22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 EYLÜL 2005 / SAYI 1015 Bu şarkılann bir tarihi var... Artık, dinleyicisinden "uzak"ta bir Sezen Aksu var. Giderek daha çok kaçıyor, medyadan ve hayranlarından... O kendini korudukça hakkındaki hikayeler daha da mistikleşiyor. Hüzünle coşkunun, akılla esrikliğin arasında kendince > kurduğu denge güçlendikçe, bu bir zırha dönüşüyor... O da "dokunulmazlar" arasına katılıyor... îşte Sezen Aksu şarkıları ile geçen 30 yılın kısa bir özeti... Baştarafı 1. sayfada... Ikinci, ama adının duyulmasına neden olan ilk 45'hğinin, "Kaybolan Yıllar"ın tarihi 1976, ama şarkının en güçlü hissedildiği zaman 12 Eylül sonrası .. Şarkı pek çok insan için bir sevgilinin kaybından çok altındaki hayatın kayması manasını taşıyor... "Firuze", "Git" ve "Sen Ağlama" da yine karanlık zamanların albümleri... Devletin ekonomiden elini çekmesini, muhalefetin bir avuç "öcü" çocuğun eline kalmasını, cezaevlerinde ve dışanda insan hakları ihlallerinı sıkı sıkıya kapattıkları perdelerinin arkasından izleyenlere bu şarkılar hayatla baş etmelerinin, daha doğrusu daha da saklanmalarının yolunu gösteriyor. İçin için ağlamalar, bu albümlerle toplu bir ağlamaya dönüşüyor. Bu şarkılar alıştmyor, bireyi, bölünerek çoğalan hayatlara... Bu dönemde yaptığı şarkılardan biri, dönemin vicdanını ele veriyor. "Son Bakış"ı 17 yaşında idam edilen Erdal Eren için yaptığını, on küsur yıl sonra, ancak 2002'de açıklıyor Aksu. "Lal"i Dcniz Gezmiş, "Dargın Değilim"i Adnan Menderes için bestelediğini de dilinin altından çıkanyor. irlerinden, çoğu diğer şarkıları gibi popülerleşemeyecek besteler yapıyor. Entelektüel onayı aldığı bu süreçte, iki şiddetli kırılma yaşıyor, birlikte çahştığı müzisyen Uzay Heparı ile kendisıni var eden şarkılarının arkasındaki isim Onno Tunç ölüyor. Pek de kısa sayılmayacak sessizlik döneminden sonra başka bir Sezen Aksu, başka şarkılarıyla çıkıyor hayranlarının karşısına. Hüzünden tümüyle vazgeçmese de kendisini dinleyenleri neşeye, ironıye, oynaşmaya çağırıyor. 34 kişinin yakıldığı Sıvas'ı "Masum Değiliz"le şarkılanna katarken bu ağırIığı aynı albümde yer alan "Homidi Pofidi Tumba"yla dengeliyor. Bu değişim kimi hayranlarını küstürüyor, ama... manlar yakın arkadaş olduğu bir gazeteciyle müzikle alakasız bir konuda giriştiği kavga, kurduğu dengelerin çatırdadığını gösteriyor. Söz konusu gazetecıye, yine bir gazetede yayımlanan bir mektupla yanıt veriyor. Bu mektup, hayranlan tarafından bir edebiyat eseri gibi okunsa da samimiyeti bir kez daha kuşku uyandırıyor. Sevgilisi kendilerini görüntüleyen bir magazin muhabirini diğer kameraların önünde dövüyor. Özel yaşamına sahip çıkma becerisını geç edinen Aksu, böyle bir olay yaşanmamış gibi davranmayı yeğliyor. ÜMMÜ GÜLSÜM, EDÎTH PİAF VE... Peki Sezen Aksu bir "diva"mı? Bu soru ancak, bütün dünyanın diva kabul ettiği isimlere bakarak yanıtlanabilır. Ümmü Gülsüm, Billie Holiday, Amelia Rodriguez... Bir de kimilerinin üzerinde düşünmeden, manada birleşmesinden yola çıkarak aynı görmeye ve göstermeye çabaladıkları Edith Piaf. Sezen Aksu'ya eklenen "Minik Serçe" sıfatı, Piaf'ın serçe anlamına gelmesinden ne kadar esinlendi bilinmez, ama bu aynılaştırma müzik tarıhi açısından talihsizlik... Yukarıda ismi geçenleri "diva" yapan, ölümlerinin üzerinden yıllar geçse de şarkılarının, yorumlarının ve duruşlarının yarattığı büyü. Piaf, bugün hâlâ Fransa'nın en önemli sembollerinden ve dünyada en çok dinlenen Fransız şarkıcı. Ummü Gülsüm ise Arap dünyasının hâlâ en büyuk simgesı. Devlet Başkanı Nasır'ın cenazesine dört, onun cenazesine ise dört buçuk milyon insanın katılması sesinin ve şarkılarının bir toplumun dili olabilme becerisini kamtlıyor. Aynca " diva" lık özel bir ses rengı ve yorum istiyor. Onlar için şarkı söylemek onları ayrıcalıklı kılan bir tuhaflık, bir şans ya da lütuf değil, yaşamaları için gereken doğal bireylem. Iddiasız, moda akımların peşıne takılmayan, görüntüyü hikâyeleştirmeyen, bu hikâyenin imgeleriyle izleyicinın algısıyla oynamayan bir eylem bu. Bilincini soyarak değil, varoluşunun ıçine yaşadığı dünyanın tüm sızılarını katanlardan çıkıyor dıvalar ve dünyanın bütün sahncleri onlara açılıveriyor. Ve elbette bir "bütünlük" gerekiyor. Karakter, Doğu'dan Doğu'ya giderek, sentez adına yabancılaşmaya boyun eğmeyerek kuruluyor. Yüz küsur yıldır kimlikleriyle durmadan oynananlann küreselleşme karşısındaki zaaflarından biri bu. Kırmak gerçckten samimiyet istiyor... 30 yıl az zaman değil. Aksu, şimdi de "Kardelen" projesiylc Doğu'da kız çocuklarının eğıtımine destek oluyor... Aynı ismi taşıyan albümü bir yana, konser üstüne konser veriyor... Ama yine de yol, daha çok DELtYİM, AKLIMA ESENÎ YAPARIM Sahnede seksenli yıllarda rol aldığı müzikallerı andıran bir Sezen Aksu görülüyor bu dönemde. Varlığını daha onceleri de ılımlı bir şekilde hissettirdiği "delilik" halini bu kez bir zırh olarak kuşanıyor. Bu durum dokunulmazlığının da ilanı. Aynı zaman da yapacaklarından sorumlu olmayacağını da gösteriyor. Bir roportajında sesini de şarkılarını da "Bir lütuf, bir şans bu" diye tanımlayıveriyor. Bilgiyi, çabayı, algıyıçoğaltmayı reddedcn bu tanımı, yönünü Doğu'ya çevirerek daha da pekıştiriyor. Ancak bu, Doğu'nun kendisi de değil, Batı'nın görmek istediği Doğu. Hindistan yolculuğuyla da katmerlenen bu süreci yansıttığı şarkıları itibargörse de piyasadan beklenilen düzeyde yüz bulamıyor. Başka bir deyişle, DoğuBatı sentezi pek tutmuyor. Kariyerınin ilk yıllarından itibaren Türk Sanat Müziğıni de denemekten kaçınmayan Aksu, giderek daha arabeske kaçıyor. Etnik müzik olarak tanımlanabılecek ne varsa bu coğrafyada, tümünü müziğine katarken de bu arabesklikten kurtulamıyor. Kurtulmak istemiyor. Şarkılarını neredeyse bilinç akışı tekniğiyle yazıyor, aklına ne eserse onu yapıyor... Ancak şunu da teslim etmeli ki, Aksu popüler kültürün "milliyetçi" yani meşru, olumlanan yüzüne hiç pas vermiyor. Şarkılarının "öteki"ni vurmak için kullanılmasına göz yummuyor... Ancak artık daha fazla karıştıncı bir Sezen Aksu görülüyor. Giderek daha fazla sayıdaki insan için "samimiyet"ini kaybediyor. Arayışlarında bulduğu ne varsa üzerinde eğreti duruyor. Ya müzikal açıdan fire veriyor, ya sözcükleriyle... "Küçüğüm"le uzayan, son albümünde "Şanıma lnanma"yla süren "tevazu" gösterisi arkadaki güçlü egoyu gizlemeye yetmiyor. Sonunda agresifleşen bir Aksu portresi çıkıyor ortaya. Bir za StZ DE YAPABÎLÎRSİNÎZ! 1990'ların ilk yansına kadar, daha çok Onno Tunç'un imzasını taşıyan şarkılarıyla kendisiyle yaşıtlannın ya da bir kuşak sonrasının dertlerine dokunu yor. Hayat bir seyirliğe dönüşürken o da kendini gızlemiyor. Evlilikleriyle, ilişkileriyle, şarkılarıyla hem hayranlarıyla hem de pop müziğindeki diğer isimlerle arasındaki mesafeyi kısa tutuyor. Medyadan kaçmıyor, özel yaşamını gizlemek için gözle görülür önlemler al mıyor, cümlelerini sakınmıyor. Gündehk hayat giderek sertleşirken o popüler olmanın bütün gereklerını yerine getiriyor. Kadınların gözyaşlarını sılip, bu sertleşmeyle baş edebilmek için kılıç kuşandığı bu süreçte, Aksu, bir ihtımal sunuyor. "Ben, Izmirli, memur bir ailenin kızıyım. Zor oldu, ama kendimi var ettım, başardım" diyor, "Siz de yapabilirsiniz". Bu ihtimal sunumu pekçok genç kadını harekete geçiriyor, "Neden olmasın'V Aşkın Nur Yengi, Yıldız Tilbe, Sertab Erener ve diğerleri onun gölgesinde yetişiyor. Onları, kimsenin olumsuzlayamayacağı bir duyguyla "şefkatle" kolluyor, tek başlarına popüler olmalarını sağlayacak şarkılarını ikram ediyor. Bu alışkanhğından hiç vazgeçmiyor, Tarkan gibi kimileriyle ileride takışacak olsa da gölgesinde yetişenlerle bir Sezen Aksu klanı kuruyor İleride bu klana gazeteciler, edebiyat dünyasından isimler de katılıyor Söz yazmanın yanı sıra şairlerin şi Fatih Akın'ın "tstanbul Hatırası" filnıinde Sezen Aksu bir diva olarak gösterildi, ama...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle