22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 4 8/2/07 15:19 Page 1 PAZAR EKİ 4 CMYK 4 11 ŞUBAT 2007 / SAYI 1090 Bu şiddet 90 dakikayı aşar Tribünlerde birbiri ardına açılan ırkçı pankartlar siyasetin futbol üzerinde kurduğu hâkimiyeti gösteriyor. Bu, Dink’in öldürülmesini onaylayan bir siyaset! Peki bu yüz kızartıcı şiddetten kurtulmak mümkün mü? Tanıl Bora, Şenol Güneş, Alen Markaryan, Kemalettin Şentürk ve Dott. Aluf Medina Vitale yanıtlıyor. Sonuç hiç de iç açıcı değil. Pankartlar onları da endişelendiriyor. TrabzonKayseri maçında açılan bu pankart, atılan sloganlar endişe vericiydi. Hrant Dink cinayetini protesto edenleri hedef alması ise siyasetin futboldaki rotasını belgeliyordu. Rüçhan Akcan Selim TANIL BORA (Yazareditör) Futbolu kendi dünyası içinde politize etmek Öncelikle, futbol ve siyaseti birbirinden tamamen ayrı şeyler olarak sunma, görme, gösterme yaygın. Bu mümkün mü? Bu söylem bir değirmene su taşıyor mu sizce? Yani, bir tür var olan tribün siyasetini doğallaştırıyor mu? Maçlardan önce İstiklal Marşı okunması mesela... Futbol ve siyaset elbette yalıtılamazlar. Fakat siyasetin futbola fazla “abanması”, en azından “yakışıksızdır”. Statların slogan teşhir yerleri tribünlerin ve futbol ortamının, milliyetçi ideolojinin popülerleştirilmesi ve yeniden üretimi için bir mecra olarak kullanılmasıyla ilgili. Maçlardan önce İstiklal Marşı okunması, işte tam da bu politikanın örneği. Böyle olunca, Türk’ten, daha doğrusu “öz Türk” sayılandan gayrisini hedef alan sloganlar, ırkçılıktan sayılmadığı gibi, “siyasi içerikli” bile addedilmiyor. Dink cinayeti sonrası futbol sahaları içinde ve masa başında yaşanan (cinayeti kınayan pankartla sahaya veya tribüne çıkmaya izin verilmemesi gibi) gelişmeleri nelere bağlıyorsunuz? Genel gidişattan ayrı düşünülebilir mi bu gelişmeler? Çözümleri de sadece futbol sahaları veya spor ekseninde düşünemeyiz sanırım?.. Sadece spor ekseninde düşünemeyiz, ama şuna da kesinlikle inanıyorum: Spor alanında demokratikleşme ve “medenileşmede” mesafe alırsak, bunun başka alanlara da etkisi olacaktır. Yukarıda da değindiğim gibi, sporu “büyük politika” için araçsallaştırarak değil, kendi dünyası içinde politize etmekten yanayım. Toplum genelinde olandan daha fazla ve yaygın mı futbolda şiddet? Başka yaşam dünyalarında olduğundan daha fazla yaygın olduğu kanısında değilim. Toplumda giderek büyüyen şiddet potansiyeli, futbol ortamında daha ziyade sembolik şiddetle massediliyor. Bu sembolik şiddetin, toplam şiddet potansiyelini besleyen bir etkisi olabileceğini kabul etmek lazım ama. İtalya’da tribün şiddetinde bir polis öldürüldü. Olayın siyasi yönü yoktu, ama ilk tepki maçları iptal etmek oldu... DOTT. ALUF MEDİNA VİTALE (Cumhuriyet İtalya muhabiri) olarak kullanılması, popüler takımların ideolojik araçlara dönüşmesi, bence sporun politizasyonunun sevimsiz bir biçimi. Aslına bakarsanız, politikanın “özüne” de aykırı, yüzeysel bir biçim. Bence, futbolla kurulacak anlamlı bir siyasal ilişki, oyunu ve futbol âlemini kendi içinde politize etmektir; o dünyanın kendi içindeki sorunları, çelişkileri, farklı yaklaşımları sorgulamak, tartışmak, onlara müdahale etmeye çalışmaktır. Bence Türkiye’de temel mesele, resmi ideolojinin, esas itibarıyla da milliyetçiliğin futbol sahalarındaki tezahürünün siyasetten sayılmaması. Milliyetçiliğin siyasetüstü bir değer, bir zorunlu inanç sayılmasıyla ilgili bu. Dahası, talya’da genel olarak ‘futbol, politika ve şiddet’ dediğinizde, Lazio ve Livorno gibi takımlar ve bunların taraftarları akla gelir. Lazio taraftarları faşist bir profil çizerken Livorno taraftarları da sosyalisttir. Oyuncuları da aynı çizgidedir bu takımların ve yeri geldiğinde taraftarı ajite ederler. Yoksa, İtalya’daki diğer futbol taşkınlıkları, son olay dahil, politika kökenli değildir. Hem sonra, son olaylara dair bir dedikodu var İtalya’da, öldürülen polisin, katilin geçen yıl 6 ay mahkumiyet almasına neden olduğu ve katilin bunun öcünü aldığı yolunda… İtalya futbolunda, çok ciddi boyutta değil ırkçılık, su üstünde bir ırkçılık diyebilirim. Görülen en büyük vakalar, bazı futbolcuların, Di Canio gibi, gol attığında faşist selamı vermesi, bazı taraftarların faşizan pankartlar açmasından ibarettir. Veya Lazio taraftarlarının zenci futbolcuları protesto etmesidir. Milan tribünlerinde de faşist bayraklar açılabiliyor, ama hepi topu 1520 kişidir bunlar. En büyük vaka faşist selamı İ Fotoğraf: Kadri Erdem Özellikle görece geri kalmış Güney İtalya’da şiddet eğilimi fazla. O bölge halkının ekonomik seviyesi ve eğitim düzeyi düşük. Kuzey İtalya’ya karşı bir öfke de var. Güney bölgesi takımlarının maçlarında yaşanan olayların bir nedeni de bu. İtalya’da halk genel olarak söz konusu taşkınlıklara, ırkçı yaklaşımlara tepki duyuyor, ama orada da ciddi ve kalıcı sonuç almaya dönük önlemler alınmıyor. Mesela, her taraftar maça girerken 30’a yakın polisin kontrolünden geçer, ama yine de içeriye dünyanın fişeği ve yanıcı maddesi sokulur. Polis de tribün liderleri de işin içinde. Kulüp yönetimi de koruyor bu tribün liderlerini. Deli de yok mu taraftarlar arasında? Bundan iki yıl önce, adamın biri Inter ile Milan arasındaki maçta motosikletini tribünden aşağıya attı. Stadın üst katlarına araçla çıkılabiliyor. Takımı yenildiği için morali bozuluyor ve motosikletini devre arasında açık tribünden aşağıya atıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle