22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 PAZAR SÖYLEŞİLERİ 28 MAYIS 2006 / SAYI 1053 Burgazada’da Sait Faik’le... Ataol Behramoğlu S ait Faik her yıl olduğu gibi bu yıl da Burgazada’da anıldı. Yine her zaman olduğu gibi sevgili Perihan Ergu Abla’nın eşsiz özverisi, Ada Dostları Derneği ve Türkiye Yazarlar Sendikası’nın ortak çabasıyla. İçinde bulunduğumuz 2006, büyük yazarımızın doğumunun 100. yılıdır. Bu “büyük” lafından hiç hazzetmeyeceğini tahmin ederim. Zaten bir mucize olsa da bir süreliğine dünyaya gelse, anma toplantısına katılmak aklından geçmez, çene çalacak bir balıkçı kahvesi bulmayı ya da deniz kıyısında bir banka oturup malihülyaya dalmayı, martılara ekmek atmayı ya da ne bileyim “saçları perişan, dudakları mürekkepli, hali bencileyin serseri” dediği kız için bir şiir çiziktirmeyi yeğlerdi. Sait Faik ve şiir dedim mi aklıma dizeler üşüşüyor. “O şehirde toplar çoktan patlamıştır Hangi şehir, hangi toplar?” İçinde bu dizenin, az önceki “saçları perişan, dudakları mürekkepli...” kızdan söz edilen dizenin geçtiği “Arkadaş” adlı şiirin ilk dizeleri de, gözlerimle görüyor, ellerimle dokunuyormuşçasına hep aklımda, dilimin ucundadır: “Bugünlerde bir akşam, şehrin aynalı gazinosuna ve aynaların içine Selimi salis gibi oturacağım Önümde rakı... dışarda akşam, akıntı, kayıklar ve gelip geçen... Meyhanenin kapısından, iki elini gözüne siper edip bakan birisi: ‘Bu herif âşık’ diyecek.” Sait Faik’in “meyhane”si, Nâzım’ın “hapishane mukayyidi”nin, camlarına yağmur yağan meyhanesi olmasın? Kadın eleman aranıyor! Özlem Altunok etin, “Biz aşağıda imzası olan kadınlar ve kadın örgütleri çalışma yaşamındaki cinsiyet ayrımcılığını kınıyor; özel sektör ve devlet kurumlarını cinsiyet ayrımcılığına dayalı tavırlarını değiştirmeye, cinsiyet ayrımcılığını aldıkları iş ilanlarıyla destekleyen internet sitelerini de iş ilanlarında cinsiyet eşitliğini gözeten bir tutum almaya çağırıyoruz..” davetiyle bitiyor. İmzacılar, iş ilanlarında “Erkek eleman aranıyor” ya da “Tercihen bay” klişelerini en çok duyan kadın mühendisler. Yasalara rağmen iş yaşamındaki cinsiyet ayrımcılığının sürmesine karşılık bir ay önce http://kadin.muhendisler.googlepages.com/home adresinde başlatılan “İş Yaşamında Cinsiyet Ayrımcılığına Karşı İmza Kampanyası” zamanla farklı mesleklerden kadınlar arasında da ilgi görerek bugün 900’ün üzerinde bireysel imza ve 39 kadın grubunun desteğini aldı. Hedefse, imza sayısı 1000’e ulaştığında Meclis’e iletmek ve daha sonra çeşitli kadın örgütleriyle bir araya gelerek sorunu geniş bir Bir grup kadın platformda tartışmak. Mühendisler Beyhan Tayat, Özdeş Bodur, Zeynep Tülin Özney, mühendis, “İş Güneş Bodur ve hukukçu Doç.Dr. Kadriye Yaşamında Cinsiyet Bakırcı kampanyayı anlatıyor. Özdeş Bodur Gıda Mühendisi İnternetteki bir iş ilanında pek çok özelliği olan bir gıda mühendisi aranıyordu. Başvuran kadın arkadaşıma bütün özelliklere sahip olduğu halde, makinelerle çalışılacağı için erkek eleman arandığı söylendi. Mühendisseniz zaten makinelerle çalışmayı göze almışsınızdır. Ayrıca makine kullanmak için kas gücü gerekmiyor, makineler bu yüzden var! M Zeynep Tülin Özney Elektrik Mühendisi Mühendisim ve masabaşında değil, şantiyede çalışmak istiyorum. Büyük firmalardan birine şantiye mühendisi olmak için başvurdum. Görüşmede yabancı dilde ya da eğitim konusunda hiç sorun çıkmadı, zorluklarına rağmen bu alanda çalışmak istediğim halde, uygun görülmedim! Güneş Bodur Metalurji Mühendisi Büyük bir otomotiv firmasıyla yaptığım görüşmede işe alınacakmışım gibi bir hava yaratıldı, sonra da özel hayatımla ilgili “Evlenmeyi düşünüyor musunuz, nişanlı mısınız” gibi sorular soruldu. Bu soruların altından “Size yatırım yapacağız, yurtdışına eğitime göndereceğiz, sonra evleniyorum diye ayrılabilirsiniz, bunu göze alamayız” açıklaması çıktı. Çünkü erkekler evli de olsa, bekâr da olsa her yere gider, kadın da onun peşinden gider, diye düşünüyorlar. Ayrımcılığına Karşı İmza Kampanyası” başlattı. Kampanyaya kadın örgütlerinden ve diğer meslek gruplarından da destek geldi. Amaç, iş yaşamında eşitliği sağlamak ve kadın istihdamını arttırmak. Yani İş Kanunu'ndaki 5. maddenin yeniden düzenlenmesini sağlamak. Bu duygu özdeşliği nereden geliyor ve hadi Attilâ İlhan’ımsı bir benzetmeyle söyleyeyim, çağrışımların şimşekler gibi birbirini izlemesi? Bence bütün bunların nedeni, bütün bu şiirlerde İstanbul’un namuslu zamanlarından söz ediliyor olmasıdır. Sadece İstanbul’un mu, bütün Türkiye’nin. Meyhanelerin “acı zeytinyağı koktuğu” zamanların... Şairlerin, bu kez Neruda’nın bir sözünü yineleyerek söyleyeyim, “ekmeği ekmek şarabı şarap” diye adlandırdıkları zamanların. Benim kuşağım da hiç değilse bir ucundan yaşadı o günleri, daha namuslu zamanların Türkiye’sini... 1960’ların İstanbul’unu. Koço’nun Koço olduğu zamanları. Nevizade’de Lefter’in meyhanesini. Picasso’nun ikizi sanabileceğiniz laternacı Aleko’yu. Her şeyin değersizleştiği zamanlardayız ve kimse bana bunun yaşla başla ilgili bir algılama, bir kanıksama olduğunu söylemesin. “Şimdi Sevişme Vakti”, Sait Faik’in topu topu on sekiz şiirinin toplandığı 54 sayfalık kitapçık, Varlık Yayınevi’nce Eylül 1958’de yayımlanışından bu yana, benim kutsal kitaplarım arasında en ön sıradadır. 100. doğum yılını kutlama toplantısında da söyledim: Sait Faik’in şiirleri ve şiir tadındaki bütün o öyküleri olmasa, aralarında “Yaşadıklarımdan....” diye başlayan o pek sevilip yaygınlaşan şiirim de aralarında olmak üzere, birçok şiirim yazılmış olamazdı... Sait Faik’in ışığıyla Burgazada’nın ışıklı mayıs göğü arasında sonsuzca sürecek bir iletişim var. Kalpazankaya’ya götürüp getiren bahar yolunun doğallığında, henüz yitmemiş “iffet”inde de yine Sait Faik’ten bir şeyler... Bunları 14 Mayıs Pazar günü Burgazada’da bir kez daha duyumsadım. O gün Sait Faik’in doğum gününü yüzlerce seveniyle kutladık... Evet, kendisi o kutlamalara katılmazdı biliyorum. Ama ya gazetelerimizin kültür servisleri, TV’ler, onlar neredeydiler? Sait Faik çapındaki yazarlarının 100. doğum yılları, uygar ülkelerde, uluslararası kültür olaylarına dönüştürülür. Bunu yapamıyorsak bile, hiç değilse İstanbul’da bir caddeye, Ada seferleri yapan bir şehir hatları vapuruna, Türkiye’de bir parka, bir okula Sait Faik adının verilmesinin tam zamanı değil mi? ataolb@cumhuriyet.com.tr Kadın mühendisler olarak cinsiyet ayrımcılığına karşı sizi harekete geçiren ne oldu? Özdeş Bodur: Grup, öncelikle iş ilanlarındaki cinsiyet ayrımcılığı üzerinden kuruldu. Bütün mühendislere açık internet grubumuzda ayrımcılık yapan ilanlarla beraber, kadınların tepkisi de arttı. Aynı tepki erkeklerden gelmeyince konunun karma bir platformda tartışılamayacağı anlaşıldı. Bunun üzerine üçdört ay önce kadın mühendisler adı altında bir elektronik posta grubu kurduk ve bir imza kampanyası başlattık. Beyhan Tayat: Sorun teknik alanlarda ortaya daha net çıkıyor, ama temel mesele toplumda kadına biçilen rolle ilgili. Kadınların teknik alanlarda az olmasının sebebi ise bu alanda ücretlerin daha yüksek olması. Yoksa işverenlerin, kadınların arazide yapamayacağını ya da erkekler kadar donanıma sahip olmadıklarını düşündüklerini sanmıyorum. Asıl sorun kadınların çalışma hayatında, aile içi ek sorumluluklar yüzünden daha fazla engelle karşılaşması. Bu yüzden de kadınlara daha çok düşük ücretli, part time ya da sosyal güvencesi olmayan işler uygun görülüyor. Cinsiyet ayrımcılığı bugün, geçmişe oranla daha mı yoğun? Kampanyayla beraber neler gözlemliyorsunuz? B. Tayat: Bugün üniversitelere bakıldığında, kadın erkek öğrenci oranları eşit olduğu ve kadınlar iş yaşamına daha çok girdiği halde, ayrımcılık daha yoğun. Türkiye’de son 10 yılda kadın istihdamında ciddi bir düşüş var. Bugün Türkiye’de kadınların yüzde 24’ü çalışıyor. Bu rakam, 90’lı yıllarda yüzde 33’tü. Kadriye Bakırcı: Eşitsizliğin artmasına rağmen, ayrımcılığa karşı farkındalığın artması önemli. Bunda da İş Ka Beyhan Tayat Endüstri Mühendisi Kadın mühendisler, hemen her alanda olduğu gibi, daha çok vitrindeki işlere uygun görülüyor. Bir mühendis olarak pazarlama ya da satış yerine üretimde çalışmak için bir iş görüşmesi yapmıştım. Önce pazarlama önerildi, diretince üretimde işe başladım. Bir süre sonra, çok erkek işçi olduğu için sorun yaşayacağımı düşünerek üretime uygun görmediklerini öğrendim. Oysa çalıştığım bir yıl boyunca hiçbir sorun yaşamadım. Fotoğraflar: VEDAT ARIK nunu’na yeni eklenen 5. madde ve anayasadaki 10. maddeye ilave edilen olumlu ayrımcılıkla ilgili düzenlemenin de etkisi oldu. 10. madde “Kanun Önünde Eşitlik İlkesi”ni içeriyor. Peki İş Kanunu’ndaki 5. maddenin cinsiyet ayrımcılığı için net tanımları ve yaptırımları olduğunu söylemek mümkün mü? K. Bakırcı: İş Kanunu’nda daha önce cinsiyet ayrımcılığını yasaklayan bir düzenleme yerine, ücrette ayrımcılığı yasaklayan bir düzenleme vardı. 5. maddeyle beraber ilk defa cinsiyet ayrımcılığını yasaklayan bir madde kondu. Fakat maddede iş ilanlarındaki ayrımcılıkla ilgili bir düzenleme yok. Kampanya öncelikle yasa maddesinin değişmesini mi hedefliyor? B. Tayat: Kampanyayı yaparken temel amacımız, bütün kesimlerin konuya duyarlığını arttırmaktı. Bunun için sadece işe alımlardaki süreci belirleyen betimsel bir yasa değil, iş yaşamında kadınların ve kadın istihdamına yönelik mekanizmaların devreye gireceği bir yasa gerekiyor. Kampanya 1000 imzaya ulaştığında Meclis’e ileteceğiz ve kadın örgütleriyle bir araya gelerek daha geniş bir platformda neler yapabileceğimizi konuşacağız. 75 ERKEK, 5 KADIN! İTÜ İşletme Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kadriye Bakırcı kamu sektörünün özel sektöre örnek olması gerektiğini söylüyor ve TMMOB’un 2003’te MTA’nın 75 erkek, 5 kadın jeoloji mühendisi alacağını duyurması üzerine açtığı davayı hatırlatıyor. Dava sonucunda, anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle yürütmenin durdurulması kararı alındı. Mahkeme kararının uygulanmaması üzerine TMMOB, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundu. Danıştay 1. Dairesi bu itirazı kabul etti. Bir ziyaretin ardından... Aylin Kotil bir dönemin meşhur İhsan Alyanak’ıydı. İzmir’in meşhur belediye başkanı. Tuttuğunu koparan, sevilen ve başarılı. Hatta kendi çabalarıyla dönemin Papa’sını İzmir’e davet edip İzmir’in dünya kamuoyunda tanınmasını sağlayan belediye başkanı. Şimdilerde kızıyla birlikte yaşıyor. Fiziksel olarak eski halinden biraz uzaklaşmış olsa da söylediği her söz, kurduğu her cümle bir sosyal demokrasi dersi vermekte. Ziyaretimiz sırasında beni etkileyen çok sözü oldu. O İhsan Alyanak... Vefasızlıktan yakındı, değerlerin değişmesinden ve insanların önceliklerinin almış olduğu yeni şekilden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Ancak bir ara öyle bir laf etti ki beni duygusal olarak çok etkiledi. Efsanevi Başkan, küllerden örnek verdi: “Külleri eşelerseniz bir anda ateş olur çocuklar, şimdi siz eşelediniz o külleri. Sizler gittikten sonra ben bir hafta sizin hayalinizle bu odada yaşarım.” Hasretlik, vefa, özlem bu kadar mı güzel anlatılır? Hele de henüz bu duygulara ihtiyacı olmadığını sanan bizlere (çünkü hali hazırda etrafımız kalabalık) bu kadar mı iyi hissettirilir yaşanan duygular? Bir kez daha anladım ki hayat ders verenlerle dolu, ama sanırım bir o kadar da bu dersi almak istemeyenlerle. Çünkü alınacak her derste, özverilerde bulunuruz. Ders alabilmek için tabiatımızın hoşuna gitse de ruhumuzun olgunlaşmasına engel olanı terk etmek zorunda kalırız. Bu da, yazıldığı ve okunduğu kadar kolay değil. İhsan Alyanak ziyareti bitmesin istedim o gün. Anlattıklarını kaç deneyim yaşayarak kazanabilirdim ki? Ya da kaç kitap okuyarak öğrenebilirdim? Gençlerin dinamizmiyle yaş almışların deneyimleri birleştiğinde toplumda çözülemeyecek hiçbir sorunun kalmayacağını hissettim birlikte olduğumuz odada. Bir dönemi peşinde koşturabilenleri saygıyla anıp, o günlere ne kadar özlem duyduğumu hissettim. İyi pazarlar... aylin@kotilsarigul.com CUMHURİYET 10 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle