Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 OCAK 2005 / SAYI 983 Bu ajanda sponsor anyor! ola çıkışlarının nedeni varoluşlarını popüler kültürün dışında ve karşısında gerçekleştirmek isteyenlere sayfa açmaktı. Kendilerini "genç girişimciler" olarak tanımladılar, bir ajandada buluştular. 2005 yılı için hazırladıkları bu ajanda da, "Ajandartist"te, on genç ve yetenekli illüstratöre yer verdıler. Ekin Erekli ve Pınar Eşikçi'nin koordinatörlüğünde, Erkut Terliksiz, Erman Akçay, Ayça Tüylüoğlu, Mert Merdim, Selin Estroti, Burkut Burkutoğlu, Hayal Pozantı, Sadi Gürdan, Bora Akıncıtürk ve Koray Doyran'ın illüstrasyonlarıyla Y iattim'in Irak hükümetine ait kimliği bir işe yaramıyor. Bu dünyada ufacık bir yeri olsun istiyor, ama... öplükte yaşam... urası yıkık dökük bir çöplükten farksız. Bağdat'ın çürüyen çöp ve atıkları yerle bir olmuş başkentin büyük bir bölümüne yayılmış. Sokakları sonu gelmeyen çöplerden kurtarmak gibi boşuna bir çaba içinde olan mavı çöp kamyonları leş kokan çöp yığınlarının arasında güçlükle yol alıyorlar. Ailesi ile birlikte bu çöplükte yaşayan 32 yaşındaki Hattım, " Yaşamımızı bu çöp yığınında çok kötü koşullar altında sürdürmeye çalışıyoruz. Çocuklanmızın gidebileceği tek bir okul olmadığı gibi, başka hiçbir şeyimiz de yok. Yeni hükümetten azıcık ilgi bekliyoruz. Öyle büyük beklentiler içinde değiliz, istediğimiz ufacık şeyler. Suyumuzu eşek sırtında taşıyoruz ve bu su sağlıklı, temiz bir su değil. Suyun kirliliği yüzünden Erkut Terliksiz'in çalışması... olmadığı gibi, yiyecek yardım kartım bile yok. Yalnızca Irak hükümetine ait kimliğim var ki, o da kuşkusuz hiçbir işe yaramıyor," diyor. Akrabalanndan biri, onca zorlu koşullarda yaşamasına karşın, fotoğrafının çekilmesine seviniyor. Hattim geçici hükümetin üç ay önce ailesine yardımcı olma sözü verdiğini söylüyor. "Bize üç ay sabredebilirseniz sizi Mars'a göndereceğiz," derken geçici hükümetin Bağdat'taki yoksullara yardımcı olacağı yönünde nasıl da büyük sözler verdiğinin altını çizmeye çalışıyor ve ardından, "Bizler Mars'a filan gitmek istemiyoruz, tek istediğimiz bu dünya üzerinde ufacık bir yerimiz olması," diye ekliyor. 0 Znet'ten çeviren (Dahr Jamail): AZEMARŞAN ajandanın maketi hazırlandı. Her ay bir illüstratöre ayrıldı. Amaca ulaşılmıştı, günün koşuşturması, telefon konuşmaları, email takipleri arasında sanattan uzaklaşan birey ajanda sayesınde sanatın hiç olmazsa bir parçasıyla ilişki kuracaktı... Bu ajandamn elbette bir sponsoru olacaktı, ama "Genç girişımciler"in kuralları netti, "Ajandartist"in sıralama ve içeriğine mudahale edılmeyecekti, sponsor firmanın logosu illüstrasyon ve ajanda sayfalarında yer almayacaktı... îstenirse illüstrasyonlar bir sergide kullandabilecekti... Ama proje gerçekleşemedi... Çünkü ajanda hâlâ sponsorunu arıyor... # B bulaşıcı hastalıklar kol geziyor." Hattim'in ailesi dışında 35 kişi eski yağ tenekelerinden yapılmış evlerde barınmaya çahşıyor. Çamurla sıvanan bu tenekeler evi rüzgâr ve tozdan koruyor. Bu derme çatma evlerin içinde sinekten göz gözü görmüyor. Kir tutmuş battaniyelere sarılı 10 günlük bir bebek oracıkta uyurken minik başının üzerınde sinekler vızıldaşıyor. Hattim,"Daha onceleri bataklıkta yaşıyorduk. Saddam bataklığı kurutunca tarlalarımıza ve sahıp olduğumuz her şeye el koyarak, oralarda askeri kamplar kurdu. Şimdi de bu çöplükte yaşamaya çalışıyoruz. Kutsal bir varlık olan insanoğlunun böyle bir çöplükte yaşaması düşünülemez. Tanrı bile buna karşı çıkar," diye ekliyor. Hattim'in 40 yaşındaki yengesi Rana yine teneke ve balçıktan yapılmış başka bir evde oturuyor. Biraz ekmek istemek için Hattim'lere uğruyor. Rana eliyle sinekleri göstererek, "Peşimizi hiç bırakmıyorlar. Birkaç baş hayvanımız var ve onlar da çöp yığınları içinde yaşıyorlar. Elektrik ve suyumuz yok. Herhangi bir sosyal giivencemiz de yok ve kimse bize yardımcı olmuyor. Güneyde babadan kalma bir çiftliğimiz vardı, ama bataklığın suyunu kurutmalarıyla birlikte sorunlarımız da patlak verdi," diyor. Hattim evini ısıtmak için dışarıdan çalı çırpı ve plastik kaplar topluyor. Yüzlerı kire bulanmış ıki küçük yeğenı patlak bir araba lastiği parçasıyla oynuyorlar. Hattim yaşamına lanetler yağdırmadan önce başını kaldırıp bu iki küçük kıza bakıyor ve, "Erkek kardeşimin bir yığın çocuğu var. Kimi beş altı yaşında. Elimde herhangi bir belge fsunaminin siyasi 'dalgalan' G üney Asya'da yüz binlerce insanın yaşamını yitirmesine neden olan tsunami felaketinin siyasi sonuçları da var. Depremin en çok zarar verdiği bölgelerden biri olan Açe'de 80 bini aşkın insan yaşamını yitirdi, 400 bin kişi de evsiz kaldı. Ölenlerden bini ise, 1976'dan bu yana Açe'nin bağımsızlığı için mücadele eden Özgür Açe Hareketi'nin (GAM) militanı. Banda Açe'de sular altında kalan bir cezaevinde, aralarında lider kadrolardan Sufyan îbrahim Tiba ve kadın insan hakları savaşçısı Cut Nurasyikin'in de olduğu çok sayıda GAM militanı ve sempatizanı öldü. Bu arada ironik bir olay da yaşandı, Endonezya hükümeti 4 GAM liderinin hayatını kurtardı. sürüyor. Bu arada Açe, ABD şirketi Exxonmobil'in de "çalışma yürüttüğü" alanlardan biri. Depremin ardından Açe'ye ABD askerleri de gönderildi. GAM da Açe'nin bağımsızlığı için mücadele veriyor. 2003'te yapılan ateşkes görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine Endonezya hükümeti Açe'de sıkıyönetim ilan etti ve operasyonlara başladı. Ta ki tsunami felaketine kadar. Felaketin ardından Endonezya ordusundan ve GAM'dan farkh açıklamalar geldi. SİLAHLAR GERİLLAYA GEÇMESİN Endonezya Genelkurmay Başkanı Endriartono Sutarto, sıkıyönetim ilanından önce GAM'ın 10 bin kadar silahlı militanı olduğunu anımsatarak, isyancılara silahlarını bırakma ve insani yardıma katılma çağrısı yaptı. Buna karşılık GAM'ın askeri kanat sorumlusu Muzakir Manaf, felaketzedelere yardım amaçlı olarak "tek yanlı" ilan ettikleri ateşkese uymaya devam edeceklerini açıkladı. Karşıhklı açıklamalar sürerken, GAM'ın îsveç'te sürgünde yaşayan lideri Mahmud Malik Evrensel gazetesine verdiği demeçte, Endonezya hükümetinin "felaketi fırsat bilerek kendılerine saldırmaya devam ettiğini" söyledi. Malik, hükümetin ateşkes ilan etmediğini, felaketten sonra olağanüstü hal uygulamasının kaldırılmadığını da sözlerıne ekledi. ATEŞKES VAR Ml, YOK MU? Tiba ve dört GAM lideri, Mayıs 2003 'te Tokyo'da yapılan barış görüşmelerine katılmak için yurtdışına çıkarken tutuklanmış ve hapis cezasına çarptırılmıştı. Hükümet, onları tecrit etmek için depremden birkaç gün önce Java adasındaki bir cezaevine gönderdi. Ama Tiba, sağlık durumu kötü olduğu için Banda Açe'de bırakıldı ve tsunamide yaşamını yitirdi. Diğerleri ise kurtuldu. Açe, zengin doğal kaynaklarına rağmen dünyadan izole olduğu için 4.5 milyon nüfuslu bölge halkı yoksul bir hayat Güney Asya depreminin siyasi sonuçları da var. Endonezya'da GAM militanları ile hükümetin mücadelesi felaket ortamında da sürüyor... GAM sözcüsü Bahtiyar Abdullah da depremde Açe'nin kuzeyinin zarar görmesine karşın, "yardım amacıyla" gönderilen askerlerin "yollar tahrip oldu" denilerek güneye yönlendirildiğine dikkat çekerek "Ardından saldırılar yoğunlaştı. Açe'de bulunan birkaç askeri üs depremde tahrip oldu, yüzlerce asker öldü. Silahları denizin derinliklerine karıştı. Askerler halka yardım etmek yerine kaybolan silahları aramaya başladılar. Silahların gerıllanın eline geçmesinden korkuyorlar. Sivilleri, silahları bulmaları için denize girmeye zorladılar. Binlerce cesedi kasten ortada bıraktılar. Halkın salgın hastalıklardan kırılmasını istiyorlar" diyor. Gelen yardımların bir bölümünün de vurguncuların eline geçtiğini anlatan Abdullah, "Bir çuval pirinç 6 dolara satılıyor. Askerler gıda ve giysi verdikleri kişilere kimlik soruyorlar. Kimliği olmayanlara yardım yapılmıyor, kimliğini ispat edemeyenler gözaltına alınıp sorguya çekiliyorlar" diyor. Tsunaminin vurduğu Sri Lanka'da ise felaket "ateşkes ve işbirliği" getirdi. 11 binin üzerinde insanın yaşamını yıtirdiği ülkenin doğusunu Tamü Kaplanları kontrol ediyor. Felaketin ardından hem Devlet Başkanı Chandrika Kumaratunga hem de ayrılıkçı Tamil Kaplanları, dünyaya yardım çağrısında bulunurken Tamil militanları 250 bin kişiyi tahliye etti. • Derleyetı: ÖZGÜR ERBAŞ