22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 İSTANBUL BAROSU le özel bir eğitimi ve yargılardan kurtulmayı gerektiriyor. Çünkü hukukçu olmak tek başına şiddete karşı mücadelede donanımlı olmaya yetmiyor. Hukuk eğitimi de bunu vermiyor. Zaten kadının insan hakları da o eğitim içinde yer almıyor. Bu alanda uzmanlaşma gerektiği, aile mahkemeleri ve üniversitelerin kadın araştırma merkezlerinin kurulmuş olmasından da belli değil mi? Aile mahkemelerinde sadece uzman hâkimler çaüşmıyor, aynı zamanda psikolog ve pedagog da istihdam ediliyor... KHUM nasıl bir yöntemle çalışıyor? Her gün saat ikiyle beş arasında gönüllü iki avukat nöbet tutuyor. Telefonla ve yüz yüze danışmanlık veriliyor. Eğer kadın dava açmak istiyorsa, kendisine bölgesel örgütlenmeye göre ücretsiz olarak bir avukat atanıyor. Kadın ve erkek meslektaşlar çalışıyor, ancak erkek meslektaşlarımız nöbet tutmuyor. Çünkü olay tecavüz, ensest ya da taciz olabilir. Bunu da en rahat kadınlara anlatabilirler. Yapılanma gönüllülük temeline oturuyor ve en önemlisi hiyerarşi yok. Bu da gençlerin daha aktif katılımını sağlıyor. Bugün bir dava için avukatlar, Adli Yardım Bürosu'ndan 243 milyon lira para alıyorlar. Bu paraya Istanbul'da boşanma davasına bakılmaz... tşte tüm bu nedenlerle kadın hakları merkezlerinin yaygınlaşması ve bu merkezlerde verilecek meslek içi eğitimler çok önemli. 23 OCAK 2005 / SAYI 983 İZMİR BAROSU KADIN MERKEZİNE DARBE... Özgür Erbaş Baro içi çekişmeler kimi vuruyor? Avukatlar "serbest meslek erbabı" sayılsa da avukatlık tanımı gereği bir kamu hizmeti. Bu anlamda barolar da birer meslek kuruluşu olmanın ötesine geçip "kamu yararına" hizmet veren örgütler olarak çalışıyor. Bünyelerinde kurdukları komisyonlar ve merkezler aracılığıyla çocukların, kadınların, işkence mağdurlarının haklarını savunup, yoksullara parasız hukuksal destek sağlıyor. Bu merkezler zaman zaman baroların içindeki "siyasi" çatışmalara da kurban gidiyor. Türkiye ve dünyada bir ilk olan tzmir Barosu Işkenceyi Önleme Grubu (IÖG) da bunlardan bıri. I stanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi (KHUM), 1999 yılında 23 kadın avukatla kurulduğundan bu yana şiddete uğramış yoksul kadınlara ücretsiz hizmet veriyor. Bugüne kadar 40 bin kadına telefonla, 5 bin 500 kadına da yüz yüze danışmanlık verildi ve5 bin 184 yoksul kadının davası üstlenildi. 400 avukatın çalıştığı KHUM bugünJerde kadına yönelik şiddetle mücadelenin dışında birsorunla daha uğraşıyor. Merkez de 6 yıldır tek profesyonel olarak çalışan ve kadının insan hakları alanında yüksek lisans yapan avukat Nurdan Düvenci, "Avukat I lakları Merkezi"ne atanırken, yerine meslek içi eğitim almamış bir avukat getirildi. Merkezin kurucularından avukat Filiz Kerestecioğlu ile dönem sözcüsü avukat Ayten Ağırdemir de baro yönetimi tarafından istifaya davet edildi. Kerestecioğlu bunun üzerine baroya "protesto niteliğinde" istifasını verdi. Mor Çatı'nın kurucuları ara sında yer alan, kadın eylemlerinin "marşı" "Kadınlar Vardır" şarkısını ve aynı adı taşıyan belgeseli hazırlayan, Güncel Hukuk Dergisi'nin yazıişleri müdürlüğünü de yapan Kerestecioğlu'yla KHUM'u ve önemini konuştuk: KHUM hangi ihtiyacı karşılamak için kuruldu? UZMANLAŞMA OLMAZSA... Peki, bugün yaşanan sorun ne? Baro yönetimi "Bu davalara biitiin avukatlar bakabilir" mi diyor? Evet, özellikle boşanma davalarına. Ama aslında biz bu tartışmayı kuruluşumuzdan itibaren yaşadık. Merkez kurulmadan önce gelen başvurular, yoksul insanların hukuki yardım alabilmesi için oluşturulan Adli Yardım Bürosu'na yönlendiriliyordu. Avukatlar bazen geri ücret ödeyerek davayı almıyor ya da kendi davaları kadar benimsemiyordu. Bunlar çok yaşandı. Merkezin kuruluşundan bu yana eğitimle, gönüllülükle, uzmanlaşmayla buna gönül verenler uğraştı ve bu kadınları kendi müvekkillerinden ayrı bir yere koymadılar. Bir de uzmanlaşmaya karşı söylenen şu söz var: "Pastadan herkesin pay alması lazım". Bu merkez ler avukatlar iş bulsun diye kurulmuyor ki. Önemli olan kadın haklarını, çocuk haklarını, sanık haklarını korumak. Diyelim ki, uzmanlaşma yok, her avukat bu davalara bakabilir... Sakıncası ne? Uzmanlaşma olmadığı zaman ne olduğunun en iyi örneği Ankara Barosu Çocuk Hakları Komisyonu'nun bir raporunda ortaya kondu. Raporda, çocukların polislerden sonra en çok avukatlardan şikâyetçi olduğu belirtiliyor. Avukatların çocuklarla iletişim kurmadığı, duruşmaların çoğuna katılmadığı, dosyayla ilgili bilgi vermediği, ziyarete gitmediği belirtiliyor. Uzmanlaşma ve iç denetim olmazsa bu oluyor, mağdur bir kez daha mağdur oluyor. Sonuçlar buysa, neden uzmanlar merkezden uzaklaştırılmaya çalışılıyor? Sonuçta bu başarı baronun hanesine de yazılmıyor mu? Yazılıyor tabiı. Biz İstanbul Barosu'nun bir merkeziyiz ve seçimlerde baronun faaliyet raporunda bizim yaptıklarımız da yer aldı. Burada, olmayan pastadan pay işin bir yanını oluşturuyor. Ama insanı bu noktaya götüren de bakış açısı. Erkek egemen bakış açısı bütün kurumlara sinmiş durumda. Baroyu bundan ayırmak mümkün değil. Şiddetin fiziksel şiddetle sınırlı olmadığını bilmek, kolunda iki bileziği olan kadına zengin diye bakmamak önemli. Çünkü o iki bilezik o kadının son malvarlığı olabilir. Bizler bu merkezde sadece yoksul kadınlara hukuki destek sağlama mücadelesi vermedik. Aynı zamanda meslek içi eğitimlerle bir bakış açısı yaratmaya çalıştık. Hukukun teorik olarak gelişmesiyle ilgili de çalışmalar yaptık. Tüm bunları kadın olduğumuz ve daha yaşanır bir dünya istediğimiz için yaptık. Aslında burada cinsiyet aynmcılığına ve cinsiyetçiliğe karşı topyekun bir miicadele söz konusu. tzmir Barosu kendi KHUM'unu kapattı. Bu tstanbul'da da söz konusu olur mu peki? Yönetim "kapatılmayacak" diyor. Tabii ki kapatılmayacak, bunu biliyorum. Çünkü bu merkez çok ışıldıyor. Önemli olan merkezin kendi rengi ve dokusuyla yaşaması. Bu kadınlar için çok önemli. Merkez, baronun kurumu, ama kadınlara da ait. Kadınların hakları konusundaki bilgiye ve hukuki desteğe kolayca ulaşabilmeleri; daha fazla avukatın da meslek içi eğitim alması ve hukuki destek sunması hedefiyle işe başladık. Merkez ve verilen meslek içi eğitim Türkiye'de ilk oldu, ama tek olmaması gerekiyor. Böyle bir alanda çalışmanın özellikleri ve sıkıntıları var mı? Travma mağdurlarıyla ilişkı özel bir eğitim gerektiriyor. Bu önemli, çünkü avukat da olsak hepimizin yargıları var. Gelen kadına hiçbir yargıyla yaklaşmamak, "neden dayak yiyorsun" gibi bir soru sormamak, "boşan" ya da "boşanma" dememek... Bu bi İŞKENCE DOSYALARI KAYIP Yeni seçilen baro yönetimi, üç yıl önce kurulan ve o tarihten bu yana aldığı 575 başvurudan 116'sında işkence davası açılmasım sağlayan tÖG'nin çalışmalarının sonlandırılmasına karar verdı. Yönetim lÖG'yi "projecilik yapmakla" eleştirdi, Grup üyeleri de yönetimi "işkencenin önlenmesinin önüne geçtiğı" için "geri" bulduğunu açıkladı. Son olarak baro yönetimi lÖG'nin bürosunu % boşaltarak, dosyaları ve kişisel eşyalan aldı. Uluslararası Af Örgütü de karara karşı bir kampanya başlattı. Barolarda kurulan merkezler, mağdurları savunmak içln var. j Burada görev yapan avukatlar da gönüllü olarak çalışıyor. Ancak iktidar savaşı bu merkezlerl de vuruyor. İstanbul ve Baro yönetimi ayrıca AB Komisyonu'yla, tzmir Barosu arasında imzalanmış bulunan "İşkencenin Önlenmesinde Hukukçuların Rolü" projesi sözleşmesinin de askıya alınmasına ve yapılacak karşılıklı görüşmelerle bu projeye son verilmesine karar venldiğıni açıkladı. Baro yönetim kurulu, işkenceyi ve hak ihlallerini önlemek için CMUK, Adli Yardım ve insan Hakları Hukuku ve Hukuk Araştırmaları Merkezi'nin koordinasyon içerisinde çalışmasına ve bu çalışmanın herhangi bir dış parasal kaynak kullanılmadan yürütülmesini kararlaştırdı. KURUMSALLAŞMA ŞART ÎÖG koordinatörlerinden avukat Barış Çilingir, işkenceyle mücadelede, uzmanlaşmanın ve kurumsallaşmanm önemine değinerek, "Bugüne değin olan deneyimlerimiz de ortaya koydu ki, bu alanda koordinasyon ve özverili çalışma şart. îşkencenin yargı ve idari makamların önüne getirilmesi ve mevzuatın işlerlik kazanması için bu gerekli" diyor. Baro yönetiminin altına imza attığı "işkencenin Önlenmesinde Hukukçuların Rolü" projesinin "askıya alınmasının" da tazminat ödenmesine neden olabileceğini ifade eden Çilingir, "IÖG, Izmir Barosu'nun, ölüm cezasının kaldırılması mücadele, Bergama köylüleri ile birükte çokuluslu şirketlere karşı mücadele, cezaevlerindeki ihlallere, gözaltında kayıplar ve infazlara, işkenceye, düşünce ve basın özgürlüğü ihlallerine karşı mücadele alanındaki çalışmalarının devamıdır" diyor. İzmlr baroları bu savaşta başı çekiyor... HAYVANLAR Aylin Tunç Papağanlar... K afeste, evde beslenen kuşlar arasında papağanlar ayrı bir yer tutar. Her ne kadar muhabbet kuşlarına benzese de onlardan ve kanaryalardan çok önemli bir noktada farklılık gösterir. Bu farklılık papağanların çok büyük bir kısmının doğadan alınarak getirilmiş olmalarıdır. Böyle bir kuşu satın aldığınızda, onun bir süre önce belkı de arkadaşları ve ailesiyle oynuyor, besleniyor, yaşıyor olduğunu unutmamalısınız. Papağanlar akıllı, hafızası kuvvetli kuşlardır ve muhtemelen eve gelinceye kadar kötü tecrübeler yaşamış, yakalanmış satışa sunulmuştur. Böyle bir durumda anlayışa, güven duymaya, ügiye ihtiyacı vardır. Papağanlar sosyal hayvanlardır.Yaşamlan boyunca tekeşlidirler, ancak gruplar halinde dolaşabilir, beslenmek için birlikte hareket edebilir, kuluçkaya yatabilirler. Uzun kuyruklulan iyi uçucuyken kısa kuyruklular daha az uçar, ama çok iyi tırmanırlar. Yiyecekleri bitkilerdir; çim tohumları, tahıllar, meyveler, fındık vb. Işte tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda papağanları kafes kuşu gibi görmek çok doğru olmaz. Papağanlar sahibinden özel bir ilgi beklerler. Özellikle yeni alındığı dönemde sabırlı olmak ve daima bir arkadaş gibi davranmak gerekmektedir. Eve yeni gelen kuş şaşkın ve güvensizdir. Sadık ve tekeşli olan bu bayvanlar, eğer eşi yoksa onun yerine bir insanı koyacaktır. Bazen satıldıkları yerde uzun zaman kalan, birbirine alışmış ve çift olmuş papağanlar vardır. Bunlar asla ayrılmamalı; ya çift alınmalı ya da alınmamalıdır. Ayrılırlarsa hiçbir zaman eşini unutmayacak, insanlara güvensiz ve mutsuz olacaktır. Eğer uzun zaman yalnız bırakılır ve ilgi görmezse, davranış bozukluklan gösterir, hastalanır, kendi tüylerini yolar, bazen tamamen çıplak, tüysüz kalabilir. O nedenle papağan edinecek kişinin tüm bunları göz önünde bulundunnası gerekir. Evde zaman geçirebilen, mobilyaya ve ev eşyalarına bir canlıdan daha az değer veren biriyseniz, papağanın tüylerini temizlemesi, etrafa pislemesi, eşyaları, duvar kâğıdarını kemirmesi sizi rahatsız etmiyorsa ve tüm bunları yapmasına rağmen onu kafese kapatmayı düşünmüyorsanız ona bakabilirsiniz. O da sizin sevginize, arkadaşlığınıza, ilginize büyük bir istekle cevap verecek, konuşacak ve sizinle kuvvetli bir bağ kuracaktır. Ama unutmamalısınız ki bir papağanın yaşadığı ortamda serbestçe gezebileceği bir zamana ihtiyacı vardır ve bu süre de yaklaşık 45 saattir. 0
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle