26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 TEMMUZ 2005 / SAYI 1007 Hayata tepki vermek lazım iraz yalnız, biraz kalabalık bir kadın Derya Alabora. Insana, bildiği ve beklediği bir şey varmış hissini veriyor, o yüzdcn çok rahat. Şu sıralar "Aşk Her Yaşta" dizisinde oynuyor, yeni bir oyuna hazırlanıyor, yoruluyor, dinleniyor, ağır ağır devam ediyor... Yine bir yaz dizisindesiniz. Bu tesadüf mü, tercih mi ? Tesadüf. Dizi de olsa, içinde bulunacağım işlerde seçici olmaya çalışıyorum. Bu dizi de kalabalık, çoluklu çocuklu bir dizi. Dolayısıyla daha çok bu aylar ve açık mekânlar tercih ediliyor. Bu dizide de yine çabalayan, sorgulayan hareketli bir kadını oynuyorsunuz... Üniversiteyi yanm bırakmış, ikinci evliliğini yapmış, çocuklu bir kadını oynuyorum. Geçmişini sorguluyor, diğer kadınlarla kendini kıyaslıyor, yapamadıklarına üzülüyor. Bugiine kadar oyunculuğunuzu yeterince sergileyemediğinizi ya da öyle bir ortam olmadığı için potansiyelinizi kullanamadığınızı düşünüyor musunuz? Evet, ama bu söylediğiniz sinema için geçerü, tiyatroda istediğimi yapıyorum. Çünkü Türk sinemasında karakter yaratılmaz, tipler vardır. Öyle olunca da ne DERYA ALABORA şu oynarsanız oynayın pek fark etmez. sıralar "Aşk Her Yaşta" 20 yddan fazladır oyunculuk yapıyorsunuz. Nasıl iniş çıkışlar yaşaadlı dizide kafası karışık dınız oyunculukla ilgili? Yaşamda geçen her iniş çıkışı inbir ev kadınını oynuyor. san oyunculuk alanında da yaşıyor. Ama blz onu daha çok O kadar kötii şeyler yaşıyoruz ki, öfkeleniyorum. Tepki verseniz silahlı sert, cesur ve zor rollerin eylem yapmışsınız gibi kıyamet kokadını olarak tanıyoruz. puyor, tepki vermediğiniz zaman içinizde kalıyor. Yaşama karşı dolu"Agresif oyuncu" yorsunuz. O zaman da herhangi bir tanımlamasından rahatsız yerde ve zamanda patlıyorsunuz. Patlama alanınız tiyatro mu? olsa da "Tepki vermek Evet. Zaten genellikle diğer oyuniyidir" diyor. Anlaşılan onu cuların tercih etmeyeceği oyunları oynuyorum. Ama bazen ben de yoyeni oyunu "FrozeıTde de ruluyorum bu zorluktan. Çünkü tepki verirken göreceğiz... gerçeklerle yüzleşmek kolay bir iş değil. Mesela şimdi "Frozen" adlı bir oyunun provalarındayız. Çocuğunu kaybetmiş bir anneyi oynarken "oynuyormuş gibi" yapamıyorsunuz. Nasıl bir oyun "Frozen"? Seri cinayetler aracılığıyla toplum eleştirisi yapan bir oyun. Sadece bahçesindeki çiçeklerle uğraşan bir kadın, 20 yıldır kayıp olan kızının, yan evdeki adam tarafından öldürüldüğünü öğreniyor. Zamanın önemini, keşkeleri, yapabileceklerini bu olayla anlıyor ve toplumsal sorumluluklarını fark ediyor. Oyunu Mustafa Avkıran yönetiyor, Murat Daltaban, ben ve Ovül Avkıran oynuyoruz. Bir de töre cinayetleri üzerine bir oyun yapmayı diişünüyordunuz... Evet, bir türlü olmadı. Çok kez dencdik ama hiçbirinde istediğim gibi bir sonuç elde edemedik. Ama yakında Mustafa Avkıran'la yeniden ele almayı düşünüyoruz. Söz kadından açılmışken "Doğanın kadınlara baştan attığı bir kazık var" demişsiniz bir röportajınızda... E, erkek dünyasında yaşıyoruz. Kadına her anlamda Özlem Altunok B müthiş baskı var. Geçenlerde yeni Papa'nın yumurtalıklarının kontrol edildiğini okudum. Bu o kadar absürd, dehşet verici bir örnek ki. Bir kadın yüzünden konunun geldiği yere bakın. Kadınların oyuncu olarak dışlandıkları yerler... Yazarlara bakın çoğu erkek, başroller de dolayısıyla daha çok erkeklerin. Çünkü daha çok kendi dünyalarını anlatıyorlar. Zaten erkek oyuncular, kadın oyunculardan her zaman daha önemlidir. Kadın için oyunculuk hâlâ meslek gibi görülmüyor. Başlarda kadın için oyunculuk erkeklerle para karşılığında yatmakla eşti. Bugün bizde de pek farklı düşünüldüğünü sanmıyorum. Çünkü sahnede oynadığın her rol, seni o karakterin kendisi kılıyor. Sizin de bu yüzden agresif bir oyunculuğunuz olduğu söylenir. Bu biraz da kadın olarak oynadığınız rollerde aktif oünanızdan duyulan bir rahatsızlık olabilir mi? Sinirlendiğim iki sorudan biri, "Niye hep benzer rolleri oynuyorsunuz? "dur. Bizde bir rolde beğenilmişseniz hayatın gerçeğiyle rol kişiliği birbirine karıştırılır. Normalde nasıl biri olursanız olun, benzer roller teklif edilir. Bir de riske girmemek için benzer rolde görmek isterler. Ama agresif olmaya itirazım yok. Efendi olmak tahammül cdemcdiğim bir şey. Hayata tepki vermek lazım. YOKSUNLUK DUYGUSU... Aslında çok da benzer rollerde oynamadınız. Salkım Hanım'ın Taneleri, Masumiyet, Yengeç Sepeti... Daha çok, hepsinin cesur roller olduğu söylenebilir... Kadm sessiz, küfretmeyen, saldırmayan bir kalıba sokulduğu için öyle algılanıyor olabilir. Masumiyet'teki rolümde hem orospuluk yapan hem de âşık olduğu adamın peşinden giden yürekli bir kadını oynadım. O zaman da insanların kafasındaki bütün bilgiler altüst oluyor. Yakın gelecekte sinema projeniz var mı? lyi teklifler gelmediği için yok. Sanırım yoksunluk duy gusu insanlara enteresan şeyler yaptırıyor. lyi bir işten sonra, iktidar olma isteğiyle hem altcrnatif hem ticari olmak hem de daha çok seyirci isteniyor. "Hem de"ler çoğalınca da insanlar iyi işlerden daha da uzaklaşıyorlar. Eleştirme hakkı da elden alınıyor böyle durumlarda... Açık söz, insanları yaralıyor. Oysa eleştirdiğiniz o kişi değil, iştir. Bizde herkes birbırini ağırlar, ilişkiler düşünülür. Ben beğenmediğim bir oyunun ortasında çıkabiliyorum, çünkü çıkmazsam bu bana hakaret olacaktır. O zaman pek sevilmiyorsunuzdur bu camiada? E, tabii bir süre sonra öyle algılanıyorsunuz. Bazen de "Derya söylerse doğru söyler" dıyorlar Peki, sevmediğiniz ikinci soru nedir? "Neden Uğur Bey'le birlikte çalışmıyorsunuz?" Çünkü bizde eşler beraber çalışır. Birlikte yaşamak ve çalışmak karıştırılır. Oysa Uğur, fîlm yaptığı zaman kendi derdini anlatıyor, ben ne yapıyorsam, kendi derdimle ilgili yapıyorum. Ayrı ayn ayakta durmak en doğrusu. • •• •• GUNEŞ GURLE 'Don Giovanni* operasında, Don Giovanni'yi seslendiriyor... Don Juan: Her daim popüler Ömer Aktaş O pera repertuva'nnın en önemli ve en çok oynanan "dramma giocosa"sı olan Mozart'ın "Don Giovanni"si, Ispanya'da, tüm toplum kurallarına karşı yaşam tutkusuyla başkaldıran Sevilyah soylu Don Juan'ın akıl almaz hikâyesini anlatır. Tirso de Molina'nın kâğıda döktüğü eserin teması, daha sonra Mozart'ın libretisti olan Lorenzo da Ponte, Lord Byron, Moliere, Nietzsche, Camus, Bernard Shaw, Puşkin, Baudelaire, RStrauss gibi birçok yazarı, düşünürü ve besteciyi etkisi altına alır ve aynı konuyla ilgili çeşitli başlıklarla sayıları 150'yi geçen sanat eseri üre tilir yıllar içinde. Eserin ilk oynandığı 1787 yılındaki Prag temsilini, dönemin popüler "çapkını" olan Casanova da izlemiş. Karakter özellikleriyle güncelliğini daima koruyan ve "bireytoplum", "kadınerkek" kavramlarına korkusuzca eleştiri getiren Don Giovanni şimdi de dünyanın prestijli operalarından Düsseldorf Deutsche Oper am Rhein'da sahneleniyor. Operanın Duisburg Sahnesi'nde Prof. Tobias Richter'in rejisiyle oynanan Don Giovanni'yi ise Istanbul Devlet Operası'ndaki çalışmalarından tanıdığmız Güneş Gürle seslendiriyor. Gürle, sorularımızı yanıtlıyor: ITALYA'DA BİR TÜRK Güneş Gürle, şan eğitimine Azra Gün'le başlayıp Prof. Güzin Gürel'le devam etti. 2. Uluslararası Leyla Gencer Şan Yarışması'nda Jüri Özel Ödülü'nü kazandı. Ardından Italya'da Toti dal Monte (2003), Avusturya'da Hans Gabor Belvedere (2004) gibi yarışmalarda başarılar elde ederek çeşitli operaların dikkatini çekti. tstanbul Devlet Operası'nda Don Giovanni (D.Giovanni), II Trovatore (Ferrando), Trouble in Tahiti (Sam), Carmen (Zuniga); CRR Operası ile Kuvayi Milliye (Doktor), Mozart Requiem, A. A. Saygun Yunus Emre Oratoryosu gibi eserleri seslendirdi. Dünyanın en prestijli operalarından Deutsche Oper am Rhein, niçin bu rol için sizi tercih etti? Don Giovanni rolü, sempati, şeytantüyü, karizma, hareketlilik, enerji, kısacası "Akdenizlilik" gerektiren özel bir karakter. Dolayısıyla sarışın, soğukkanlı bir kuzeylinin çok kolaylıkla içinden çıkabileceği bir rol değil. Ayrıca Mozart, bu eserdeki "Don Giovanni" rolünü dönemin "lirik bas"ı olan Luigi Bassi için yazmıştı, bugün genellikle partinin "tessitura"sının yüksek oluşu ve içindeki lirik ifadelerin çokluğu sebebiyle kullanılan baritonlar için değil. Bu da bir tercih sebebi oldu sanırım. Böyle bir rolle Almanya'nın en önemli operalarından birinde debut yapmak benim için büyük bir şans. Bir sonraki hayalim ise Rossini'nin "Italya'da Bir Türk" adlı operasındaki Selim karakterini Italya'da seslendirmek. Don Giovanni gelecek sezon devam edecek mi? Düsseldorf Operası'nda rol alacağınız diğer oyunlar hangileri? 2007 yılma kadar Düsseldorf Operası ile anlaşmam var. Don Giovanni gelecek sezon içinde de devam edecek. Ekim ayında Hector Berlioz'un "Les Troyens" adlı beş perdelik operasında Pantee rolünü yorumlayacağım. Geçen sene beyazperdedeki yorumuyla çok konuşulanTroyaefsanesi, "Opernwelt" dergisi tarafından yılın yönetmeni seçilen Cristof Loy'un yorumuyla eminim çok gösterişli bir hal alacak. Operanın ilk üç perdesini, kurumumuzun Duisburg Sahnesi'nde, son iki perdesini de Düsseldorf Sahnesi 'nde aynı gün içinde (29 Ekim 2005) sunarak bir ilki gerçekleştireceğiz. LJzun bir eser olan Les Troyens operası, perdeler arasında seyircilerin ve sanatçıların otobüslerle Duisburg'dan Düsseldorf'a taşınmasıyla ilginç bir atmosfer içinde sergilenecek. Böyle bir projenin Troya'nın kendi toprakları üzerinde antik bir tiyatroda sahnelenmesi çok hoş olurdu. Avrupa'daki temsilleriniz Düsseldorf Operası ile mi sınırlı? Operamız Avrupa'daki diğer önemli operalarla işbirliği içinde bazı prodüksiyonlara imza atıyor. Bunlardan biri olan Strasbourg Operası (l'Opera national du Rhin) ile 2006 yılının Mayıs ve Haziran aylannda "misafirsanatçı" olarak çalışacağım. Bunun yanmda Prag Operası ile ortak çalışmalarımız ve turneler devam edecek. Bir gün Türkiye'ye dönüp orada sahneye çıkmayı düşünüyor musunuz? Tabii ki, öğrendiklerimi ve yaşayacaklarımı doğru zamanda, gerektiği yerde benden sonraki kuşaklara aktarmak benim için bir görevdir. Şu anda ben mesleğimde hâlâ "çırak" olduğuma inanıyorum. •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle