Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 5 8/2/07 15:20 Page 1 PAZAR EKİ 5 CMYK 11 ŞUBAT 2007 / SAYI 1090 5 ŞENOL GÜNEŞ (Fc Seoul’un teknik direktörü) Taraftarı yanlış yönlendirenler yöneticiler... Hrant Dink cinayeti sonrası Dink ailesine taziye ziyaretinde bulunduğunuzu okuduk basından. Trabzon şehrini de zan altında bırakan bir yönü oldu bu olayın. Taziye ziyaretini hangi düşünceler içinde gerçekleştirdiniz? Evet, Trabzon şehri zan altında bırakıldı. Bunu doğru bulmuyorum. Bir düşünce kirliliği var. Türkiye’nin, hatta dünyanın bana göre en büyük sorunlarından biri de bu. Çıkar ve menfaat öncelikli bir yoldayız. İnsanlığın genel çıkarı değil kılavuz. Bu yol her daim bir perde bulur kendine. Bugün de güncel bir olay perde işlevi görüyor. Geçmiş yıllarda daha azdı statlardaki şiddet. Tehlikeli bir yükseliş var. Taziyeye gelince. Trabzon Sürmeneli bir arkadaşım var. Ermeni kökenli. Çok sevdiğim bir dostumdur. Kızı Hrant Dink’in oğlu ile evli. Yaşanan olaya tepki göstermek yanında, bir nedeni de budur taziye ziyaretimin. Son yıllara kadar, benim çocukluğumda mesela, Trabzon’da çok sıcak ilişkilerimiz vardı Ermeni kökenli insanlarımızla. Bugünkü gibi olaylar yoktu. Demek ki birileri oynuyor insanlarla. Farklı menfaat çatışmaları ve bunlara bağlı manipülasyonlarla bugünlere gelindi. Sorunun ErmeniTürk çekişmesine getirilmesi yanlıştır. Bunu engellemeliyiz. Başka ülke insanları ile dostluk kurarken kendi ülke insanımızı niye dışlıyoruz, anlamış değilim. Türkiye'de, futbol sahalarında ırkçı söylemler arttı. Siz futbolun içinden gelen biri olarak bunların nedenleri konusunda ne düşünüyorsunuz? Aynı çerçevede bakıyorum. Sevginin olmadığı yerde korku ve paranoya vardır. Bu da şiddeti beraberinde getirir. Irkçı veya başka ideolojiden… fark yoktur bence. ALEN MARKARYAN (Çarşı grubu amigosu) Fotoğraf: Fatih Erdoğdu Manipülasyondur asıl olan. Şiddet bugün yaşamın her alanında var. Kadın ile erkek, iş yaşamında ast ile üst, zengin ile fakir… Futbol sahalarını aşan, genel bir sorundan bahsediyoruz. Çark kimleri kapsıyor? Futbolda, sevgi ve barış, huzur olmalı. Bu işi yapanlar arasında bir kavga yok. Bu işten rantı olanların futbolcuyu, teknik direktörü… çıkarları için kullanması söz konusu. Zaten, normal şartlarda, aynı işi yapan insanlar neden birbirlerinin kötülüğünü istesin? Yalnız Türkiye’de değil, dünyanın birçok ülkesinde durum bu. Sadece maddi bir çıkar değil söz konusu olan. Siyasi, manevi vb. çıkarlar da var. Zaten, konuşanlar, göz önünde olanlar, hep yöneticiler oluyor. Sporcular hep arka plandalar. Yöneticiler teknik direktör ve oyuncuları, bazen sadece kendilerinden daha popüler olmamaları için değiştiriyorlar. Taraftarı da çoğu zaman yanlış yönlendiren ve de şiddete eğilimli hale getirenler bireysel çıkarlarını her şeyin üstünde tutan sorumsuz yöneticiler. Profesyonel anlayıştan çok uzağız yani. Çözüm için düşündükleriniz?.. Çözüm, kötü niyetin olmadığı bir ortam sağlamak. Güvenin sarsıldığı, sevginin yok edildiği bir ortamda huzurlu ve mutlu olmak imkânsız. Ortam kötü. Ben sağlıklı bir antrenörlük yapamıyorsam, düşüncesini söyleyemiyorsa insanlar, haksızlığa uğrayan hakkını arayamıyorsa, haklı olanı kimse savunmuyorsa… böyle bir toplumdan ne beklenebilir? Bu ortamda, şu yaşadıklarımız az bile! Kamuoyuna yansıyanlar böyle, varın yansımayanları düşünün! Futbolun içinde olanların, bu işe emek verenlerin; çıkar peşinde olanların, bu işe dışarıdan müdahil olmak isteyenlerin önünü alması gerekir. Bu noktada da zayıfız, bu işin içinde olanlar olarak. Meydan kötülere kaldı. Şahsen gidişattan endişeliyim. Belki dibe vuracağız ve yeniden yapılanma şansı doğacak. utbol ve siyaset asla birbirine karışmaması gereken iki önemli unsur. Futbol endüstriyel arenada boy gösterdikçe ve kapitalist sistemin hegemonyasına girdikçe siyasi platformun iştahını kabartıyor. Siyaseti futboldan uzak tutmaya çalışsak da bir bakıyorsunuz futbol siyasetin içerisinde. Eto’o mevzuuna gelince, dünyanın bir köşesinde ezgin kalmış bir insanı sahiplenmek bu yerkürenin hiçbir karesinde siyasi konu olarak algılanamaz. Algılamak isteyenler, futbolun içerisindeki siyasetten nemalanmak isteyenlerdir. Amacımız, hiç kimsenin hiçbir yerde yalnız olmadığını göstermekti yalnızca. Tribünlerdeki şiddeti değerlendiremiyorum. Çünkü kayda değer bir şiddet mevzu bahis değil. Senelerden beri televizyonlarda ve gazetelerde üçdört tane çocuğun attığı taşlar bir köşeye sıkıştırılmış deplasman taraftarının koltukları sahaya atması, ekranlarda “Birazdan izleyeceğiniz görüntüleri çocuklarınıza seyrettirmeyin” şeklinde alt yazı olarak verildi. Bu şiddet görüntüsü değildi aslında. Normalde herhangi bir insanın vücudunun bir yarısında var olan asi tavırdı. Ve biz her seferinde dedik ki, “Türkiye’de doğru dürüst şiddet yok.” Tiraj ve reyting kaygısı ile hareket eden bir kısım medya var. Her defasında Avrupa’yı ve Avrupa insanını bize örnek gösterenlere, “Neden Çarşı tabii ki şiddete de karşı... F İtalya’nın Milano’sunu örnek gösteriyorsunuz da Palermo’suna, Livorno’suna, RomaLazio maçlarına değinmiyorsunuz? İngiltere’nin Manchester’ını söylüyorsunuz da Birmingham’ı, Wigan’ı atlıyorsunuz” dedik. Bu yaşananlara en güzel cevap geçen hafta sonu İtalya’da yaşanan olaylardır. Eto’o. Tribünlerdeki ırkçılığın mağduru. Karşı takımın taraftarı maymun taklidi yapmıştı... Çarşı tabii ki şiddete de karşı. Ve elimizden geldiğince bunu uygulamaya çalışıyoruz. Mesela bir flamada/pankartta “Çarşı savaşa da karşı” diyebiliyoruz. Ama içinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntılar insanların buna dayalı hoyrat yapısı ve de ezilmişlikten sıkılmış bazı sinir uçlarının dışarıya fırlaması bazı istenmeyen olaylara neden olabiliyor. Ama, inanın ki şiddet son beş senede en aza inmiştir. Şiddetin önlenmesi için en büyük iş MHK ve federasyona düşüyor. Stada gelen taraftar öncelikle bilmeli ki sahada adalet dağıtan bir hakem var. İnsanlara bu bilinç şırınga edilirse olayları yüzde elli oranında azaltırız. İkinci bir önlem ise futbol yorumcularının ağzına geldiği gibi konuşmamalarıdır. Tribündeki taraftar yönetmeliklere uymuyor diye statlara girmeme cezası alıyorsa televizyondaki yorumcu da aynı cezalara maruz kalmalıdır. Sponsorların, takımların on birini kurduğu bir yapıda; örneğin, sırf reklam için, Ronaldo, Dünya Kupası’nda Brezilya takımına girebiliyorsa yedekte kalan oyuncuya şiddet hakkı kendiliğinden doğmaz mı? Bu örnek futbolun nerelere geldiğinin göstergesi. Ve döndükçe pislik sıçratan bu dünyada şiddet kelimesi bence çok yavan kalıyor. Ve son olarak, Beşiktaş tribünleri tamamen insanlıktan yana bir tavır içindedir. Beşiktaş’ı desteklemekten başka bir düşüncemiz olmadığını da bir kere daha arz ederim. KEMALETTİN ŞENTÜRK (Eski futbolcu) Futbolda MHP ve AKP hâkimiyeti S porun, futbolun çoğu zaman bir politika aracı olduğu kabul edilmiyor. Dünya tarihinde, özellikle futbol siyasetle iç içe olmuştur. Şiddet de futboldaki çıkar çatışmalarından yalıtık değil. Tüm dünyada böyle. En son İtalya’da olaylar oldu. Bana göre Türkiye çok daha büyük olaylara gebe. Hrant Dink cinayeti sonrası muhtelif maçlarda tribünlerde yaşananlar Türkiye’de futbolun siyasetle iç içe oluşunun kanıtıdır. Bunun başka bir kanıtı Futbol Federasyonu yönetimi için yapılan kavgalardır. Bazı futbolcuların, bir türlü sonuçlanamayan futbolcu sendikası kurma çalışmaları bir başka kanıttır… AKP iktidar olana kadar, kurumlar içinde örgütlülüğü en fazla olan ki, buna futbol kurumları da dahildir, MHP idi. Bugün, federasyon yönetimi için yapılan kavga AKP ve MHP’nin bir tür gölge rant ve iktidar kavgasıdır. AKP, iktidar olduktan sonra her alanda olduğu gibi futbolda da ciddi bir kadrolaşmaya gitti. Bu ister istemez eski egemen MHP’li kadroyu rahatsız etti. Anadolu’daki birçok futbol kulübü düne kadar MHP’liler veya sempatizanlarınca yönetiliyordu. Buna başkanlar, teknik direktörler, futbolcular… dahildir. AKP iktidarı sonrası birçok Anadolu kulübü yüzünü AKP’ye dönmek durumunda kaldı. Dolayısıyla da çok ciddi bir iktidar kavgası var. Benim aktif futbol oynadığım dönemlerde de şeriatçı ve MHP’li bir yapı vardı bütün kulüplerde. Buna Fenerbahçe de dahil. Diyarbakırspor’da oynarken Konya, Elazığ gibi kentlerde, hatta İstanbul’da bile bize “PKK dışarı” ve o mealde tezahüratta bulunuldu. Futboldaki şiddet sorunu, futbolu aşan, genel bir sorun. Futbol, her daim politik manipülasyona açık bir oyun oldu. Tribün liderleri bunda aktif rol alırlar. Bu liderleri belirleyen, kollayan ve besleyenler de kulüp başkanlarıdır. Çözüm için ne yapılmalı? Türkiye’de futbolun, İddaa’sı, naklen yayınları vs. her şeyi ile durdurulması, herkesin şapkasını önüne koyup özeleştiri yapması gerekir. Futbol Federasyonu’nun gerçek anlamda özerkliği sağlanmalıdır. Siyasetten uzak veya direkt bir yapıya angaje insanlardan uzak bir yönetim tarafından yönetilmesi gerekir. Bugünkü gidişat çok kötü.