22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 2 KASIM 2008 / SAYI 1180 İhraç fazlası eserleriniz alınır! Outlet İhraç Fazlası Sanat Merkezi, sanat ortamına yeni bir alternatif getirecek. İlk amacı da, Türkiye’deki sanatçılara yurtdışına gitmek zorunda kalmadan eserlerini sergileme imkânı sunmak. Merkezin, ilk sergisi “Normal Olmayı Reddediyorum” da bu amacı vurguluyor. Röportaj: Esra Açıkgöz Fotoğraf: Uğur Demir hraç fazlası sanat eserlerinizi elinizden çıkarmak ister misiniz? Öyleyse, aradığınız yer Tophane’deki Outlet İhraç Fazlası Sanat Merkezi. Bu isim aslında içinde hem eleştiri, hem de çağrı barındırıyor; imkânsızlıklar nedeniyle sanatçıların eserlerinin Türkiye’den önce yurtdışında dolanmasını eleştiriyor, sanatın sadece zenginler için değil, herkes için ulaşılabilir olduğunu anlatıyor, farklı bölgelerden sanatçılara işlerini sergileme olanağı sunuyor… Merkezin kurucusu Azra Tüzünoğlu anlatıyor. İhraç fazlası sanat eserleri neler? Bu galeride neler göreceğiz? Bu isim kafaları karıştırdı gerçekten. Outlet İhraç Fazlası Sanat ismi, güncel sanat üzerine yazdığım tezimle alakalı Azra Tüzünoğlu, Şendil’in “Normal Olmayı Reddediyorum” eseriyle... Solda, “Düşene Kadar Salla”. İ olarak ortaya çıktı. Tezimi çalışırken 90’larda hareketlenen sanat üretiminin çok fazla yerellikten beslendiği, yerel politikalarla çok alakalı olduğu halde Türkiye’den çok yurtdışında var olduğunu gördüm. Çok çok sonraları Türkiye’ye ya geliyor ya da gelmiyor. Çünkü bunu destekleyecek bazı kanallar eksik. 2000 sonrasında, bu imkânı iki yapı sağlıyor; büyük sermayedarların art arda açtığı müzeler ve sanatçılar tarafından yürütülen, sermayenin desteği olmayan, devamlılıklarında zorlanan inisiyatifler. Outlet de Türkiyeli sanatçıların yapıtlarını önce dışarıya göstermeleri, ürünlerinin orada varlık bulması sonra buraya dönmesine yönelik bir ironi. Outletler, orta ve alt gelir gruplarının markalı ürünleri alabilmelerinin de kapısıdır... Evet, bir şekilde bu algıdan da faydalanmak istiyoruz. Amacımız, sanatın zenginlerin ellerinde birer obje olmadığını, ulaşılabilir bir şey olduğunu göstermek. Demin çizdiğiniz sanat ortamında siz kendinizi nerede görüyorsunuz? Müzeler ve inisiyatiflerden kalan ara alanlarda ciddi bir boşluk var. Burası bu ihtiyacın farkında olarak kuruldu. Büyük müzeler ve inisiyatifte gösterilme özelliklerine sahip olmayan ara kuşaklarla bağlantıya geçip uzun vadede çalışmak istiyorum. Outlet, yalnız benim değil. 2005’ten beri Artist güncel sanat dergisinin editörlüğünü yapıyorum. Radikal’de sanat dünyamız başlığıyla yazılar yazdım. Burada çalışanlar, önerdiğim şeye inanan, birlikte hareket etmek isteyen sanatçılar, ortak iş yapabileceğimiz küratörler. Yazarlardan da destek alıyorum. Şimdi farklı bölgelerdeki yeni insanlarla tanışmak için uğraşıyorum. Ayrıca güncel sanatla ilgili yayınlar çıkaracağız. Koleksiyonerlere yönelik bir eğitim programı olacak. Senede bir almanak yayımlayacağız. Kısacası burası çok katmanlı bir mekân. Bu katmanlar arasında mahalleliye nasıl bir yer düşüyor, tepkileri nasıl? Hazırlık aşamasında çevredeki işçilerle, elektrikçiyle, yukarıda oturan ustayla çalıştık. Tabii ki mahallelinin sürekli gelip sergiyi gezdiğini söyleyemem ama özellikle çocuklar çok ilgileniyorlar. Merve’nin işinin müziğini çok seven, her gün gelip dinleyen çocuklar var. Bazen annelerinin elinden çekiştirip getiriyorlar. Açılışa da gelenler oldu. Burak Delier kamuya ait bir malı tekrar kamulaştırmak için yaptığı bir elektrik direğinden beşli priz çıkarma işini, merkezden dışarıya priz çıkararak tekrar uygulamıştı. Geçen hafta bu priz kullanılarak bir performans yapıldı ve bütün çevre halkı izlemeye geldi. Mahalleliyle iletişimimizi arttırmak için çevredeki okullarla da iletişime geçeceğiz. Bashir Borlakov’un “hemşire” adlı eseri. Ekonomik kriz nedeniyle şirketler küçülüyor, kapanıyor. Sizse bir sanat merkezi açtınız… Bu yapılması gereken ve geç kalınmış bir şeydi, ben sadece sorumluluğu üstüme aldım. Deutsche Bank’ın koleksiyonunun piyasaya girebileceğinden, çok büyük spekülasyonların olabileceğinden bahsediliyor, ancak farklı gelişmeler de var. Sotheby’s Türkiye’ye eser almaya geliyor, Londra’da senede iki defa Türkiye sanatını göstereceğiz diyor. Gelelim, ilk serginize; Normal Olmayı Reddediyorum… İlk sergi için ilginç bir isim. Sergide, Fikret Atay, Bashir Borlakov, Burak Delier, Servet Koçyiğit, Merve Şendil ve Cengiz Tekin’in son işleri var. İsmini ise, Merve Şendil’in Jean Luc Godard’ın “Alphaville” filmindeki bir sahneyi duvara set kablolarıyla işlediği enstalasyondan alıyor. Bu işi iyi anlayabilmek için “Alphaville” filmini defalarca izledim. Çok katmanlı, tuhaf bir film. “Normal Olmayı Reddediyorum” da filmin akıldan çıkmayan repliklerinden. Bu hem Godard’ın sinemadaki duruşunu, hem pek çok sanatçının duruşunu, hem de bizim duruşumuzu belli ediyor. Çünkü evet, ben de normal olmayı reddediyorum. Sergideki ilginç işlerden biri de, Servet Koçyiğit’in “Düşene Kadar Salla” videosu. Sergi biraz kadın imgesi üzerinden akıyor. Servet’in işinde beş farklı askeri üniforma giymiş erkekler dansöz kıyafetli bir kadını kucaklarında taşıyarak, Arapça bir dans müziğine uydurmaya çalışıyorlar, ancak başaramıyorlar. Aslında o kadın Filistinli, çalkantılardan dolayı Kuveyt’e gidiyor, oradan Hollanda’ya geçiyor. Bu iş de, kadının geldiği gergin coğrafya ve paylaşımla alakalı. Toprakla, vatanla ilgili bütün kodların kadının üzerine yazılmasına da bir vurgu var. G C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle