Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 AĞUSTOS 2009 / SAYI 1221 5 PAZAR SÖYLEŞİLERİ Gelecek, örgütlü ve paydaş harekette... ALİ DENİZ USLU ütürizm ne anlama geliyor? Zira fütürizm yeni bir kavram, çekici ve ilginç. Böyle olunca herkes onu farklı yorumluyor. Çekiciliği sözcüğün tınlamasında da değil, gelecek ve onu yorumlamak üzerine yoğunlaşmasında. Danışman, MGEN Gelecek Planlama Merkezi Kurucusu, ekonomist, sivil toplum gönüllüsü, Fütüristler Derneği Başkanı Ufuk Tarhan’a göre fütürizm geleceğin yeniden yorumlanması demek. Nasıl? Tarhan anlatıyor; “Gelecek sanki bizi bekleyen ve oluşmuş bir şey gibi algılanıyor. Onu değiştiremezmişiz gibi geliyor. Biz edilgen bir şekilde onu tahmin etmeye çalışırken ona müdahale edemeyeceğimizi düşünüyoruz. Geleceği tahmin edip pozisyon almak da başarı kriteri kurgusu oluyor. Ama gelecek bizi beklemiyor. Onu şekillendirmek elimizde ve bu çok ciddi bir sorumluluk. Şimdi bunun sancılı farkındalığı, şaşkınlığı var. Fütürizm de bunu ifade etmeye, anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyor. Bu bir bakış, eylem ve düşünce sinsilesi”. Elbette yeniye karşı önyargı ve eleştiri kaçınılmaz. Böyle bir tanımı kodlamak zaten zor. Özellikle de yeniliğe karşı inanılmaz bir direncimiz varken. Tarhan bu direncin bildiğimizi yapmaktan geldiğini düşünüyor. “Evet güzel, ama” ile başlayan kabullenmeme teslimiyetinin de işin tembellik kısmı olduğunu savunuyor. Onun amacı insanları gelecek için iyi bir şeyler yapmaya örgütlemek, bireyin kendi için sistemli doğru kararlar almasına yardımcı olmak. Tarhan, “birileri bizim için yapsın, karar versin” eğiliminin çok tehlikeli olduğu görüşünde. Dünya böyle ilerleyemeyecek, biliyor. “Erken yaşta ve geniş kitleler halinde harekete hazır hale gelmeli” diyor, “İnisiyatif kullanmama ve çizginin dışına çıkmama sorunumuz var”. En çok da probleme kadar bekleyen, önlem almayan, Sigara ATAOL BEHRAMOĞLU Şiirlerimde “sigara” sözcüğünün kaç kez geçtiğini saymadım. Fakat belleğimde “sigara”lı dizelerimin sayısı az değil... Örneğin, bir yirmili yaş şiiri olan “Sonbahar Ezgisi” şöyle başlar: Caddeden liseli kızlar geçiyordu “Medeni Hukuk”u usulca kapattım. İmtihanmış, paraymış, etiketmiş İnadına bir sigara yaktım... Ondan daha da önceki yılların, kitaplarımda da yer almamış bir liseli “aşk ve avarelik” şiirinde ise, kentin sokaklarını, “gönlümdeki sevgili” ve ağzımdaki (sigara bile değil) “cigara” ile dolaşırım... Bu “cigara” sözcüğü Attilâ İlhan’dan gelmiş olmalı... Hayran olduğum şiirlerinden “Kaptan”ın unutulmaz dizelerinden biri (ezberden yazıyorum) şöyledir: “ağzında yoksul bir ıslık, ıslak bir cigara gibi...” Sonradan Attilâ İlhan’ın sigara tiryakisi olmadığını öğrendiğimde bayağı şaşırmıştım... *** Peki ben kendim sigara tiryakisi miyim? Benim gibisine sanıyorum ki tiryaki denmez. Paket taşıdığım zamanlarda bile öğleden önce sigara yaktığım nadirdir. Fakat sigarayla, şu “cigara”lı şiiri yazdığım zamanlardan başlayarak, diyebilirim ki birkaç yıl öncesine kadar, hep sorunlarım oldu. Hiçbir zaman sıkı bir içici olmadım. Yarı doluyken ya da belki içinden bir tane yakmışken, bir daha ağzıma sigara koymamak üzere buruşturup attığım paketlerin sayısı az değildir. Zaman zaman, uzun süreler ara verdim sigara içmeye. Örneğin 10 aylık cezaevi yaşantısında, amaçladığım yaşama disiplini gereğince, tek bir sigara içmedim... Yazma konusunda sigaranın bir işe yaramadığını; ve hatta tam tersine, bir dize bulmak amacıyla üst üste yakılan sigaraların dizeyi bulmaya yardımcı olmak şurda dursun kafayı kazana çevirerek yaratıcılıktan büsbütün uzaklaştırdığını, yazma işlerinin daha tam başlarında fark etmiştim... Buna karşılık ömrüm boyunca sigarayla çekişmem de hiç sona ermedi. Şimdilerde (ve çoktandır) sigara içicisi değilim. Fakat çoğu kez akşamüstleri, iki tek atarken, sigara değil ama küçük ya da orta büyüklükte bir “sigar”dan birkaç nefes almayı; ya da bir çalışmayı noktaladığımda, “kendimi ödüllendirmek” için aynı şeyi yapmayı seviyorum ve kendimi bu “keyif”ten mahrum etmeye hiç de niyetli değilim. Ufuk Tarhan, Fütüristler Derneği Başkanı, MGEN Gelecek Planlama Merkezi Kurucusu, ekonomist, sivil toplum gönüllüsü. “Evet güzel, ama” ile başlayan cümleleri sevmiyor. Çünkü bu kabullenmeme bir teslimiyet. En tehlikelisi de başkalarının “bizim” için karar vermesi. Ona göre geleceği şekillendirmek elimizde, gelecekse örgütlü ve paydaş harekette... Ufuk Tarhan. Fotoğraf: Uğur Demir F ama problem anında inanılmaz çözümler üreten bu coğrafyanın zihniyetinden yakınıyor. “Hareket için marazı bekleme alışkanlığımız var” diyor. DÜNYA BİR ÖRGÜT... Tarhan, pek çok sivil toplum örgütünde başkanlık, yönetim kurulu üyeliği yaptı, yapıyor. Örgütlülüğe inancı tam. Hatırlıyorum da Türkan Saylan’la son konuşmamızda özellikle yaptığı bir vurgu vardı, o da “Sivil toplum kuruluşu değil sivil toplum örgütü” demenin önemiydi. Örgüt sözcüğünün zihinlerdeki kirlenen anlamına bir duruştu bu. Tarhan da aynı düşüncede; “Aslında dünya bir örgüt. Dünyayı ve insanları hırpalayan, ezen, yoran bir rekabet var. Bu kabul edilemez. Sistem insanları yok ediyor, işte bunu aşmalıyız. Paydaşlık ve örgütlülük motivasyonu bizi, toplumumuzu ve tüme vardığımızda dünyamızı kurtarabilir. İnternet sayesinde insanlar artık daha örgütlü. Bu gittikçe artıyor; çünkü olumlu gelecek için örgütlü olmak kaçınılmaz”. Burada sorun ortak amaçlarımızı iyi belirlemek. Zayıflıklarımızın, üstünlüklerimizin rasyonel çözümlerini ulusal olarak yapabilmek işin anahtarı. Tarhan bulunduğumuz dönemin pek çok şeyi yeniden icad etmemizi gerektiren bir yapıyla büyüdüğünü anlatıyor. Ona göre yenilikçilik, farkındalık yaratma hep vardı ama ekonomik faydası tartışılıyordu. Şimdi her şey ekonomi. Fütürizmden, gelecekten bunca bahsetmişken. Bizi yakın tarihte neler bekliyor? Söze, artık herkes “bir şeyin her şeyini, her şeyin bir şeyini” bilmeli önermesiyle başlıyor. Shakespeare’e bir gönderme yapıp, “Olmak ya da olmamak yaratıcılıkla orantılı” diyor. Bu yüzden de yaratıcılığı kışkırtacak her şey makbul. Bireysellik de artan bir durum. Özellikle ekonomik alanda krize rağmen bireysel girişimciliğin artacağı öngörüsü popüler. Türkiye’deki ekonomik pastanın yüzde 80’i sanayi üretimi, yüzde 20’si servis ve hizmet sektörüne ait. Tarhan’a göre servis ve hizmet sektörü pupa yelken yol almaya devam edecek. Kobilerin de değeri artacak. Ortak ofis kullanımı artacak. “Azıcık aşım, ağrısız başım” diyebilenlerin özellikle küçük sahil kasaba ve köylerine yerleşme hayali artarken, diyemeyenlerin de emeklilik sonrası giderleri karşılamak için çalışmaya devam etmeleri kaçınılmaz. Kadınlar hem iş yaşamına, hem teknoloji kullanımına daha çok katılacak. “Ev erkekleri”nin sayısı yükselecek. Kişiye sadakat, aidiyet duyguları iyice azalırken, cemaatlere, gruplara aidiyet duygusu ve arayışı daha da hızlanacak. Mesleki bazda öne çıkacak bazı iş grupları ise şunlar; internet pazarlama, anti terör uzmanları, iş terapistleri, yönetici menajerliği, biyoloji ve gen uzmanları, sürdürülebilir iş modeli uzmanları, sağlık karantinacıları, etki ve mahremiyet koruyucuları. En önemli görüsü, örgütlü ve paydaş bir hareketin geleceği olumlu bir şekilde yönlendirecek olması. Biz de bunun farkına varmalıyız. G ataolb@cumhuriyet.com.tr C M Y B C MY B *** Bunları neden yazdığımı ya da durup dururken yazmadığımı anladınız kuşkusuz... Sigara yasağına karşı olmak benden ırak olsun. Keşke yaşamlarımızda böyle bir şey hiç olmasaydı... Fakat oldu... Şimdi ne yapacağız? Filmlerde yapıldığı gibi, şiirlerden, öykülerden de “sigara” sözcüğünü çıkarıp atacak mıyız? Sigaralı fotoğraflarımızı imha mı edeceğiz? Aptalca, daha da öte faşist bir sansürcülük olmaz mı bu? Ben sigara içilen bir çağa aitim... Buna karşılık, sigara içenlerin içmeyenleri zehirlemesine kuşkusuz ki karşıyım. Çocukların sigara içiciliğine özendirilmesi ise bana göre cinayet işlemekle eşdeğerlidir. Fakat günümüzdeki sigara yasağının sunuluş ve uygulanış biçiminde; sigara içmeyenlerde sigara tiryakilerine toplum dışı insan, neredeyse cüzamlı gibi bakma eğiliminin kışkırtılmasında; içki içilen yerlerde de sigara yasağı saçmalığının getirilmesinde, ülkemizde şu andaki siyasal iktidarın niteliğine de bakarak, insan sağlığına ilişkin kaygıların ötesinde birtakım kötü kokular alıyorum. Ve bu kötü kokuların, sigara dumanından daha az zehirleyici olmadığını düşünüyorum... G