02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 Bağımlılıktan kurtulmanız için Adsız Alkolikler Derneği var... 2 KASIM 2008 / SAYI 1180 Murat Sayın Yine yaşama kültürü üzerine... Ataol Behramoğlu u sütunda “Yaşam KültürüÖlüm Kültü” başlıklı bir yazım yayınlanmıştı. Gericilerin Göztepe Parkı’na cami yaptırmak için yırtındıkları günlerdi. Bu konuyu irdelerken Musa Kart’ın aynı günlerde yayınlanan bir çiziminden de söz etmiştim. Musa’nın karikatüründe, “O parkın yerine cami yapacağız... Sizler de orada ibadet ederseniz içinde billur suların aktığı, mis gibi çiçeklerin koktuğu, yemyeşil bir cennete gireceksiniz!” diye vaaz veren yobazlara, iki küçük çocuk büyük bir masumiyetle sormaktaydı: “Göztepe parkı gibi mi yani?” Yobazın ikiyüzlülüğü ile çocuksu safiyetin karşıtlığında, gericiliğin, tutuculuğun ikiyüzlülüğü, olanca çirkinliği ile sırıtmaktaydı. Şimdi bir kez daha bir çizer dostum, bu kez Nuri Kurtbece, bana yine yaşama kültürü üzerine bir yazı esinledi. Karikatürde, günümüz başbakanı malum fotoğrafta Hikmetyar’ın dizinin dibinde diz çökmüş oturuyor. Kurtcebe’nin Ömer Hayyam’ı şöyle sesleniyor onlara: Ben alkolü bıraktım Tayibe Önel dsız Alkolikler Derneği, 178 ülkede 100 binin üzerinde grup ve üç milyonun üzerinde üyesi olan bir grup. Kısa adı AA. Üye olmak için bir tek şart, içkiyi bırakma isteğinin olması. Bunun dışında hiçbir ücret ve aidat ödemiyorsunuz. Kimlik, adres, iş, kefil, referans gibi hiçbir belge istenmiyor. Devam ve hizmet zorunluluğu yok. Bir üye “AA en kolay ait olunan ama kapısından girmesi en zor olan yer” diyor “Çünkü alkolik kelimesi, kolay kabul edilen bir kelime değil. Toplum tarafından ‘alkolik’ kelimesi, köprüaltında elinde şarap şişesi olan biri olarak algılanıyor. ‘Ben alkoliğim’ dediğimde, ‘kaç senedir içmiyorsunuz’ diye soruyorlar. Çünkü çok içen biri, asla ben alkoliğim demez. Alkolizm bir inkâr hastalığı A B Sen içmiyorsan içenleri kınama bari Bırak aldatmacayı ikiyüzlülükleri Şarap içmem diye övünüyorsun ama Yediğin haltlar yanında şarap nedir ki? Daha öncelerde de birkaç kez yazmıştım. Karikatür sanatı böyledir. Bir çizim, birkaç çizgi, bazen sözsüz, bazen birkaç sözle birlikte, bir gerçeği zihnimize çiviler. Nuri Kurtcebe’nin bu çizimi de bence, afiş yapıp duvarlara asılacak, el ilanı olarak çoğaltılıp dağıtılması gerecek değerde ve güzellikte... olduğu için AA’nın kapısından girmeleri çok zor ama girdikten yarım saat sonra bir aitlik duygusu oluyor. Mekân farklı, kültürler farklı, geldiğimiz yerler farklı ama hastalık aynı. Kişi ilk toplantıya geldikten sonra kendi gibi insanlarla karşılaşıyor. Hemen ait oluyor, çünkü ortak sorun aynı.” Adsız yaklaşık yirmi yıl içmiş, lise döneminde Beyoğlu’nda, Çiçek Pasajı’nda başlamış içmeye. Maçtı, hafta sonuydu, parti, eğlence, biriki bira derken başını alkolle dertte buluyor. “Akşamcıydım” diyor “Her akşam içmeye başlamıştım. Alkol beni yönetiyordu ben alkolü değil. Her şey alkolle orantılıydı, yiyeceğim yemeği bile alkole göre seçiyordum. Alkolizm sinsi, fark etmeden ilerleyen bir hastalık”. Zeyn Desen: ep Öza talay Peki, bir akşamcıyla bir alkolik arasındaki fark ne? “tolerans farkı” diye yanıtlıyor Adsız. “Akşamcıda tolerans sadece 24 saat, hastalığına girdiğimiz zaman, o 24 saat 23 saate düşüyor. Kandaki alkol oranı düştüğü zaman içmek zorundasınız, bağımlı hale geliyorsunuz. Artık keyif için değil, ihtiyaç için içiyorsunuz. Yürüyebilmek için, işe gidebilmek için içmek zorundasınız. Diyelim 250 promil almam lazım ki normal bir insan gibi hareket edeyim. O oran düştüğü zaman tekrar alkol takviyesi yapmak zorundayım”. Adsız’ın çizdiği alkolik tiplemesinde uyku değil sızma var, bu yüzden alkolik alkol yoksunluğunda zıplayıp uyanıyor. Vaatlerle geçiriyor günleri, “Bu son olsun” diyor hep “yarın içmeyeceğim”. Adsızlığı isim seçmelerinin nedeni basit, gizlilik, mahremiyetin ortalığa saçılmasını engelleme derdi ve elbette statüyü koruma arzusu. İçkiyi bırakmak istediği için değil, kendini içmekten alıkoyamadığı için Balıklı Rum Hastanesi’nde tedavi gören Adsız, dernekle nükseden alkolikliğinin dördüncü ya da beşinci seferinde tanışıyor. İlk tedaviye başladığı tarih 1996, AA ile tanıştığı tarih ise 2000. Bu, sosyal içici olabileceğine dair inancını kaybettiği tarih. AA’nın 24 saatlik programının hedefi bugün içmemek. Her gün, bugün olmaya başlıyor ve alkolsüz yaklaşık dokuz yılı geride bırakıyor. “Hatta tam gün bile söyleyebilirim, 8 yıl 8 ay 5 gündür ayığım” diyor “Benim için her yirmi dört saat bir emek, her yirmi dört saat bir değer.” Peki alkoliklere ve alkolik yakınları olanlara önerileri ne? “Bir kadın gelmişti, kızım alkolik ne yapmam lazım diye soruyordu” diye anımsıyor “Odasını toplamayın, yatağını toplamayın, alışverişe çıkarken sen hangi içkiden içiyordun diye sorun ve içtiği içkiden alın, asla kontrol etmeyin, dedik. Böylece kızı neler olduğunu anlamayacak, şaşıracak. AA broşürünü de onun görebileceği yere koyun, diyoruz. Şimdi olmasa bile belki daha sonra gelir.” Ya alkoliklerin çocukları? Adsız’a göre bu kalıcı bir sorun. Anne ya da baba içkiyi bıraksa da çocuk büyüyünce evden uzaklaşma isteğinden vazgeçmiyor ve uzaklaşıyor. Alkolik aileleri için farklı bir program olan ALANON, alkolik çocukları içinse ALATEEN grupları var. Alkolik bir eşle, alkolik bir babayla aynı evde nasıl yaşanır, nasıl davranmak gerekir, bu sorulara yanıtlar veriliyor. “Alkolik bir babanın ya da annenin aslında kötü bir annebaba olmadığı gibi şeyler anlatılır” diyor Adsız. AA üyelerinin alkolizm dışındaki sağlığını ilgilendiren konularda fikir yürütmüyor, üyeler hakkında kayıt ve geçmiş yaşam dosyası tutmuyor, tıbbi ya da psikolojik tanılar koymuyor. Hastaneye yatırmıyor; ilaç, tıbbi ya da Rifat Mutlu ([email protected]) psikiyatrik tedavi sağlamıyor, alkol ya da başka konular hakkında tartışmalara girmiyor, üyelerinin dışında kişilerden ve kuruluşlardan maddi destek kabul etmiyor. Tek amaç, alkoliklerin bir arada, dayanışarak ortak sorunu yenebilmeleri. “AA’ya devam zorunluluğu yok. İnsanlara hesap sorulmaz” diyor Adsız “Benim evim derneğe yakın, bu yüzden elimden geldiğince başka alkoliklere ulaşmaya çalışıyorum. İçkiye ayırdığım zaman daha fazlaydı. Ben bu hayatımdan çok memnunum.” G Ülkemizde bir süredir, adı içki yasakçılığıyla özdeşleşen padişah 4. Murat’ın hayaleti dolaşıyor. İçki satan büfelere saldırılıyor, sahipleri dövülüyor, tehdit ediliyor. AKP’li belediyeler bu yasakçılığın bayraktarlığını yapmakta. Bu belediyelerin elindeki restoranlarda, kahvelerde, otellerde, turistik mekânlarda alkollü içki sözünü ağza alamazsınız. Cesaret aldıkları yer ise Hikmetyar hayranı başbakanın kendisi. Uygulamaya aynı başbakan İstanbul belediye başkanlığı döneminde başlamıştı. Bu işin öncüsü kendisidir. Birkaç gün önce Moda İskelesi’ndeki protesto toplantısında dilim döndüğünce anlatmaya çalıştığım gibi, içki yasağı girişimleri daha büyük yasakların bir ön adımıdır. Bu gibi kimselerin gönüllerinde yatan asıl niyet, yaşama sevincini yasaklamaktır. Onların dünyasında gülmek yasaktır. Mutlu olmak yasaktır. Mutluluk öbür dünyadadır. Bu dünya bir geçiş yeri, bekleme salonu gibi bir yerdir. Gerçi toplumu bunlarla uyuşturmaya çalışırlarken, bu bekleme salonunda ceplerini doldurmaktan geri kalmazlar. Dünya nimetlerine hiç de ilgisiz değildirler. Hayyam’ın “rubai”sindeki gibi, yedikleri haltların yanında şarap hiçbir şeydir... Sözü uzatmaksızın sonuca gidecek olursak, 21. yüzyılda Türkiye toplumunda alkollü içki yasakçılığı yapmaya yeltenmek, dindarlık değil ilkelliktir. Faşizmdir. Bağ alanları dünyada beşinci sırada bulunan ülkemize ekonomik alanda da büyük bir kötülüktür. Yazıyı, yine Hayyam’dan, yaşama sevincinin düşmanlarına seslenen bir rubaiyle bitirelim: Sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin Tekkede manastırda eremezsin Bir kez gerçekten sevdin mi bu dünyada Cennetin, cehennemin üstündesin [email protected] MİZAH MAĞARA ADAMI / Tayyar Özkan (www.tayyarozkan.com) C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle