22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

13ŞUBAT2005/SAYI986 VE LONDRA FETHEDİLDİ! Londra'da açılan "Türkler" sergisi etkili bir kültürel girişim olduğu kadar diplomatik bir başarı da. Sergiyi ilk hafta, günde 2 bin kişi gezdi. Şimdi de ancak bir ay sonrasına rezervasyon yapılıyor. İlginin nedenlerinden biri elbette AB ile müzakerelerin geldiği nokta! Aslına bakarsanız, sergide bin yıllık "kültürel yolculuğu" izleyen Londralılar sormadan edemiyor: "Silahlarınız nerede?" Dursun Büyükbaş Zafer F. Yörük oyal Academy of Arts Gallery'de 22 Ocak'ta başlayan Türkler sergisi, Cumhuriyet tarihine yalnızca bir uluslararası kültürel etkinlik olarak değil, bir diplomatik başarı olarak da yazılmayı hak ediyor. Sergiye ilgi, rekor denilebilecek düzeyde. Hk hafta boyunca, günde ortalama2 bin ziyaretçi kaydedilmiş. Galerinin bilet gişesini aradığınızda bir aylık rezervasyonların dolu olduğu ve ancak gişede sıra bekleyerek bilet alabileceğinizi belirten bir anons duyuyorsunuz. Bu ilginin, serginin zamanlaması (AB müzakere tarihi kararı ile Türkiye'ye ilginin doruğa çıkmış oluşu) ve güçlü tanıtımı bakımından büyük ölçüde bir PR başarısı olarak kaydedilmesi gerekiyor. Diplomatik başarı ise Türk tarihinin, nereden bakıldığına bağlı olarak bir "kahramanlıklar" R ya da "barbarlıklar" silsilesinin üst üste yığılmasmdan oluşan bildik anlatışı içinde kaybolmaya yüz tutmuş, çoğunluk tpekyolu güzergâhı üzerindeki bin yıllık "kültürel yolculuğunun" ilk kez vurgulanmış olmasında. Bu yolculuk içindeki kültürel çeşitliliğe ve göçebelik kadar yerleşik kültüre özgü eserlere yapılmış vurgu ile, Avrupa'nın 'Türkler Geliyor!' korkusu bir nebze sakinleşecek gibi görülüyor. Diplomatik başarı işte tarn da burada. KÖKLERE DOĞRU... Tarihçiler ne yazacak bilcmeyiz anıa Londra'daki yerel basınımız (bunlar haftada bir Türkçe yayımlanan gazetelerden oluşuyor) çoktan 22 Ocak 2005 tarihıni "Londra'nın Fethi" ilan etmiş durumda. Serde Türklük var ne de olsa: Ortada bir fetih varsa eğer bunun bir "ganimeti" de olmalı diye heveslenerek nefis kebapla rı, bakkalları, "Altın Makas Berberi", karanlık yeraltı kahveleri ve türkü barlarıyla meşhur mahallemiz Hackney'den bir günlüğüne ayrı düşmeyi göze aldık ve Piccadily'ye sefer eyledik. İlgi büyük: Kalabahk, galerinin içinde oldukça zor ilerliyor. Bin yıllık yolculuğumuza en az bir tam gün ayırmak gerektiğini anlıyoruz. Ziyaretçilerin çoğunluğu Britanyalı. Tek tük Türkler, Avrupalı turistler, muhtemelen Tacik ya da Ozbek yani Turkik "akrabalarımız", Afganistanlı mülteciler ve özellikle Osmanlı salonlarında büyük ilgiyle gezinirken aralarında Fransızca konuşan Araplar da kalabalığın çokkültürlü kompozisyonunu oluşturuyorlar. Sergi toplam 11 salona bölünmüş. îlk salonda genel bilgilerin ardından 6001000 dönemine ayrılmış ikinci salon, en iyi "Çokkültürlü Kökler" başlığıyla açıklanabilir. Türklerin yalnızca Müslümanlık öncesi "pagan" tarihine değil, yolculuk içinde değişik ya da aynı dönemlerde bir arada var olmuş Çin, Hint ve giderek Iran uygarhğı etkilerine de fazlasıyla yer verilmiş. Dahası, ortaya çıkan, yalnızca pagan ya da Şamanist "kökler"den Islamiyete geçişle sınırlı bir lineer tarih anlatışı değil: Budizm, Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi dinlerin aynı dönemlerde farkh Türkik kavim ve gruplar için geçerli olduğu birçokinançlı anlatıya dayalı çoğulcu bir tablo. Yolculuk, Selçuklularla ve onlarla birlikte tran etkisinin hâkimiyeti ile sü rüyor. Ve 4. salonda "Siyah Kalem"e ulaşıyoruz. Bireyöznenin, dolayısıyla yazar ya da ressamın kim olduğunun önem taşımadığı bir zamandan günümiize taşınmış bu minyatürler, canlı gündelik hayat ve yolculuk öyküleriyle dolu. Ama bu resimlerdeki insanlar aynı zamanda doğaüstü varhklarla da sürekli bir diyalog ve alışveriş halindeler. Siyah Kalem'in bu muhteşem yaratıklan, sanki bu salona ziyaretçilerin kulağına, modern sanattaki gerçek ile gerçekötesi arasındaki "duvarın", doğunun hayat kavrayışı açısından nc kadar fakir ve anlamsız olduğunu hep bir ağızdan fısıldamak için gelmişler. l)16.yy. ortalarına tarihlenen tören başlığı, 2)1112. yüzyıla tarihlenen bir duvar resmi, 3)16. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen bir kalkan. ] . 4) 15. yy V başlarına tarihlenen bir ibrik. 5. ve 6. salonlarda Timurlenk împaratorluğu ve Türkmenlerin iki devleti Karakoyunlular ve Akkoyunlular'a ait eserler sergileniyor. îşte, beklediğimiz " Anadolu" tadını, ilginçtir ne Selçuklu ne de sonraki salonlardaki Osmanlı'da değil de bu Türkmen devlcüeri salonunda buluyoruz. Bir başka çarpıcı nokta da, Türkiye cemaati olarak tarih kitaplarımızdan "zalim ve barbar" bildiğimiz merhum Timur'un rehabilite edilerek yüceltilmiş olması. 7. salondan son salona kadar devam eden Osmanhlar, Topkapı Sarayı'nı gezmiş olanlar için pek bir yenilik taşımıyor. Ama, sarayın görkeminin, sergilcnen eserler kadar müzik ve ışık efektleriyle de salona yansunası görülmeye değer. Bu salonlara ulaştığımızda "yol arkadaşlarımız°la diyaloglar da başhyor. Tabii Türkiyeli olmamız, ektiğimiz tarih dersleri nedeniyle olsa gerek, lisede sözlüye kal kıp cevabı hakkında hiçbirfikrimizolmayan soru bombardımanına tutulduğu muz anda sınıfın ve hocanın karşısında düştüğümüz haleti ruhiyeye geri döndürüyorbizi. Ama aradan geçen yılların tecrübesiyle işi pişkinliğe vurup karşı saldırıyageçmektegecikmiyoruz: "Sergiyi nasıl buldunuz?" ARINDIRILMIŞ BÖLGE Verilen yamtlar, "diplomatik başarı" tezini doğrular nitelikte. Barbarlıksahnelerı beklerken kültür, sanat, edebiyat ve bilim boınbardımanı altında neye uğradığını şaşırmış bir Fransız kadın, "silahlarınız nerde?" diye soruyor. Gerçekten de Fatih'in belki de hiç kullanılmamış kılıcı ve birkaç hançer dışında, bu sergi tam bir silahtan arındırılnıış bölge. "Onları gömdük" dıvorum ve ekliyorum: "îkınci bir emre kadar". Bir îngiliz centilmeni, "biz sizi hareminizle bilirdik" diyor, "oysa bu sergide hiç kadın yok". O zaman Topkapı Sarayı'nın iç mekânlarındaki kadınsılığın, bu salonlara taşmmasının imkânsızlığı anlaşılıyor. ()yle ya, Müslümanlıktan itibaren insan tormlarının temsili yasağı minyatür ve gravürlerle delinmiş olsa da, kadın formlarının doğrudan temsili yasağı, ancak iç mimarinin feminize edilmesiyle aşılabilmiş. îşte bin ydlık yolculuğumuzun bir güne sığdırılmaya çalışılmış öykiisü. Her salonda dikkatlc vurgulanmış çokkültürlü, çokinançlı hoşgörülü kavim ve toplum tablosu, tarihten seçici bir alıntı olmakla kalmasın, bugüne ve yarına egmen olsun dualarıyla üşüyen bir kentin ortasına atıyoruz kendimizi. Tabiı, yerel gazetelerimizin bariz fetihçi mentalitesi, bu "ganimeti" kazanana kadar yapılacak daha çok yolculuk olduğunu gösteriyor. Bu akşamlık önümüzde duran yolculuk ise, içinde fazla "Türk" kaldığımız Londra'nuı merkezinden ait olduğumuz yere, mahallemize dön Cumhuriyet DERGÎ* Imtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına îlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Mehmet Sucu Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncıhk AŞ Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna /İstanbul Idare Merkezi: Türkocağı Cad. No: 3941 Cağaloğlu, 34334 îstanbul. (0212) 512 05 05 Cumhuriyet Reklam (0212) 512 41 19 / 512 48 30 512 47 78 * Cumhuriyet Cuizuteu'nın parasız pazar ekıdır Yerel sureliyayın cumdergi@cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle