Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4EYLÜL2005/SAYI1015 Motosikletle Z. Ezgi Altıner ra doğru G özleri pırıl pırıl Güner Çetînel'in. Yunanistan'a yaptığı seyahatten yeni dönmüş. Motosikletinin hayatına kattığı güzelliği daha bir hissetmiş bu yolculukta... Belli ki rüzgar içine işlemiş, sürekli gitmek, gezmek ve görmek istiyor ve bütün gitmelerini "kendini bulmak" olarak tanımlıyor... Bir sürü gereksiz detayla uğraştığını farketmiş çünkü. Motosiklet, ruhuna ataklık kazandırmakla kalmamış, vakit kaybetmemesi gerektiğini de öğretmiş ona... Motosiklet kullanmaya ne zaman başladınız? 5 yıl önce. Ağabeyimin motosiklet kullanırken yaşadığı heyecanı görmek yetti bana. Sonra, Türkiye eski motocross şampiyonu Süleyman Memnun'un motosiklet eğitimi veren okuluna gittim ve birlikte çalışmaya başladık. Eğitimin sonunda bir baktım, Çatalca yollarında tek başıma motosiklet kullanıyorum. Motosikletinizi nasıl tanımlarsınız? Ağırlığı, gücü ve görüntüsü muhteşem. Harley Davidson'un "Süperstar 1200" modelini kullanıyorum. Gücü tam aradığım gibi, iyi bir seçim yaptığıma inanıyorum. Tüm bunların dışında Harley Davidson, 100 yıllık bir geçmişe ve üne sahip. Motosiklet birçok insana tehlikeli geliyor... "Aşırı hızdan... "diye başlıyor tüm motor kazalarıyla ilgili haberler, ama çarpan ya da sıkıştıran arabalardan, bilinçsiz yayalardan bahsedilmiyor. Hatalı sürücülerden önce insanları bu önyargılar daha çok etkiliyor. Hiç kaza yaptınız mı? Ilk denemelerimin birinde, kendimi bir anda yerde buldum. Kask dışında korumam yoktu. Kolum ve bacağımda derin ve sürekli yanıyormuş hissi veren sıynklar gördüm," Asfalt yanığı" dedikleri şey buymuş. Bu, sandalyeden düşmek gibi bir şeydi, ama şimdi daha kötüsünü düşünün. Sizi koruyacak giysileriniz, en önemlisi de kaskınız olmalı. Bir ara Amerika'daki bazı eyaletlerde kask takmama izni çıkmış, sonra yapılan araştırmalarda ölüm sayısının diğer yerlere göre arttığı görülmüş. Bu tahmini çok kolay bir sonuç, ama biz insanlar bazen, başkası bizi korumak zorundaymış gibi yaşıyoruz. Türkiye'de trafik içinde motosikletin yeri ne? Hız sınırımız kamyon hız sınınnın al Güner ÇetineFin yol haritasında sıradaki durak Antakya... tında. Bugün 70 km hızla karayolunda seyretmeniz mümkün değil. Yurtdışında, kavşaklarda motosikletin önceliği vardır, ama ülkemizde motorun yeri kamyondan bile sonra geliyor. Yetkililer uzaydan izliyor burayı. Federasyon, meclise bir sürü yasa teklif götürüyor, ama hala yürürlüğe girmedi. Diğer yandan aileler bir bisikletmiş gibi, 1516 yaşındaki çocuğuna motosiklet alıyor.Eğitim yok, makinayı tanımıyor, trafiği bilmiyor. tşte tüm bunlar ne yazık ki acı sonuçlar çıkarıyor karşımıza. Motosikletle ilgili etkinliklere katılıyor musunuz? One More Mile Riders adlı bir dernek var. Ülkemizde motosikletle ilgili Türkçe kaynak bulmak zorolduğundan, çeviriJeryapıp, bültenler hazırlıyor ve isteyene email yoluyla ulaştırıyor. Birçok gelişmeyi buradan takip ediyorum. Ayrıca T.M.F (Türkiye Motosiklet Federasyonu) de kültür kurulundayım. Elimizden geldiğince iyi bir tanıtıcı olmaya çalışıyoruz. Motosiklet, yolları eskitmeyen, az benzin yaktığınız, yolda çok yer işgal etmediğiniz ve park problemi yaşamadığınız bir araç. Devlet bizi teşvik edeceği yerde mağdur durumda bırakıyor. den trafiği unutup seni izliyor. Bunu tacize uğruyorum anlamında söylemiyorum, siz yolunuzda giderseniz işi olmaz zaten, buna izin vermemek lazım. Bazen tezahürat yapanlar oluyor, tamam hoşuna gitti belki, ama bunun da bir anlamı yok, ilginç bir şey değil ki yaptığım... Eşiniz destek oluyor mu, size? Her zaman.Zaten o da motosiklet kullanıyor. Bence önce kadın güvenmeli kendine ve erkek onu teşvik etmeli. Ben aynı motorda, eşinin arkasında gezen kadınları anlamıyorum, zevkli belki, ama ortada ne olursa olsun bir risk var, bunu beraber almamalılar. Ayn motorlarda aynı yoldayız.Çok güzel bir paylaşım oldu bizim için.. Neden "gitmek" ister insan? Hayata nereden baktığınızla ilgili bir şey, ben motosikletle başarıyorum bunu. Dinlemek, duymak yetmiyor, gidip görmeliyim. Bir kendime ve ne hissettiğime, bir de öğrendiğim yepyeni şeylerc bakıyorum. Kendime yakınlaşıyorum.. Motosikletiniz olmadan önceki durumunuzu şimdiyle kıyaslarsak... Ataklık kazandı ruhum. Zamanı en iyi şekilde kullanmak istiyorum ve artık giderim, üşenmem, biliyorum. tnsanın doğaya dönmesi için olumlu birteknoloji mi yani, motosiklet? Belki hiç gitmeyeceğiniz yerlere götürüyor sizi. Daha duygusal ve insancıl olmayı öğreniyorsunuz. Varolduğumu daha çok hissediyorum. Sizinle ayağınızın tozuyla konuşuyoruz... Eşim ve arkadaşlarımızla Yunanıstan'daydık. Yolun kalitesine ne kadar önem vermiş insanlar, ilk defa orada hissettim lastiğin yolu tuttuğunu. En önemlisi de, yolculuk boyunca zamanımızı alan bir yığın detay olduğunu farkettim, düşününce ne kadar saçma olduklarını anladım. Gereksiz giysiler, eşyalar, çantalar yoktu, ama fazlasıyla rahattık.Arabalı bir seyahatte valiz şenliği yaşıyoruz, niye telaş ediyormuşuz bu kadar, anlamıyorum. Kendimle daha çok beraberim şimdi, etrafın daha bir farkındayım.Aç mıyım, sağlıklı mıyım, alkollü ya da uykusuz muyum dikkat ediyorum. tşte tüm bunlar umurunda değilse eğer, git bomboş bir yerde sür, başkasının hayatıyla oynama... Yeni yolculuk nereye? Eğer bir engel çıkmazsa bu ay Antakya var...# Onu kimse durduramıyor. Motosikletinin üstünde, aklının estiği yere gitmek istiyor, tabii trafiğin izin verdiği ölçüde... Çünkü ne yollar motor a uygun, ne diğer sürücüler motosiklet kullanan birini görmeyehazır... RÜZGÂR BURADAYIM DÎYOR... Motosiklet arabaya kıyasla, rüzgârı viicudunuzda hissettiğiniz bir araç. Bu durum gitmek eylemini daha çok hissettiriyor olmalı... Aldığınız koku, insanların yüzleri, el sallayan çocuklar. Hepsi çok güzel izler bırakıyor. Rüzgârı hissetmek çok özel bir duygu. Mesela bir vadiden geçiyorsunuz, oradan çıkınca rüzgarın göğsünüze çarpıp sizi silkelediği an ve o anda makineniz üstündeki hakimiyetiniz çok büyük bir haz veriyor. Ruhunuz ve aklınız özgür kalıyor böylece. Rüzgâr ben buradayım diyor, siz selam verip gidiyorsunuz sonra... Insanın kendine yolculuğu sanki... Sürekli iç sesinizle baş başa kalmak dinginliği getiriyor. Arabadayken bir sürü şeyle oyalanıyorsunuz. Müzik dinliyor, telefonla ya da yanınızdakiyle konuşuyorsunuz. Motosikletteyken yaşadığınız meditasyon gibi... TRAFİKTE OLMAK... Yola çıktığınızda ne tür problemler yaşıyorsunuz ? Büyük stres olduğundan şehir içinde sık kullanmıyorum. Avrupa'da, trafik durmuş bir haldeyse, iki araba arasında kalan yol sizindir, ama bizde kimsenin haberi yok. Özellikle önünü kapatan bile var. Erkeklere ise şaşırtıcı geldiğin ARTVİN'DE EVDE OTURMAK YASAK! Berivan Tapan Kadınların kenti K adınların söz sahibi olduğu bir kent, Artvin. Hangi dükkana girerseniz girin, kasanın arkasında bir kadınla karşılaşıyorsunuz. Bu bir tesadüf mü? Hayır. Bütün kadınlar ağız birliği etmişçesine "Bu bizim kültürümüz" diyorlar, "Kadınlar çalışır". Hal böyle olunca da çalışmayan kadınların zamanlarını nasıl geçirdiklerini anlamakta zorlanıyorlar. Peki, çalışmanın karşılığı ne? Yine ağız birliğiyle yanıdıyorlar: Kendimize saygımız artıyor ve kendimizi daha özgür hissediyoruz. nı öğrendim. Buradaki esnafın çoğu kadın. Artvin'de evde oturan kadın azdır. Türkiye'nin Istanbul'u Artvin'dir diyebilirim." Artvin'in en eski pastanesi olan Cennet Pastanesi'nin sahibi Neşe Karahan da, açma, erik ve cevizden yaptığı "tufayeli" ve her 23 Nisan'da çocuklara dağıttığı bedava dondurmalarıyla ünlü. "Artvin'de kadın esnaf olmak bir kültürdür" diyor: "Bu işe ilk olarak çocukluğumda, babamın fırınında yardım ederek başladım. Şimdi de eleman yetiştirmeye çalışıyorum. Çalışanlarımı çıraklık ve kalfalık eğitimi alabilmeleri için kursa gönderiyorum. Daha sonra da yetişen elemanların pastane açmalarına yardımcı oluyorum." En büyük hedefinin çocuklarını okutmak olduğunu ve bunu da pastane sayesinde yapabildiğini an latıyor Karahan. "Döneri bile ben kestiğim için dışarıdan gelenler şaşırıyor, çünkü hiç döner kesen kadın görmemişler" diyor Melek Sönmez. 8 yılhk lokantacı. Bu işi seçme nedeni ise fazla sermayesinin olmaması, bu işin de fazla bir sermaye istememesi. "Ilk zamanlar akşam saatlerine kadar çalıştığım için çevreden çekiniyordum. Herkes bana ben de herkese alıştım artık. Kimin ne yemek isteyeceğini bile biliyorum artık" diyor. Bir yandan çoban kavurma ve cadı dolmasını nasıl yaptığım anlatırken diğer yandan da masalara göz kulak oluyor, Sönmez. Bu yedi yıl içinde onu örnek alan pek çok kadın olmuş. Ona göre Artvinli kadınların iki şansı var, ya okumak ya da bir iş kurmak. "Okuyamadığım için bunu yapmaya karar verdim" diyor, "Evde boş boş oturmak, bir şeyler üretmeden eşimden para almak istemem." ERKEKLERDEN ÎYÎYİZ Radyodan önce televizyonculuğa, üstelik haberleri okuyarak başlamış Tülin Yılmaz. Artvin'in yerel radyosunda altı yıldır haber müdürlüğü yapıyor. Ilk günlerdeki utanıp sıkılma halini gülerek anlatıyor: "Ne yapacağımı hiç bilmiyordum, ama zamanla alıştım. Sesimi yükseltmem gereken durumlar olduğunda vücudumdan büyük ses çıkarmasını da öğrendim. Ben işime gönül koydum. Artık mikrofonsuz yaşayamayacağımı düşünüyorum." Tülin'in bu işi yapma nedeni ise kendini iyi ifade edebildiğine inanması. Ailesi de yaptığı işi seviyormuş. Artvin'de bir olay olduğunda, ilk haber verilen gazeteci de o. ESNAF KADIN KÜLTÜRÜ Selma Varan, 1996'da bir güzellik salonu açmaya karar vermiş, ama bir hayli de endişelenmiş." Artvin'de bu iş gider mi, diye çok düşündüm önceleri. Ailemin de endişesi vardı. Ilk önceleri kadınlar gelmeye çok çekindiler, ama sonra alıştılar. Artvinli kadınlar süslerine çok düşkündü.' Salonu açmaya karar verdiği an eğitim için çocuklarını eşine bırakarak Istanbul'un yolunu tutmuş, bir kursa yazılmış ve mesleği öğrenmiş. Sözleri de davranışları kadar iddialı Varan'ın: " Azmin elinden hiçbir şeyin kurtulmadığı "Erkeklerden daha iyi ticaret yapıyoruz" diyor iç giyim dükkânı sahibi Hatice Nur Ersöz, sonra da ekliyor. "Ekonomik özgürlüğüm de eğitimim de var. Bilgisayar kursuna da gittim, öğrendim. Artık bilgisayardaki işlemlerimi kendim yapabiliyorum. Ama etiketin, kültürün ne olursa olsun kadına bakış dünyada hep aynı." Bir de lakabı var, "Yedi Bela Hatice." Esnaflıkla yetinmemiş, Artvin Zihinsel Özürlüler Derneği'ni kurmuş ve gazetelere yazmış. •