Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 EYLÜL 2004 / SAYI 965 11 CANA KIYILMAYAN SAVAŞ ele, Keegan, Matthews, Best, Sobers, Bradman, Moss, Fittipaldi, Lewis, Korbut, Zapotek, Spitz, Goolagong, Borg... Spor dünyasının önde gelenleri belleklerimizde öylesine derin izler bırakırlar ki, adlannın yalnızca baş harfleri ya da kendilerine yakıştırılan lakaplar bile onlann ne denli kalıcı bir yere sahip olduklarını göstermeye yeterli olur. Spor tutkunlan bu dillere destan olmuş sporcular listesinden tüm zamanların en iyisini ayıklamaya çalışırlar. lyi de, olsa olsa bir yüzyıl öncesine gidebileceğimize göre, böylesine bir evrensel kusursuzluğun ölçütü ne olabilir? Yeni binyıla girerken son dönemlere damgasını vuran en büyük sporcu olarak Muhammed Ali seçildi ve gözüpeklik, zarafct ve P "Tanrı vergisi" yeteneğini olağanüstü bir gösteriş merakıyla harmanlayan "Ringlerin Kralı" sendeleyerek podyuma çıkuğında herkesin desteğini aldı. Ancak bu geçici bir sonuçtu. Tüm zamanların en büyük sporcusuna henüz meydan okuyan olmamıştı. Tüm zamanların en büyük sporcusu aslında boksör değildi. Bu kişi ÎÖ 500 yılından önce art arda beş kez Olimpiyat madalyası kazanan ve klasik dönemin en büyük atletizm şampiyonu olan Krotonlu Milo idi. Milo bir güreşçiydi. Güreşçi olması bugün onu göklere çıkartacak bir özellik değil. Oysa güreş, klasik dönemlerin en gözde sporuydü. Güreşçiler bir halka oluşturup dövüşü başlatmak için rakiplerinin bilek ya da ensesini kavramaya çalışırlardı. Beş devreyi en başanlı biçimde bitirenin üstün geldiği çekişmede kurnazlık ve deneyim kaba güçten çok daha önemliydi. Belli süreli rauntlann olmadığı maçta her devre, kurbanın yediği darbe sonucu yere yıkılmasıyla sona ererdi. Rakibin üç kez yere serilmesi zaferin kazanıldığı anlamına gelmekteydi. Alınan puanlar ödüllendirilmezdi. Güreş alanı iplerle çevrelenerek sınırlanmaz, maçlar genellikJe tapınakların yakınındaki açık bir alanda yapılırdı. Hakemler ellerinde uzun çubuklarla ortalıkta dolanıp kuralları çiğneyenleri dürterek uyarırlardı. Peki, kurallar neydi? Ollmplyatlarda aranan hep kusursuzluk oldu. Geçen ay 28.'»I yapılan ollmplyatların hedefl de buydu. Yenl bln yıla girerken en büyük sporcu olarak Muhammed All seçllmlştl... Ama tüm zamanlann güreşclsl Mllo'ya meydan okuyabllen bir başarı değildi bu. İÖ 6. yüzyılda Milo güreşte bir efsane yaratmıştı. İki Yunan kolonlsl arasındakl savaştakl rolü de bu efsaneye dahlldl. \ MİLOVE RAKİPLERİ... Eski dönem yazılı belgelere bakılırsa, güreş, karmaşık bilimsel yapısı ve kendine özgü jargonu olan bir disiplindi. Güreşçiler yapılarına değil, yaşlanna göre sınıflandırılırdı. Rakibin dizlerinin kavranması ya da ayak bileğinden tutulması suretiyle darbe yiyebileceği güreşte, çelimsiz bir güreşçinin iri yan rakibini yere sermesi işten değildi. Yine de, ünlü güreşçiler genellikle dev yapılıydılar. Bunların içinde en dillere destan olanı ise Milo idi. Bir olasılıkla ÎÖ 540 yılında, Olimpiya'da gençler grubunun şampiyonu olan Milo, bu başansını art arda kazandığı beş zaferle sürdürdü. Olimpiyat oyunları o dönemde de şimdiki gibi dört yılda bir düzenlendiğinden, Milo otuzlu yaşlarının sonlanna dek güreş alanlarında boy göstermiş olmalı. Taktiği rakibine olabildiğince yaklaşıp, kaburgasını çadatacak biçimde sarılmaktı. Geleneğe göre, çırılçıplak soyunan güreşçilerin kimlerle dövüşecekleri kura ile belirlenirdi. Milo'nun müthiş pazuları ve korkunç iştahı konusunda anlatılanlar günümüze dek uzanıyor. Milo gerçekten de tam anlamıyla bir etoburdu. Günde 9 kilo ede 9 kilo ekmek yer, 9 litre şarap içerdi. Görünüşe bakılırsa, antrenman yöntemlerinden biri, yavru bir danayı omtzlanıp ortalıkta dolaşmaktı. Dana olgunlaşınca da aynı şeyi sürdürür ve sonunda onu tabii ki bir oturuşta midesine indirirdi. Çoğu Milo öyküsü gibi, bu da masalımsı. Ancak Yunanlılar masalla gerçeklik arasındaki gerginliklerden pek etkilenmezlerdi. lyi de, hiçbiri Guinness Rekorlar Kitabı'na geçmemiş olan tüm bu afaki öykülerden nasıl bir anlam çıkarmamız gerekiyor? KORKUNÇ IST1RAP... Milo'nun müthiş bir dövüşçü olduğu su götürmez bir gerçek ve bu da sporla savaş arasındaki hastalıkh bağlantının bugünkünden çok daha ciddi boyutlarda olduğu eski çağlarda onun bir kahraman ilan edilmesi için yeterli bir nedendi. Büyük gelirler sağlayan ve çoğu zaman savaş gerekçesi olan festivallerin denetlendiği Olimmpiya'da, stadyum dahil, tüm kent silahlı çatışmaların izleriyle doluydu. Zeus Tapınağı askeri bilgiler sağlayan önbilicilerle dolup taşıyordu. Atletizm etkinlikleri çoğu zaman ölümcül yaralanmalarla sonuçlanıyordu. Milo'nun öne çıktığı Olimpik "oyunlar" bizim büdiğimiz türde eğlencelik şeyler değillerdi. Bu oyunlara verilen "agones" adının sonradan korkunç ıstırap anlamına gelen bir sözcüğün kökenini oluşturması, "atletizm" sözcüğünün de çabalama, sıkıntı, acı ve ödül gibi anlamlar içermesi boşuna olmasa gerek. Eski olimpiyadarda ikinpiye üçüricti'gelenlere herhangi bir ödül verilmezdi. En üstün gelen her şeyi alırdı, ki bu da yabanıl zeytin dallanndan yapılmış bir taçtan ibaretti. Gelgelelim, şampiyonun kazandığı saygınlık ve buna bağlı olarak sağladığı kimi çıkarlar paha biçilmezdi. Eve dönüşü muhtemelen büyük bir coşkuyla karşılanan Milo armağanlara boğulurdu. En yetenekli sanatçılar heykellerini yapıp, en ünlü ozanlar ona övgüler yağdırırdı. Siyasal açıdan da saygın bir konuma oturtulan Milo, her şeyden önce yarıtanrı katına çıkartılırdı. ZAFER TUTKUSU... Yunanlılar yarışmacı bir ruha sahiptiler. Onlar için her tür girişim bir yanşmaya dönüşebilir. Kimi uzmanlara göre batı uygarhğının beşiği sayılan Yunanlıların yazın, bilim, düşün, matematik, sanat ve mimarlık gibi alanlardaki üstünlüklerinin özünde rakibini alt etme yönündeki bu duygu yatmaktaydı. Böylesi bir gözlemde bulunanlardan biri de, Yunan yazınının iki temel taşı olan Homeros ile Hesiodos'un karşılıklı atışmalarma meydan okuyan yorumuyla 1870'lerde adını duyuran Friedrich Nietzsche idi. Ancak Nietzsche günümüzde daha çok insanla Yunan dilinde "spor" sözcüğünün bir karşılığı yok... Atletizm yarışlarına toplumsal açıdan yararlı olarak bakılıyordıı, saldırganlığı başka bir yere kanalize ediyordu... rın zafer kazanma tutkusuyla başkalannı ezip geçmeleri gerektiğini savunan faşizm yanlısı görüşleriyle tanınıyor. Ne var ki, klasik kültüre "acılar içinde kıvranan ruhun" egemen olduğu yönündeki betimlemesi yeni bir şey değildi. Nietzsche yalnızca "kültürtarihinin" öncüsüjacob Burckhardt'ın görüşlerine kendi yorumunu katmıştı. Burckhardt'a göre, "agon" ya da yarışma' sözcüğü tüm Yunan tarihine ışık tutabilirdi. Atletizme göndermelerde bulunan yapıdardan yola çıkan Burckhardt atletizm yarışmalarmın felsefı tartışmalara, tiyatro gösterilerine, siyasal kariyerizme ve bilimsel soruşturmalara zemin oluşturduğunu fark etmişti. Klasik Yunan'ın dünya görüşünü belirleyen tek unsur bu olmalıydı. Yunan dilinde "spor" sözcüğünün bir karşılığı yoktur. Olsa bile, buna "savaşsız savaş" ya da George Onvell'in türettiği "cana kıyılmadan savaş" türü bir deyim kullanmış olabilirler. Atletizm yarışmaları toplumsal açıdan yararlı bir şeydi; saldırganlığı, özellikle de genç delikanldara özgü saldırganlığı başka bir yere kanalize etmenin bir yoluydu. Öyle ki, Yunanlılara özgü "acılar içinde kıvranan ruhun" Yunan toplumunda kurumsal bir temeli vardı. Bu yönü Milo'nun kalıcı gücünün ardında yatan en önemli etmeni gözler önüne seriyor. CİZLİ DUYGULAR... Sporun varlık nedenini akılcı gerekçelere dayandıranlar çoğunlukla Atinalılardı. Sokrat ve Platon için güreş okuluna devam etmek bir düşün adamı için en az bir tartışmaya katılmak denli önemliydi. Sokrat'a göre şaka yollu dövüşmeyle kişi her türlü baskı ve çekinceye karşı koyacak yeteneğe sahip olabilir, ölüm tehlikesinin üstesinden gelebilirdi. Bu açıdan sporun, özellikle de dövüş sporlannın törel bir değeri vardı. Yunan güreş okulu, ya da "palaistra"sı bir insankıyım alanı değildi. Klasik Yunan'da gladyatör dövüşleri yoktu. Yunan atletizm oyunlan şiddetin paylaşılması, başka kanallara aktarüması ve kısıtlanması işlevini görüyordu. Bu açıdan eski olimpiyadarın, tıpkı Yunan tragedyalarında olduğu gibi, gizli kalmış duyguların ortaya dökülmesi gibi bir işlevi olduğu da söylenebilir. Milo ile ilgili son öykümüze gelelim. İÖ 6. yüzyılın sonlarmda Milo'nun yaşadığı Croton kenti bir başka Yunan kolonisi Sybaris'e karşı savaşmak zorunda kalır. Daha kalabalık bir orduya sahip olan Sybarider kazanacaklarmdan emindirler. Gelgelelim, Milo'yulıesabakatmamışlardır. O en önde başında üst üste geçirdiği altı Olimpiyat tacı ve güreşçilerin kutsal kahramanı Herakles'in giysileri içinde boy gösterir. Simgeler işe yarar... Milo'nun görüntüsü karşısmda Sybarider paniğe kapılıp kaçışırlar. Böylece Croton hiç zorlanmadan savaşı kazanır ve bilindiği kadanyla, bir damla bile kan dökülmez. Bu, cana kıyılmayan bir savaştır. • The Observer'den (Nigel Spivey) •çeviren: RİTA URGAN Milo tüm zamanların en büyük sporcusuydu... HAYVANLAR Aylin Tunç Gebelik ve doğum... K edi ve köpekler ortalama 8 ayda ergenliğe ulaşırlar. 6 ya da 10 ay da ergenlikte normal kabul edilir. Araştırmacılar bu değişkenliği köpeğin ergen büyüklüğüne bağlamaktadır. Örneğin bir minyatür pıncher, doberman ırkı bir köpeğe göre daha erken yaşta ergenliğe ulaşır. Çünkü ufak ırklar ergin ağırlıklanna daha erken yaşta kavuşurlar. Dişilerin kızgınlık dönemleri vulvanm büyümesi ve kanlı/pembemsi bir akıntının gelmesi ile karekterizedir. Ortalama yirmi gün sürer. llk on gün akıntı daha belirgin ve kırmızımsıdır. Bu dönemde sürekli yalama isteğindedir. Aniden arkasına döner ve akıntıyı temizlemeye çalışır. Birinci ve ikinci kızgınlık dönemleri pek fark edilmeyebilir. Yılda iki kez altı ay ara ile kızgınlığa girerler, bu dönemde çifdeşen dişiler gebe kalır. îri ırklat genelde 81012 yav ru yaparken, ufak ırklar 14 arasmda doğururlar. Dişide yumurdama zamanındaki de ğişiklikler, çoklu çiftleşmeler gibi nedenlerle doğum zamanını tam teşhis etmek güçtür. Ancak son yıllarda ultrasonla yapılan ölçümlerle ortalama 2 günlük yanılma payı ile doğum günü ve yavrunun sağlığı tespit edilmektedir. Normal doğum süresi ortalama 5672 gündür, süre uzadığında mudaka muayene edilmelidir. Gebelik tanısında kan ve idrar muayeneleri doğru sonuç vermemektedir. Gebelik tanısında elle muayene, röntgen ve ultrasonografi kullanılır. Gebe köpeklerde iştah ve idrar yapma sıklığı artar. Beslenme özellikle gebeliğin son iki haftasında önem taşır. Ticari hamile mamaları kullanılabilir. Ev yemeği ile beslenenlerde gıdaya mudaka vitamin ve mineral preparatları eklenmeli, öğün sayısı arttınlmalıdır. Yetersiz beslenen lerde doğumdan sonra kalsiyum yetmezliğine bağlı problemler yaşanabilir. Doğuma yakın etrafı kazma harekederi yapar ve yer hazırlamaya çalışırlar. Huzursuzdurlar ve sürekli yer değiştirirler. Doğum başladığtnda genelde yan yatarak pozisyon alırlar. Yavru suyu gelir ve yavrular 3060 dakika aralıklarla doğarlar. Kasılmalara rağmen 60 dakikaya kadar doğmaması, yavrunun doğumunun üzerinden 46 saat geçmesi, doğum sırasında vulva bölgesinin dişlenmesi, yalanması ve hayvanın ağlaması güç doğumun habercisidir. Doğum yoluna sıkışan bebeklere elle müdahale edilerek yardım edilmelidir. Basık burun yapılı köpekler ve minyatür ırklar güç doğuma yatkındırlar ve gebelikleri sırasında veteriner hekim tarafından takip edilmelidir ler. • ^