Yıllardır şovları aynı. Sen David Copperfield’ın şovunun aynısını yapıyorsan, kendinden bir şey katmadığın sürece önemi yok. Gömlekleri bile aynı. Ben Haliç’te su üzerinde yürümek istiyorum. Buna para gerekiyor. Ama bir David Copperfield olmam için bana para gerekmiyor. G SİNEMAYLA SİHRİ BİRLEŞTİRDİM Yani siz en zorundan başladınız? Bir yandan çok zorlandığım ama çok da şanslı olduğum şeydi evet. Dönerken, ben sanırım sihirbaz oluyorum dedim kendi kendime. Bir sürü hayal kurdum, kuş sihirbazlığı yapacağım bile dedim. Canlı hayvanlarla çalışmak daha zor. 2004’te şampiyon oldum General Magic (Genel İllüzyon) kategorisinde. Şaka değil 30 yıldır bu işi yapan insanlarla yarışıyorsunuz. Beklemiyordum açıkçası. Kart sihirbazlığında da bir ödül daha aldım. 2 ödülle geri döndüm Türkiye’ye. Sonra bir kırgınlık dönemi başladı. Kimse ilgilenmediği için mi? Şampiyon olmuşsunuz, hiç kimsenin umrunda değil. Elçiliğe haber verdik, kendi imkânlarınızla oraya gitmişsiniz ama kimseden bir tepki yok. Biraz kırıldım açıkçası. Biraz durdum o dönemde. Kendi sektörümü kendim oluşturdum. Firma, bayi toplantılarında yaptım gösterilerimi. PR’la sihirbazlığı birleştirdim. Hangi konu ise ona göre bir gösteri sahneliyorum. Peki okul ne oldu bu arada? Her şeyi bıraktım, işi de okulu da. Sihirbazlığa devam ettim. Bayi toplantıları, lansmanlar... Peki sizi izlemek isteyen herhangi biri ne yapacak? Seyirci beni izleyemiyor, doğru. Çünkü hayatımı kazanmak durumundayım ne yazık ki. Ama fuarlar Barış İçin Hrant İçin H rant Dink’in ölümünün üzerinden üç yıl geçti. Kolay unutulmayacak bu olayın barış adına bir milat olması için barış gönüllüsü birçok kişi ve kurum yine bir araya geliyor. 23 Ocak’ta Hrant Dink birçok sivil toplum örgütünün katkısıyla tüm gün boyunca sürecek etkinliklerle anılacak. “Hepimiz II – Barış İçin Hrant İçin” isimli etkinlik Boğaziçi Üniversitesi Garanti Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Açılışı Ümit Kıvanç’ın “19 Ocak’tan 19 Ocak’a” isimli belgeseliyle yapılacak organizasyona Engin Cinmen, Erdal Doğan gibi avukatların katılacağı “Derin Devlet Davalarında Ne Durumdayız” konulu panelle devam edilecek. Panelde “derin devlet” davalarında gelinen nokta, karşılaşılan açmazlar ve STK’lerin davalardaki rolü ele alınacak. Gün boyu gerçekleştirilecek atölyelerde günlük hayatta kullanılabilecek Ermeniceye yönelik eğitim, Ermeni dansları ve Süryani ilahilerine yönelik çalışmalar yapılacak. Programda Zakar Mildanoğlu’nun “Bir Yüzleşme: Ermeni Mahallelerinden Geriye Ne Kaldı” ve Zekeriya Baykal’ın “Ninelerimizin Komşuları” başlıklı söyleşileri dinlenebilir. G da olan gösteriler var. Mesela 2 Şubat’ta CNR’da olacak. Media Magic adını verdik. Sinemayla sihri birleştirdim. Bunu yaparken de bayağı bir zorlandım. LCD televizyonun içinden bir şeyler çıkacak, ben kaybedeceğim gibi, öyle anlatayım. Bizi gece gündüz uyutmayan bir çalışma içindeyim. Belki tiyatro gibi, haftada birkaç gün yapacağınız bir şovunuz olur? Aslında böyle de bir proje var şu an. 2010’da büyük bir merkez yapılıyor eğlence merkezi olarak. Büyük bir tiyatro sahnesi olan, orada Vegas usulü her gün 2 şovum olacak. Bu projeden dolayı Türkiye’de kalmaya karar verdim. Yani gidecek miydiniz? Vegas’tan teklif gelmişti, gidecektim. Türkiye’de mutlu değilim yaptığım iş adına. Kırgınlıklar, bunca emek boşa gidiyor gibi geliyor. Hem kendi reklamınızı, hem bilet satışınızı hem de ilüzyonunuzu aynı anda yapmak pek kolay değil. Ama biz milletçe severiz sihri. Sermet Erkin var mesela? Sermet Erkin var, çok uzak değiliz milletçe. Ama hâlâ Sermet Erkin gibi sanıyoruz sihirbazlığı. Çok bütük saygım var ama o dönem çocuğuyum ve sihirbazlığı sevmedim. Sihirbazlık bu değil. 3040 yıldır bu işi yapıyor ama bugün hâlâ “benim bir talebem olamaz çünkü benim halkıma verecek şeylerim var” demek bana pek normal gelmiyor. El vermek gerekiyor değil mi sizin meslekte? Üç bin yıllık bir şeyden bahsediyoruz. Akademik anlamda bir şeyi yok. Ustaçırak ilişkisiyle gelişen bir şey ancak. Benim 25’e yakın talebem var. Bir tanesini cımbızla çektim, ona öğreteceğim. El vermek gerekiyor. 10 kişi değil ama bir kişiyi yetiştirebilirsiniz.G C M Y B C MY B