17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 PAZAR SÖYLEŞİLERİ Bir yanda şiddet içeren oyunlar, tehlikeli siteler, bir yanda bilgi paylaşımı, eğitim, iletişim. Çocukların bilgisayarla ve yeni iletişim teknikleriyle ilişkisi her geçen gün artıyor. Dr. Meltem Kora, "Bilgisayar, içinde kaybolunacak bir girdap değil, sınır koyarak ve gözetimle işlevsel bir hale getirilebilir" diyor. 13 KASIM 2005 / SAYI 1025 'Günışığı'ndan 'medrese' karanlığına... Ataol Behramoğlu tuz Ekim tarihli "Hürriyet" gazetesinde bir haber ve bir köşe yazısı bırbirini tamamlıyorclu. Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin bazı sokak adlarını değiştirdiği bildirilen haberde şöyle denılmekteydi: "Ankara'da varlıklı ailelerin ikamet ettıği lüks sitedeki Sakız Hanım Sokak Zemzem Sokak; Günışığı Sokak Medrcsc Sokak; Gündönümü Sokak Müderris Sokak; Camadan Sokak Kümbet Sokak; Masumlar Sokak ise Mevlana Sokak oldu." Bu arada, site içindeki "Angora Bulvan"nın "Saltoğlu Bulvan" olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Saltoğlu, Ankara Büyükşehir Belediyesi başkanvekili olan kişinin soyadıymış... Haberde iki olgu apaçık görülmekte. Birincisi; "Günışığı"ndan "Medrese"ye geçişte simgelenen karanlıkçı duygu, geçmiş özJemi. Hiç çekinmeden admı koyalım, Cumhuriyetle simgelenen her şcye düşmanlık. Ikincisi; başbakanlarının kimliğinde, tüm davranışlarında göze çarpan, ölçüsüz bir kendıni beğenmişlik, kibir, ne istersem yaparım pervasızlığı... Ad, önemlidir. Çocuklarımıza koyduğumuz adlarda yaşam anlayışımız, özlemlerimız, beklentilerimiz, dünya görüşümüzün izleri yansır. (Akrabalıklarla, aile içi ilişkilerle, buna benzer yakınlıklarla ilgili adlandmşlar bu söyledıklerimın dışındadır kuşkusuz.) "Sakız Hanım" sözündeki imge güzelliğinin, "sakız" ve "hanım" sözcüklerinin bir arada oluşunun içerdiği çağnşımsal tatların ayrımında olmayan kişi, onu " zemzem "in dinsel anlamı (ve çağrışımlarıyla) değiştirmekte bir sakınca görmeyecek, hatta bunu gerekli bulacaktır... Bunun gibi, Gündönümü, Müderris; Camadan, Kümbet; Masumlar, Mevlana olacaktır... Yeri gelmişken, Ören'in Cunda Adası'ndaki ad "fetiş"ine, daha doğrusu katliamına da değineyim. Bir önceki dönemin belediye başkanının "marifet"i olarak, bu tatil adamızın en büyük caddesı "Mevlana" adını taşıyor. Konya'nın en büyük caddesine, diyelim ki "Halikarnas Balıkçısı" adı verilmesi gibi bir garabet. Cadde, sokak vb. adları konulmasında çok fazla yerellikten yana değilim. Ulusal kültürümüzü simgeleyen adlar her yere konabilir. Fakat yine de bazı dlçülere dikkat edilmesi gerekir. Oren'deki saçmalık sadece "Mevlana Caddesi" ile de bitmiyor. Merkezde bir alana "samah" yapan bir Mevlevi dervişinin anıtı yerleştirilmiş. Başkaca sokak, park vb. adları da dinsel çağrışımlar içeriyor. Bu durumda atılması gereken son adım, büyük Mevlana'nın türbesinin de Konya'dan Ören'e taşınması olsa gerek... Aynı gazetenin aynı tarihli nüshasındaki köşe yazısında Ferai Tınç, bir Cezayir yolculuğunda, köktendincilerce öldürülme tehdidi altında yaşayan Cezayirli aydınlardan duyduğu sözleri aktarıyor: "Biz Kuzey Afrikalıyız ve dinimizi laik bir atmosferde yaşarız. Ama Islamcılar şimdi yaşam tarzımızı Araplaştırmaya çalışıyorlar." Yazar, gözlemlerini şöyle sürdürüyor: "Cezayir kültüründeki Afrikalı unsurlar, Fransız ve Avrupa etkileri yok ediliyor, kadınerkek birlikteliği 'haram' yaftası altında toplumun her seviyesinde ortadan kaldırılmak isteniyordu. Türban yaygınlaşmış, erkekler pantolonları çıkartıp şalvar ve cüppelere dönüyordu..." Cezayir, îran, Afganistan, Sudan, Endonezya, vb. "îslam" kisvesi altında dinsel fanatizmin egemen olduğu her yer... Türkiye çok şükür henüz bu durumda değil, diye avunabilir miyizı* Böyle bir gönül rahatlığına hakkımız var mı? Günışığını medrese karanlığına dönüştüren kafa bu gün hem siyasal hem yerel erki çok büyük ölçülerde elinde tutmaktaysa, insan adına yaraşır olmak isteyen hiç kimsenin rahat uyku uyumaması gerekir... Çünkü cumhuriyetle yakılan günışığının bu medrese kafasınca tüm ülkede tümüyle söndürülmesi çok da uzak bir gelecek gibi görünmüyor artık... 9 O Igisayarla büyümek... Özlem Altunok Y emek yemeyi unutan, sokağa çıkmayan ve az uyuyan bir çocuk odasında nasıl zaman geçirir? Yanıt, herhalde büyük çoğunluk için "bilgisayarla" olacaktır. Bilgisayar, hem bir eğitim malzemesi hem de eğlence aracı olarak çocukların dünyasında büyük yer kaplıyor. Peki, bilgisayar oyunları, internet kullanımı, chat yapmak, çocukları gündelik hayattan ne kadar kopartıyor, onlara neler kazandırıyor? Ailelerin şikâyet ve kaygıları yerinde mi, üzerlerine düşen görevler neler? Çocuk ve ergen psikiyatrı Dr. Meltem Kora, sorularımızı yanıtladı... Bugün bilgisayar çocukların diinyasında ne kadar yer buluyor? Elbette çok fazla yeri var. Özellikle ergenlerin... Çünkü yalnız kalmaya meyilli oldukları bu dönem, onları hem yatkınlıkları hem de bilgisayarın tek başına kullanılan bir araç olması sebebiyle bilgisayarla buluşturuyor. Bir çocuğun bilgisayarla buluşması gereken sınır bir yaş var mı? Bu yaş artık okulöncesi döneme inmiş durumda. Çünkü bilgisayar sadece zaman geçirilen, oyun oynanan bir alan değil, aynı zamanda iyi bir eğitim malzemesi. Okulöncesi dönemde de kimi kavramlann kazandırılması için önemli. Bunu anlamak için televizyonla da paralellik kurabiliriz. Sonuçta bilgisayar, pek çok grubu aynı anda eğitme ve donatma işlevi taşıyan, "uzaktan eğitim" diyebileceğimiz bir özelliğe sahip. Peki bilgisayarla tanışma yaşı, aynı zamanda "sanal", "gerçek" gibi kavramlann oturmasıyla ilgili değil mi? Tabii ki çocukların algısı, bilişsel düzeylerine göre farklılık gösterir. 6 yaşındaki bir çocuğun canavar, yaratık, gözünden ışın çıkaran garip varlıkların olduğu gerçeklik dışı bir alanla yakın ilişkide olması, gelişimine olumsuz etkide bulunabilir. Bir taraftan da şöyle düşünüyorum: Mi toloji ya da Kırmızı Başlıklı Kız, Hansel ve Gretel, Keloğlan gibi masallar da gerçeküstü öğeler içeriyor. Yani, bugün yaşanan durum, eskinin modern formu da olabilir. Çünkü insan doğasında gerçeküstüne hâkim olabilmek ya da gerçeklik algısının kurgulanması için bu tür materyallere hep ıhtiyaç olmuş. Bugünkü formun, insanı ya da çocuğu gündelik hayattan koparan tehlikeli bir yanı da yok mu? Bu söylediğiniz, normal gelişimini sürdüren çocuklarda risk taşımayabilir. Eğer çocuğa yeterli teneffüs alanları sunulmuyorsa, o alana kaçışı ve bağlarını koparmak istemesi anlaşılabilir. Ama izolasyona yatkın, hassas, realite gelişimiyle ilgili zorlukları olan çocukların sanal âlemle fazla meşgul olması, kırılganlıklarını arttırmasında risk teşkil edebilir. Yine de bunlara bilgisayar ve sanal âlem sebeptir diyemeyiz. Çünkü tersi de geçerli olabilir, bu tür problemi olan çocuklar, içine geçebildikleri oyunlara ilgi gösteriyor olabilirler. Şiddet içeren oyunlara gelecek olursak; sağduyu, pedagoji, psikiyatri bunun için, " Agresif materyalle uğraşmak, hem öğrenme üzerinde etkili olduğu hem de bu şiddet gibi dürtüleri canlı ve hazır hale getirdiği için tehlikeli olabilir" der. Siz bu konuda ne tür şikâyetlere, örneklere rastladınız? Depresyon geçiren çocuklarda, sosyal bağları kopartma, konsantrasyon bozukluğu gibi güçlükler yaşanırken bilgisayarla aşın bir meşguliyet başlıyor. Yani depresif bir duygu durumu olduğunda, bilgisayar çocukları içine alabiliyor. Ailelerin şikâyeti ise çocuğun saatlerce bilgisayar başında olması, geç yatması, kendini kapatması, yemek yememesi gibi şeyler oluyor. O gençle tanıştığınızda ise sorunun sadece bilgisayar tarafından yaratılmış olamayacağını anlıyorsunuz. Bilgisayar, sorunun yüzeye çıkan somut yanlarından biri. Çünkü bir çocuğun bilgisayar, atari ya da televizyon gibi araçlarla çok uğraşması onun hassas ve tek tip iletişime yatkın olduğunu da gösteriyor. Bilgisayarın kişinin, özellikle çocuğun psikolojisine olumsuz etki yaptığına dair bir tanı yok mu? Asünda bir tanı olarak geçerliliği ispatlanmamış olsa da "internet bağımlılığı" diye bir tanım var. Bu konuda, daha çok Tayvan ve Kore gibi yaygın teknoloji kullanan ülkelerde araştırma yapılmış. Bu araştırmada, internet bağımhlığının "patolojik kumar" rahatsızlığıyla ilişkili olabileceği üzerinde duruluyor. Bu, internet de sürekli heyecan, kumar oynama isteği, anlık kazanma ihtiyacı yaratıyor gibi bir benzetme. Ama bilgisayarın böyle görülmesi, yazılım geliştiren, teknoloji üretenlerin çok da amaçladıklan bir şey olmasa gerek. Çünkü internet aynı zamanda bilgi paylaşımını yaygınlaştıran, insanların ruhsal sorunlarına da çare bulunabilecek bir alan. AİLEYE DÜŞEN GÖREVLER... Bu dengeyi yakalayabilmek için aileye düşen görevler neler? Çocuğun eve dönüş saatine, yediklerine nasıl sınır koyuluyorsa, bilgisayarla oynamasına da sınır koymak gerekiyor. Mesela günde iki saat, uygun bir süre. Ayrıca çocuğun hangi oyunlarla, sitelerle ilgilendiği, kimlerle ilişkiye girdiği, nasıl oynadığı denedenebilir. Bu sınırlama ve gözetimle bilgisayar iyi bir rol sürdürebilir. Çünkü yeni nesil bilgisayarla, öncekilerden çok daha fazla iç içe yaşıyor ve bu daha da artacak. Bu değişim, yeni sosyalleşme biçimlerinin de habercisi diyebilir miyiz? Olabilir, çünkü bilgisayar, internet, bilinmez bir sürü yönü olan, apayrı bir medya. Olumluolumsuz taraflarını zaman içinde hep beraber göreceğimiz başka bir sosyalleşme şekli. • Hissettisim kadar... Aylin Kotil S evmeyi en çok kendi içinde hissederdi. Sevdiğimde o bunu benim kadar hissedemez ki, dedi bir keresinde. Sevdiğimde, kendi sevdiğimden anlarım. Onun beni sevdiğini bilmek, beni mutlu eder, o kadar. Tıpkı hediye vermek gibi dedi. Hediye verirken de paketi açandan daha mutlu olduğumu anladım her defasında. Mutlu etmek, mutlu olmaktan daha güzel. Sevmek de sevilmekten. Acı verse de, uğraştırsa da, kontrolden çıkıp onu değiştirınek için çabalasam da, bana anlatsın, benle paylaşsın diye gözünün içine bakıp umutsuzca yorgun olduğunu görüp kendimi ertelesem de... Gene de sevmek sevilmekten daha güzel. Onu, beni onunla kendi haline bıraktığında daha çok sevdiğimi fark etsem de, sevmek sevilmekten güzel. Çünkü ne kadar sevdiğimi bilebilırim ve onu yaşarım, ama ne kadar sevildiğimi hiçbir zaman doğru olarak tahmin edemem. Tahmın etsem bile kendi hissettiğimi algıladığımdan, kendi hislerımı yaşarım. Onun sıkıntılı anlarında bana daha sıkı sarıldığını bilirim. Bunu, o an beni daha çok sevdiği için değil, kendi endişelerinden korumamı istediği için yaptığını da bilirim. Ama yine de ben, beni daha çok sevdiğine inanmak isterim. O endişelerinden korkup bana sarılırken, ben sadece daha çok sevdiğimi hissettirmek için sarılınm. Bu yüzden onun bana sarılmasından daha çok, benim neden ona nasıl sarıldığım keyif verir bana. Aynı duygulardan dolayı da özlemekten garip bir keyif alırım. Çünkü kavuştuğumda bağrına basılmaktansa bağrıma basarım. Onu kendi duygularımda yaşarım. Ama bazen bütün bunlara rağmen kendim gibi düşünmediğini gördüğümde mutsuz olur, onu değiştırmeye kalkarım. Oysa o bunların hiçbirinin farkında değildir. Kendi yaşamına devam eder. Bazen anlam veremez bana, hatta sıkılıp kavga çıkarmak istediğimi sanır. Mesela ayrılıklardan sonra ben ona onsuz geçen günlerde neler yaptığımı bir çırpıda anlatırken, onun bir şey anlatmadığını görünce kavga çıkarırım. O bunu da anlayamaz. Çünkü ben anlatmak istiyorsam onsuz geçen günlerimin nasıl geçtiğini, o da anlatmak istemelidir. Hem de benim anlattığım anda. Anlatmazsa paylaşmak istemediğini düşünürüm. Benim aşkım beklemediği için, onunki de beklemez sanırım. Oysa herkes aşkı kendi gibi yaşar, kendi hayatını yaşadığı gibi. Hayatı nasıl yaşıyorsa aşkını da öyle yaşar. Işte bu yüzden benim onu beklentisiz sevmem, beni daha çok mutlu eder. Takılmam öyle fazla, beni ne kadar ve nasıl sevdiğine... Ona olan sevgimi yaşatmaya bakanm. Çünkü sevgim bittiğinde ayrılıklardan sonra bana ne anlatacağını beklemem. Hatta dinlemek için bir araya gelmemeye çalışır, ayrılıkları uzatırım. Endişelerinden dolayı bana sımsıkı sarılırsa da, endişelerinden dolayı bana sarıldığım bilip ona sevgiyle değil, laf olsun diye sarılınm. O yüzden benim ne kadar sevdiğim önemli. Benim için. Çünkü sevdiğim ve hissettığim kadar yaşarım. Eğer gerçekten seviyorsam, ondan ayrılsam da o sevgiyi yaşatırım. Ama sevmiyorsam... O konuşurken dalmış gitmişim... Sevdiğim kadar yaşadığım için... • [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle