Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 AĞUSTOS 2006 / SAYI 1066 9 MARIAM SAID: AHLAKİ VE İNSANİ POZİSYONU KAYBETTİK Mariam Said Lübnanlı. Barenboim Said Vakfı Onursal Başkanı. Edward Said’in eşi. Dini temelli hiçbir hareketi desteklemediğini söylüyor, uzak görüşlülüğü nedeniyle Nasrallah’a saygı duyuyor. Peki, savaşı kim kazandı? Said’e göre kazanan yok, ama direniş hakkını meşru görmeyen bir dünyayı felaketin eşiğinde görüyor... Osman Akınhay Maral Jefroudi Y aşları 1425 arasında değişen, farklı ülke tiğini düşünüyordu. Bu proje de bu kararlılığın sadelerden 110 müzisyeni aynı notalarda bu ce teorik bağlamda kalmadığını, bir bakıma uygulaluşturuyor DoğuBatı Divanı Orkestrası. nabilir de olduğunu gösterdi. Daniel Barenboim ile Edward Said’in Savaştan birkaç gün sonra kızınız Najla Said’in "bir başka dil" arayışlarının sonucu kurulan orkestra Birgün gazetesinde çok etkileyici bir yazısı yayınlangeçen hafta İstanbul’dan geçti. Grupla gelenler ara dı. Kızınız Beyrut’ta mı yaşıyor? sında Edward Said’in eşi Mariam Said de vardı. BaHayır, ABD’de yaşıyor ancak Beyrut’a ve Lübnan’a renboim Said Vakfı Onursal Başkanı Mariam Said’le âşık. Ben Lübnanlıyım. Edward’ın annesi de Lüborkestrayı, Batı’nın Ortadoğu’ya ve İslama bakışını, İs nan’da yaşardı ve iki kız kardeşi de halen Lübnan’dalami radikalleri ve elbette Edward Said’i konuştuk. lar. Biz yazları hep Lübnan’a giderdik, zor olsa da iç Konser çok etkileyiciydi. Tüm orkestra üyeleri savaş sırasında da. Najla böylece bizim herkesinki kanin yetenekleri haricinde tüm var oluşlarıyla çaldık dar geniş ailemizi ve toplumu tanımaya başladı. Oraları söylenebilir. Sizce bu ruhun kaynağı nedir? da kendini evinde hissediyor. Yılda en az iki defa LübŞef Barenboim çok önemli bir müzik adamı, dün nan’a gider, yazları 45 hafta kalırdı. Savaş çıktığında yanın en iyi şeflerinden. Ayrıca çok iyi de bir eğitmen. Lübnan’daki ikinci haftasıydı. Bana havaalanının Böylesi büyük üne sahip bir insanın bu kadar sabırlı bombalandığını söyleyenlerden biri oydu, sabah saat olabilmesi inanılır gibi değil. Konserin başarısı çok dört buçukta aradı, "İnanmayacaksın, ama biraz önlukla onun yönetimine ve verdiği eğitime bağlı. Bu ce havaalanını bombaladılar" dedi. Najla bir İspannun yanı sıra nereden gelirlerse gelsinler tüm müzis yol konvoyuyla Şam’a doğru, 20 saat sürecek bir yolyenler şevkle çalıyorlar ve Barenboim onları bir ara culuğa çıktı. O sırada 1983’te Beyrut’tan kaçışımızı haya getirmekte çok başarılı. Bu seneki politik gerilimin tırladı; o zamanlar 9 yaşındaydı. Bu hafızaydı, ona bu de müziğe yansıdığı söylenebilir. yazıyı yazdıran. O çocukluk korkusunu hatırladı. Bir Basın toplantısında Barenboim "Bu bir siyasal çok kişi etkilendi o yazıdan, çok sevinçliyim birçok kiproje değildir" dedi. Ancak bu orkestra ve konser şiye ulaşabildiği için. Ama ne olursa olsun o bu korTürkiye ve Ortadoğu’da çoklukla siyasal bir proje kuyu yaşayanlardan yalnızca biri ve o bir yetişkin, çoolarak algılanıyor. Siz bu siyasal ve siyaset dışı ayırı cukların nasıl hissettiğini düşünebiliyor musunuz? mı hakkında ne düşünüyorsunuz? Kızınız hiç çaldı mı orkestrayla? Proje ilk ortaya çıktığında yalnızca bir Hayır. deneydi. Ne Edward (Said) ne de Dani Peki, Edward Said sembolik de olel (Barenboim) ortaya böyle bir şey çıkasa çaldı mı? cağını hayal etmemişti. Onlar yalnızca Hayır, çalmadı. İsrailli ve Arap müzisyenlerin müzik yapmaları, yani başka bir dili konuşabilmeATEŞKES DEVAM EDERSE... leri için bir araya gelmelerini istiyorlardı. Ötekiyle "öteki"den konuşmak için Savaştan birkaç gün sonra Barenbode; beraber konuşabilmek için yeni bir im’in tam sayfa bir demeci yayımlandı dil gerekliydi. Zira her iki taraf, yani hem Türkiye gazetelerinde. "Bombardıman İsrailliler hem de Filistinliler kendilerini altındaki Beyrut’ta konser vermek istidiğerinden izole etmiş durumdaydılar. yorum" diyordu. Başka yerlerde de bu Orkestra fikri böylece ortaya çıktı. Müböyle yansıdı mı ve böyle bir niyet var zisyenler seçilirken Daniel onların çok mı yakın gelecekte? da yetenekli olduklarını keşfetti ve çalışDaniel bir noktada hemen gitmeli ve tırmaya başladı. Bu herhangi bir resmi bölgede bir konser vermeliyiz gibi bir hükümetle ilişkisi veya ilgisi olmayan bir şey hissetti, bu anlık ve duygusal bir tepproje. Gündemdeki siyasi çözümlerle de Edward Said. kiydi. Çok güzel ve doğru bir fikirdi taalakalı değil, herhangi bir resmi pozisbii ki, ancak uygulanabilir değildi. Hiçyonla da. Ancak Filistinlileri, İsraillileri ve diğer Arap bir şekilde 100 kişilik bir orkestrayla Beyrut’a giremezları içerdiği için doğrudan siyasal bir proje olarak al dik, abluka vardı. Tek yol onun iki üç kişiyle beraber gılandı. Edward ve Daniel iki tarafı temsil ediyorlar. gitmesiydi, ben de giderdim onlarla, ancak o durumHer ikisi de iki taraftan sıra dışı insanlar. Arkadaş ol da bile tehlikeli olurdu. Barenboim, Şam’a gitmeyi dular ve Paralellikler ve Paradokslar’la sonuçlanan umuyor bugünlerde, çünkü Suriyeliler de bu fikrin iyi proje onların bu dostluklarıyla başladı. Onlar "eğer olacağını düşünüyorlar. Ateşkes devam ederse tabii. biz aramızda siyaset dışı ortaklıklar bulabildiysek ve Said burada çok okunan, bilinen bir yazar. Taş atbu ortaklık ülkemizle, müzikle ilgili bir şeyse", Ed ma gösterisi afişlere taşındı, Columbia’daki tartışmaward’ın sözleriyle devam edecek olursam "bu ortak lar buraya da yansıdı. Ölümünden sonra yerini dolmüzikle bariyerleri kırmak ve bölücü nefret duvarını durabilecek aydınların çıkıp çıkamayacağı çok konuyıkmak mümkün olabilir" diye düşündüler. Orkest şuldu. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? ranın ardında yatan temel düşünce buydu. İnsanlar süEdward, Amerikalıların deyişiyle ikiden fazla eli rekli bu bir barış orkestrası dediler. Bu bir barış or olan bir insandı. Edebiyat eleştirisi alanında şu nokkestrası değil, bunun barışla hiçbir ilgisi yok. Biz ba tada onun gibi biri yok, o bu disiplinin lideriydi. Herrış istemiyoruz, biz hükümetlerin yaptıklarına karış kesin referans verdiği bir kişiydi. Gerçek dünyayı temıyoruz, öyle görünse bile. Edward’ın da Daniel’in orik evrenle birleştirebilen, geniş bir perspektife sade bağlantıları vardı ancak bu tamamen hümanist ve hip bir adam olarak onun yerine geçebilecek birini eğitici bir proje. Edward Irak’ın işgalinden önce de bulmak zor. Onun en büyük katkısı teorinin dünyahümanizme bir dönüş olması gerektiği konusunda ka nın gerçekliğine uygulanabilir olduğunu göstermesiyrarlıydı, seküler hümanizme. Dünya medeniyetler ça di. O, bunu Filistin sorununu ele alarak yaptı. Filistin tışması tartışmasıyla deliye dönmüştü. Doğu ve Batı ve İsrail arasındaki çatışmayı örnek olarak ele aldı. Sakarşıtlığı, İslam ve Batı karşıtlığı, İslam ve Hıristiyan dece bir kalkış noktası değildi bu, Filistin meselesine lık karşıtlığı… Edward hümanizme dönmemiz gerek sadece kendi tarafından bakmadı, başka türlü ortaya Fotoğraf:UĞUR DEMİR koydu meseleyi. Sorunu dünyadaki diğer mücadelelerle ilişkilendirdi. Üçüncü dünyadaki mücadelelerle köprülendirdi. Önceleri kimse üçüncü dünyadaki mücadeleler arasındaki bağlantıyı göstermedi. O Filistin meselesini, Cezayir, Karayipler ve Latin Amerikada’ki mücadelelerle ilişkilendirdi. Bu onun yaptığı en büyük katkı. Bu alanda onun yerine gelebilecek kimse yok. Ateşkesten sonra İsrail’in başarısız olduğu ve yenildiği tartışılıyor, ancak diğer taraftan da elimizde kalan Hizbullah. 50’lerin sonunda Ortadoğu’da Arap milliyetçiliği vardı, daha sonra Ortadoğu’da komünistlerin katli ve sonuç olarak İslami radikallerle baş başa kaldık. Bu durum sizi ne kadar kaygılandırıyor? İnsanlar böyle düşünüyor, ama ben katılmıyorum, kimsenin kazandığını düşünmüyorum, bu işin üzücü tarafı. Olumlu olan İsrailliler’in önemli bir darbe alması. Bundan sonra benzer bir harekette bulunmadan önce iki üç defa düşünmek zorundalar. Bence tarihlerinde ilk defa yenilmez olmadıkları, her istediklerini yapamayacakları gerçeğini fark ettiler. Ancak ben dini temelli hiçbir hareketi desteklemiyorum, ne Hıristiyan, ne İslam, ne de Yahudi köktenciliğini. Böylesi hareketlerin gelişimi konusunda kaygılıyım. Hizbullah’a gelince yaptıkları gerçekten çok etkileyiciydi. Nasrallah’a saygı duyuyorum, çünkü oldukça uzak görüşlü, sonuçlarını hesaplayarak hareket eden bir insan. Edward da onunla bir kez, 2000 yılında görüşmüş, kişiliğinden çok etkilenmişti. Ancak yine de Lübnan’da bir şey kazanmış değiliz, çünkü Hizbullah da tamamen yetkin değil. Peki, nerede duruyoruz? Evet, güneye doğru çekecekler orduyu, ancak Hizbullah silahsızlanmayacak. Benim kaygılandığım şu, direniş hakkı dünyada meşru görünmemeye mi başlıyor artık? Bu, bizim dünyamız için bir felaket olur. İnsanlar işgal karşısında artık direnemeyecekler se, direnişleri terorizm olarak tanımlanacaksa, oldukça kötü bir noktaya geliyoruz demektir. Hizbullah kazandı mı, bilmiyorum. Bekleyip görmemiz gerekecek, ama kesinlikle kaybettiğimiz şey Cenevre Konvansiyonu’nda ortaya konulan ahlaki ve insani pozisyon. Bu endişe verici. Ne olacak bilmiyorum, ancak kesinlikle büyük bir değişimle karşı karşıyayız. Amerika’da da özellikle 11 Eylül sonrasında kabaran Evangelist bir yeni köktencilik söz konusu, yer yer faşizan bir Müslüman düşmanlığı, Ortadoğulu düşmanlığı… Bu süreci nasıl yorumluyorsunuz? Dini kalkışma, dini iktidar oldukça rahatsız edici, endişelendirici. George W. Bush yönetime geldiğinden beri köktenciliğin yükselişe geçtiğini görüyoruz. Bush her şeyi Tanrı adına yaptığını söylüyor. Böylesi hareketlerle ideolojik olarak da tartışamazsınız, çünkü onların istemediği bir şeyi söyleyince dine küfretmiş oluyorsunuz. Amerika’da toplum Irak savaşını durdurma konusunda her ne kadar başarısız olduysa da halen büyük sayıda savaş karşıtı var. Dolayısıyla bu dini yükseliş yavaş yavaş da olsa güçsüzleşiyor. Bu, hükümet söz konusu olduğunda böyle tabii ki, eğer toplumsal dindarlıktan bahsediyorsak, bilemiyorum. Birçok kişi kiliselere gidiyor, dua ediyor. Biz Amerika’daki Hıristiyan köktencilikten bahsediyoruz, ama Papa öldüğünde Avrupa’da yaşanan izdihamı da gördük. Din konusunda bir histeri söz konusu, bence. Cumhuriyetçiler zayıfladığında, hükümet değiştiğinde dini köktencilik de zayıflayacaktır. Ancak maalesef medeniyetler çatışması fikri ki dinle ilgili olsa da aslında Batı ve İslam karşıtlığı üzerine kurulmuştur birçok insanı etkilemiş görünüyor. Birçok insan İslam’ı bir düşman olarak algılıyor, daha önce Sovyetler’i algıladığı gibi. Böylesi bir ırkçılık yükseliyor, ki bence bu dini köktencilikten daha endişe verici bir durum. CUMHURİYET 09 CMYK