17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 3 HAZÎRAN 2005 / SAYI 1002 Kelamın tekelini kırıyoruz Biri "Genç kuşağı edebiyatla barıştırıyoruz" diyor, diğeri "Geçmişle aramıza perde indi". Bir başkası "Kelamın tekelini orta yaş ve üstünden aldık" diye ekliyor. Peki, kim için ya da kime yazıyor, nasıl bir dil kullanıyor, nelerden etkiJeniyorlar? Beklentileri neler? tşte yanıtları... Özlem Altunok Yaratıcı bir potansiyel var REŞAT ÇALIŞLAR 27 yaşında. BeniKalbimden Vuranlar Var Ya (roman2005) Ben gençlerdeki hareketi basılı sayfalardan çok, hayatın içinde görüyorum. Gençler dille yeni bir ilişki kurmaya, kendilerine özgü bir dil yaratmaya başladılar. Bu, îngilizceden, internet dilinden, mizahtan etkilenen bir dil ve edebiyata henüz pek yansımadı. Bu kıvdcımrn edebi ateşe dönüşmesi için bir süre geçmesi lazım. Ben, kitabımda bu dili kullanmaya çalıştığımı söyleyebilirim. Kitabın basılması için o klasik süreçlerden geçmedim. Kitabı Cem Mumcu'ya gösterdim, ilgisini çekti ve basıldı. Gerçi ailemin (Ipek ve Oral Çalışlar) de etkisiyle yayınevlerine ulaşma sorunu yaşamadım. Yayınevlerinin genç yazarlara ilgisinin nedeni, ticari açıdan riskli olsa da genç bir imaj yaratmaya ve yayınevlerini modern kılmaya çalışmak olabilir. Günümüzde bir yazarın sanatsal faaliyeti kitabına son noktayı koymakla bitmiyor. Sanatsal kariyer artık interaktif bir yapıya dönüştü. Bence bu durum popülerlik kaygısına indirgenmek yerine farklı platformlarda etkili olmak olarak algılanmah. Kitabıma yönelik okur tepkisinin boyutlannı algılayabilmiş değilim. Beni daha çok üniversite öğrencilerinin, özellikle internette zaman geçiren gençlerin okuduğunu sanıyorum. Deneye açığız... ÖZLEM KUMRULAR 31 yaşında. Bayan Hayatbirrüyadır'ın Yeldeğirmenleri (roman1998), Hola (roman2002), Hoşçakal Milano Hoşçakal Aşkım (roman2004), Kaçıltn Türkler Geliyor (mizab2005) Artık kelamın tekelini orta yaş ve üstünden aldık, sanırım. Kimse daha iyi olma iddiasında değil. Herkes farklı bir kulvarda, farklı stil yüzüyor. Ama genç kuşak olarak her şeye daha açık görüyorum kendimizi. Kendi içimizde daha çeşitliyiz. Deneye açığız. Ama maalesef bugün edebiyatın içinde edebi olandan önde reklam var. Üstelik hiçbir coğrafyada olmadığı kadar kötüyü satmaya yönelik. Kitap, reklam kampanyalanyla da olsa, safça gelmeli. Popüler bir yazar olmak beni rahatsız etmez ama şimdiye kadar popüler olmak için hiç çaba sarf etmedim. Sevgili okurla aynı şeyleri hissedebiliyorsak, bundan güzel ne olabilir? Öğretim üyesi olarak en sevdiğim okur kitlesinin yanı başında olma ayrıcalığına sahibim: öğrencilerim. Onlar en masum okuyucu kitlesi. Kitaplarım kadar hayat görüşümü net gösterebilen başka bir şey olmadığını düşünüyorum. Yazarken ne kendimden, ne okurdan hiçbir şey saklamıyorum. Politik görüşüm de gayet net satırlarım arasında. "Kaçılın Türkler Geliyor"la beni milletini sevmemekle suçladılar, oysa en büyük yücelik insanın kendi kendisiyJe dalga geçebilmesi. Diğer genç yazarlarla birleştiğim yer, hayata diğer kültürlerden girmeye çalışma isteğim olabilir. Dışarıdan bakmayı seviyorum. Tüm vaktimi ev enerjimi yeni kültürler ve yeni dillere harcıyorum. Bu da dünya üzerindeki insanlarla aramda olan tüm engelleri kaldırıyor. Bir hız fetişisti olarak bugünün hızından korkmak yerine ondan müthiş bir keyif alıyorum. Edebiyat pazarının bu kadar renkli ve hızlı olması seçmeyi beceren bir okur için avantaj, sadece kendi kulvarında yüzen bir yazar için de nötr bir değer. Sokak ağzını kullanıyorum AYÇA SEREN URAL 28 yaşında Pogo (roman2003), hirik Soğan (roman2004), Başlama Vuruşu (roman2005) Bir genç yazar kalabalığından söz edilebilir mi? Sadece edebiyatta değil, siyaset de dahil her alanda yaş küçülüyor. Türkiye gibi doğuya yakın ülkelerde genç insanlann söylediklerine pek kulak verilmez. Ama yüzümüzü biraz daha batıya dönme noktasında bu yanlıştan vazgeçilmeye başlandı. Dolayısıyla tecrübeli olmasa da, hayalgücü güçlü, taze düşiincelere sahip bir kitle oluştu, klasik edebiyatın dışında da daha sert şeyler üretilmeye başlandı. "Pogo" sesinizi en çok duyurduğunuz kitap oldu. O dönemki ilgiden, daha doğrusu popülariteden memnun kalduıız mı? Yazar olarak kurgu yeteneğim bir kenara bırakılarak yazdıklarım otobiyografikmiş gibi lanse edildi. Ama bu yanlış anlaşılma kitabın satışını artırdı. Popülerliğin böyle algılanmasını istemem. Benim için popülerlik yazdıldarımın ben yaşarken fark edilmesi ve elbette doğru algılanmasıdır. Okunmak istiyorum, çünkü bugüne kadar Türkiye'de bir kadın yazarın yazmadığı şeyleri yazıyorum. Anlattığınız mı önde, edebiyat mı? Edebiyat yapmak adına devrik, süslemeli cümleler kullanmıyorum. Daha çok sokak ağzını tercih ediyorum ama kelimelerle oynamayı, karakterlerin dilini ona uygun şekilde yaratmayı seviyorum. Bir okur kitleniz oluştu mu? Bana gelen email'ler dışında beni kimlerin okuduğundan haberdar değilim. Yazmasam boğulurdum BETÜL AKDOĞAN 19 yaşında. Sonra Bana Kuş Dediler (öykü2004) Edebiyat dünyasında genç yazarlar açısından bir canlanma gözlemliyorum, beni asıl mutlu edecek olan; bu canlanmanın devamlılığıdır. Genç yazarlar, tek ses edebiyat diye nitelendirebileceğimiz edebiyattan uzak duruyorlar. Dilde yeni bir arayış var. Bu, * okurunu arayan yeni bir çaba bence. "Sonra Bana Kuş Dediler"i 19 yaşında ortaya koyduğunuz zaman insanlar ona koşup hücum etmezler. Onun için küçük de olsa saygın bir okur kitlemin olduğunu bilmek güzel. Aldığım hiçbir eleştiriyi göz ardı etmemeye çalıştım. Edebiyat hayatta en özgür olduğum alan. Onun için yazı hayatımın merkezinde duruyor. Yaşadığım yer, Konya, sanatsal etkinliklerden epey yoksun bir şehir. Yazmasam boğulurdum herhalde. însan sakin bir şehirde daha çok düşünebiliyor ve daha çok şey katıyor kendine. Yazarlık meslek değil, bir yaşam biçimi ve ben • bu işi ticari amaç kaygısı taşımadan yapmak istiyorum. Ne zaman geçimimi kitaplarımdan sağlamaya başlarsam, o ^ ^ ^ ^ ^ U zaman sadece ^ ^ ^ ^ ^ H yazacağım. Ama bunu ^ ^ ^ ^ ^ H başarmak kolay değil. Politik olmak şekil değiştiriyor HAKAN BIÇAKÇI 27 yaşında. Romantik Korku (roman2002), Rüya Günlüğü (roman2003), Boş Zaman (roman2004) Sizce son dönem edebiyat piyasasında nasıl bir hareketlilik var? Rakamlara bakınca bir hareketlilik var ama rakamlar her şeyi anlatmıyor. Yayınevleri romanı öne çıkarıyorlar. Bu, romanın ilgi gördüğüne dair bir yanılsama yaratıyor olabilir. Yayımlanan romanların niteliklerinden bahsedersek... Çağımızın gereğine uygun bir şekilde, karmakarışık. Tam bir türe dahil olmayan, ekol oluşturmayan, geçmişten kopuk eserler ortaya çıkıyor. Yeni bir şeyler deneniyor, ama orijinal değil. Bu kopuşun nedenleri ne sizce? Dil artık geri planda ve çok problemli bir Türkçe kullandıyor. Daha çok olay örgüsü ve karakterler boyutunda kafa yoruluyor. Ayrıca artık okur da dile değil, konuya dikkat ediyor. Miizik, sinema, bilim kurgu... yazdıklarınızı ne kadar etkiliyor? Edebiyattan çok, sinemadan etkileniyorum. Sinemanın hayatımıza bu kadar girmesinin edebiyata katkısı büyük. Bir romanı yazarken kafamdan harfler, satırlar değil de film kareleri gibi görüntüler geçiyor. Bir okuyucu kitlenizin varlığından söz edebilir misiniz? Dar bir okur kitlesinden bahsedebiliriz, o kitleyi de ancak tahmin edebilirim. Soyut konuları tercih eden, neden sonuç ilişkisi aramayanlar. Ayrıca, David Lynch filmlerini sevenler, kitaplarımı da sevebilirler. Genç edebiyatçıların siyasete uzak durmasının altında ne yatıyor? Bence politik olmak şekil değiştiriyor. Siyasi roman diye etiketlenen tarzdan uzak durulmasının nedeni ise geçmişe tepki olabilir. Belki de bizim kuşakta siyaset için mesai ayırıp, kafa yoracak enerji yok. Benim kitaplarımda ilk bakışta siyasi bir şey göremezsiniz, ama derinine indiğinizde politik göndermeler, sisteme karşı bir duruş vardır. j ^ yazdım. Can Yayınları'ndan önce birkaç yayınevine göndermiştim. Iki yıl bekledim. Yeni bir şey w mL M^ ^ B I^^ ^^^^^ft ^^^^^^K ^^^^^^ •• 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle