26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 13 KASIM 2005 / SAYI 1025 DÜŞGİBİ SİNEMA 49. Londra Film Festivali'nde iki Türk filmi, üç Türkiyeli yönetmen vardı. Kutluğ Ataman "İki Genç Kız", Fatih Akın "Köprüyü Geçmek: îstanbul Hatırası" filmleriyle, Türkiye'den konularla festivale katıldılar. Ferhan Özpetek de festivaldeydi ama Türkiye dışı bir konuyla, "Kutsal Kalp"le... Gönül DönmezColin I lık bir Londra güzünde on beş gün sinemayla yatıp sinemayla kalkmak bir düş gibi. Galalar, lüks otellerde basını yönetmenlerle bir araya getirmek amacıyla diızenlenen sabah kahvaltıları, oyuncu ve yönetmen George Clooney'den yazar John de la Carree'ye uzanan görkemli bir konuk listesi... Rock ytldızı Nick Cave. Atom Egoyan, François Ozon, Ferzan Özpetek, Kutluğ Ataman, Fatih Akın, Dardenne Biraderler ve daha nice tanınmış yönetmen. Açılış filmi, Sao Paulo doğumlu Fernando Meirelles'den, ABDingiltereKanada ortak yapımı, "Devamlı Bahçıvan". Kapanış filmi ünlü Amerikalı oyuncu George Clooney'in ikinci konulu filmi "lyi Geceler, lyı Şanslar"a dek uzanan keyifli bir yolculukta, perdelerden gelip geçen tam 55 ülkeden yüz lerce film... Bu zengin film şölenine bizim de katkımız olması beklenirdi kuşkusuz. Şu sıralarda hemen her festivalden davet alan iki film, Fatih Akın'ın "Köprüyü Geçmek: îstanbul Hatırası" ve Kutluğ Ataman'ın "İki Genç Kız" yapıtları Londralılarla da buluştu geçen hafta. Her ne kadar konusu Türkiye ile ilgili olmasa da, "Kutsal Kalp" filmiyle, bir Türk yönetmen daha eklendi festivale: Ferzan Özpetek. Yönetmenler kahvaltısında bir araya geldiğimiz Kutluğ Ataman Türkiye'de kimlik sorununun tabu olduğunun üstünde durdu. Gençlik üzerine gerçeği anlatan öykülerin bulunmayışıntn kendisini "İki Genç Kız"ın öyküsüne çektiğini de sözlerine ekledi... Dünya sineması bölümünde Hindistan sanat sinemasının en önemli merkezlerindcn Kolkata'dan üç film geleneğin devam ettiğinin bir kanıtıydı. Usta Satyajıt Ray'in oğlu, Sandıp Ray'ın "Geceden Sonra... Sabah", Rituparno Ghosh'un "Antarmahal: Iç Odadan Manzaralar" ile ünlü kadın oyuncu ve yönetmen Aparna Sen'in "15 Park Avenue" yapıtlarını izlerken geleneğin izlerine de tanık olduk. Kore kökenlı Japon yönetmen Yoıchı Sai "Duygular lmparatorluğu"nda Nagısa Oshima'ya asistanlık yapmıştı. Ferzan Özpetek'in "Kutsal Kalp" filmi... Son filmi" Kan ve Kemıkler"in baş oyun cusu, Japonya'nın en popül'et oyuncu ve yönetmeni Takashi Kıtano. Japon Film Akademisi bu yıl Yoichi Sai'yı "Yılın En lyi Yönetmeni" seçmiş. Iran sineması genç kuşak yönetmenlerinden Ali Mossafa'nın "Çok Uzaklardaki bir Bayanın Portresi" filmi garip bir öyküyü anlatıyor. Adamın biri bir gün bir aılenin kapısını çalıp dışarda yaşayan ve uzun yıllar haber alamadıkları oğullarının arkadaşı olduğunu söylıiyor ve yurt Japon yönetmen Yoichi Sai'nin filmi "Kan ve Kemikler". dışına, oğullarına götürmek üzere günlük yaşamlarını videoya çekmelerini istiyor. Video olayı, aile ılişkilerinde tabu olan birçok konuların su yüzüne çıkmasına neden oluyor. Yabancıya inanmasalar da duygularını açıklama olanağı ilginç geliyor aileye. Avrupa sineması gösterimlerinde, deneysel, canlandırma, kısa fimler, arşivlerden gıbi yan bölümlerin yanı sıra geleneksel Ingiltere ve Fransa bölümleri oldukça ilgi topladı izleyiciden. Manş Tüneli'ni geçen hızlı tren LonraLille arasını bir saat 40 dakikaya indirdiğinden bu yana, Ingilizler için Fransa kapı komşusu oldu. Üstelik son yıllarda ekonomisi güçlü olan Ingiltere'den zayıf ekonomili Fransa'nın iklimi ılık güneyine müthiş bir akın başladı. Bazı tngiüzler yazlık ev satın alsalar da diğerleri buralara temelli yerleşmeye başladılar. Durum böyle olunca Fransız sinemasına gösterilen ilgi de olağan. Fransız Devrimi adı altındaki bölümde genç kadın yönetmenler dikkati çekiyordu. Örneğin Anne Villaceque'nin "Riviera" yapıtı Locarno'da da büyük ilgı görmüştü. Yeni Ingıliz Sineması Bölümü ise, yönetmen Kanadalı olsa da, ortak yapım nedeniyle Atom Egoyan'ın "Gerçeğin Olduğu Yer'^yapıtını xJa kapsamına al \ mıştı. Yarışmasız olan festivalin kapanış galasında dört ödül verildi: Yönetmen Kan Paljakka "Yaşayan ve Ölen İçin" filmi ile Sutherland Kupası'm, yönetmen Rahmin Bahrani " Adam Arabayı Sürer" ile Uluslarası Film Eleştirmenleri Federasyonu (Fıpresci) ödülünü, Ingiliz yapımcı Gayle Griffiths, Alfred Dunnhill ödülünü, Perry Ogden'in yönettigi "Pavee Lackeen" filmi Satyajit Ray ödülünü aldılar. # Ağır kapı, çıplak yara... Uğur Yüksel S ırtlarda taşınan hayat. Şemse'nin cenazesinden görüntülerle ve Aynur'un "Gözlerini kapat ve düşlerinle seviş/Az sonra uyanacaksın/Gözlerini açtığında sadece sen varsın" diyen sesiyle açılıyorfilm. Kadınlar yolları kapamtşlar. Kadınların öfkeli yüzleri, toprağın o bildik sert güneşi ve tozu kaplıyor ekranı. Toz dağılmıyor, aksine, daha da çoğalıyor; çünkü ellerinde küreklerle kadınlar toprağı kazıyor. Sırtlarında taşıdıkları kefendeki "hayat"ı koymak için. Üstüne toprağı atarken bu "hayat"ı, kendilerınin ya da komşularının hayatlarını gömüyormuşçasina öfkeli ve telaşlılar. Telaşlan çığlıklarına perde. Öfkeleri de ağıtlarını saklıyor. Sonra karanlık. Aynur'un sesi dinmiyor ve kar yağarken bir evin içinde siyah tülbentinin altından siyah gözlerle bakan bir kadın şunlan söylüyor: "Istiyorum tüm kadınlara sahip çıksınlar. Yani onlar öldürülmesinler." Berrin Balay'ın henüz tamamlanmamış ve söz bittiğinde, "namus" adına işlenen cinayetler üzerine önemli bir boşluğu dolduracak "Kadına Ağıt" adlı belgesel filminden bu görüntüler... Balay, namus adı altında işlenen cinayetlerin nedenlerive tanıklıklarının peşine düşmüş bu film için. İki yıl bo yunca Şanlıurfa ve Diyarbakır'da pek çok kişiyle görüşerek çekim yapmış. Sokaktaki erkekten ev içindeki kadına, bu alanda çalışan hukukçulara, sosyal hizmet uzmanlarına, valilik ve sivil toplum örgütlerine kadar... Kamera sokaktan evlere, işyerlerine dek giriyor. "Içeri"de söylenenler bildik sözler ve bir o kadar da hiç bilmediğimiz... Erkekler "namusu biz yarattık" derken evlerin içinden kameraya konuşan kadınlarsa "ölmek istemiyoruz" diyor. Kadınların bazıları öldürülmekten "kurtulmuş" ama dinmesi mümkün olmayan korkuyla örtülerin ardına gizlenerek konuşuyorlar. Bu sahnelerden, Balay'ın filmini yaparken yaşadığı en büyük zorluğun "kadınların konuşamaması" olduğu anlaşılıyor... ÖLDÜRÜLMEKTEN KORKMAK... Filmde, kadınların yanı sıra namus cinayetleri ve kadına yönelik şiddet alanında çalışanlarla yapılmış görüşmeler de var. "Kitaplarda yazan yasalara değil uygulananlara ihtiyacımız var" diyen bir sesi, "kadın intiharlarının erkek intiharlarından dört kat fazla olduğunu" söyleyen bir başka ses izliyor. Karanlık görüntünün üstünde rakam larla "19912001 yıllanarasındaGüneydoğu'da4000'den fazla kadın 'namus temizleme gerekçesiyle' öldürüldü" yazıyor sonra. Bölgede bu alanda önemli bir çalışma yürüten KAMER'den kadınlar; öldürüleceğini bilen kadınların yaptıkları başvuruları, onlara nasıl yardımcı olduklarını anlatıyorlar. Bir görevli, "Öldürülmekten korktuğu için kendini öldüren çok fazla kadın var" derken bir başka görevli de "Bekârsa erkek kardeşi ya da babası, evliyse de kocası tarafından öldürülüyor kadmlar" diyor. KAMER Başkanı Nebahat Akkoç ise "Dünyada kadın cinayetleri var, evet amabizdekilerin şekli dehşet verici" diyor. Bütün bu kayboluş içinde asıl çıkmazı Şanlıurfa Barosu Kadın Hakları Komisyonu'ndan bir hukukçu dillendiriyor: "Evet,kadınlar bize geliyor. Ama onları yalnızca bir süre saklayabiliyoruz. Kurumların hiçbiri onlara güvence sağlayamıyor. Tıkandığımız yer de burası." Berrin Balay, "Namus gerekçesiyle işlenen cinayetlere her geçen gün bir yenisi eklenirken, yaşananların üstü kapatılırken bu cinayetlerin nedenlerini araştırmanın yanında özellikle bu alanda hizmet veren hâkim, savcı, avukat, polis, sosyal hizmet uzmanı, psikolog, kadın çalışmalan ve medya mensuplannı bilgilendirmek, kadın ve sosyal hizmet amaçlı derneklerin bu alanda işlerliği ve bu sorunun çözümüne ufak da olsa katkıda bulunmak" olarak açıklıyor bu iki yıllık zorlu yolculuğun amacını. ODTÜ GlSAM'dan (Görsellşitsel Sistemler Araştırma Ve Uygulama Merkezi) ekibiyle birlikte maddi olanaksızhklara rağmen bu filmi tamamlamakta kararlı. Sonuçta bu film, yalnızca medyaya yansıyanlar kadar bilinen ki onların çoğu ya eksik bilgiden ya da kadının öldürülmesini onaylayan bir bakıştan ibaret namus adına işlenen cinayetlerin nedenleri ve tanıklıkları üzerine yapılan ilk film olacak. Bugüne dek MamaCash, ODTÜGİSAM, Diyarbakır Sanat Merkezi ve Uçan Süpürge'nin yerel kadın muhabirlerinden destek alan Balay'ın şu anda tek isteği gerekli maddi olanağı bulup bu filmi Nisan 2006'ya kadar tamamlayabilmek. Ama beraberinde bu yolculuğun güncesi de olan bir kitap ve web sitesini de hayata geçirebilmek. Balay, "Kadına Ağıt"ı umarım istediği gibi tamamlar. Bütün bunlar olup biterken, o toprakların güneşi ve karı kadar yakıcı cinayetler devam edecek ve pek çok kadın "namus temizlemek için" öldürülecek, biliyorum. Bunu hepimiz biliyoruz. Ve filmden bir kare, son söz niyetine: Bir kız çocuğu kapıyı yumrukluyor eve girmek için. Kapı açılıyor, yüzünü göremediğimiz birisi açıyor kapıyı, kız giriyor ve kapı sanki bugüne dek duymadığımız bir sesle kapanıyor arkasından "Ağır kapı" denilen şey bu olsa gerek. Çıplak yaraların ağırlığı ya da... • Bilgi ıçın: Berrin Balay Eposta: bbalay@metu edu.tr Yönetmen Berrin Balay, "Kadına Ağıt" adlı filmiyle ağır kapının ardındaki çıplak yaraya bakıyor. "Namus" adı altında işlenen cinayetlere, öldürülmekten korkan kadınların intiharlarına değiniyor. Kadınların yaşamaları için yapılması gerekenleri, yapılmayanları anlatıyor...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle