22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

30 TEMMUZ 2006 / SAYI 1062 3 EDİTÖR’DEN Şaka gibi. İki haber aynı sayfalarda olmasa da aynı zamanlı. Lübnan’da yaralananların, evlerini terk edenlerin, geride kalan mezarların fotoğraflarının ağırlığı Angelina Jolie ile Brad Pitt’in kızının balmumu heykelinin Madame Tussaud Müzesi’nde sergileneceği haberiyle dengeleniyor. Bir alıştırma operasyonu daha: Savaş biter, mezarlıkların üzerine yeni kentler inşa edilir, yani hayat devam eder... Savaşta ölenler sadece birer ölüdür, ama bir mumya, üstelik gençliğin, güzelliğin devamını simgeleyen söz konusu mumya, ölümsüzlüğün vaadidir. Savaşta ölen üç yaşındaki Ali ile JoliePitt karışımı Shiloh Nouvel arasındaki fark ise bir siyasi projedir. Bu projeyi ABD’nin Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice dillendirdi: “Yeni bir Ortadoğu’nun zamanı geldi”. Medeniyetler ittifakı olarak gösterilmeye çalışılan Büyük Ortadoğu Projesi’nin üzerindeki örtüyü çekip attı Rice bu sözleriyle. Medeniyetler arası ittifakın işgal ve savaşın süslemesi olduğunu, düşlenenin yeni ve büyük bir pazar olduğunu ele verdi. Doç. Dr. Haluk Gerger, Bianet’te kendisiyle yapılan röportajda Rice’ın sözlerini “Ortadoğu’nun uluslararası sermayenin çöplüğü haline gelmesi” olarak tercüme ediyor. “BOP ve Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP)” diyor Gerger “Saldırıların son aşaması. Her askeri, büyük savaş bir politik düzenlemeyle, sosyal politik, kültürel coğrafyanın yaratılmasıyla biter. Her savaş, kendi barışını dayatarak biter”. Elbette bu savaş da kendi barışını dayatacak, “medeniyet” kazanırsa, Ortadoğu “demokrasi”yi öğrenecek, alışkanlıkları, tükettikleri, çalışma saatleri, emeklilik yaşı, tatil günleri, hatta bütün bildikleri, öğrendikleri değişecek... Belki o gün Ortadoğu’da da ünlüleri ağırlayan bir mumya müzesi açılacak! Ya barışı “sol” dayatırsa... Bu şimdilik uzak bir ihtimal, ama Haluk Gerger “sol”u derlenip toparlanmaya çağırıyor, Ortadoğu halklarına karşı bir sorumluluğu olduğunu anımsatıyor... Oysa hep eksilerek yol alıyor sol... Bıkkın, karanlık ve düşsüz... Geçen hafta Birgün gazetesi yazarlarından Reha Mağden’i yitirdik. Bıçkın, kıvrak bir dille, okuru kavrayan, öykü tadındaki köşe yazılarıyla dipteki acılarını ayaklandıran bir yazardı Mağden. Birgün çalışanlarına ve dostlarına Cumhuriyet Dergi olarak başsağlığı diliyoruz... İyi haftalar... Berat Günçıkan bguncikan@yahoo.com Çalışmayan kadın var mı? Nadide Karademir G eçen haftalarda Amerikan üniversitelerinden birinde ortaya atılan “tercihli feminizm” denilen bir savdan bahsetti gazeteler. Amerika’nın tercihli feministleri çalışma hayatı içerisinde çok fazla yorulan ve yıpranan kadının eğer tercihi buysa eve dönüp, evinin kadını olmaya hakkı olduğunu düşünüyorlardı. Burada hiç kuşkusuz iyi niyet söz konusu; erkekler için bir savaş arenası halini alan iş hayatı, kadınlar için toplumsal cinsiyetten kaynaklı çok daha zor koşullar getiriyor. Her ne kadar ekonomik özgürlüğünü kazanmış olsa da, toplumsal ve bireysel özgürlüğünü kazanamamış kadın işten eve koşturarak akşam yemeğini hazırlamaya çalışıyor. Yani bir işte çalışıyor olması eve geldiğinde televizyon karşısında ayaklarını uzatmasını sağlamıyor, evinin içinde yine emeği görmezden geliniyor, ev içi emeği işten bile sayılmıyor. Amerika gibi “gelişmiş” ülkelerde bile bu durumdan korunmanın zemini hazır değil. Çalışan Kadının İnsan Hakları Derneği Başkanı Bilge Seçkin kadın emeğinin yoğunlaştığı alanın tekstil olduğunu anımsatıyor, ancak konu sendikalaşma olunca kadın sayısı yok denilecek kadar az... lerine hiç dönmek istemiyor. Eşit işe eşit ücret, oy ve eğitim hakkı gibi taleplerle sürekli sokaklarda, kamusal alandaki varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar. Ancak iş koşulları gün geçtikçe zorlaşıyor ve çalışan kadının hayatına her gün yeni zorluklar ekleniyor. Çalışan Kadının İnsan Hakları Derneği Başkanı Bilge Seçkin, kadınların çalışma hayatında yer almasına ilişkin araştırmaların toplumsal cinsiyet açısından problemli olduğunu düşünüyor. “Her kadın evinde çalışır ve emeği görünmezden gelinir. Yani çalışmayan kadın yoktur” diyen Seçkin’le kadının emek piyasasındaki durumunu konuştuk: Kadınların emek piyasasına girmesi ekonomik zorunluluktan kaynaklanıyor, ama sonraları kadınlar kendi haklarına sahip çıkmaya başlıyorlar. Ancak günümüzde kadına tekrar evinin yolu gösterilmeye başlandı. Süreci nasıl görüyorsunuz? Kadınların pek çok haklarını kazanmalarında kriz dönemlerinin ve özellikle de savaşların etkisi olduğu söylenebilir. Kadınlar erkeklerin yokluğunda emek piyasasına giriyorlar. Bu süreç Lübnan’da da, Amerika’da da benzerlik gösteriyor. Ancak haklarını talep etmeye başladıklarında ciddi tehditlerle karşılaşıyorlar ve bu da geri çekilme gibi bir sonuç doğuruyor. SENDİKADA KADIN YOK! Emek piyasasında kadınların durumunu nasıl görüyorsunuz? Türkiye’de niteliksiz emek, tekstil ve inşaat sektörlerinde değerlendiriliyor. Kadın emeğinin yoğun olduğu alan ise tekstil sektörü... Tekstilin emek piyasasını da iki bölüme ayırabiliriz: Birincisi kayıtlı işçiler, ikincisi kayıt dışı emek... Hatta kayıt dışı emek sektörde çok daha fazla paya sahip. Kayıtlı işçiler 750 bin civarındayken kayıt dışı toplam üç milyonu aşıyor. Kayıt dışında çalışanların çoğu da ucuz emek olduğu için kadın. Kayıtlı çalışan işçilerin sendikalarda örgütlenme hakkı var, ama hepimizin bildiği gibi bu problemli bir durum. Kayıt dışı işçiler ise sendikaların da alanına girmiyor. Halbuki orada çok ciddi bir kadın sömürüsü mevzu bahis... Ev eksenli çalışma, evlerde kurulan merdiven altı tabir edilen atölyeler, küçük konfeksiyonlar vs. aslında hepimizin tekstil piyasasında gördüğümüz durumlar. Bizim derdimiz burada başlıyor. Biz asli olarak işçilerin kendi öz örgütlülüklerini yaratmalarını ve sendikalarda kayıt dışı ve kadın işçilerin yer almasını istiyoruz. Bu anlamda sendikaların durumu vahim; tekstildeki tüm işçilerin temsiliyeti bir sorun, ama sendikalarda kadın işçi sayısı gerçekten yok denecek kadar az. Bir de kayıt dışı göz önüne alındığında kadın emek piyasalarında yok sayılıyor. Derneğin kaç üyesi var? 12 kurucu üyemiz var. Bunların içinde akademisyenler de var, çalışanlar da. Birbirimizi kadın hareketinden tanıyoruz. Bir başka ülke ve bir başka yönetim biçimi: Sosyologlar Bulgaristan’da yaptıkları bir araştırmada sosyalist sistemin çöküşünden sonra çalışan kadın sayısında ciddi bir düşüş olduğunu fark ediyorlar. Araştırmalardan çıkan sonuç hayli ilginç: Hemen her kadının, erkeklerle eşit koşullarda çalıştığı sovyet bloğu ülkelerde, kadın ev işini evdeki erkekle paylaşamadığı için yine yoruluyor ve usanıyor. Bu yüzden kamusal alandan kaçıyor ve kendi mahreminde görünmeyen ama birinin yapmasının zorunlu olduğu geleneksel ev işlerini yapıyor. Kadınların kamusal alanda, fabrika ve iş yerlerinde çalışması İkinci Dünya Savaşı yıllarında, erkek nüfusun savaşmak için cephelere gitmesi ile başlıyor. Evde kalan ve dolayısıyla aileyi geçindirmekle yükümlü olan kadının ekonomik özgürlüğünün temelleri o zaman atılıyor. Kadınlar bu dönemden sonra ev Çalışan Kadının İnsan Hakları Derneği’ni bir, ara örgüt olarak tanımlıyoruz. Kadın işçiler kendi öz örgütlülüklerini kurduklarında, böyle bir ara örgüte de ihtiyaç kalmayacak. Örgütlenme hedefleriniz ne? Örgütlenme anlamında iki hedefimiz var. Birincisi kendi seçtiğimiz fabrikalarda ve kayıt dışı atölyelerde kadınlarla bağlantıya geçmek, ikincisi ise sendikalardaki kadınlarla bağlantıya geçip söz sahibi olmalarını sağlamak. Bizler çeşitli eğitimler aldık ve fabrikalara hem işçilere haklarını anlatmak için, hem de denetim için gideceğiz. Bu anlaşmalar sadece büyük fabrikaları değil, taşeronları ve tedarikçileri de kapsıyor. Gittiğiniz fabrikalardan nasıl tepkiler aldınız? Şu ana kadar Tekirdağ, Maslak ve Yenibosna’da birkaç fabrikaya gittik. Kadınlarla bir yerde oturup çay içip konuşmak çok zor... Çünkü yemek yapmak için koştura koştura evlerine yetişmeleri gerekiyor. Konuşabildiklerimiz ise olumlu tepkiler veriyor, çünkü onlar da bu çalışma koşullarından bıkmış. TESK’ten kadınlara destek... Kadınların istihdamını arttırmak için yapılan bir çalışma da, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu’nun (TESK) AB ile yürüttüğü “AB/TESK Kadın Girişimciliğinin Desteklenmesi Projesi”. İlk projeyle Ankara, Bursa, Çorum, Denizli ve Mersin’de 1630 kadına eğitim verilmiş, 359’u kendi işini kurmuş. Avrupa Komisyonu'nca finanse edilen ve 20062008 yılları arasında yapılacak ikinci projeyle, 16 ilde, 4500 kadına eğitim, 1500 kadına ise danışmanlık hizmeti verilecek. Deneyim var, ama... adın Emeği ve İstihdamı Girişimi, kadın derneklerinin, vakıflarının ve öğretim üyelerinin kurduğu bir oluşum. Amaçları, kadın istihdamını arttırmaya yönelik politika önerilerini oluşturmak, AB ve Türkiye’deki kadın istihdamı ile ilgili yasal mevzuat ve uygulamaları izlemek. Kurucu üye Aysun Sayın girişimin kuruluşunu şöyle anlatıyor: “AB müzakere süreciyle kadınerkek eşitliği ve istihdam Türkiye’de daha fazla konuşulmaya ve tartışılmaya başlandı, ancak kadınların istihdamını arttırmaya yönelik politika önerileri son derece yetersizdi. Oysa bu alanda yıllardır çalışan akademisyenler, kadın aktivistler ve sivil toplum kuruluşları bulunuyor, ciddi bir bilgi ve deneyim birikimi mevcut. Bunların özellikle Aysun Sayın. AB sürecinde görünür kılınmasını ve istihdam politikaları içine kadın istihdam politikalarının dahil edilmesini savunuyoruz.” Sayın’a göre, Türkiye’de işsizliğin nedeni istihdam yaratmayan büyüme, ancak kadın istihdam oranının düşük olmasının nedeni sadece ekonomiye dayanmıyor. Türkiye’nin Avrupa İstihdam Stratejisi’ne dahil olabilmesi için iki noktaya dikkat etmesi gerektiğini söylüyor, istihdam edilebilirlik ve kadınerkek arasındaki fırsat eşitliğinin sağlanması. “Bu iki sorun” diyor, “birbiriyle ilgili ve işsizlik sorununu çözmeye yönelik politikalar aynı zamanda kadın istihdamı sorununu da ele almak zorunda.” K Cumhuriyet DERGİ* Sayılarla kadınlar... B aşbakanlık’a bağlı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü verilerine göre, Türkiye’de istihdama katılan kadınların dağılımı şöyle: Tarım: yüzde 58.5 Sanayi: yüzde 12.9 Hizmet sektörü: yüzde 28.6 ? 100 kadından 71’i herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı değil. ? İşgücüne katılmayan 100 kadından 70.1’i, neden olarak “ev kadını” olmalarını gösteriyor. ? 100 kadından 13’ü kendi hesabına ve işveren konumunda, 38’i herhangi bir ücret ya da yevmiye karşılığında ve 49’u ücretsiz aile işçisi olarak çalışma yaşamında yer alıyor. ? Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2006 verilerine göre, lise altı eğitimlilerde erkeklerin işgücüne katılma oranı yüzde 70.3, kadınların 21.6. Yüksekokul ve üniversite mezunu kadınlarınsa yüzde 71.2. ? Kadınların işgücüne katılımının en yüksek olduğu yaş grubu 2529. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Güray Öz Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212)343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı Reklam Müdürü: Dilşat Özkaya Rezervasyon: Mete Çolakoğlu / Mustafa Doğan (0212) 251 98 7475 / 343 72 74 Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna/ İstanbul (0212) 454 30 00 *Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr CUMHURİYET 03 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle