Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 OCAK 2005 / SAYI 983 EVRIM KADER DEGILDIR Özgür Erbaş B iz kimiz, nereden geldik, nereye gidiyoruz? Hangi davranışları neden yapıyoruz? Gcnlerimizde yazıh olan "kaderimiz" değiştirilemez mi? Bu soruların pek çoğu aslında büyük bir kesinlikle yanıtlandı. Evren 15 milyar kadar önce Big Bang'le başladı. Güneşimiz ve Dünya birkaç milyar yaşında. Bilinen en eski ve tam iskelet Etiyopya'da bulunan ve gençliğinin baharında ölen 3.5 milyon yaşındaki anneannemiz Lucy. Adını, kendisini bulan ekibin o sıralar en çok dinlediği şarkı olan Beatles'ın "Lucy in the sky with diamonds"dan alan Lucy'den "insan" halini almak için milyonlarca yıl bekledik. Tüm bunlarla birlikte sadece 5 bin yıl önce yazıyı bulduk. Bu zamana neler neler sığdırmadık ki. Bütün bir uygarlık tarihi! Ama bugün geldiğimiz noktada türümüzü ve dünyamızı yok etmeye doğru hızla ilerliyoruz. Yani neyin uygarlık olduğunu tartışıyoruz. Son 30 yıldır bilim insanları "dünya elden gidiyor" derken başka birileri "koltuk", "iktidar" ya da "din" elden gidiyor demeye ve bunu daha yüksek sesle dile getirmeye devam ediyor. Üstelik bir başka grup bilim insanının desteğiyle! Danvin'in "doğal seçilime" dayalı evrim kuramı kapitalistlerin bile işine yarayacak biçimde tercüme edilerek "güçlü olan ayakta kaJır" deniyor. Peki doğanın dengesi güç üzerine mi oturuyor? Doğada dayanışma ve işbirliği yok mu? En vahşi bulduğumuz hayvanlarbile avlarını "en zayıflar/hastalar" arasından seçmiyor mu? Yani düzenin sürmesi için fedakârlıkta bulunmuyor mu? Dünyaca iinlü primatolog Alison Jolly de Kitap Yayınevi'nden Nalan Özsoy'un çevirisiyle çıkan "Lucy'nin Mirası/lnsan Evriminde Cinsellik ve Zekâ" kitabında, evrimi cinselliğin ve zekânın gelişim süreçlerinden inceleyip, birlik ve dayanışma öyküleri anlatiyor. Jolly, Lucy'den kalan mirası geleceğe nasd taşıyacağımıza dair sorular soruyor. Disiplinler arası çalışmasında, "bir araya nasıl geldik" sorusunun peşinden gidiyor ve "rekabet bir yere kadar" diyerek, "Küresel karşılıklı bağımlıhğa neden olan yalnızca uluslar arasında uçuşan paracıklar değildir. Bilginin ağları tüm insanlığı birbirine bağlamaktadır; bu, yaşamın neredeyse dört milyar yıllık tarihinde bir türün başına ilk kez gelmektedir. Bu durum evrimin bakterilerin doğuşu, hücreler, vücutlar ve toplumlardan sonra beşinci aşaması olabilir" tezini ortaya atıyor. Cinsellik ve zekânın gelişimini irdelerken kadın bakış açısıyla yaklaştığını da not eden Jolly, Darvvin evrimiyle eğitilmiş biri olarak yaşadığını "ikilem" olarak açıklıyor ve "beni ilgilendiren şey rekabet değil, işbirliğine dayalı organizasyon" diyor. SAĞLAM GEN SEKSTEN GEÇER Jolly "Yaşam Cinsellik ve işbirliği" başlıklı bölümde, gen alışverişi, işbirliği ve dayanışma açısından bakterilerden başlayarak seksi ele alıyor. Bakterilerin kendilerini onarmak için 3 milyar yıldır gen alışverişi yaptıklarını anlatan Jolly, bakterilerin bu "tekniğine" bugün ancak mikrobiyoloji laboratuvarlarında ulaşıldığına dikkat çekiyor. Bakteriler farklı genler peşinde oldukları için kendi kimyasal doğalarının reklamını yaparak "ötekileri" davet ediyorlar. Jolly, "Yapmanız gereken yüzey moleküllerinin birkaçını etrafa salmak. Şimdi etrafınızdaki aromalı sıvı 'tlginç ve yani başınızdayım' diyerek yabancılara davetiye çıkarır" diyor. Parfümün sırrı bu mu acaba diye düşünürken, bu kez parfümün aslında tercihlerimizde yanılgıya da neden olabileceğine dair bir örnek veriyor Jolly. însanlartn moleküler düzeyde açıkça / bağışıklık sistemleri farklı olan partnerleri seçtiklerini söylüyor. Bunun kanıtı olarak Zürih'te yapılmış bir deneyi aktarıyor: "Deney için erkekler deodorant kullanmadan iki gün tişörtleriyle uyudular. Daha sonra tişörtler torbalandı ve kız öğrenciler tarafından koklandı. Kızlar tişörtleri, seksilik, çekicilik, şimdiki ya da eski sevgilileriyle benzerlik açısından değerlendirdiler. Kadınlar, kesin biçimde bağışıklık sistemi kendilerinden farklı olanlara 'tam' puan verdiler. Aynı deney erkeklere de uygulandı, sonuç aynıydı." Seksle ilgili genellemelere de zıt örnekler veriyor Jolly. Doğada cinsiyetsiz türlerin de bulunduğunu anımsatıyor ve ABD'nin güneybatısında yaşayan karaçı kuyruklu kertenkelelerin 45 türüniin üçte birinin yalnızca dişilerden oluştuğunu belirtip iki dişinin nasıl çiftleştiklerini de şöyle aktarıyor: "îki kertenkele, çiftleşmenin tüm hareketlerini yapar. Dişi rolündeki, yumurtlamak için paytak bir yürüyüşle uzaklaşır. Yumurtlama biter bitmez hormonal durum unu değiştirir ve diğer dişilere 'erkek' rolünü oynar." Jolly'nin bu hikâyesi Ursula Le Guin'ün "Karanlığı Sol Eli" kitabındaki "cinsiyetsiz toplunı" ütopyasına esin kaynağı olmuş olabilir mi acaba? Le Guin de "Kemmering" denilen dönemde kişilerin o anki hormonal değişimlerine göre dişi ya da erkek olup, bu dönem bittikten sonra kişi hallerin geri dönmelerini anlatıyordu kitabında. Böylece birilerinin annesi, başkalarının da babası olabiliyordunuz! "Flört ve Seçim" bölümünde Jolly, cinselliğin insan zekâsının gelişimine katkısını, balıklardan, sürüngenlerden, boa yılanları ve şempanzelerden bahsederek "güncelÜyor". ERKEKLER SKOR İSTER... Partner seçimindeki kriterler dişiler ve er keklerde farklıhklar gösteriyor. Pek çok türüı erkekleri, daha çok yavrunun babası olma is teğinde. Jolly, meyve sineklerinde bile da ha çok partneri olan erkeklerin diğer eı keklerden daha çok larvaya babalık etti ğini belirtiyor ve devam ediyor: "Öte yan dan daha çok partneri olan dişi, yavrula rının sağ kalması konusunda daha başa rtlı olabilir, ancak bunun nedeni pari nerlerinin sayısını değil, kalitesini sınays bilmesidir. Toplam olarak bitkiler v hayvanlarda dişiler daha seçicidir, eı " kekler ise seçilmek için yarışanlardıı erkekler sayıya önem verir, dişiler kaL teye!" ŞEMPANZELER VE ŞİDDET Hayvanlar âleminde seçilmek için yarışan eı keklerin daha vahşi olduğunu anlatan Jolly, "kıskançlık krizler nin" nasıl aile içi şiddette dönüştüğünü erkek Habeş maymunls n üzerinde yaptığı gözlemlerle anlatıyor: "Erkek Habeş maymur ları ve şempanzeler bazen çömelip çığlık atan bir dişiyi döver v sürükler. Verilen ceza dişiyi kendisiyle gitmeye ya da rakiple gi memeye zorlayabilir. Şempanze kabileleri arasındaki kavgalarc güçlü taraf güçsüzlerin dişilerini kaçırır, çocukları da beraberl( rinde götürür. Insanlara benzemiyor mu?" Ancak Jolly'nin temel tezi, tüm bunları "doğal" diye karşılama yerine bunlarla mücadele etmek. Çünkü elimizde kültür dene insan icadı bir yapı var. Bu yapı bize tüm bunların değiştirilebil özellikler olduğunu gösteriyor. Erkeklerin isteklerini ele geçirebilmek için yaptıklarının yani s ra arzulu bir dişiyi de hiçbir gücün durduramayacağına ilişkin c bir örnek veriyor Jolly: "Los Angeles Hayvanat Bahçesi'ndeki d şi orangutan 20 adımlık bir duvarı delmeyi başarıp, diğer taraft, ki hendeği de geçerek arzuladığı erkeğe kavuştu. 30 yıldır birlil teler ve yerlerinden kımıldamıyorlar!" CİNSELLİK BEDENİ DE BELİRLER Dişilerın seçici cinsiyet olması erkekleri s dece "vahşileştirmiyor" aynı zamanc bedenlerini de şekillendiriyor. Örn ğin testis büyüklüğü dişinin cins davranışına göre belirleniyor. Buı göre insan dişileri gorillerden dal çapkın, şempanzelerden daha uslı Dişinin daha çok erkekle birlikte c ma olasıhğı erkeği de daha çok sper üretmeye itiyor. Kadınların vücut biçimlei özellikle insan dişisinde yağın belli bölgelerde t rikmesi de yine cinsellikle ilgili. Kum saati vücut, yani kalça > göğüslerde yağ olması ancak belin ince olması şunu söylüyc "Doğurganım, ama hamile değilim." Çünkü hamile kalınca b kalınlaşmaya başlıyor. Jolly'nin kitabından tecavüzün insana özgü olduğunu bunun c şındaki tek örneğin insanlar tarafından yetiştirilen erkek orang tanlar olduğunu da öğreniyoruz. Bir de kafasındaki kılları dök len tek türün insan olduğunu! Ayrıca çocuklarıyla ilgilenen tii lerin daha uzun yaşadığını da. Erkeklere duyurulur! AŞK İÇİN HEDİYELER VERMEK Tecavüzün insana özgülüğünün ardından "aşk kazanmak iç verilen maddi hediyelere" geçiyor Jolly. Bugün aşkın artık para la satın alınabilirliği eleştiri konusu. Oysa görünen o ki her ti kendine özgü maddi hediyelerle partnerini baştan çıkarmaya ç lışıyor. Bu örümceklerde kendi bedenini feda etmeye kadar va' yor. Örneğin erkek akrepsinekleri dişilerine yeni öldürülmüş b cekler sunuyor. Ancak Cyrano de Bergerac'ın Roksan'a yazdı şiirlerin "aşırılması" hikâyesini andırır biçimde bazı erkekler c ğerlerinin hediyelerini çalıp dişilere sunuyor. Bir tür çekirge olan "katydidler" de iki parçalı sperm pak( leri üretiyor. Dişi, protein açısından zengin olan bölümünü yor, geri kalan ise dişiyi döllemeye yarıyor. Avustralya kırn \ zı sırtlı örümceği, cinsel birleşmeye başladıktan sonra, ki J nının ön böliimü tam dişinin çenesinin önüne gelecek 1 j£ çimde takla atıyor. Böylece dişinin kendisini yemesine İ2 y veren erkekler, izin vermeyenlere göre daha çok yumuı döllemiş oluyor. Tabii bazı dişilerin de karnı tok olabiliyc Primatolog Alison Jolly, "Lucy'nin Mirası" kitabında, türümüzün bir anda yok olup / gitmesine izin verlp vermeyeceğimizi tartışıyor. Temel tezi de Darvvincî "rekabet" yerine "işbirliği ve dayanışmayı" hayata geçirmek. Bunu yapabileceğimizi Aşk için maddi hediyeler vermek insana özgü değil. Bu, örümceklerde aşk için kendi bedenini feda etmeye kadar varıyor... yine doğadan örnekler vererek gösteriyor. DÜNYAYI DAYANIŞMA KURTARACAK Jolly bakterilerden insana kadar cinselliği ve zekâyı anl. tıktan sonra, sosyobiyolojinin öngörülerine geçiyor: "Zenginler çocuklarını istenir genlerle dünyaya getirr şansına sahip olabilirler. Bu durum onlann böylesi bir g değişimi yaşamamış olanlarla çiftleşmesini de engellej cektir. Dünya gen değişikliği geçirmişler ve geçirmem ler olarak ikiye bölünebilir. Nükleer bombalarla ti dünya yaşanmaz hale gelebilir. Tüm bunlar olabi. Bugün tür, varlığını sürdürme kaygısına düştü. Ins dil ve kültür sayesinde diğerlerinden ayrıldı, bugün; ni bir iletişim biçimiyle birleşiyor. Bilgi devrimi' bağları küresel hale getiriyor. Yalnızca dil değil,. lin elektronik iletişimi de insanlığa yeni bir biyo jik tür olma potansiyeli sağlıyor. Insanlığın dc üzerindeki gücü evrimsel bir göz kırpış sürecin oldu, tarımın icadı üzerinden en fazla 500 kuş geçmiştir. Biz bugün amaamızı evrimlc^ürip 1 yatta kalmak ya da yok olmayı seçebiliriz!" Evrim nereden geldiğimizi açıklasa da "kaderimiz" değil. Jolly de kitabında "genetik kaderimizin" iradeyle değişebileceğini söylüyor.