02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 EKlM 2005 / SAYI 1019 Alternatif diziler CNBCe ise yeni yayın dönemindeki dizileriyle, sektöre bir alternatif katıyor. Gençlik dizisi "One Tree Hill", başrolde Pamela Anderson'ın olduğu "Stackcd", Superman efsanesinin başlangıç noktası "Smallville" ve alışılmadık hikâyesi ile "Carnivale"... Şahan'dan taviz yok Ali Deniz Uslu ahan Gökbakar geçen yayın döneminde TV 8'de yaptığı "Dikkat Şahan Çıkabilir" isimli şovuyla özellikle gençler arasında bir efsaneye dönüştü. Metin Tok, Berkut ve Nevriye Budak gibi onlarca tiplemesi hafızalara kazındı. Özellikle antimedyacı skeçleri ve eleştirileri ile tarafh tarafsız izleyenlerin beğenisini kazandı. Şimdi ise "Şahan" atv'de. Bu, medyatik bir transfer. Daha geniş kitlelere ulaşmak için bu transferi istediğini söyleyen Şahan, kendisini ilk keşfeden ve onu sahiplenen hayranlarının bu geçişten rahatsız olduğunun farkında. Ama kararlı, "Değişen tek şey ekrandaki kanal logosu" diyor. Biz de Şahan'a atv'de başlayan programını ve farklı mizahını sorduk, o da yanıtladı. TV 8'de yakaladığınız başarının ardından kısa zamanda atv'ye geçtiniz. Bu geçiş sizi korkuttu mu? TV 8 evin küçük odasıydı. Biz orada kapımızı kapatıp kendimizi eğlendiriyorduk. Şimdi ise evin salonuna geçtik. Salon elbette ki daha kalabalık. Artık tüm ilgi bizim üzerimizde olmayacak, bunun farkındayız. TV 8'de programa ilk başladığımız ve tatile girdiğimiz dönem arasında programa duyulan ilgi' açısından inanılmaz bir uçurum oldu. Son dönemde çok popüler olduk. Bu işlerdeki denklem basit; ne kadar iyi iş yaparsan o kadar fazla kazaŞahan Gökbakar, nırsın. Biz yaz tatiline girdiğimizde bir sezon daha aynı kanalda kalmayı planlıyorTV8'de yaptığı duk. Ama üç büyük kanaldan teklif geldi. "Dikkat Şahan Bana TV 8'deki rahat ortamımı sağlayacaklarını söylediler. Biz de daha iyi çalışmalar Çıkabilir" şovuyla yapabilmek için buraya geldik. Çünkü prodikkatleri üzerine düksiyon açısından TV 8'de mecburen kıçekti. Ana konusu sıtlanıyorduk. Stacked in başrolünuc Pamela Anderson var Hayaller ve hayatlar... S how TV, yeni yayın dönemine 12 dizi ile girdi. Show TV'nin Genel Müdürü Saner Ayer'e göre, dizilerin arasında, bir başarı önceliği yok. Çünkü her dizinin hedef kitlesi, yapı ve teması birbirinden farklı. Bu tark kanalların hedef kitleleleri için de geçerli, "Show daha erkek kanalı, o yiizdcn de atv'dc dizi tutturmak daha kolaydır" diyen Ayer'le dizi sektörü ve yapımcıkanal ilişkisini konuştuk... Sizin için iyi iş, yiiksek reyting mi demek? tyi senaryo, iyi cast, iyi reji, iyi çekim, doğru yayın saati, iyi montaj ve bol reklam... îşte benim için iyi işin tanımı bu. Televizyon yayıncılığı, içinde sosyal sorumluluk unsuru da olan bir iştir. Ama neticede iştir ve mutlaka kârlılığı olmalıdır. Dizilere ilişkin yayın politikalarınız var mı? Kurallarınız, yasaklarınız, yayınlatnam dedikleriniz... Bu konuda 3984 sayılı Radyo Televizyon Kanunu ve RTÜK'ün çıkardtğı yönetmelikler var. Bunlar yasakları ve yapılması gerekenleri, o kadar açık anlatıyor ki onun dışmda yeni bir şey oluşturmak çok da doğru değil. Yine de genelde her işi, yayıncılık duruşumuza uygun hale getirmeye çalışıyoruz. Peki, sizce seyirci ne tür hikâyelerden hoşlanıyor? Izleyici çok profesyonel. Günde o kadar çok televizyon izleyen seyircinin profesyonel olmama ihtimali yok. Mesela logomuzu yüzde 10 küçültsek, bir yanlış olduğunu anında anlıyor. Ne aradığını da çok iyi biliyor. Ayrıca çok da şanslı. Çünkü alternatifi çok. Akşam koltuğunuza oturduğunuzda, aynı saattf; bir çok dizi, futbol programı, tartışma programı bulabiliyorsunuz. Bunların hepsi parmaklarınızın ucunda, açar ya da açmazsınız, o eğitim politikası, kültür gelişimiyle ilgili. Bu çeşitlilik izleyicinin beğenisinin çok hızlı bir şekilde, çok farklı noktalara gitmesine sebep oluyor. tzleyicinin farklı karakteristik bir özelliği var, taraf tutmak istiyor, Semra Hanım taraftarı, Zerda taraftarı... Kendi hayatlarından, etraflarından olan, kendilerini görebildikleri dizilere ilgi gösteriyor ya da hayallerini görmek istiyorlar. Bir dizi senaryosu size geldiğinde bu dizinin iddialı olabileceğini, izlenebileceğini nasıl anlıyorsunuz? Yapımcı zaten getirdiği senaryoya güveniyordur. Ayrıca bıırada sadece bu işle ilgilenen arkadaşlarımız var, senaryoları okuyorlar ve ilk gün bu senaryoyla ilgilenmeyelim diyebiliyorlar. Eğer kabul edilirse, senaristleriyle birlikte senaryo üzerinde A'dan Z'ye çalışıyoruz, sonra da castı belirliyoruz. îyi casting yapamadığımız için çekemediğimiz çok senaryo olmuştur. Peki, iyi kadro, iyi senaryo var, ama izlenmiyor... O zaman bir şeyler yolunda değildir. Doğru yerde yayimlamamışsınızdır, yayınlanan diziyi izleyebilecek izleyicinin, o saatte ügisini çeken başka bir program vardır... Dizi transferleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu kadar rekabetin olduğu ortamda bir dizinin transfer olmama ihtimali yok. Bu rekabetin getirdiği doğal bir sonuç. Bence kötü bir şey değil. Yeter ki eşit koşullarda, rekabeti ortadan kaldmcı unsurlar olmadan bu işler yapılsın. Izleyicileri nasıl takip ediyorsunuz? AGB, hedef kitle ölçümleriyle... Genç kız, genç erkek, yetişkin erkek, yetişkin kadın, çalışan kitle, çalışmayan kitle, bütün bu detaylara bakıldığında, saniye bazında bir veri alabiliyoruz. Hangi hedef kitle toplu olarak ekrandan ayrıldı, niye gitti, reklamdan geri döndü mü, bunları inceleyebiliyoruz. Üç ayda bir toplantılar yaparak, insanların kanahmız hakkında neler düşündüğünü, neleri nasıl değiştirmemizi istediklerini yüz yüze öğreniyoruz. Bazen bu toplantılara Show TV çalışanı olduğumuzu söylemeden katılıyoruz. medya eleştirisiydi. Program şimdi BİZDE METİN YAZARI YOK! Yani çok iyi mizah yapmak için paranın gerekli olduğunu mu söylüyorsunuz? Elbette. tyi tiyatro, iyi fılm, iyi yemek. atv'de... Bu Hepsinde bu böyle. Alım gücü ile ilgili tüm transfer bunlar. Eski kanalda üç figüran kullanıyordum. Burada ise yüz figüran dahi kullanahayranlarım bilirim. Bu benim için çok önemli. îşim de irkiltti. O da parayı büyük düşünmemi sağlıyor. Ayrıca daha fazla insana ulaşmak için bu bir kapıydı ve biz almıştı ve... Ama bunu açmak zorundaydık. Peki antimedyacı tavrınızı bu kanalda Şahan söz veriyor, da sonuna kadar koruyabilecek misiniz? "Değişen tek Bizim olayımız bu. Biz bununla var olduk. Daha büyük bir kanala geçtik diye tavşey logo"... rımız değişmeyecek. Benim için değişen tek şey ekranın üstündeki logo oldu. Bir de stüdyomuzun ve ekibimizin büyümesi. "Şahan" fanatikleri bu transferden rahatsız oldu mu? Ben TV 8'deyken beni dinleyen farklı bir kide vardı. Onlar beni tanıdıklarına anlatıyordu. Tanımayanlar ise "o kim lan" şeklinde cevap veriyorlardı. O zamanlar ben o anlatanlara aittim. Ama şimdiki kanalda artık herkese aitim. Bu yüzden o ilk kitle bundan rahatsız oldu, çünkü onlara özel olmadığımı düşünmeye başladılar. Aslında bu bir takım oyunu, ben bu kitlenin sözcüsü isem ki böyle düşünenler çok şimdi bana şöyle bakmalılar: "Şahan, bizim sevdiğimiz işleri piyasa işlere çevirmeden, kendini koruyarak yapmaya devam ediyor". Çünkü benim başanm onların elinde. "Şahan" mizahının kaynağı olarak neyi görüyor? Sadece gözlem. Bizde metin yazarları yok. Nabzını bildikleri, halkın güleceği metinlerden oyun yapmıyoruz. Biz sadece konuşup esprilerimizi yaratıyoruz. Biraz zekâ gerektiren işler yapmak için çaba harcıyoruz. •Biraz da Metin Tok, Berkut ve Nevriye Budak karakterlerinden bahseder misiniz? Eskiden "Saturday Night Live" vardı, orada "Wayne's World" skecini izlerdim. Onlar da hayal ürünüydü, ama yaşayan karakterlere dönüştüler zamanla. Ber kut, Bülent Binbaş, Metin Tok, Nevriye Budak da böyle karakterler. Bunlar zaten belli kesimleri, "Berkut" türkücüleri, "Nevriye" sabah kuşaklarındaki kadınları temsil edebiliyor. Bunlar artık programın ana karakterleri oldu. Ruhsal değişimler dahi yaşıyorlar ve izleyenler bunu fark ediyor. VAY... BAK GÖTÜRMÜŞ PARAYI! Bel altı esprileri pek kullanmıyorsunuz, bir çok komedyen bu yönteme sıkça başvuruyor oysa... Bu tüm dünyada böyle. Çünkü tabularla dalga geçersen güldürürsün. Bu tarz espriler ve küfür ise işin matematiği.Biz onları kullanmayalım demedik, ama yarattığımız tarz TV için uygun olmalıydı. Biz de bunları farklı anlatımlarla kullandık. Mesela "küfür hastalığına yakalanan adam" tiplemesinde tüm skeci "bip" sesi vererek oynadık. Komedyenlerin ve ünlülerin reklam fılmleri hep eleştirildi. Sizin oynadığınız reklam filmleri de beklenen ilgiyi görmedi. Bunun nedeni sizce ne olabilir? Insanlar reklamlarda gördüğünde direkt şöyle diyor "vay bak götürmüş parayı"... Böyle oluncaınsanlar kendini reklama zaten vermiyor. Bu da tatmini zorlaştırıyor. Reklam zaten tamamen ticari bir hadise, bazı reklamlarda da bekleneni veremiyoruz. Bunun sebebi gülme beklentisi. Ben de yaptığım reklamlarda eksiklerim olduğunun farkındayım... atv'de ilk programlarınız yayımlandı. Nasıl bir tabloçıktı ortaya? ilk programda çok büyük bir beklenti oluştu, yaz dönemi bitti adam gelip bizi gülmekten öldürecek, diye düşünüldü. Herkes farklı bir ilk program bekledi. Ama benim kafamda tempo olarak biraz düşüktü. Ama şunu söylemeliyim ki eski ritmimize kısa zamanda ulaşacağız. • Açıkta kola var dokunma! Aylin KotÜ A AttS caba peşin hükümlerimiz hayatrmızdaki yerlerini ne zaman aldılar? Ne zaman ikili ilişkilerimize bu kadar zarar vermeye başladılar? İlk gördüğümüz anda, hatta bazen görmeden sadece etraftakilerden duyarak, hakkında pek çok bilgi sahibi olduklarımız bir türlü aşamadılar bizim önümüzdeki duvarları. Zor da olsa olmuştur, tanımadan önce sevmediklerimizle dostluklar ya da işbirlikleri. Hele tanımadan sevmediğimizle iyi işler çıkarılmışsa geriye dönüp ya ben bunu hiç sevmiyordum, oysa şu an ne güzel bir başarıyı paylaşıyoruz yüzleşmesini de yapmaya çekiniriz. Asünda bazen sırf bu yüzden muziplik olsun diye beni çok iyi tanıyanlan şaşırtacak hareketler yapmayı severim. Güzel bir oyundur tavsiye de ederim. Size kesin çizgiler koyanları ve kendimizi arada sırada şaşırtmak güzeldir, eğlencelidir. Ciddi giden hayatı süslemek için bahanedir. Ama gene de takılıp duruyorum ben, ne zaman öğretildi peşin hükümlü olmak? Kendimi hatırlayamayacağım kadar ufak yaşlarda galiba. Önce tanımadıklarınla konuşma denildi, çocukken. Kandırmaya kalkarlar, bir yerlere götürürler, sakın gitme telkinleri ilk aklıma gelenler. Sonra serpilince her kız annesibabası dışarıda açık bir şey içme, dedi evladına. Biz kulak ardı etmiş gibi göründük çoğu zaman. Mümkün müydü dışarıda bir şeyler içmemek? O dönemler kulak ardı ettik belki, ama bu tür telkinler geldikçe hepsi birikti ve bugünkü bizler olduk belki de. Geçen haftalarda malum olaylar olduğunda, dışarıda önünde açılmayan içecekleri içme uyarısı gerilerden bir yerlerden kulağımı tırmaladı, kalbimi acıttı. înanmak istemediğim, direndiğim telkinler, olabilir ihtimalini kuvvetlendirdi. Peşin hükümlü olmak dertle uğraşmaktan daha iyidir düşüncesi hâkim olmaya başladı. Sonra toplumda yaygın olan bir cümle daha geldi derinlerden: "Babana bile güvenmeyeceksin!" Peki nasıl yaşanır bu dünyada? Nasıl geçer bu hayat? Hâlâ çocuklarımıza dışarıda içme demeye devam mı edeceğiz? Sonra nasıl kızacağız insanlara, kendimize, başkalarını tanımadan yorum yapddığı için. Herkesin içinde bir kötülük potansiyeli vardır, diye düşünerek hangi tür ilişkiyi kurabileceğiz? Dahası hayatı süslemek için hiç mi birbirimize şaşırtma oyunları yapmayacağız? Içimizde kalan muzip yanımızı bastırmak zorunda kalarak... • [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle