Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 TEMMUZ 2006 / SAYI 1062 9 Bob Dylan (solda), müziği ile hayatı ve düzeni sorgulamaya devam ediyor. Ahmet Kaya (sağda) ise Türkiye’deki muhalif müzik için bir dönüm noktası. ??? Etiyopya’nın açlık, yoksulluk ve hastalıkla boğuştuğu yıllardı. Müzisyen Bob Geldof önderliğinde “Live Aid” konserleri düzenlendi. Mick Jagger, Madonna ve Tina Turner gibi isimlerin de katıldığı konserlerin geliri Etiyopyalılara iletildi. Geçen yıl gerçekleşen “Live 8”te de Bob Geldof en ön sırada işin kurgusunu yapıyordu. “Live 8”, dünya nüfusunun yüzde 85’ine ulaşması açısından bugüne kadarki en başarılı çıkıştı. Milyonlarca kişinin canlı izlediği konserlere yaklaşık üç milyar kişi de televizyon ekranlarından ortak oldu. “Live 8”te Madonna, R.E.M., Elton John, Paul Mc Cartney, Stevie Wonder, Sting ve yıllar sonra bu konser için bir araya gelen muhalifliğin en güçlü ve etkili grubu sayılabilecek Pink Floyd da katılmıştı. “Live Aid” ile başlayan süreç, “Rock Against RacismIrkçılığa Karşı Rock” gösterileri ile devam etti. “Rock Aganist Racism”, özellikle, Trenchtown isimli gettodan doğup tüm dünyayı reegae ile sallayan Bob Marley’in müziğinin sonucuydu. Afrika’ya dönüş hayaline sığınan yoksul siyahlara umut veren Marley, baskı, sömürü ve ırkçılığa savaş açmıştı. Bu etki İngiltere’de başlayan “Rock Against Racism” hareketine esin kaynağı oldu. Bob Marley, “Redemption Song” şarkısında; “Kurtar kendini zihinsel kölelikten \ hiçbir şey değil, sadece kendimiz özgürleştirebiliriz aklımızı” diyordu... Marley, zamana yenilen değil, zamanı yıpratacak bir söylem kuruyordu... Mor ve Ötesi, savaş karşıtı söylemi ve müzik dışındaki karşı duruşu ile de öne çıkan bir grup. MÜZİĞİN POLİTİKASI Grunge kalesi Pearl Jam, hümanist çıkışları ile R.E.M, popüler ama karşıt Green Day, MTV’nin asi popçusu, Bush’a ihtarname yollayıp popülerliğinden olmayı göze alan Pink, savaşa karşıt söy Nazan Öncel... lemleri kadar Ermeni sorunu yüzünden her koşulda Türkiye’ye ağır eleştiriler yapan System Of A Down (SOAD) da şu sıralar tavırları ile dikkat çeken gruplardan yalnızca birkaçı... Elbette iktidar yanlısı grup ve sanatçılar da var. Geçen haftalarda İstanbul’a gelen Guns’N Roses ve James Brown bu gruba giren iki örnek. Glam rock müziğin yaşayan efsanesi Guns’N Roses, bırakın savaş karşıtlığını, ırkçı ve cinsiyetçi tutumundan hiç taviz vermedi. Soul müziğin kralı sayılan Brown ise bir yandan ırkçılığa karşı çıkıyor, öte yandan milliyetçi bir söylem kullanıyor. Vietnam Savaşı’na karşı çıkan gruplara ordu konserleriyle yanıt vermesi hâlâ belleklerdeki yerini koruyor... Türkiye’deki muhalif müzik ise hoşgörüsüzlüklere ve yaşanan talihsizliklere rağmen çok zengin. Özellikle son dönemde daha çok savaş karşıtlığı tutum ve şarkılar öne çıkıyor. Müzisyenler dünyada ve ülkede olan bitenlere kayıtsız değil. Sponsorlu festivallere karşı doğan “BarışaRock” konserler kadar bilgilendirme, tartışma platformlarıyla da muhalif duruşunu diri tutuyor. Yeni kuşak popüler rock grupları da mesajlarını sert söylemler kullanarak vermekten çekinmiyor. Bu anlamda “Mor ve Ötesi” ve “Duman” popülerlikleri ile ulaştıkları kitle açısından çok önemli bir yere sahipler. “Mor ve Ötesi”, AmerikaIrak savaşında, savaş karşıtı kamuoyunu geliştirmek adına öncülük ettiği “Savaşa Hiç Gerek Yok” albümünde; Bülent Ortaçgil, Aylin Aslım, Athena, Vega, Feridun Düzağaç, Koray Candemir ve Nejat Yavaşoğulları ile birlikte çalıştı. Bu albümün geliri Irak’a canlı kalkan olarak gidenlere aktarıldı. Haluk Levent yıllardır nükleer karşıtı harekete her platformda destek oluyor. Zamanın daha anlamlı kıldığı şarkılara sahip Moğollar da her daim barış ve demokrasi mesajlarından vazgeçmiyor. Çernobil faciasının izlerini müzikleri ve söylemleri ile gündemden düşürmeme çabası içinde olan Volkan Konak, müzik dışında da bu konunun takipçisi. Çernobil’in lanetli mirasından payını alan Kazım Koyuncu’nun şarkıları ise bir karşı duruş, bir itiraz olarak korunuyor. Muhalif müziğin Türkiye’deki en etkili gruplarından Grup Yorum ve birkaç kuşağın birden sahiplendiği muhalif sanatçı Cem Karaca. Elbette 12 Eylül sonrasında, şarkıların bile bir tehlike olarak görüldüğü dönemde, yaşanan acıları aktaran ilk sanatçıyı Ahmet Kaya’yı da unutmamalı. İlk yıllarda konserleri engellenen, albümleri toplatılan Kaya, en çok dinlenilen, ama en çok dışlanan, eleştirilen sanatçı oldu. Sonunda, yine bir politik eleştiri yaptığı sırada şiddete uğradı, sürgün edildi ve sürgünde geçirdiği kalp krizi sonucu öldü... “Haydi Erkekler Savaşa” ile Fikret Kızılok, “Korku” ile Yaşar Kurt. “Şili’ye Özgürlük” ve “Acil Demokrasi”yle Bulutsuzluk Özlemi, “Sokarım Politikana”yla Nazan Öncel... Hepsinin bir itirazları var, hepsi savaşa karşı, hepsi muhalif... Ne savaşlar bitiyor, ne yoksulluk azalıyor... Bugün her zamankinden daha çok muhalif şarkılara ihtiyaç var... Şimdi, Bob Dylan’dan “Master of Wars”ı, John Lennon’dan “Imagine”ı, Mor ve Ötesi’nden “Savaşa Hiç Gerek Yok” ya da Moğollar’dan “Bir Şey Yapmalı” şarkısını dinleyip, savaşa, yoksulluğa ve kapitalizme karşı daha neler yapabileceğinizi düşünün! Amerika’nın vicdanı eil Young’ın protest müziğin kralı olarak değerlendirilmesinin üzerinden uzun zaman geçti. Ancak geçen günlerde, Amerika’da müzikle ilgilenen TV izleyicileri, internet kullanıcıları ve köşe yazarları, 40 yıldan bu yana ABD’de yaşayan, Irak savaşına ve Bush yönetimine karşı duranların gitgide yükselen sesinin simgesi haline gelen Kanadalı müzisyenin yeni albümü Living With War’u (Savaşla Yaşamak) tartıştı. 61 yaşındaki müzisyen, CNN’le gerçekleştirilen bir röportajda dökülen saçlarını da kapatan büyük kovboy şapkasının altından şunları söyledi: “Özgür ifade hakkımı kullanıyorum. Bu, birleştirmeyle ilgili bir albümdür. 11 Eylül zihniyetini kimse sahiplenmiyor. Bu zihniyet herkese aittir; George W. Bush’a ve ailesine, John Kerry’ye ve ailesine, bana ve aileme.” Bush, “Let’s Impeach the President (Hadi Başkanı Suçlayalım)” şarkısının Young’ın inandığı kadar birleştirici olduğunu düşünmeyebilir. Young, 1991’deki devasa turnesini George Bush’un Irak’a karşı başlattığı savaşın peşinden gerçekleştirmişti. Savaşın sesini ifade etmek için tasarlanan kulak tırmalayıcı müzik doruk noktasına ulaşıp turneden döndüğünde, New York’un önde giden avangard rock grubu Sonic Youth üyelerini, şaşkınlıktan ağızları açık vaziyette onu izlerken buldu. Young, müzik kariyerinin başlarında KaliforniyaLaurel Kanyon’da Joni Mitchell, the Byrds ve daha sonra yetmişlerin rock tarihine adını yazdıracak olan diğer müzisyenlerle çalışırken, birçok şarkıcıya ve şarkı yazarına da ilham veriyordu. Bu arada, 1970’te San Francisco yakınlarında 340 bin dolar karşılığında satın aldığı geniş bir araziye yayılan Broken Arrow çiftliğinden bireysel çalışmalarına devam ediyordu. Neil Percival Young 12 Kasım 1945’te Toronto’da doğdu. Spor muhabiri ve yazar olan babası Scott, Neil’in başarısından yıllar sonra bile Kanada’da oğlundan daha fazla tanınıyor. Annesi Rassy, 1940’ta bir başkasıyla evlenecekken Scott için bundan vazgeçti. Evleneceği günün tarihini değiştirmeden damat adayını değiştirdi. Neil ve kardeşi Bob, Kanada kırsal kesiminde balık tutarak, avlanarak ve daha sonra Neil’in şirket hisselerini satın alacağı Lionel model trenlerle oynaya N rak büyüdüler. Neil ve ailesinin hayatı ciddi hastalıklara ve gerilimlere sahne oldu. Altı yaşında ciddi bir hastalık geçirerek ölümden dönen Neil, 1959’da babası Scott’ın sık sık kavga ettikleri eşini ve dolayısıyla ailesini terk etmesine de tanık oldu. 1972’de bestelediği klasikleşmiş parçası “Old Manİhtiyar Adam”da babasından değil, bahçıvanından esinlendiğini iddia etti. BUFFALO SPRINGFIELD EFSANESİ Winnipeg’de, müziğe daha ciddi olarak eğilmeye başladığı ilkgençlik yıllarında, country, doowop ve sonrasında Jimmy McDonough’a “Tanrı ile şeytanın el sıkıştıkları yer” olarak tanımlayacağı rock’n’roll’u dinledi. Aynı yerde, dostlukları uzun yılllar sürecek olan John Mitchell’le tanıştı ve kendisiyle eşit yeteneklere ve katılığa sahip gitarist Stephen Stills ile beraber Los Angeles’ta kariyerinin ilk başarılı grubunu oluşturacakları Buffalo Springfield’ın temellerini attı. Grubun klasikler arasında yerini alacak olan şarkısı “For What It’s Worth” Stills tarafından yazıldı; Young ise, kalıcı eseri “The Loner” örneğinde olduğu gibi daha çok topluma uyum sağlamakta zorlananları anlatıyordu. Grubun şöhreti her geçen gün artarken, aktris Carrie Snodgress ile CP (beyinsel hareket bozukluğu) geçiren eşi Pegi Morton’dan iki oğlu oldu. 1970’lerin başında geçirdiği bir omurga zedelenmesi, yoğun çalışma temposunu ve sıkışık programını olumsuz yönde etkiledi. Babasının ölümünden ve geçirdiği beyin anevrizması ameliyatının ardından Young, iki albüm çıkardı. Bu yaz, 30 günlük bir Amerika turnesi için tekrar yollarda olacak. Bu yıl da, her yıl olduğu gibi, San Francisco School’daki (iki oğlu da bu okula gitti) beyinsel hareket bozukluğu bulunan çocuklar için para toplamak amacıyla Bridge School’da konserler verecek. ADALET İÇİN DEVİRELİM... 1984’te “Amerikalı oldukları için sürekli özür dileyen insanları görmekten bıktım” diyen Ronald Reagan’ı destekleyen Young, müzik piyasasındaki liberallerin alay konusu oldu. Dört yıl sonraysa, siyah yurttaşların haklarını savunan lider Jesse Jackson’ın arkasında duran ifadeler kullanarak vatansever ve özgürlükçü kimliğini gözler önüne serdi. George W. Bush hakkındaki yorumu ise, 11 Eylül saldırısını düzenleyen teröristlerin başka bir hedefe çarpmalarını engellemek için başarılı bir girişimdi. “Let’s Roll Haydi Devrilelim”, Flight 93 (saldırıda kullanılan uçaklardan biri) ve uçakta bulunan yolcularla ilgili bir şarkı. Bu şarkı, 11 Eylül’de gerçekleşen olay henüz sıcaklığını korurken ve diğer Neil Young parçaları gibi hangi politik sınırları geçeceği hesaplanmaksızın, içtenlikle yaratılmıştı. “Adalet için devrilelim/Gerçek için devrilelim” diyor Young, vagonunu terörle savaş trenine bağlayarak. Living With War albümünün gerçek teması vatanseverlik ve ana hedefi Amerika’yı Amerikalılardan çalan Başkan George W. Bush. Bu dolaysız çalışma, ivedilikle ortaya çıkmış. Bol bol vakti olmasına karşın bu albümü aceleye getirerek çıkardığı için Young’dan pişman olmasını beklemeyin. Onun boş vakti de, herhangi bir pişmanlığı da bulunmuyor. The Observer’dan (Campbell Stevenson) çeviren ve derleyen: TAYLAN SEVİM Neil Young, aklından geçenleri yazmaktan ya da söylemekten asla korkmayan, daima etkin olmayı başaran rock’n’roll’cu. Young bu defa dünyadaki en güçlü adam olarak görülen ABD Başkanı’na karşı hareket etmeye karar verdi. CUMHURİYET 09 CMYK