02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 PAZARIN PENCERESİNDEN 13 AĞUSTOS 2006 / SAYI 1064 Güzel kedi şiirleri... Selçuk Erez Eurovizyon’un kara incisi... Ali Deniz Uslu u yıl, Eurovizyon şarkı yarışmasında farklı bir heyecan yaşandı. Eurovizyon’un adına bile tahammül edemeyen pek çok heavy metal tutkunu ekran başında heyecanla finalleri izledi, hatta oy kullanmak için telefonlara sarıldı. Bunun sebebi Finlandiya’dan yarışmaya katılan melodik rock grubu Lordi'ydi. Kimilerine göre korkunç kimilerine göre de eğlenceli kıyafetler giyip şov yapan, sadece fanatikleri tarafından tanınan grup “Hard Rock Hallelujah” şarkısı ile birinci oldu, hem de Eurovision tarihinin en yüksek puanını alarak. Yalnızca üç ülke, Ermenistan, Monako ve Arnavutluk Lordi’ye puan vermedi. Lordi’nin başarısı aslında çok da şaşırtıcı bir durum değil. Çünkü kuzeyli rock grupları özellikle son dönemde dünya müziğinde önemli bir çıkış yakaladı. Avrupa’daki rock müziğin hâkimiyeti İngilizlerin elinden Finlilere geçeli de epey oldu. “HIM”, “The Rasmus” ve “Apocalyptica” gibi popüler kuzeyli gruplar kapıyı ardına kadar açmışlardı. Lordi’ye de yalnızca doğru zamanda doğru yerde olmak kaldı. Şimdi de rüzgârı arkalarına Son Eurovizyon galibi alarak üçüncü albümleri “The ArocLORDI’nin yeni albümü kalypse” yayınladılar, “Hard Rock Hallelujah”da elbette ki albümde. “The Arockalypse” çıktı. Finlandiya’da, yayınladıkları ilk alBu, şarkıları ve tarzları bümleri “Get Heavy” ile adını duyuile çok tartışılan melodik ran, ardından da 2004 yılındaki “The Monsterican Dream” ile yollarına derock grubunun vam eden Lordi'nin bu albümü, grubun Türkiye de yayınlanan ilk albümü. Türkiye’deki ilk albümü. Grubun üyeleri sahne isimlerini kullanHeavy metal ve rock maktan keyif alıyor.. Maskelerin gizlediği müzisyenlerin isimleri şöyle: Mr tutkunlarının Lordi (Tomi Putaansuu), gitarda Amen sabırsızlıkla beklediği (Jussi Sydanmaa), bas gitarda (Samer el Nahhal), klavyede (Leena Peisa), da“The Arockalypse”, vulda da Kita (Sampsa Astala)... Eurovizyon’un kara incisi Lordi elemanları kostümleri olmadan bırakın sahneye çıkmayı fotoğraf çeki“Hard Rock Hallelujah”ı mi ve röportaja da katılmıyorlar. Elbetsevenler için te ki bu bilinçli pazarlama yöntemi ilgiyi arttırıyor. Çünkü müzikal farklılık kakaçırılmaması gereken dar görsel iletişimin ve marjinal göndermelerin talebe etkisi büyük. Bu yüzbir çalışma. D enise Levertov’un “Akkara tüylü yitik kedi” şiirini okuyuncaya dek ben en güzel kedi şiirinin “Mırnavmırnav derDaha ne ister?Benekli kedimSıçan tutamaz, fare yutamaz.ne de yaramazBenekli kedim” olduğunu sanırdım. Ama şu kadına bak, nasıl da döktürmüş: “Horoz ötüşü, gece yarısı. Bozulan sessizlik.Cırcır böcekleri başarıyla yeni baştan kuruyor onuYarım notalar ve titrek sekizde birliklerleÇocuk döner, vurur karyola demirlerine, boğuşur düşlerle. Dün gece düşünde banyoda bulmuş kediyiDön kediDöv sessizliği kendi kendine oynayan tüy kuyruğunla... Geri dön, şiirler fışkırt sağlam örtüsü altında sessizliğin..” Güven Turan da nasıl çevirmiş! Bu şiir, bir yandan da iki kanımı pekiştirdi: Ancak doğru dürüst şairler, güzel şiir çevirirler.. ve de bir insan ancak hem iyi şair hem de kadın olduğu zaman birinci sınıf kedi şiirleri yazabilir... Evet, erkek milleti de kedili şiirler yazar, ama mesela, Orhan Veli’nin Erol Güney’in kedisine seslenişi vardır ama o farklıdır, kediye erkekçe seslenir: “Çıkar mısın bahar günü sokağa? İşte böyle olursun!” Erkeklerden bir tek Özdemir Asaf, doğrusunu söyler: “Kedi, kadının yanında, kadın, gecenin yanındaydı..” Kedi kadar kadına uyan, kadınları çağrıştıran, onlarla yan yana duran, kadın kadar da kediyi benimseyen başka bir şey yoktur! Neden? Konuyu irdelemiş olan psikologlar, kedilere özellikle çocuğu olmayan, genellikle tek başlarına yaşayan yada çocukları büyümüş kadınların meraklı olduklarını, nedeninin de kedilerin, fiziklerinin, boyutlarının çocuk yerine konmalarına elvererek, çocuk bakma özlemlerini hafiflettiğini söylemişler. B Lordi, tarzıyla bir dönemin efsane isimlerinden Alice Cooper ve Kiss’i hatırlatıyor. den Finlandiya’nın Eurovision’u kazanması bir dizi tartışmayı birlikte getirdi. Yarışmanın yapıldığı Yunanistan ise tepkisini kilise aracılığı ile gösterdi. Başpiskopos, “Birinciliğin canavarlar, şeytanlar gibi görünümleri ile şov yapanlara gideceğini kim beklerdi? Bu mu sanat?” dedi. Yunan muhafazakârlar Lordi için satanizm propagandası yaptıkları iddiası ile dava bile açtı. li bulduklarını söyledi. Yanılmamıştı, televizyonları karşısında binlerce genç yarışmayı izleyip onlara oy verdi. Gelelim yeni albüme.“The Arockalypse” modern zamanların heavy metal albümlerinden çok farklı. 80’lerin tadını veren albümde, 12 parça var. “Bringing Back The Balls To Rock”, 80’lerdeki çığlık çığlığa heavy metal parçalarından. Alice Cooper ve Kiss havasını yakalan tarzları ise artıları. Albümdeki en iyi parçalardan biri de Lordi tarzı bir heavy slow, “It Snows In Hell”. Supermonstars ise “Hard Rock Hallelujah”a benzeyen tınısı ile keyifli bir kapanış parçası. Sonuç olarak heavy metal tutkunları ve rock müziğe inanan pek çok kişi, Lordi’nin bu albümünü görmezden gelemeyecek. Kim bilir belki de kısa bir süre içinde onları canlı dinleme fırsatını da yakalarız... ÇOCUKLAR ONLARI SEVİYOR... Elbette eleştiriler Lordi’nin lehine gelişti, Eurovision’un müzikal değerlendirmesinin sorgulanmasına neden oldu. Lordi, bir basın toplantısında bu tartışmalar için, “Vejeteryan lokantasındaki etoburlar gibiyiz” derken, çocukların korkmak bir yana kendilerini sevim Çingenelerin müzikli dünyası M Zekeriya S. Şen Bir süredir niçin takılmıştım bu “kedi” konusuna? Başbakanımızın, Musa Kart’ın kendisini, ip yumağına dolanmış bir kedi olarak gösteren karikatürüne neden bu kadar bozulduğunu, dava üstüne dava açtığını anlamaya çalışıyordum da ondan! Önce, “Hamasi” milletimizin “Kasımpaşalı” bir başbakanı olarak böyle “kadın” çağrıştıran bir simgeyle “bütünleşmemeyi yeğleyebilir” diye düşünüyordum ama görüyoruz ki kadınlar, kedileri, kendilerine benzediğinden değil, bu hayvanları “çocukları” yerine koyduklarından ve artık ilkokul çağlarında alınmış bebekleriyle oynayamayacak bir yaşa geldiklerinden böyle benimsiyorlar... Araştırmamı sürdürünce başka bir olasılığın yürürlükte bulunduğunu fark ettim; bu kızgınlığın nedeni atasöz ve deyimlerimizden, halkın “kedi” konusundaki genellikle olumsuz düşüncelerini yansıtanlar olabilirdi: *Kedi, yetişemediği ciğere pis der (Bu belki insanlara AB, ABD’nin AKP’ye eskisi kadar yüz vermediğini hatırlatır!) *Sermayeyi kediye yüklemiş... (Ekonomik durumu anımsatabilir.) *Kedi yedi canlıdır: Nerden atsan dört ayak üstüne düşer. (Attan düşüşü hatırlatabilir) *Kedi, götünü görmüş, yara sanmış, dokuz top bez sarmış. (Sağlık politikamızdaki başarısızlıkları çağrıştırabilir.) Tam, “Adam haklıymış!” sonucuna varacaktım ki Denise Levertov’un “bence en hoş kedi şiirini” çevirmiş olan o Güven Turan’ın “Adli bir hata” başlıklı şiirine rastlamayayım mı? “Kaç kez vurulmuştuYanılamazdıÖldürmektir AşkOnun için elinitabancasına attığındabilmiyordu böyle biteceğinibu vukuatınHâlâ yüreğini yokluyorduruşmasında..” Kavradım ki böyle bozulmalarda asıl neden, ne şudur, ne budur; karikatüre, eleştiriye hatta tiye alınışa hoşgörü gerektiren, çağdaş düzeyden uzakta bulunmaktır, mesela “aşkın öldürmek olduğunu sanmak” ve daha buna benzer birçok yanılgıyı beyninden atamamaktır! üzik dinleyen bir toplum olarak aslında çoğumuzun görmediği, belki de görmek istemediği bir konu var. Müzik kitapları! Büyük bir nüfusun dinlediği çeşitli müzik türlerinin var olduğu bir ülkede yaşıyoruz ve nedense müzik kitapları hakkında yetersiziz. Bu eksilik Kalan Müzik’in önderliğinde CD anlamında kapatılmaya çalışılıyor. Kalan Müzik’in CD kulvarında sürdürdüğü bu öncülüğü, “Türkiye’de Çingene Müziği: Batı Grubu Romanların Müzik Kültürü” kitabı, bunun en sağlam örneği. Zaten konumuz da bu kitap... Tarih boyunca, sürekli dışlanan, hor görülen, ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören Çingenelerin en zengin ve yetkin yönlerinden biri, kültür ve kimliklerinin kopmaz parçası olan müzikal kabiliyetleri. Bundan dolayı tüm dünyada eğlence ve müzik akımının, kültürünün ayrılmaz bir parçası Melih Duygulu’nun Pan Yayınevi’nden çıkan “Türkiye’de Çingene Müziği: Batı Grubu Romanların Müzik Kültürü” adlı kitabı Çingenelerin müzik tarihine ışık tutan nadir çalışmalardan biri. Duygulu, kitabında müziğe olduğu kadar, Çingenelerin tarihine, kültürüne ve yaşam tarzına da değiniyor. Pan Yayınevi (www.pankitap.com) çok uzun zamandan beri kitap anlamında sürdürmekte. Müzik teorisi, müzik kuramı, müzik araştırmaları, halk müziği, klasik müzik, Türk müziği, kültürel müzik, Batı müziği ve popüler müzik gibi konularda kaliteli eserler yayımlayan bu sıcacık, ufak ama yüreği kocaman yayınevi, yayımcılığın sadece para kazanmak değil, yeni kültürel damarları göstermek olduğunu kanıtladı. Özellikle son bastıkları, müzikolog Melih Duygulu’nun kaleminden çıkan olmuşlar, ancak önyargılar yüzünden başarılı oldukları müzik konusunda da sürekli yadırganmışlar. Dünya müzik platformu yavaş yavaş yok saydıkları Çingenelere karşı önyargılarını kırıyor ve böylece genel müzik akımına önemli kazanımlar sağlanıyor. Türkiye’de ise bu önyargı son on yıldan beri yıkılmaya çalışılıyor. Bununla doğru orantılı olarak da Çingeneleri hak ettikleri şekilde müzik camiasında daha fazla görüyoruz. Melih Duygulu (Gaziantep Türküleri1995 ve Alevi Bektaşi Müziğinde Deyişler1997 adlı yayımlanmış iki tane kitabı ve “Arşiv Serisi” adı altında topladığı çeşitli müzik türlerini içeren yirmiden fazla yayımlanmış CD/kitabı var) kitabında okuyanı Çingenelerin müzik dünyasında derin bir serüvene çıkarıyor. Çingenelerin müzik tarihinin yanı sıra, kültürünün köküne inen yazar, okuyucuya geniş ve eşsiz bir bilgi deposu sunuyor. Kitabın çekirdeğini Çingene müziği oluşturuyor. Yörüngesinde Çingene kültürü, kökeni, yaşam tarzı, tarihi, müzik teknikleri, ezgi örnekleri, enstrümanları gibi arayıp bulamayacağınız eşsiz bilgiler titizlikle işlenmiş. Çingeneler hakkında, özellikle Çingene müziği üzerine Türkiye’de böyle kapsamlı bir çalışmaya daha öncesinde rastlamak zor. Çingenelerin sözlü ve/veya yazılı bir kültürünün bulunmadığını düşünürsek kitabın ne kadar değerli bir çalışma olduğunu başka bir yönden de algılamış oluruz. ÇALGILARI, EZGİLERİ İLE ÇİNGENELER... Başka ülkelerde Gypsy, Kıpti, Sinti, Sigeuner, Zingari, Tsigane, Tigani, Gitane gibi adlarla bilinen Çingene müziklerinin, sadece bir eğlence unsuru olmadığını, aksine derin bir yapıya sahip olduğunu okur ile paylaşan Duygulu, bunu en anlaşılır şekilde dile getiriyor. Çingene müziğine, ezgilerine ve şarkı sözlerine sahip çıkıyor. Türkiye’deki Çingene müziği olgusuna ana hatlarıyla bakıyor, örnek olarak da ülkenin batısında yaşayan, Roman olarak bilinen Çingenelerin müzik kültürlerini işliyor. Hep Türk müziği olarak kalıplaştırılan bazı ezgilerin aslında Çingene müziği olduğunun altını çizen Duygulu, tarzlar arasındaki paralellikleri de vurguluyor. Konunun dipsiz derinliği ve Hindistan içlerinden çıkıp dünyanın dört bir yanına dağılan Çingenelerin yaşadığı geniş coğrafi alanı dikkate alırsak, bu kitap aslında bir giriş ve Duygulu’nun önsözde belirttiği gibi devamı da gelecek. muzik@ tikabasamuzik.com CUMHURİYET 06 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle