Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 ABİDİN DİNO SERGİSİ 13 KASIM 2005 / SAYI 1025 TARİH VAKFIEFES PİLSEN İŞBİRLİĞİYLE HAZIRLANAN BİRA SERGİSİ 60yıl sonra 'gerilla desenleri' bidin Dino'nun 1941 yılında çizdiği "Gerilla Desenleri" ilk kez Ankara Galeri Nev'de sergileniyor. Dino'nun yeğeni Rasih Nuri tleri'nin deyimiyle "Fahrünnisa Zeid'in tavanarasında farelerin kemirici eleştirisine terk ettiği" resimlerin bir önemi de 64 yıllık bir serüvenden sonra izleyiciyle buluşması. Desenlerinde Hitler'in tüm dünyayı savaşa doğru sürüklediği yılları ele alan Dino'nun mekânı ise Rusya'nın Viyazma kenti. Yani Rusya'yı İŞgal eden Alman ordusunun püskürtülmesinde önemli rol oynayan, yalnız kendi ülkelerinin değil, Avrupa'nın da kaderini değiştirdiklerine inanılan Viyazma'nın ve çevre kentlerin direnişçi halkının öyküsü... Buz gibi bir arpasuyu Özgür Erbaş D A 1941 Haziranı'nda Rusya, Alman orduları tarafından işgal edildiğinde ordunun direnişine destek veren bu gerillaların katkısıyla Almanlar'ın ilerleyişi engellenir. Çoğunlukla kentleri çevreleyen ormanlarda gizlenen ve silahlı mücadelenin yanı sıra Kızıl Ordu'ya bilgi de taşıyan siviller, Alman askerlerine yakalandıklarında "Bu teslim olmayan bir partizandır!" yazılı tabelalar ile darağaçlarında sallandırılsalar da eylemlerini sürdürürler. Bu mücadele, Kızıl Ordu 1945'te Berlin'i alıncaya deksürer. Püskürtülen işgal, tarihe, Hitler'in Avrupa'ya hâkim olmasmdaki tek engel ' olarak geçecektir. Desenlerin 64 yıl boyunca sergilenememe hikâyesi ise şöyle: Alman yanlısı Inönü Türkiyesi'nde desenlerini sergileyemeyeceğini fark eden Dino, Amerikalı arkeolog Whitimore aracılığıyla rcsimleri yurtdışına göndermeye çalışır. Son anda bu işten vazgeçen Whitimore, onları havaalanında Fahrünnisa Zeid'e teslim eder. Resimler yıllar sonra aileye ait bir apartmanın tavanarasında bulunduğunda da bu kez Abidin Dino'nun kendisi resimlerin sergilenmesini erteler. 23 Kasım'a kadar sürecek sergiye, sergiyle aynı adı taşıyan ve metnini Rasih Nuri îleri'nin kaleme aldığı bir kitap da eşlik ediyor. • GaleriNev• 0 312 437 93 90 ünyanın en sınır tanımaz içkisi bira olsa gerek. Hemen her ülke, kendine has özellikler katarak millileştirmeye çalışsa da bira, uluslar üstü özelliğini koruyor. Yazın ya da kışın, denize girmeden önce ya da denizden çıktıktan sonra, evde film ya da maç izlerken, dans ederken, sohbet ederken... Bira her duruma uyum sağlar. Şişede, kutuda, farklı etiketler altında ve renklerde olsa da biranın aslı, arpasuyu. Hayatın içinde, kökü tarım devrimine kadar uzanan bira, şimdi de bir serginin konusu oldu. Tarih Vakfı ve Efes Pilsen işbirliğiyle açılan "Efes Pilsen ile Biranın Sergisi" 14 Kasım'a kadar Darphane'nin 3.1 ve 3.3 numaralı odalarında gezilebilecek. Sergi daha sonra Türkiye'nin çeşitli illerini dolaşacak. İlk bira ne zaman ve kim tarafından üretildi bilinmez ama, dünyadaki milyarlarca kişi tarafından sevgiyle anıldığı söylenebilir. Biranın tarihine ilişkin metinlere bakılırsa, dünyanın farklı yerlerinde, farklı tahıllardan bira üretildiği görülüyor. Biranm ve ekmeğin tarihinin iç içe yürüdüğünü söyleyen uzmanlar, 8 ile 10 bin yıllık bir geçmişten söz ediyorlar. Yani kadim bir keyif bira içmek ve bira ekmek kadar kutsal. Hatta ilk uygarlıklarda bira imalathaneleri, ekmek fmnlarının hemen yanına kurulmuş. Yine arkeologların tahminlerine göre, pek çok şeyin olduğu gibi biranın da ana Osmanlı'da biranın yerini boza altnıştı. MÖ 3000'e ait Gılgamış Destanı'nda, Kral Gılgamış'ın ilkel insan Enkidu'ya gönderdiği kadın, ona bira içmeyi öğretir. Destana göre Enkidu, kadının elinden 8 bardak bira içtikten sonra kalbi göklere yükselir. Dünyanın birbirinden çok uzak yerlerinde, farklı kültiirlerin yaklaşık aynı zamanlarda bira içmeye başlamaları biranın tabiatıyla açıklanıyor. Çünkü biranın özü, çimlenmiş tahıl. Içindcki alkol ise, nişastanın parçalanmasından ortaya çıkan şekerden geliyor. Biranın Mezopotamya'da başlayan yolculuğunun, Kuzey Afrika velspanya'nın ardından tüm Avruçış'ya yayıldığı düşünülüyor. Almanya'da bira yapıldığına dair ilk kanıtın tarihi ise MÖ 8. yüzyıl. Özellikle bugünkü adıyla Bavyera yöresinde üretimin çok yaygın olduğu düşünülüyor. Eski Yunan'da biranın etkisini Homeros'un destanlarında görebilirsiniz. Avrupa'da 8. yüzyıla kadar evlerde yapılan bira, 9. yüzyıl başlarında manastırlarda üretilmeye başlanıyor ve böylelikle bira uzmanlığı kadınlardan keşişlere geçiyor. Günlük hayatın içine yerleşen, üretimi evin ihtiyacından fazla olmaya başlayan bira, 12. yüzyıl başlarında Almanya, Avusturya ve Ingiltere'de ticari bir ürün oluyor. Ticaretle birlikte de yeni yasalar geliyor. Biranın Osmanlı'nın başkcntine girmesi ise 19. yüzyılda ger> çekleşiyor. Ilk bira imaJathanesi Izmir'de açılan Prokopp Birahanesi. Imalathanelerin yerini fabrikalara bırakması ise Bomonti Biraderler'in 1890'larda Feriköy'de açtıkları Bomonti Bira Fabrikası'yla oluyor. • Eski Mısır'da biranın üretimi kadar sunumıı da önemlivdi. vatanı Mezopotamya. Başta, Sümer olmak üzere, Hitit, Babil ve eski Mısır kaynaklarında da biranın önemli bir yeri var. Hatta birayla ilgili yasa lar ve tabii cezalar da mevcut. 13 ayn modülde tasarlanan sergide biranın üretimi, tipleri, antikçağlardan başlayarak tarihi ve kökenlerinin yanı sıra, Avrupa ve Türkiye'deki bira ve Efes Pilsen'in kurum tarihi konuları geniş ve özel bir arşivle anlatılıyor. Sergi, bira ve Efes Pilsen'i anlatan kısa filmler, orijinal malzemeler, replika üretimler, fotoğraflar ve çizimlerden oluşuyor. Sergi kapsamında Tarih Vakfı ve Efes Pilsen'in birlikte yürüttüğü "Geçmişten Günümüze Anadolu'da Bira ve Efes Pilsen" projesi kapsamında, Yıldız Teknik Üniversitesi Iktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Eren tarafından yazılan "Geçmişten Günümüze Anadolu'da Bira" isimli kitabın tanıtımı da yapılacak. Birayı ve tarihi sevenler için ideal bir kaynak. Işte merak edenler için birkaç alıntı... Duvarlardaki karikatürler Esra Açıkgöz Ömer Eryılmaz, köyündeki evlerin duvarlarını karikatürlerle süslüyor. Kimi zaman tiner yerine yağ kullanıyor, kimi Z2xs\2x\ koyunların işaretlendiği artık boyaları. Çizdiği yabancı figürleri bir karpuz ya da şalvarla birleştirip hayatıyla buluşturuyor. Ömer Eryılmaz'ı Diyarbakır'daki Silvanlncesu köyünü renklendiren insan olarak tanıtmak yanlış olmaz. Çünkü o iki yıldır köyün evlerinin duvarlarına karikatürler çiziyor. Bunların içinde Avni de var, Red Kit de, Temel Reis de, Bugs Bunny de. Ne boya bulursa onu kullanıyor. En çok da koyunları işaretlemek için kullanılan boyayla çiziyor resimlerini. Köydeki arkadaşları da alışmış buna, artan boyaları ona getiriyorlar. Sekiz kardeşli bir aileden geliyor Eryılmaz, 25 yaşında. Sekiz yıldır Istanbul'da inşaat işçisi olarak çalışıyor. Önce abisi gelmiş buraya, sonra dayıları, sonra da Eryılmaz düşmüş onların peşine. Bundan önce de Antalya'da elektrik işleriyle uğraşmış. Bu yıllar boyunca değişmeyen tek şey, karikatüre olan düşkünlüğü olmuş. İki yıl önce gördüklerini çizmeye karar vermiş, böylece ilk resmini, gazetede gördüğü bir Bugs Bunny'yi çizmiş Diyarbakır'daki evlerinin duvarına, "Elimde güzel bir resim vardı. Onu iyi bir yere çizmek istedim. Duvar aklıma geldi. Herkesin ilgisini çekti. Tek sorun köyde tiner bulamadığımdan yemeklik yağ kullanmamdı, bu annemi bayağı kızdırdı. Çünkü bir seferde bir bardak dolusu yağı bitiriyordum" diyor. Eryılmaz'ın Bugs Bunny'sinin kendine özgü bir yanı da var, alışık olduğumuz gibi havuç yemiyor, elindeki koca bir dilim karpuzu kemiriyor. Çünkü yazın çizilmiş ve yazın da Diyarbakır'da akla gelen ilk yiyecek karpuzmuş! Eryılmaz'ın iki ayı Istanbul'da, bir ayı da Diyarbakır'da, karısı ve bir yaşındaki kızının yanında geçiyor. Bu bir ayda duvarları boyuyor, şimdiye kadar 80 resim çizmiş. "îlk başladığımda komşular garipsediler" diyor ve ekliyor: "Şimdi hoşlarına gidiyor, hatta kendileri gelip istiyorlar. Çünkü köydeki bütün evler boyasız. Yine de hâlâ çizdiklerimin günah olduğunu söyleyenler var. Oysa çocuklar bunları çok seviyorlar. Kendi ya da arkadaşlarının resmini yaptırmak istiyor, ancak henüz böyle bir resim çizmek için hazır hissetmiyorum. Bir duvara 20 figür çiziyorum, bu bir haftamı alıyor. Hep karikatür çiziyorum, çünkü komik oluyor." Eryılmaz için karikatür, düşündüklerini anlatmanın en kolay yolu. Çizdiği her karakteri tanımasa da, komik olmaları hoşuna gidiyor. En çok da Temel Reis'i ve Red Kit'i çizmeyi seviyor, onları kendine yakın hissediyor. Aslında çocukluğunu tekrar yaşıyor bu çizimlerle. "Çünkü" diyor, "biz çocukken vaktimiz davar gütmekle geçti. Koyunları götür, koyunları getir... Şimdi daha fazla vaktim var. Oturup çizgi film izliyorum. Oradaki karakterleri önce kâğıda, sonra da duvarlara çiziyorum. Bu duvarlardan köyde neler olup bittiğini de öğrenebilirsiniz". Eryılmaz inşaat sırasında kaldıkları koğuşlara da karikatürler çiziyor. "Izmit'te kaldığımız koğuşa trafik işaretleri çizmiştim. Ncredeyse sürücü kursuna çevirmiştim orayı" diyor. Bir duvara siyasetçileri, bir duvara da hayvanları çizmek istiyor. Amacı sadece çizmiş olmak değil, çocukların bunları öğrenmesi aynı zamanda. Bir diğer projesi de köyün alçıdan maketini yapmak. Köy meydanında duran, alçıdan yaptığı dilimi kesilmiş bir karpuz heykeli ile pratik yapmaya başlamış. Yalnız bir sorunu var; karpuzu bıçakla kesmeye çalışan çocuklar. Bir de köylülerin tarla dönüşü "Bu sıcakta mahvettin bizi. Canımız nasıl da karpuz istiyor" şikâyetleri...#