22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 7 ARALIK 2008 / SAYI 1185 Ya annen ya ben! Ezeli bir sorun gibi görünse de gelinkaynana arasındaki kavga hiç de doğal değil… Evde kadının sözünün kısır ve boğuk çıkması, kendine yer açma çabası, bir erkeğin etrafında iki kadını karşı karşıya getiriyor. Sahte bir rekabet iki kadını birbirine düşman ediyor… Oysa ikisi de kadın olduklarını fark etseler, birilerinin annesi ya da karısı olmaktan çıksalar kavganın yerini paylaşım alacak, ama… Aslı Borucu Kıvılcım Arslan: Gelin ve kaynana benim kullanmaktan kaçındığım tanımlamalar. Esra, oğlumdan bağımsız bir insan, dolayısıyla benim onunla kurduğum ilişki de Ulaş’tan ayrı. Hepimiz farklı bireyleriz ve ancak kendi isteğimizle ve irademizle iletişime geçeriz. O yüzden televizyonlarda izlemeye, gazetelerde okumaya alışık olduğumuz gelenekselleşmiş gelinkaynana ilişkisi, ben ve Esra arasında yok. İki farklı insan olduğumuzdan, anlaşamadığımız konular tabii ki oluyor. Büyük kavgalar değil, ama fikir ayrışmaları yaşanabiliyor. Gelin ve kaynana arasındaki sorunu, annelerin çocukları konusunda çifte standartlı davranmasına bağlıyorum. Başka birinin çocuğu senin onaylamadığın bir hareket yaptığında onu dilediğin gibi sert bir dille eleştirirsin, ama aynı davranışı, hatta daha kötüsünü kendi çocuğun yaptığında mutlaka bir mazaret bulursun. Kayınvalideler de gelini “başkasının çocuğu” görüp sürekli bir kusur bulma eğilimindeler. İki kadın arasındaki bu çatışmanın eskiden daha fazla olması, aynı evi paylaşmalarından da kaynaklanıyordu. Bugün aynı mekânda iki kadının sürekli bir arada yaşaması çok zor. Esra Oruç İm: Bütün sorun iki kadının aynı erkeği farklı duygularla seviyor olmasından kaynaklanıyor. Kayınvalidenin çocuğunu başka bir kadına teslim ediyorum diye düşünmesi ve o kadına güvenmemesi aradaki çatışmanın temel sebebi bence. Kimi gelinlerin eşine, onun artık bir ailesi, yakınları, kendisinden bağımsız bir çevresi yokmuş gibi davranması ve “herkesten koparayım, sırf benimle olsun” şeklinde düşünmesi de sorun yaratıyor. İşin içine kıskançlıklar, nesil farklılığı, önyargılar da girince olay büyüyor. Ulaş’la evlenirken Kıvılcım anneden korkum ya da beklentim olmadı, ama tabii insan bir süre çekingenlik yaşıyor. G yapan Doç. Dr. Nazlı Baydar ise gelinkaynana ilişkisinin medyadaki yansımasını, nasıl oluştuğunu ve modern toplumda nasıl farklılaştığını elin ve kaynana anlattı. Söz önce Baydar’da... arasında yaşanan İki kadın, yani gelin ve kaynana gerilim aile arasındaki anlaşmazlığın yaygınlığı kurumunun ataerkil sistemin uzantısı olarak varlığından beri üzerinde okunabilir mi; çünkü birbiriyle konuşulan, dizilere konu olan, buluşma noktaları aynı erkek kadın programlarında üzerinden oluşuyor. tartışılan bir konu. “Kocam Bu görüş biraz Freudyen bir görüş annesini dinlemeseydi bizim gibi geldi bana. Ataerkil ailede evliliğimiz bitmezdi”, “Ya kadınların erkekleri kontrol annen bu evi terk eder ya Doç. Dr. Nazlı Baydar. edebilmeleri gerçekçi değildir. Bence ben” cümleleri “hayırsız” bu anlaşmazlık kocanın ailesinin gelinlerden işitiliyor. beklentileriyle, gelinin isteklerinin, Kayınvalideler de bu geleneklerinin ve alışık olduğu düzenin hakaretlerin altında kalmıyor ve çocuklarını başka çatışmasından doğar. Ayrıca kaynana rolünün bir kadınla paylaşmamak için her yolu deniyor. baskıcı bir unsuru vardır. Ataerkil ailede hane içi Kuşkusuz bahsettiğim bu kurgu, doğruluk payı düzen kaynananın sorumluluğudur ve gelinin bu taşısa da gerçekliği tam anlamıyla yansıtmıyor. düzene uymasını kaynana sağlamalıdır. Bunu hem Zaten gerçeklik de zamana ve mekâna göre değişen gelin hem de kaynana bildiğinden ilişkiden bir olgu. İki kadın arasındaki bu ilişkiyi Kıvılcım beklentileri olumsuzdur. Arslan ve gelini Esra Oruç İm ile Leyla Şahin ve Ya modern, çekirdek ailede gelin kaynana gelini Nazan Şahin’e sorduk. Koç Üniversitesi ilişkisi nasıl? Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi ve aile çalışmaları Ataerkil aileden endüstriyelleşme sonrası aileye geçiş Türkiye’de henüz çok yeni. Türkiye’deki hâkim aile düzeni, şekil olarak çekirdek, işlevsel olarak geniş aile düzenidir. Yani geniş aile ile olan karşılıklı maddi ve manevi desteğe dayanan ilişkiler hâlâ çok kuvvetli. Şimdi olduğu gibi, toplumsal değişmenin çok hızlı olduğu zamanlarda toplumsal rollerden beklentiler, kuşaklar arasında ciddi olarak farklılaşabilir. Bu durumda gelinin bağımsız çekirdek aile, kaynananın da hiyerarşik ataerkil aile beklentileri daha yüksek olabilir. Bu durumda çatışma doğaldır. Televizyon ekranlarında gördüğümüz birçok kadın programında, dizilerde gelin kaynana arasındaki çatışmalar önemli bir yer kaplıyor. İki kadın arasındaki bu ilişkinin medyada bu kadar geniş yer tutmasını ve izleyiciler tarafından ilgi görmesini nasıl yorumluyorsunuz? Bence bu konunun bize çok ilginç gelmesinin nedeni bizim gelinkaynana rollerini, hatta tüm aile ilişkilerindeki rolleri yeniden tanımlamaya çalışmamız. Endüstriyelleşme sürecinin hızı yüzünden kültürel değişimimiz ekonomik yapımız kadar çabuk olmadı. Bu yüzden de toplumumuzun altyapısı ile kültürel değerlerimiz arasında bir uyumsuzluk yaşıyoruz. Kültürel değişme süreci toplumsal ve ailedeki rollerin yeniden tanımlanmasını gerektiriyor. G Leyla Şahin: İlk evlendiklerinde ayrı evde oturuyorlardı, ama maddi sıkıntıdan aynı evde oturmak zorunda kaldık. Aynı evde, aynı zamanda farklı şeyler yapmak kimi zıtlıklar yaratıyor ama anne kız gibi de olduk. Benim kaynanam da çok iyi bir insandı. Cahildi, ama merhametliydi. Belki de, ondan bir kötülük görmemem, benim de gelinime iyi davranmama sebep oldu. Gelin ve kaynanaların arasındaki büyük çatışmaların sebebi bence yalancılık. Gelin kaynanayı, kaynana gelini kıskanıyor, birbirlerine dürüst olmuyorlar. Erzurumluyum, doğuda erkek tarafı daha baskındır, doğup, büyüdüğüm yerin gelenek göreneklerini bir anda üzerimden atabilmem imkânsız. Yine de kimi zaman yaptıkları ters gelse de yeniliklere ayak uydurmaya çalışıyorum. Maddi sıkıntı olmasa gelinimi kızım gibi görsem de ayrı evde yaşamalarını tercih ederim. Gelinimle bir sorunumuz olduğunda, oğlum hiç karışmaz. Çoğu zaman haberi bile olmaz, biz kendi aramızda hallederiz. Nazan Şahin: Aynı evde yaşama fikri başta beni korkuttu. Zamanla birbirimizi daha iyi tanıdık. Kaynanamla yaşadığım sorunlar eşime taşınmaz. Herhangi bir problem yaşadığımızı bilse de bana gelip neden böyle oldu, diye sormaz. Bence kaynanalarla gelinler arasındaki asıl sorun kuşak farkından kaynaklanıyor. Gençlerin istekleri kaynanaya ters geliyor ya da büyükler gençlerin özel hayatlarına karışıyorlar. Geline ters gelen bir şeyi annesi yapsa belki sorun çıkmaz, ama kaynanası yaptığında zoruna gidiyor ve sorun çıkıyor. G G Günah semtinde aydınlığı arayanlar... Mahmut Hamsici arlabaşı, Dolapdere, Ömer Hayyam, Hacı Hüsrev... Buralar Kasımpaşa’nın hayat şartlarının son derece sert olduğu muhitleri. Bu mahallelerin çocukları “günah semti” diye anıyorlar bu bölgeyi. Son olarak bir grup eylemciye bir başka grubun pompalı tüfekle saldırmasıyla gündeme gelen bölgede çatışma, kavga, ölüm, uyuşturucu satışı, fuhuş, hırsızlık gündelik hayata dahil. Sermaye de bölgeyi kentsel dönüşüm kapsamında soylulaştırarak “temizleme” amacında. Ancak burada yaşayanlar için “temiz bir hayatı” hedefleyenler de var. Mahallenin bir grup genci makus talihlerini kırmak için araştırma görevlisi Ülke’nin önderliğinde Halkevi’nde bir araya geldi. Uyuşturucuyu mahallelerinden kovmaya çalışıyor, öğrenimlerine devam etmek için aralarında dayanışıyor, kitap okuyor, aydınlanmak ve aydınlatmak amacıyla bir de Mahalle adlı bir fanzin çıkarıyorlar. Birçoğu Kasımpaşa Çok Programlı Lisesi ve Beyoğlu Endüstri Meslek Lisesi’nde okuyan gençlerin hepsi eğitim haklarının gaspından bahsediyor konuşurken. 16 yaşındaki Mert, kendilerinden yardım adı altında para toplanmasından, bazı öğretmenlerin öğrencilere dayak atması ve küfretmesinden yakınıyor. 17 yaşındaki Eren parası olmayanın eğitim hakkının olamadığını söylüyor. 16 yaşındaki Serhan da öğrenci kayırmalarından bıktığını söylüyor üstüne basa basa. 16 yaşındaki Yeliz ise “Birçok dersimiz boş geçiyor. Bazı öğretmenler branşı olmayan derslere sokuluyor” diye yakınıyor “Ayrıca okulda gruplaşma, çeteleşme var. Bazı öğretmen ve yöneticiler de buna göz yumuyor. Bir çeşit öğrenci seçme hali var. Ayrıca kız, erkek ayrımcılığı çok yapılıyor”. Meliha eğitimi ilgilendirmeyen yasaklardan, kış soğuğunda etek giymek zorunda kalmaktan söz ederken soruyor “Bunun biyolojiyle, kimyayla ne alakası var?” Şeyma, “İnsanlara baskı yapılınca tam ters etki yapabiliyor. Fazla baskı ters tepiyor” diye ekliyor. Uyuşturucu satışı ve kullanımı hepsinin derdi... “Okula gidip gelirken sürekli uyuşturucu satıcılarını görüyoruz” diyor Yeliz “Okuldan eve yürüyerek geliyoruz, hemen kapımızın yanında uyuşturucu içiyorlar. Hafta sonları da dışarı çıkamıyoruz, hayat kızlar için okulda da mahallede de daha zor”. Eren ise uyuşturucunun polisle işbirliği içinde satıldığını iddia ediyor diğerleri de buna katılıyor. “Bütün köşe başlarında ilaç alınıp satılıyor. Tarlabaşı’nda yaşadığımız için artık esrar demiyoruz, o çok pasif kaçıyor” diyor “Bizi bir kafese hapsetmişler, özgürlüğümüzü elimizden alıyorlar. Polisle ilaç alıp satınlar işbirliği yapıyor”. İş çağına gelince başka bir zorluk başlıyor, Kasımpaşalı olmak seçeneklerini sınırlıyor. Mert çoğunun işsizlikten gayrimeşru işlerle uğraştığını, hırsızlığın mahallede normal bir iş olarak algılandığını, Kasımpaşa’nın pompalı tüfekle, kavgalarla, uyuşturucuyla, hırsızlıkla, fuhuşla gündeme gelen sokaklarının çocukları... Birçok sosyal haktan mahrum olarak geleceksizliğe büyüyorlar. Ama içlerinden bazıları var ki makus talihlerini kırmaya, kendilerine reva görülenden başka bir hayat ve başka bir mahalle kurmaya niyetli. Kasımpaşa’nın gerçek “delikanlıları” anlatıyor: Bizi soktukları kafeslerden çıkacağız. geriye kalanlarınsa midyecilik, kâğıt toplama gibi işler yaptığını söylüyor. Peki bunun sorumlusu kim? Çocukların hepsi aynı yanıtı veriyor: Hükümetler. Tüm bunlara rağmen umutsuz değiller. Kendilerine biçilenden başka bir hayat ve başka bir mahalle kurmaya kararlılar. Hafta sonu dersleri onlar için bir aydınlanma olanağı. Aralarında Roman da var Kürt de Sünni, Alevi Türk de... Etnik kökenlerinden ötürü birbirlerinden nefret etmeden bir aarada yaşamı paylaşmayı deneyimliyorlar. Erkekler sokaklarında uyuşturucu satılmasına her şeyi göze alarak müdahale ediyorlar. Mahalle adlı fanzinlerinde memleket gündemi, kültür, sanat hakkında görüşlerini paylaşıyor, arkadaşlarını da bilgilendiriyorlar. Son noktayı derginin de yazarlarından Eren koyuyor: “Tüm bu sorunlara karşı Tarlabaşı’nda örgütleneceğiz. Torbacıları mahallemizden kovacak, zincirlerimizi kırıp kafesten çıkacağız.” G T C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle