22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

5 ŞUBAT 2006 / SAYI 1037 CİHAT AŞKIN HAYATI SAHNEYE TAŞIYOR... İnatçı, disiplinli, gerçekçi, çalışkan... Bütün bu sıfatlar Cihat Aşkın’ı başarılı bir müzisyen kılmaya yetmiyor. Çünkü o “Bu zamanda sadece keman çalarak yaşayamam” diyor. Küçük müzisyenlerle CAKA projesi kapsamında Anadolu’yu dolaşması, türküleri yorumlaması, müzik alanında sivil örgütlenmenin yolunu açmaya çalışması da bu yüzden. Özlem Altunok Fotoğraf: VEDAT ARIK C ihat Aşkın, yüzünde her daim âşıkmış gibi bir ifadeyle dolaşıyor bana kalırsa. Ona sorarsanız, aşkla aklın birleştiği, “akılla sevmek” dediği şeyin peşinde. Şurası kesin ki, Cihat Aşkın işini aşkla yapan bir mükemmeliyetçi. Bu özelliği gözünü karartıyor zaman zaman, ama yolunu uzatmıyor. Yatağa kemanıyla girdiği çocukluk günlerinin heyecanını, CAKA projesiyle başka çocuklara aşılamaya çalışıyor, Türk bestecilerinin eserlerini kaydediyor, türküleri yorumluyor, müzik alanında sivil örgütlenmenin yolunu açmaya çalışıyor... Tüm bunları yaparken de siyahla beyaz arasındaki ton duraklarına pek uğramıyor. Keskin, çünkü “Bu zamanda sadece keman çalarak yaşayamam” diyor... Cihat Aşkın’la bütün yıla yayılan CAKA konserlerini, yeni projelerini, müziği konuştuk. İsmiyle, cismiyle keman ne ifade ediyor size, nasıl bir araç, araç mı? Yaşam kaynağım, yoldaşım... Onunla hayat buluyor, kendimi onunla ifade ediyorum. Olmadığı zaman mutsuz oluyorum. Keman bir amaç değil, amaç olsaydı ilerleyemezdim. İnsanlara ulaşmak, mesajlarımı iletmek için önemli bir araç sadece. Ne yapıyorsunuz kararınca? Hayatta elbette farklı renkler var ama, bir olayı çözmek istediğimde o tonları kullanmam. Çünkü bilirim ki, gri rengi kullandığımda süreç uzayacaktır, sonucu gördüğüm için hamleyi direkt yapmayı tercih ederim. Rengim beyaz olduğu zamanlar mutlu, neşeli ve gülecimdir. Bunu çok yakın dostlarım bilir, bu anlamda kapalı bir insanım. Kararınca ise çok sertimdir. Sert insanlar çevrelerine zarar verirler, ama ben kendime zarar veririm. Çünkü bulaştığım herhangi bir işte hata varsa, bu, yüzde seksen benden kaynaklanıyordur. 8 yaşında ilk beste, 11 yaşında konservatuvar, 12 yaşında ilk konser... Bütün bu düzen, disiplin biraz da o zamanlardan geliyor galiba. O yaşta bir çocuk için müzik ne anlama geliyordu, bilinç ne kadar vardı? Bilmiyorum, kendimi bildim bileli müziğin içindeydim. İlkokulda koro yönettim, mandolin dersi aldım. 11 yaşında konservatuvara girdiğimde iki konçerto bestelemiştim. Şimdi dönüp baktığımda bir enteresanlık var tabii. Yaratma gücü diyelim... Disiplinse sevgiden geliyor herhalde. Müziği çok sevdiğim için kemanımla yatıp kalkardım, yatağa radyoyla girerdim... Bunlar insanda alışkanlık yapıyor ve sevdiğiniz şeyi yapmak için sarfettiğiniz çabayı sürdürüyorsunuz. Güçlü yapım herhalde yolumu yürürken karşıma çıkan taşları temizlememden ileri geliyor. Zik zak çizerek de yol kurabilirsiniz ama bu, vakit kaybettirir, yalpalamanıza sebep olur. Ben bu yüzden engel varsa, kenara koyar, devam ederim. Bunu da ilk olarak “Minyatürler” albümünüzde gördük sanırım. Sonra da CAKA (Cihat Aşkın ve Küçük Arkadaşları) projesi geldi... Evet, “Minyatürler”in bir dönüm noktası olduğunu söyleyebilirim. Farklı bir şeyler yapmak zorundaydım. Ya yurtdışında kalıp hayatımı orada sürdürecektim ya da dönüp bu topraklara ait bir şeyler yapacaktım. Geldim ve yıllar içinde oluşturduğum aranjmanları ilk kez “Minyatürler”de sundum. Türkiye’de ün kazanmış sanatçılar, bugüne kadar bir misyon edinip gençlere yardım etmeyi akıllarına getirmediler. Biz, yeni nesil olarak bu tür bir çaba içindeyiz. CAKA projesi de toplumsal bir hareket. Proje, empoze etmek yerine, insanların yaratmalarını sağlayacak olanakları sunma zorunluluğundan doğdu. Yatırımın çocuklara yapılması gerektiğine inanıyorum. Çünkü bu geleceğe yatırımdır. Projeyi, Bursa’da 20 küçük kemancıy la 78 ay içinde ürettik, sonucunda verimi arttı, ardından Mersin, Edirne, Konya, Kayseri geldi. Böylece çocuklar hayatı konser sahnesi üzerinde öğrenmeye başladılar. Bu yaygınlaşma büyük bir müzik kalkınmasını da beraberinde getiriyor, daha geniş bir kesimi kucaklayabiliyorsunuz. Bir yandan akademisyenlik, projeler, eğitmenlik, bir yandan da müzisyenlik... Yeni çalışmalara zaman ayırabiliyor musunuz? Uzun zamandır Türk bestecilerinin eserlerini kaydediyorum. Şu anda elimde 45 CD’lik materyal var. Onun dışında bir ay kadar sonra Tolstoy’un Kreutzer Sonat’ının da kahramanı ünlü Fransız kemancı Kreutzer’in keman öğrencilerine yazdığı etüdlerin kaydını yayımlayacağız. Ayrıca, 2006 yılı, Ulvi Cemal Erkin’in doğumunun 100. yıldönümü. Geçen haftalarda Erkin’in keman konçertosunun ilk CD kaydını yaptım, sırada bu albüm de var. “HARİKA İNSAN” İsyankâr ama inatçı da bir tavır değil mi bu? Doğru, inatçıyım. Bir şey yapmak istediğim zaman, onu mutlaka yaparım. Bu bir yandan da büyük bir tehlike, kötü bir insan olsaydım, bu kararlılığımı kötü amaçlar için kullanabilirdim. Bence bir sanatçının oluşumunda dört şey gerekiyor: Yetenek, zekâ, ahlak ve çalışmak. Yani inatçılık, idealist ruhla yaptığım bir eylem. İradeyi ve sabrı da beraberinde getiriyor. Bazı insanlar inatçıdır, ama amaçsız oldukları için bu inadın zararını görür, gurur yaparlar. Ben bu denklemi iyi kurduğumu düşünüyorum. Nasıl kurdunuz bu denklemi? Ya da bu denklemin içinde burada eğitim almanız, hem Türk Müziği hem de Batı müziğini bir arada okumanızın da etkileri var mı? Bazıları “Şurada doğsaydım, şimdi çok başka yerlerde olurdum” der ya... Ben gerçekçi bir insanım, burada doğup büyümüş, burada yol kat etmişim. Yaşadıklarınızın iyi taraflarını görünce hayatınızı sağlam bir malzeme üstüne kuruyorsunuz. Başından beri “harika çocuk” değil, “harika insan” olmaya çalıştım. Bunun bilincine erdiğim için de hiçbir zaman hayıflanmadım. Burada en iyi şartlarda eğitim gördüm. Daha sonra yurtdışında da kültür aldım, yeni bakış açıları gördüm. Bu konuda şanslı olduğuma inanıyorum. Çok zengin bir coğrafyada yaşamanın kişiliğimin gelişmesinde büyük katkısı var. Cihat Aşkın CAKA projesiyle küçük kemancılarla birlikte Türkiye’yi dolaşıyor, Anadolu’da yeni müzisyenler keşfediyor... Kemansız zaman nasıl geçiyor, eksik mi, tatsız mı? Müzik, keman aracılığıyla bütün hayatıma girmiş durumda. Sanatçılar bohem olur derler ya, ben bu tanıma pek uymuyorum. Sabah erken kalkarım, yatakta zaman geçirmeyi sevmem, rahatsız olurum. Uyandıktan sonra güne mutlaka iyi bir şeyler düşünerek başlarım. Çünkü pozitif olmak gerektiğini düşünür, hayattaki misyonumu göz önünde bulundurarak kendime motivasyon yaratmaya çalışırım. Sistemli bir insanım, o günkü programın ters gitmemesi için ajandama notlar alırım. Boş zamanlarımı ise İstanbul dışına çıktığımda yaratırım. Seyahate, konserlere gittiğimde uzun uzun, tek başıma yürürüm. Sanatı, hayattan soyutlanmış yerlerde aramak yerine, insanların yaşamlarını izler, sohbet ederim. SİYAH VE BEYAZ Gayet düzenli, disiplinli bir hayat. Aksaklıklara, plansızlığa tahammülünüz yok mudur? Problem yaşadığımda, sistemde aksama olduğunda ya da istemediğim şeyleri yaptığımda çok canım sıkılır. Gri tonlarım yoktur, siyah ve beyaz vardır. Bu yüzden çok yukarı ve aşağılara inebiliyorum. O zamanlarda da bir sanatçının yapmayacağı şekilde radikal davranıyorum. YATIRIM ÇOCUKLARA... Klasik müzik camiasında isminiz hep yerelevrensel, DoğuBatı gibi kamplaşmaların ortasında oldu. Bu, aynı zamanda sizin sanata bakışınızı, çıkış noktanızı belirleyen bir duruş mu? Ben, ikilik yaratan her türlü kavrama karşı olmakla beraber, gerçekçiyim. Benim yaptığım, eğer ortada bir ikilik varsa, o durumu kabul etmek. Çokkültürlü olduğunuzu kabul ettiğinizde, problem ortadan kalkıyor ve bütün kültürler, sizin kültürünüz oluyor. CUMHURİYET 09 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle