Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 MAYIS 2006 / SAYI 1053 3 Akdenizliyim ya... Rengin ışığını kullanmayı seviyorum Küresel ısınma ve kurbağalar, Romalılar ve parmak arası terlik, yalnızlık ve albinolu bir karga... Özgür Korkmazgil, resimleriyle bugünün ikonografisini oluşturmaya çalışıyor. Bu yüzden tuvalinde Akdeniz’i, çocukluğunu ya da tarihin izlerini görmek mümkün. H ayatınızdan akıp geçen ses ve görüntüleri bir düşünün. Bazen bazılarına takılıp kalırız. İşte o detaylar yeni bir bakış açısıdır artık. Kendimizle karıştırır ve farkında ya da olmaksızın değişik yollarla dışa vururuz. Bu, ressam Özgür Korkmazgil’de, onun deyimiyle sanat olup bir önermeye dönüşüyor. Dördüncü kişisel sergisini açan ressam Özgür Korkmazgil’in yaşamında takıldığı detaylarda, siz de kendi detaylarınızı bulabilirsiniz, parantez içi parantez gibi. Kurbağanın bakışı, bir çocuğun ifadesi, parmak arası terlikler, albinolu kartal... Rengârenk resimlediği figürleri arasında kaybolmak istiyorsanız Korkmazgil’in eserlerini İstanbul/Pg Art Gallery’de 10 Haziran’a kadar görebilirsiniz. Kurbağalar bir ayrıntıdan daha fazlası gibi okunuyor resminizde... Tuvalinize nasıl sızdılar? Bir dergide kurbağaların sayılarının ve cinslerinin azaldığını, bunun da küresel ısınmanın bir sonucu ve yeni buzul çağının habercisi olabileceğini okudum. Bu beni çocukluğuma döndürdü. Ben Akdenizliyim. Çocukluğum ortasından nehir geçen ve sulama kanallarının bol olduğu bir coğrafyada geçti. Kurbağalar bütün bahar, yaz ve sonbaharın figürleriydi. Serginizde yaşama dair, insanı tebessüm ettiren başka detaylar da var; mesela, parmak arası terlikler... Parmak arası terlik Akdeniz coğrafyasının dünyaya, insanlık tarihine ka zandırdığı bir formdur. Mısır ve Roma’dan önce bile görmemiz mümkün. Başkalaşarak ve evrilerek bugünkü plastik halini aldı. Aslında plastikleşme durumu da benim çocukluğuma ve biraz öncesine tarihlenir. Bilirsiniz 70’lerdeki adı tokyoydu. Doğru. Üslubunuzu anlatır mısınız desem? Öncelikle renkçi bir yanım var. Hatta rengin ışığını kullanmayı seviyorum, Akdenizliyim ya... Figüratif olarak seçtiğim konuları zaman zaman gerçeklikten uzaklaştırırken, kimi zaman da mekânı soyutlayabiliyorum. Oluşturduğum saydam boya katmanlarıyla değişik alanlar oluşturuyorum. Mekânlar yaratırken lekenin kaçınılmaz kuvvetini ve enerjisini kullanmaya çalışıyorum. Öyle ki, tuval üzerinde oluşan gerilimle bu enerjinin etkisini yükseltiyorum. Önemli olan bugüne dair olanın ikonografisini oluşturmak. Esra Başıbüyük BİLGİ VE MERAK Peki resim yaparken hissettiğiniz kaygınız ne? Dünyaya ve onun sunduklarına karşı yüksek bir merak taşıyorum. Hâlâ bir sürü bilgi eksik ya da yanlış! Hatta yalanlarla birlikte aktarılıyor. İnsanın başına geleceklere karar verip, geleceği çağırdığını düşünüyorum, bunlar felaketler olsa bile... Konularla ilgili olarak birtakım kaygılar taşırken, değişik bir estetik, yeni plastik çözümlemeler beni heyecanlandırıyor. Bu anlamda atölyem laboratuvarım. Yaptığım gezilerde ya da sanal ortamda gördüğüm değişik boyanmış resimler vücut ısımı yükseltiyor. Artık bütün disiplinlerin yan yana, iç içe dolaştığı kanısındayım. Hiç kuşkusuz ki, bu gerçekliğin resimlerime de iliştiğini söyleyebilirim. Genelde sanatçıların yaşadığı bir durum var, uzun üretim aşaması sonrasında işlerinden sıkılırlar. Sizde bu durum nasıl yaşanır? İşlerimi yeniden seyretmeyi sevdiğimi, karşılaştığımda heyecanlandığımı söyleyebilirim. Hatta bazen o konuya ve o plastik anlayışa bile dönebiliyorum, ama sıkılmazsak yeni şeyler de üretemeyiz. Biliyorsunuz ki dünyadaki değişimin hızı çok arttı. Zaman zaman video, kısa film, dijital baskı gibi değişik medyalar kullanarak da işler üretiyorum. Bu beni diri ve taze tutuyor. Peki hücrelerinize kadar işlemişken, sanat sizin için nerede başlar? Sanatın bir önermeler bütünü olduğunu düşünüyorum. Sanat yapmak için bir önermeniz olmalı. Üretkenliğinizi ne tetikler? Heyecanlı bir insanım. Bir sürü hadise beni tetikleyebiliyor. Gördüğüm, duyduğum, başıma gelen her şeyi bildiklerimle buluşturmak isterim, hatta onların enerjisi düşmesin diye, düşünsel olarak kırbaçlamayı da eksik etmem. Sergide büyük boyut çalışmalarınızın yanında küçük çalışmalarınız da var. Neye göre belirliyorsunuz, farkı yaratan ne? Daha önceden de söylediğim gibi stüdyom benim laboratuvarım. Orada çeşitli denemeler yapıyorum. Defterler, eskizler, küçük tuvaller, büyük kâğıt işler... Büyük tuvallerin oluşumunu bunlar sağlıyor. Büyük tuval büyük enerji demektir, performansınızı yükseltmeniz gerekir. Burada aradaki bir farktan daha çok tamamının bir yolculuk olduğundan bahsedebilirim. Diğerleri büyük tuvallere ışık tutuyor. Bir “yaratıcı” olarak toplumun neresindesiniz? Tam da ortasında durmaya çalışıyorum. Sanatçı yaşadığı toplumun mızrağıdır. Yukarıdan gelen basınç sanatçı tarafından hafifletilir, hatta gazı alınır diyebiliriz. Bütün dünya tarihine baktığımızda bu böyle olmuştur. Sanatçı önermeler sunar. Yenilikçidir, devrimcidir. Tel: 0212 2633390 esrabasibuyuk@hotmail.com