26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

13 ARALIK 2009 / SAYI 1238 7 DÜNYALI YAZILAR Marc Chagall’ın Pera Müzesi’ndeki “Yaşam ve Aşk” sergisini torunu Meret Meyer anlatıyor... CHAGALL 98 yaşında bile usta oldum demedi ŞİRİN GÜVEN Kral çıplak da kim söyleyecek? ZÜLAL KALKANDELEN en bu yazıyı yazarken Başbakan Erdoğan ile Obama’nın buluşması henüz gerçekleşmemişti; yazı yayımlandığında ise görüşmüş olacaklar. Bir süredir medyada Amerika’nın Türkiye’den Afganistan’a ek asker istediği konuşuluyor. Sanki hiç beklenmeyen bir olaymış gibi yansıtılıyor bu haber. Oysa Obama göreve başladığından beri bu yönde bir gelişme olacağını tahmin etmek zor değildi. Çünkü Irak’tan bir süre sonra çekilmeyi vaat eden Obama, Afganistan’daki savaşı hızlandıracağını söylüyordu. Nitekim 89 ay önce yazdığım yazılarda, ben de bu gelişmenin yaşanacağını belirtmiştim. Her ne kadar Obama, Bush retoriğini sürdürüp, “Ülkenin güvenliği tehlikede. O yüzden savaşmalıyız” dese de, Amerikan halkı artık savaş istemiyor. Bu durumda, ek asker için, Obama’nın NATO’nun kapısını zorlaması hiç de sürpriz değil... Türk hükümeti, Afganistan’a muharip güç göndermeye istekli değil. Erdoğan’ın görüşmede bunu yinelediği söyleniyor. Ama diplomasinin karşılıklı çıkar ilişkileri içinde Obama’nın da kozları var. Ankara, Kürt açılımı konusunda Amerika’nın Irak’ta sağlayacağı desteğe ihtiyaç duyuyor... B ir yanda rengi “siyahbeyaz”a dönüştürmedeki ustalığı, diğer yanda pek çok büyüleyici rengi muhteşem bir uyumla kulllanabilmesi... Resimleri kimi zaman çok mutlu, şiirsel ve masalsı, kimi zamansa dramatik ve esprili... Marc Chagall şüphesiz farklı teknikleri, bitmeyen yaşam enerjisi ve devamlı sanatın peşinde olmasıyla dünya resminin büyük ustalarından. Yaşadığı yüzyıl boyunca iki dünya savaşına ve insanlık tarihinin yaşadığı onca kara güne tanıklık etmesine rağmen, yaşam sevincini kaybetmemiş, sanatı her şeyin önüne koymuş, her sabah merakla uyanmış, yeni şeyler araştırmış, tekrar resim yapmış, Kızıl Deniz’i aşmış, kendini zenginleştirmiş ve 98 yaşında bile usta oldum dememiş... Sanatçının torunu ve Marc Cahagall Komitesi Yardımcı Başkanı Meret Meyer ile çikolatayı çok seven dedesinin yaşamı, sanatı ve Pera Müzesi’ndeki sergisi üzerine söyleştik. Sergiyi ve izleyiciyi nasıl buldunuz? Çok güzel hazırlanmış bir sergi. Sergi salonlarında farklı renkler kullanılmış sanki bir ev içi gibi, girip oturmaya başlayacakmışsınız gibi... İnsanların Chagall’la buluşmasını sağlayan bir sergi olmuş. Umarım Chagall’ın eserlerindeki modern değerleri görmenizi sağlar. 25 yıl önce ölmüş olmasına rağmen, değerleri farklı, modern ve yenilikçi bir şekilde ifade ediyor. Chagall Rusya, Fransa, Amerika gibi ülkelerde yaşadı. Bu farklı mekânlar Marc Chagall ve torunu Meret Meyer (sağda). onun sanatına ne kattı? Ülke seçimi tesadüfi Dünya savaşları da dahil yüz yıl değildi, turistik gezi yapmıyordu. Eğer boyunca pek çok tatsız olaya tanık oldu. doğduğu yerde devam etseydi yaşamaya, Bunların ona ne katkısı oldu? sergisi belki de şu anda İstanbul’da Chagall bir inançla kutsanmıştır. Dini olmazdı. Chagall Fransa’ya gitme isteğini bir inançtan bahsetmiyorum, kendine ve kendinde hissetmişti. Fransız sanatının yapmak istediği şeye olan bir inancı... reprodüksiyonlarını görünce oraya gitmem Politikanın da, ulusal ve dini gerçeklerin gerekiyor diye karar vermişti. Bu onun de önüne koymuş sanatını. “Meleğin için bir ihtiyaçtı. Yani çizme isteğini her Düşüşü” çok dramatik bir resim mesela. şeyin önüne geçirmiş ki, bu engelleri ve Birçok metafor var, dünyanın farklı sınırları aşabilmiş. Öyle bir istek varmış ülkelerinin acıları sembolize edilebilir. ki, öyle bir ışık ihtiyacı varmış ki, Beyaz Ama renkleri görünce “Ah ne güzel” de Rusya’dan Paris’e kadar gitmiş. Sonra dersiniz. Bu da Chagall’ın gücü... Birçok Amerika’ya gitmek zorunda kalmış. okuma yapılabilir onun resimleriyle ilgili, Aslında oraya asla gitmezdi, hatta kesinlikle tek bir okuma dayatan bir Amerika’nın o deli dolu tarafından nefret sanatçı değil. Sabah uyandığınızda ediyordu. Çorapları farklı giyen insanları “Meleğin Düşüşü” başka şey, akşam anlamıyordu. Ama Nazizm gelince başka şey, on yıl sonra başka şey Fransa’da duramadı... düşündürür size. Zaten Chagall’ın başarısı da buradan geliyor. Dünyanın bambaşka yerinde, bambaşka bir zamanda da olsanız evrensel bir mesj alıyorsunuz resimlerinden. Neye ihtiyacınız varsa size onu verir. Mutluluk istiyorsanız mutluluk getirir. Tanık olduğu olaylara rağmen yine de devamlı resim yapıyor. Yaşam sevinci bitmeyen bir ressam mıydı? Tabii içinde bir güç vardı ve o güç onun bu yüzyılı aşmasını, 98 yıl yaşamasını sağladı. Korkunç bir çalışma ihtiyacı vardı. Onun ressam olması gerekiyordu, bu onun göreviydi. Merak etmeye devam etmesi gerekiyordu. Oturup dinlenemezdi, şikâyet edemezdi, buna vakti yoktu. Her sabah uyandığında meraklı olmak, devam etmek, başka şeyler araştırmak, yarın ve ertesi gün tekrar resim yapmak, Kızıl Deniz’i aşmak, resmini başka bir teknikle yapmak, kendini zenginleştirmek zorundaydı. Dolayısıyla hepimiz için önemli bir mesaj bu. Dinlenmemeliyiz, oturmamalıyız, ileri bakmalıyız... Öğrenmek istiyordu hep. Hatta 98 yaşında bile usta oldum diyerek ölmedi. Hep yeni şeyler keşfetmeyi umarak yaşamamız gerekiyor. Bu anlamda örnek olmalı bize. Hem çok renkli, hem siyah beyaz. Sanki iki farklı dünyayı birleştiriyor gibi... Aslında ikisi arasında fark yok. Siyahbeyaz üzerine bu kadar derin çalışma yapmasaydı, renkleri de böyle kullanamazdı. Renk kullanıldıkça dönüşüyor onun resimlerinde. Gravür gibi teknikleri Rembrandt’tan başka aşan bir ressam yok. Chagall farklı teknikleri bir araya getirmiş, bunu ondan önce bir tek Rembrandt yapmış. Işık resimde nasıl bir etki yaratıyor, dolayısıyla renk nasıl bir etki yaratıyor. Yani hepsi birbirine bağlı aslında. Masalsılık var resimlerinde. Zaten La Fointaine’in masallarını da resmetmişti. Acaba Chagall’ın masalla ne gibi bir ilişkisi vardı? Masal anlatsa da resimle anlatıyordu onları. Her masalın bir de mesajı vardır. Masalın mesajını alıp onu resimlerde tersine çeviriyordu, ilginç olan buydu. Rüyanın içinden uyanmak da gerekir. Bir taraf esprili, bir taraf dramatik... Bu iki su arasında gidip geliyor... Aşkın Chagall’ın sanatında önemli bir yeri vardı. Eşi Bella’yı çiziyordu, yaşadıkları aşkı resmediyordu... Chagall çok büyük bir aşk yaşamıştı. Zaten böyle bir aşk yaşamasaydı, tüm kişisel tecrübelerine rağmen bu eserlerini yapamazdı. Sanırım karşınıza o kadın, bu kadın çıktı diye aşkı keşfetmiyorsunuz. Hayata karşı böyle bir aşkınız olduğu için öyle bir kadınla tanışıyorsunuz ve ona kanalize oluyorsunuz. İkisinin de içinde böyle bir aşk vardı ve ikisi karşılaşınca bu aşk iyice büyüdü ve çok özel bir hal aldı. Chagall muhteşem bir adam ama bir yandan da dedeniz. Siz onu nasıl tanımlıyorsunuz? Sizin dedeniz nasılsa öyleydi. Çok normal koşullarda büyüdük biz. Herkes gibi dedemizi ziyarete gidiyorduk, hiçbir fark yoktu. Ben kendimi onun sanatına adadım şimdi. O nedenle B *** Aslında, bu durumda en cesaret isteyen tavır, ABD Başkanı’na Afganistan’da hata yaptığını anlatmak. Nasıl? Şunlar söylenebilir Obama’ya: 1. Amerika, 8 yıldır Afganistan’da ve bu savaş artık 2. Vietnam olarak değerlendiriyor. Daha bir yıl önce arabalarının arkasına Obama sticker’ları yapıştıranlar, şimdi onları söküyor. İşgal başladığından bu yana binlerce sivil öldürüldü. Bu durum daha ne kadar sürecek? 2. Halkınız da, şehit sayısındaki artış ve ödenen vergiler nedeniyle savaşa büyük tepki duyuyor. Afganistan savaşı, şu ana kadar Amerika’ya 228 milyar dolara mal oldu. 3. Amerika’nın Afganistan’ı işgal amacı, El Kaide’yi bitirmek ve Osama bin Ladin’i ele geçirmekti. Oysa ulusal güvenlik danışmanınız General James Jones’a göre, Afganistan’daki El Kaide militanlarının sayısı 100. Eğer General Stanley McChrystal’ın isteği yerine getirilirse, Afganistan’daki asker sayısı 120 bine çıkacak. 100 El Kaide üyesini ele geçirmek için, 120 bin askeri Afganistan’a yığmanın gerekçesi nedir? 4. Bütün bu mantıksızlığın arkasındaki neden, savaş sanayisinin önde gelenleri ve şahinler grubuna mensup danışmanlarla çevrili olmanız. Başkalarının hayatı ve parası üzerine oyunlarını sürdüren bu grup, savaş sürdükçe para kazanmaya devam ediyor. İlk göreve geldiğinizde, herkesin umudu bu tür şahinlere direnme iradesini gösterebilmenizdi. Fakat Afganistan stratejisini açıkladığınız konuşma, bu umutları tamamen bitirdi. O konuşma, Amerika’nın Afganistan ve Pakistan’daki emperyal hedeflerinin açık ilanıdır. Çünkü “bir ülkenin işgalini daha çabuk sona erdirmek için daha çok işgal etmek” gibi bir mantıksızlıktan söz ediyorsunuz... 5. Afganistan stratejinizin hedefi, gerçekte Pakistan’ı kontrol altında tutmak. İran’la yaşanan gerginliğin, Irak’taki savaşın ve Ortadoğu’daki tüm emperyal amaçlarınızın altında yatan gerçek neden petrol kavgası... Amerika’nın küresel egemenliğini sürdürmek için dünyanın her yerine askeri üsler kuruyorsunuz. Bölyönet politikasına daha ne kadar devam edeceksiniz? Bütün Ortadoğu’yu Irak’a mı benzeteceksiniz? 6. Eğer öyleyse, Nobel Barış Ödüllü ilk “Savaş Başkanı” siz olacaksınız... *** Kral çıplak ama kim “van minüts” diyecek ona? Tabii bunu, ancak varlığını Amerika’ya bağlamayan, tam bağımsız liderler yapabilir... Onların arasında kimlerin olmadığı çok açık... G www.zulalkalkandelen.com / [email protected] onunla ilgili bir şeyler keşfedince bunu Chagall severlerle paylaşabiliyorum ama kişisel anılarım kişisel kalacaktır. Büyük bir sanatçı hatırası yok bende, dede hatırası var. Çikolatayı çok seven bir dede... G Türkiye’de terör AYLİN KOTİL çılım kelimesi ilk dolaşmaya başladığında, daha ne olduğunu neleri kapsadığını bilmeden atlayanlar oldu. Biraz halkımıza özgü bir durum olmakla birlikte bu, aslında hepimizin yıllardır süren teröre artık dur deme isyanımızdı. Amerikalı bir arkadaşım geçen yıllarda bana 11 Eylül saldırılarıyla ilgili hemen her Amerikalının ya bir tanıdığı ya bir akrabası ya da tanıdığının tanıdığı vardır demişti. Yani bu durumdan doğrudan etkilenmeyenimiz yok demek istemişti. Trajediyi anlatacak en vurucu cümleydi bu. Daha o gün bile bizdeki PKK sorunuyla kıyaslamıştım ister istemez bu durumu. Değil tanıdık akraba, aileler köyler artık yaşamını devam ettiremiyordu. Tükenmişlerdi çünkü. A C M Y B C MY B Üstüne filmler çekilen, senaryolar yazılan ve asrın olayları diye geçen 11 Eylül malesef benim ülkemdeki kayıplarla karşılaştırılınca çok silik kalıyordu. Dünyanın ayağa kalktığı bir olaydan bile daha büyük bir boyuttaydı bizde terör. Ancak bunu bile anlatmayı beceremiyorduk. Bizi ne kadar acıttığını... Çünkü çoğu zaman bunu kendimize anlatmakta bile zorlanıyorduk. Ben iktidar partilerini suçluyorum bu konuda. Çünkü oy kaybetmeme uğruna, hadi biraz daha ileri gidelim diyerek şirin gözükme uğruna bunun üzerine gidemediler. Üzerine gitmekten kastım, teröre terörmüş gibi davranamadılar. Bu yüzden söylemlerin altı hep boş kaldı. Bu konudaki hassasiyetimizi dünyaya anlatamadık. Kimseyi suçlamaya hakkımız olduğunu da düşünmüyorum çünkü anlatabilen anlatıyor ve kendini haklı çıkarmak da ülkelerin gene kendilerine düşüyor. İstediğiniz kadar haklı olun, siz hakkınızın arkasında durmayınca da kimse durmuyor. Bugün gelinen noktada ise tam anlamıyla açılımı, eline yüzüne bulaştırma söz konusu. Ve eminim ki iktidarı desteklemeyen düşünceler bile bu durumdan memnun değil. Topyekun hemfikir olduğumuz bir konuda bile yönetilme şeklimizden dolayı bölünmüşlükler yaşıyoruz. Bu durumda iktidarın veya bugüne kadarki iktidarların herhangi bir başarısından söz etmesi bana çok acımasızca geliyor. Terör bitmediği sürece ülkemizde bir başarıdan söz edebilmek kafamızı kuma gömmekten başka bir şey olamaz... G [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle