02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 TEMMUZ 2005 / SAYI 1007 Nihayet Tori Amos 12. îstanbul Caz Festivali'nde bu akşam Tori Amos var. Harbiye Açıkhava'dan melankolik şarkıları yükselecek. Festivalin bu yılki konukları arasında kimler yok ki? Charlie Haden, Hiromi Uehara, Önder Focan... recek. Melankolik ve sorgulayıcı içsel yolculukarını güçlü piyano tuşeleri, şiirsel şarkı sözleri ve kendine has vokaliyle dışa vuran Tori Amos, daha önce Îstanbul Caz Festivali'ne konuk olan Björk ve PJ Harvey ile birlikte çağımızın ikonlaşmış kadın müzisyenlerinden saydıyor. Sanatçının bugün Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi'nde vereceği konserin biletleri çok önceden tükense de, merdivenlerde oturma şansınız hâlâ var. Cazseverlerin kaçırmak istemeyecekleri müzisyenlerden biri hiç şüphesiz Charlie Haden. Caz müziğinin yorulmak bilmeyen usta basçısı Haden, Küba'dan çıkmış en yetenekli piyanistlerden Gonzalo Rubalcaba ile kaydettiği son çalışması "The Land of the Sun"ın turnesi kapsamında bir kez daha lstanbul'da. Gecede ustanın emsalsiz bas dokunuşlarına Rubalcaba'nın Latin müzikleriylc caz standartlan arasmda köprü kuran pıyanosu eşlik ediyor. HİRAMİ UEHARA VE STEPS AHEAD Mutlaka dinlenmesi gereken önemli müzisyenlerden biri de 6 yaşında piyano çalmaya başlayan ve sadece bir yıl sonra Yamaha Müzik Akademisi'ne alınan 1979 doğumlujapon Hiromi Uehara. Çağımızın en genç ve yetenekli caz piyanistlerınden biri olan Hiromi, burslu okuduğu Berklee Müzik Akademisinde Oscar Peterson ve Chick Korea gibi caz piyano efsaneleriyle çalışma fırsatı buldu ve 23 yaşında yayımladığı ilk çalışması "Another Mind" ile caz standartlarına kafa tutuşu beğeniyle karşılandı. Geçen yıl yayımladığı, daha olgun ve eklektik bir caz anlayışına bürünen çalışması "Brain" Hiromi'yi dünya çapında bir üne taşıdı. Festivale katılacak olan diğer bir önemli grup da Steps Ahead. Henüz 14 yaşındayken Paul Whiteman'ın turne grubunda yer alarak profesyonel vibronisdiğe başlayan Mike Manieri'nin 1979'dan beri devam eden topluluğu Steps Ahead, gelişmiş caz kompozisyonlarını rock ve R&B gibi türlerle birleştiriyor. Festivalin kaçırılmaması gereken müzikal buluşmalarından biri de hiç şüphesiz Türkiye'nin en önemli caz gitar ustalarından ve 1998'de çıkardığı "Beneath The Stars" ile etkin caz şirketi Blue Note'dan albümü yayımlanan ilk Türk müzisyen olan Onder Focan ile Passaporte Latino'nun kurucusu ve farklı türleri harmanlama konusundaki ustalığı vc piyano ve bastaki uzmanlığının yanı sıra başarılı bir vokalist olan Ercüment Vural ve Steps Ahcad'in davulcusu Steve Smith. Geçen yıl yayımladıkları "Kırmızıya Çalıyor' albümüyle bir araya geleıı Focan ve Vural, bu konserde kendi bestelerini seslendirecekler. Burada yer vcremediğimiz daha birçok önemli müzisyenle îstanbul Caz Festivali, müzikseverlere unutulmaz saader yaşatacağa benziyor... # Önder Focan ve Ercüment Vural (solda). Tori Amos (sağda)... Bilge Gürsoy O n ikinci Îstanbul Caz Festivali, 40'ın üzerinde topluluk ile 200'ün üzerinde yerli ve yabancı müzisyenin katıhmıyla 17 Temmuz'a kadar sürecek. Îstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın düzenlediği ve sponsorluğunu Garanti Bankası'nın üstlendiği Îstanbul Caz Festivali konserleri bu yıl Ccmil Topuzlu Açıkhava Sahnesi ve Babylon'un yanı sıra Sepetçiler Kasn, Boğaziçi Üniversitesi Garanti Kültür Merkezi Ayhan Şahenk Salonu, Ses Tiyatrosu ve Kanlıca'daki A'jia'da yer alıyor. Festivalin artık gelenekselleşen etkinliklerinden Caz Vapuru bugün ve 17 Temmuz tarihlerinde Barış Manço Gemisi'nde, Boğaz turuyla sürerken Genç Caz Konserleri genç amatör müzisyenlere festival programında yer alma fırsatı vermeye devam ediyor. "Genç Caz" konserlerinin bu yılki mekânı Fransız Sokağı. 12. Uluslararası Îstanbul Caz Festivali'nin " Yaşam Boyu Başan Ödülü", Esma Sultan Yalısı'nda yapıldı. Ödül, açılış galasında Türkiye'den çıkmış en büyük caz müzisyenlerinden biri olan trompetçi Muvaffak "Maffy" Falay'a verildi. 1956 yılında Ankara'da çalıştığı bir kulüpte, daha sonra Amerika'ya taşınmasını salık veren Dizzy Gillespie'yi büyüleyen Muvaffak "Maffy" Falay, Türkiye'nin ünü ülke sınırlarını aşan ilk solo caz sanatçısı. 1960 yılında Almanya'ya giden ve burada Kurt Edelhagen Orkest rası ile çalan Maffy Falay, daha sonra Quincy Jones, Bernt Rosengren ve Don Cherry gibi sanatçılarla çalışma imkânı bulduğu ve "Swedish RadioJazz Group'a kabul edildiği Isveç'e taşındı. 1970'te Dizzy Gillespie Reunion Orchestra'ya katılan sanatçı, grubu Sevda ile geleneksel Türk müziğini caz müziği ile birleştirmeyi denemiş ilk sanatçılardan. Festivalin bu yıl en fazla ilgiyi çekecek olan yabancı konuklannın nitelikli pop boyutunda Tori Amos ile Elvis Costello olduğunu hiç çe kinmeden söyleyebiliriz. 1977'de "My Aim Is True" albümüyle müzik hayatına başlayan ve Liverpool'un Beatles'tan bu yana çıkardığı en önemli müzik adamlarından biri sayılan Elvis Costello grubu The Imposters ile birlikte, 8 Temmuz'da Açıkhava Sahnesi'ndeydi. Ülkemize konuk olması dört gözle beklenen ama bugiine dek bir türlü Türk hayranlarıyla buluşamayan günümüzün en önemli kadın vokal ve şarkı yazarlarından Tori Amos, solo bir konserle bu yıl festivale katılarak özlemi dindi Söz, beste ve hüzün: LHASA Zekeriya S. Şen O n dört Temmuz 2005 akşamı Sepetçiler Kasrı'nın muhteşem manzarası eşliğinde belki de çoğumuzun adını ilk defa duyduğu bir sanatçıyı misafir edeceğiz. Lhasa De Sela Con Toda Palabra kısaca Lhasa olarak bilinen sanatçı, New York doğumlu bir Meksikalı. Ailesinin (10 kardeş) fakir olmasından ve ebeveynlerinin teknolojiye olan tepkilerinden dolayı hayatın modern kolayhklarından uzak yetiştirilen Lhasa, bol peri masalları, kitaplar, mektuplar ve müzik ile büyütülmüş. Bunun sonucu olarak kendisine masal ve sihirden oluşan canlı bir hayal dünyası yaratmış. Müziğindeki eşsiz tadı da buradan aldığı kesin. 12 yaşına geldiğinde ailesi ile San Fransisco'ya taşınan Lhasa kısa bir süre sonra annesinin koleksiyonunda bulduğu Billie Holiday albümünden büyülenerek sahnelerde şarkı söylemeye başlamış. 1992'de 20 yaşına geldiğinde mevcut yaşantısından sıkılarak Montreal'de sirk eğitimi alan üç kız kardeşini ziyarete gitmiş. Burada şansın da yardımıyla Quebec'li sanatçı Yves Desrodiers (www.yvesdesrosiers.com) ile tanışmış ve kendini bir anda Montreal'in barlarında şarkı söylerken bulmuş. Müziğe karşı olan samimi ve hüzünlü yak laşımıyla, bestelerini kuvvetli ve hassas bir sesle söylemesiyle dikkat çekmiş. Arkasından Yves Desrodiers ve basçı Mario Legare gibi diğer Montrealli sanatçılardan oluşan bir grup ile yavaş yavaş sesini duyurmayı başarmış... Eşsiz orijinallikte Aztek mitolojisinden etkilenen parçalardan oluşan ilk albümü La Llorona'yı tamamen Ispanyolca olarak evinin mutfağında kaydeden Lhasa, bu albümü ile Kanada'da ayakta alkışlandı. O dönemde okuduğu Fredico GarciaLorca şiirlerinden, Latin folklor ve Avrupa Çingene müziğinden oldukça etkilcnerek yazdığı La Llorona, müzikseverler tarafından bir kategoriyle sınıflandırılamamıştı. Çok dilli sofistike kalabalığa hitap etmeye başlayan Lhasa, zamanla Bob Dylan, Leonard Cohen ve Edit Piaf gibi sanatçıların şiirselliği ile kıyaslanarak daha geniş kitleleri cezbetmeye başladı. Hatta bazıları tarafından "Ingilizce, Ispanyolca ve Fransızca şarkı söyleyen PJ. Harvey" olarak bile değerlendirildi. Albüm, 1997 yılında Kanada ve Fran Gerçek adı uzun mu uzun. Lhasa De Sela Con Toda Palabra. Hayranları için sadece Lhasa. New York doğumlu bir Meksikalı. Müziğindeki eşsiz tadın sırrı da bu. Şarkılarının zamanı umursamayan, hüzünlü sözleri var. 12. İstanbul Caz Festivali'nin konuğu. Konser 14 Temmuz'da, Sepetçiler Kasrı'nda... sa'da altın plağa uzandı ve Kanada'daki en iyi dünya müziği albümü unvanını, bir yıl sonra da Juno ödülünü kazandı. Lhasa bu ödüllerle birlikte bir anda global müzik camiasında tanınan bir sanatçı oldu ve dünya müzisyenleri arasında yerini aldı. Yeni bir albüm çıkartmak için öncelikle hayatın yani kendi serüveninin yaşanması gerektiğine inanan sanatçı kendisini dört yıl sirklerde çalışan kız kardeşlerinin yanında izole etti. Sirk ile nerdeyse tüm Avrupa'yı dolaştı. 2003'te karşımıza, ana teması seyahat olan The Living Road albümü ile çıktı. Her şarkının bir macera, öykü, ufak bir ülm olduğunu söyleyen Lhasa bu yeni çalışmasında Ispanyolcanın yanı sıra Ingilizce ve Fransızca parçalara da yer verdi. Her çalışmasında sürpriz unsurunu sonuna kadar korumak isteyen sanatçı yeni albümüyle dinleyenleri yüce bir boyuta taşımak istiyor. La Llorona'da olduğu gibi bu yeni çalışniasmda da yine geleneksel stillerı modern enstrümanlarla sentezleyip muntazam, bilinçli, sofistike ve duygusal bir karışım sunuyor. Elbette, mükemmellikten bir an olsun ödün vermeyen sesi ise bu kanşımı yüceltiyor. Kültürüne bütünüyle hâkirn olan Lhasa'yı müziğine kattığı özel dokunuşlarla müzik dünyasındaki en özel Güney Amerika sanatçısı olarak göstermek yanlış olmaz. Lhasa'nın parçaları, zamanı umursamayan, hüzünlü derin sözlerin, töresel müzikleharmanlandığı bir şölen. Böyle bir sanatçının Istanbul'a gelnıesi bizler için kaçırılmaması gereken bir fırsat...#
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle