Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 9 8/2/07 15:28 Page 1 PAZAR EKİ 9 CMYK 11 ŞUBAT 2007 / SAYI 1090 9 PAZAR SÖYLEŞİLERİ 19. yüzyıl Rus edebiyatı Ataol Behramoğlu 19. yüzyıl Rus edebiyatı bir mucizedir. Önceki yüzyılda ya da daha öncelerde evrensel önemde bir yazar çıkaramamışken bir anda dünya edebiyatının en ön sırasına yükselmiş olmak bütün bir dünya edebiyatı tarihinde bir tek 19. yüzyıl Rus edebiyatına özgüdür. Bu mucizeyi, bir bakıma da, ister istemez bu büyük edebiyatla karşılaştırılacak olan 20. yüzyıl ve günümüzdeki Rus edebiyatının talihsizliği saymak gerekiyor. Puşkin ve Gogol’le başlayan, Lermontov, Nekrasov, Gonçarov, Turgenyev gibi büyük şair ve yazarlarla gelişimini sürdürmekteyken Dostoyevski ve Lev Tolstoy’la evrenselleşen, Çehov, Gorki, Bunin gibi yazarlarla yirminci yüzyılın arayışlarına açılan bir edebiyat. “Mucize”nin arka planı, dünya ölçüsünde büyük yazar yetiştirememiş olsa da, hem edebiyat, kültür, hem siyaset alanlarında Batı Avrupa ülkelerini yakalama çabasının büyük arayışları, çalkantıları, altüst oluşlarıyla doludur. Bu konuda bilgi edinmek için dilimizde önemli bir başvuru kaynağı, Polonyalı düşünür Andrzej Walicki’nin (V Yayınları, Türkçesi Alâeddin Şenel) “Rus Düşünce Tarihi” adlı yapıtıdır. 19. yüzyıl Rus edebiyatı konusunda ise geçen yıl, Tolstoy... değerli bir kitap yayımlandı. Arkadaşım Prof. Dr. Ö. Aydın Süer’in “19.Yüzyıl Rus Edebiyatı Üzerine Yazılar”ı. Evrensel Basım Yayın’ca özenle basılmış olan kitap, yazıların hazırlanışı ve sıralanışıyla, bir 19. yy. Rus edebiyatı tarihi gibi okunabilecek nitelikte. Kitapta yer alan her yazarın Gorki... birkaç sayfada özetlenen (ve yine inceleme değeri taşıyan) biyografisini, en çok bilinen bir (bazı yazarların iki) yapıtı üzerine bir değerlendirme izliyor. Her biri ciddi bir araştırma ve çalışma ürünü olan bu inceleme yazıları, Griboyedov’un “Akıldan Turgenyev... Bela”, Puşkin’in “Yüzbaşının Kızı”, Lermontov’un “Zamanımızın Kahramanı” (ve lirik şiirleri), Gogol’ün “Ölü Canlar”ı, Turgenyev’in “Babalar ve Oğulları”, Çernişevski’nin “Nasıl Yapmalı?”sı (ve estetik üzerine görüşleri), Gonçarov’un “Oblomov”u, Gogol... Dostoyevski’nin “Suç ve Ceza”sı, Tolstoy’un “Savaş ve Barış” ve “Anna Karenina”sı, Çehov’un öyküleri ve “Vişne Bahçesi” oyunu, Gorki’nin “Ana” romanı üzerinedir. Böylece denebilir ki Prof. Süer, okuru 19. yy. Rus edebiyatının dünyaca ünlü başyapıtlarının büyük bir Dostoyevski... bölümüyle karşılaştırmış olmaktadır. İncelemeler, hem konunun uzmanlarını, hem geniş okur kitlesini ilgilendirecek bir üslup ve kapsamda hazırlanmış. Yazar, önsözünde, yapıtlar üzerindeki bu inceleme yazılarının “olayların akışını ve kahramanların evrimini ortaya koyabilmek amacıyla kronolojik sıra ile verildiğini” belirtiyor. Böyle bir sıralamanın, Rus edebiyatı bakımından özellikle kaçınılmaz olduğu kuşkusuzdur. Çünkü yine aynı önsözde de belirtildiği gibi, bu edebiyatın büyük yaratıcıları, tüm kişisel özgünlüklerinin yanı sıra kişisel ve yaratıcılık yazgılarını, içinden çıktıkları toplumun ve ülkenin yazgısından ayırmamışlar ve tek tek her biri daha doğru, daha insanca bir yaşama ulaşmak için “Ne yapmalı” sorusunun karşılığını aramışlardır… Bu edebiyatın evrensel büyüklüğünün başlıca bir nedeni de, hiç kuşkusuz ki bu özelliğidir. Yerinde seçilmiş yazar portreleriyle de bezeli bu güzel kitabın bence tek eksiği, içinde, dilimizde Rus edebiyatı incelemelerine ilişkin bir kaynakçanın yer almıyor olmasıdır. Yeni basımlarında yazar ve yayınevince bu eksikliğin de giderilmiş olacağını umarım. ataolb@cumhuriyet.com.tr İnternete ‘bağlanıyoruz’ Ali Deniz Uslu İ nternet hayatla ilgili tüm sınırları ortadan kaldırıyor, üstelik artık evden çıkmaya da gerek yok. Pek çok kişi “İnternetim olmadan asla” diyor, ya da demenin eşiğinde. Dünyada iki milyon çocuğun internet bağımlısı, dünya nüfusunun yüzde 1.8 ile 3.5’i internet hastası. Türkiye de bu haritanın dışında değil. İlk internet bağımlılığı kliniği, Balıklı Rum Hastanesi bünyesinde açıldı bile. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Bölüm Başkanı Dr. Gürkan Odabaşıoğlu’na göre internet bağımlılığına dikkat eksikliği, hiperaktif bozukluklar, kaçıngan kişilik bozuklukları, sosyal fobi ve depresyon zemin hazırlıyor. Bu durumdan en çok etkilenen ise gençler, ama bağımlılar arasında 65 yaşını aşmış emekliler ve chat tutkunu ev kadınları da var. Online oyunlar, pornografi, kumar, alışveriş, bilgi, görünür olma narsizmi ve chat en çok görülen bağımlılıklardan. Odabaşıoğlu, yetişkinlerin bağımlılıklarının farkında olmadığını ve internette yaşadıkları ve yaptıklarının onları tedirgin etmediğini söylüyor. Çünkü internetin hayatlarının bir yansıması olduğunu düşünmüyorlar. Ona göre sorun da burada başlıyor, çünkü bağımlılığın temel ölçütlerinden biri de farkında olmamak ve inkâr. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Bölüm Başkanı Dr. Gürkan Odabaşıoğlu. Fotoğraflar: Vedat Arık yici olur. Bizim ortalamamıza göre haftada 40 ile 80 arası internet kullanımı bir gösterge. Bu süreyi günde 20 saate kadar taşıyanlar var. Bir yerden sonra da temel işlevler olan yemek, uyku ve konuşma becerileri yapılmaz duruma geliyor zaten. Birkaç saat derken onlarca saat oluyor ve zaman artık onlar için duruyor. Pek çoğu “Orada olmak istiyorum” diyor. Dolayısıyla, zaman, hayat, aile, ilişkiler ve sorumluluk kavramları ortadan kalkıyor. Bağımlılığın altında neler yatıyor? Bağımlıların bir kısmı sosyal fobik yani çekingen ve rahat ilişki kuramayanlar. Bazılarında da kaçıngan kişilik bozukluğu, dikkat eksikliği, hiperaktif bozukluklar olabili Yetişkinlerde ne tür bağımlılıklar oluyor? Sanal seks ve porno yetişkinlerin internete bağlılıklarının temel sebeplerinin başında. Chat, alışveriş, oyun ve bilgi bağımlılıkları bunları izliyor. Fakat yetişkinler bağımlılıklarının farkında değil. İnternet üzerinde yaşadıkları ve yaptıkları onları tedirgin etmiyor. Çünkü orası onlar için farklı bir gerçeklik ve bunun hayatlarının bir yansıması olduğunun farkında değiller. Zaten bağımlılığın temel ölçütlerinden biri de farkında olmamak. Bir de internet aracılığı ile “görünebilir” olma narsisizmi çok yaygın... Aslında bu televizyonun yaptığından farklı değil, ama internet bunu daha kolay ve zahmetsiz yapıyor. Herkes “Ben buradayım, beni de görün” demeye çalışıyor. Bu şekilde de egolarını ve narsisizmlerini okşuyorlar. Nasıl bir tedavi uyguluyorsunuz? İlk önce bahsettiğim gibi altta yatan nedenleri araştırıp, tedavi etmeye çalışıyoruz. İkincisi ise bilinçlendirme tedavisi. Bir alkol bağımlısı nasıl “Ben alkolik değilim” diyorsa, internet bağımlısı da “Ben interneti öylesine kullanıyorum” diyor ve buna kendini çok iyi inandırıyor. İşte bu yüzden kişinin interneti ne kadar sık kullandığını ve onun hayatında ne kadar yer tuttuğunu ona göstermek gerekiyor. Yaptırımlar ve sınırlamaların gücü bu tarz bağımlılıklarda biraz sınırlı. Çözüm zihinde. Bu yüzden zihinsel davranış terapileri yapıyoruz. Bağımlı çocuk ise ailenin işbirliği çok İnternet bağımlılığı kliniği Türkiye’de bir ilk. Böyle bir kliniğe gerçekten ihtiyaç var mıydı? Son dönemlerde bu tarz çok fazla başvuru almamız bizi bu kliniği hayata geçirmeye itti. Pek çok annebaba bizi arayıp çocuklarını internetin başından kaldıramadıklarını, kızlarının tüm iletişimlerini chat ile sağladığını, erkek çocuklarının ise online oyunlarla günlerini geçirdiklerini söylüyordu. Bazılarının yemeden içmeden kesildiklerini de biliyoruz. Kadınlar eşlerinin internet başında kumar oynamalarından, erkekler de kadınların internet üzerinden alışveriş yapmaya kafayı fena takmalarından şikâyetçi. Tahmin etmediğiniz sayıda ev kadını da chat bağımlısı. Size başvuranların yaş aralığı nedir? Her yaştan insan var. Zaten buradaki ana fikir internet değil, bağımlılık. Bu da yaş aralığını arttırıyor. En fazla etkilenen grup 1518 yaş aralığında. Bize ise en çok 12 ile 65 yaş arası bağımlılar geliyor. İnternet bağımlısı kimdir? Nasıl tanımlıyorsunuz? Tıbbi sınıflandırmada kesin bir tanımı yok. Kriterler ise bilimsel anlamda net değil. Birkaç yıl içinde bu kavram tam bir sistematiğe oturtulacak. İnternet bağımlısını tanımlarken bağımlılığı referans alıyoruz. Bağımlılıkta insan bir şeyi yapmaktan kendini alamaz, ama bunu sürekli bir inkâr eder. Gün geçtikçe de ona ayırdığı zaman artar. Kontrol kaybolur, yoksunluk belirtileri başlar. Kişi bunu bıraktığında sinirli ve endişeli davranır. Durumu internet cephesinden yorumladığımızda internette geçirilen süreler belirle Sürekli email’inizi kontrol etme ihtiyacı hissediyorsanız ya da internet olmadan yaşamın sıkıcı ve eğlencesiz olduğu korkusuna kapılıp internetin başında iken biri sizi rahatsız ettiğinde kızıp bağırıyor veya tersliyorsanız. Dikkat! İnternet bağımlısı olabilirsiniz... yor. Bu insanlar kendilerini soyutlamak için internete sarılıyor. Depresyon da her tür bağımlılıkta olduğu gibi internet bağımlılığı için de iyi bir sebep. İnterneti “sosyalleşme” aracı olarak kullananların sayısı çok fazla. Bunun nedeni internette herkesin “olmak istediği kişi” olabilmebilmesi mi? İnternette anonim bir kimlik var. Chat yaparken yalnızca “olmak istediğinizsiniz”. Gerçekte kim olduğunuz ve nerede olduğunuz önemli değil. İnternet de insanları zaten en çok bu noktadan yakalıyor ve bağımlılığının temelini atıyor. Yani gerçek yaşamınız ile kurduğunuz sanal yaşamınız arasında bir uçurum söz konusu ise internet bağımlısı olmanız olası. önemli. İnternet bağımlılığı ileri derecede olduğu zaman “internet perhizi” uyguluyoruz. İnternetten uzaklaştırma ve ilaç tedavisi de uygulanabiliyor. Dünyada durum nedir? Uzakdoğu, özellikle Kore, Amerika ve Avrupa bu konuda listenin en üst sıralarında. Türkiye ise yeni olan her şeye çok vahşice saldırdığı için interneti anlamadan benimsemiş durumda ve onu yanlış kullanıyor. Yani sorun internette değil kullananlarda. Zaten var olan eksik sosyal koşullar içinde bunun bağımlısı olabilecek o kadar çok insan var ki... Kısacası bu bağımlılığın yıkıcı sonuçlarını uyuşturucu veya alkol bağımlılığından ayırmanın olayı hafife almak olduğunu düşünüyorum. Geleceğe yatırım yapmak... Aylin Kotil şe başlarken idealleri vardır genelde onların. Büyük işler başarmak için yola çıkarlar. Ancak günün birinde makama ulaşınca egoistlik başlar. Etrafın da katkılarıyla egolar güçlenir, bu da yanında basiretsizliği getirdiği gibi sezgiyi de alır götürür. Bütün bunların yanında bilgi, çağımızın en büyük gücüdür kanımca. Bilgiye sahipseniz aynı zamanda otoritesinizdir de. Ülkemizin en çok ihtiyacı olan konularından biri de bilgiye sahip nesiller yetiştirebilmektir. Bu anlamda siyasilere büyük görevler düşmekte. Çünkü aydınlanma yoluna gitmeyi pek tercih etmiyorlar. Bilgilendirme telaşı, endişesi taşımamaktalar. Genelde despotluk var ilişkilerinde. Ama işleri beyne değil kuvvete bağlarsanız kurumlar da mutlaka bir gün birbirine girer. Belediyeler; bugün belediyeler çok iyi çalışmakta, ancak daha çok güncel oy kaygısıyla hizmet sunmaktalar. Partilerin gençlik kolları, ilçe teşkilatları ve belediyeler bu yönde büyük adımlar atabilirler. Halkı ve özellikle de gençle İ ri aydınlatmak için filmler, belgeseller hazırlattırıp ücretsiz hizmete sunabilirler. Tarihi, kültürümüzü öğretecek belgesellerin yanı sıra bugün üniversitelerimizde bulunan çok değerli öğretim görevlilerine seminerler düzenlettirebilirler. Böylelikle toplumda bir bilgi akışı başlayabilir. Hatta bunu yaparken hizmet de verebilirler. İnsanları caydıracak ulaşım sorununu çözüp bu etkinliklere katılımı sağlamak için ücretsiz otobüs seferleri de düzenleyebilirler. Türkiye’nin önünde zor günler var. Siyasiler bunu ya görmek istemiyorlar ya da oy kaygısı onların geleceği görmesini engelliyor. Batan geminin içinde kendilerinin de olduğunun farkında değiller. Dedim ya, yukarı çıkınca ego güçleniyor ve basiretsizlik başlıyor. Bilgilenme ve aydınlanma yönünde atılacak adımlar güçlü bir halk yaratacağı gibi her alanda kaliteyi de getirecektir. Bunun şikâyet edip durduğumuz televizyon programlarına bile yansıyacağı inancındayım ben. Belediyelerden, siyasi partilerin gençlik kollarından ve ilçe teşkilatlarından oy getirecek hizmetlerin yanı sıra geleceğe de yatırım yapmalarını bekliyoruz. aylin@kotilsarigul.com