Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 EYLÜL 2004 / SAYI 962 Yasanızı ka bedeninden AKP hükümeti, "Anadolu kadınının isteği" olduğunu öne sürerek zina tartışmasını yeniden gündeme getirdi. Prof. Dr. Fatmagül Berktay, zinanın suç sayılmasının, üstelik de bu yasanın "şikâyete bağlı" olarak çıkarılmak istenmesinin tamamen "erkek egemen" bir zihniyetin ürünü olduğunu vurguluyor. Esas hedef ise kadın bedeni ve cinselliginin denetlenmesi. ti. Evli kadına tecavüz edilirse tazminat kocaya verilirdi. Gördüğünüz gibi burada bağımsız, özerk bir varlık olarak kadının kendi onuru ve namusu söz konusu değil. Bir erkeğin koruması altında olması ve bir tür ekonomik mal olarak değerlendirilmesi söz konusu. Dolayisıyla namusu da yine erkekten soruluyor. îşte bu anlayış hâlâ bizimle birlikte. Bundan kurtulmamız gerekiyor. Nasıl kurtulacağız? Tam da böyle konular gündeme geldiği zaman; hemen tepki göstererek, bu konuda mücadele ederek. Çünkü bu konular gündeme gelmeyinee var olan eşitsizlikler yok zannediliyor. Ama ben doğrusu böyle gündeme geldiğine de memnunum. Türkiye toplumunda artık belli bir refleks oluştuğunu düşünüyorum, kötümser değilim. Bir konunun tartışıldıktan sonra geri çekilmesi, üstünün kapatılmasından çok daha yararlı. Böyle böyle, mücedele ederek, bu konuları alt edeceğimizi düşünüyorum. Kadınlar, zinanın suç sayılması gibi MÖ'den kalma anlayışlardan ancak mücadeleyle kurtulacak... ATAERKİL ANLAYIŞ HÂKİM Zina suç sayılırsa namus cinayederi de artar mı sizce? Bir yandan zinayı suç sayıp bir yandan da TCY'deki yeni düzenlemelere "namus cinayeti" kavramını sokmamak, birbiriyle çok ilişkili. Bu da yine tamamen kadınlar üzerindeki ataerkil denetimi devam ettirmenin bir yolu. Zina meselesinde kimse bana "kadınlarla erkekler arasına eşidik getirdik" demesin. Çünkü erkeklerin cezalandınlması için toplumun ve ailenin desteğinin de olması gerekir. Yasaların hangi kültürel, toplumsal bağlam içinde uygulandığını unutmamak gerekir. Kadına hiçbir şekilde erkekle eşit davranılmadığı bir çerçevede, eşit yasalar da eşitsiz olarak işler. Toplumdaki yaygın ahlak anlayışı, erkeklerin her istediğini yapabileceği yönünde. "Bu konuda eşidik getiriyoruz" diyerek cezalan geri getirmenin hiçbir manası yok. Tam tersine var olan yaygın ataerkil ve erkek egemen ahlak anlayışıyla mücadele etmek gerekir. "Zina konusunda eşidik getiriyoruz" demek, göz boyamaktan başka birşey değil. CHP'nin tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz? Onlar da tamamen ataerkil ideolojinin peşinde gidiyorlar. Bu konuda eşitlik gibi bir şey söz konusu olamaz çunku kanunu uygularken önemli olan; mevcut kültürel kalıplar ve ataerkil ilişkiler. CHP'nin sonradan bu konudaki tavrını değiştirdiğine de memnunum. Gelişmiş toplumlarda, kişilerin sadece kendilerini ilgilendiren böylesi özel bir konuya devletin miidahalesi söz konusu olabilir mi? J Ipek Yezdani ina, TCY'de suç olmaktan çıktıktan yıllar sonra AKP Hükümeti tarafından tekrar Türkiye'nin gündemine taşındı. Zina konusunda her ne kadar "cinsler arası eşitlikten" bahsedilse de; zinaya ilişkin yaptırımların esas hedefi; kadın bedeni ve cinselliğinin erkekler tarafından denetlenmek istenmesi. Istanbul Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Fatmagül Berktay, bu denetleme isteğinin Mezopotamya'daki eski kanunlardan bu yana, binlerce yıldır var olduğunu belirtiyor. Ceza Yasası oluştvrrulurken de 45 bin yıllık bu arkaik anlayışların yeniden gündeme getirilmek istendiğini söyleyen Berktay; "Bunun sebebi gayet açık" diyor: "Erkeğin kadını özerk bir birey olarak görmemesi ve kendi malı olarak değerlendirmesi.' Prof. Berktay'la zinayı ve kadın bedenine getirilmek istenen kısıdamaları konuştuk: Zina, yıllar sonra tekrar Türkiye'nin gündemine taşındı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu gerçekten de vahim bir durum. Çünkü zina artık Türkiye'nin aşmış olduğu bir konu. Bu istek, îslamı hukuku ya da Islami ilkeleri ceza kanununa yansıtmak çabasını da içeriyor. Bu çabaya hukukçuların da dahil olmalarını anlamak mümkün değil. Bildiğiniz gibi evlililik rızaya dayalı bir sözleşme ve sadece kişileri ilgilendiren bir kurum. Zina da hakikaten herkesin dediği gibi ancak boşanma nedeni o da yine isteğe bağlı olarak Z olabilecek bir konu. Dolayisıyla bu konunun da medeni kanun kapsamında ele alınması gerekiyor. Bunu siz alıp ceza kanununa yeniden koymaya çalışırsanız kendi ahlak anlayışınızı tüm topluma empoze etmeye çalışıyorsunuz demektir. Bu da hiç demokratik bir tutum değil. Zinanın yanı sıra tecavüz olaylarında örneğin bekâret testi yapılması gibi konular da hâlâ gündemde. Bu tiir kadını aşağılayıcı ve kısıtlayıcı yasaların kalıcı olması için mi uğraşılıyor? Bütün bunlar kadın cinselliğinin ve kadın bedeninin denetlenmesine yönelik önlemler ve maalesef eski Mezapotamya'dan beri bizimle birlikte. Özellikle de mülkiyetin ortaya çıkışı ve kurumlaşmasıyla beraber ataerkil aile de kurumlaşıyor ve o noktadan itibaren kadın bedeni ve cinselliği; erkeğin, ilk başta da babanın ve kocanın malı haline geliyor. Onların tasarrufu altında olan bir metaya dönuşüyor. Mirasın babadan oğula geçmesini güvence altına almaktır esas olarak bunun kökeni. Aynı şekilde kadının bekareti de özellikle babanın alıp satabildiği bir metaya dönüştü. Bu anlayış bizim ceza kanunumuzda halen devam ediyor mu? Evet, maalesef ediyor. Örneğin evlikadına tecavüz etmekle bakire bir kadına tecavüz etmek arasında fark gözetilir. Milattan önceki zamanlarda eski Mezapotamya'da, özellikle de Israil'de, bir bakireye tecavüz edilmesi halinde bunun cezası, onun babasına, ödenmesi gereken parayı ödemek ve onunla evlenmek Bir noktaya dikkat çekmek istiyorum, birçok köşe yazarı "Devlet yatak odasına girmesin" diye yazılar yazıyorlar. Hakikaten evlilik bağı iki kişiyi ilgilendiren, özel bir konudur. O yüzden bunun medeni kanun çerçevesinde ele alınması gerekir. Ama bundan şöyle bir sonuca da varmamak lazım; "devlet ya da yasalar özel alanda olan hiçbir şeye kanşmaz" diye bir durum da yok. Zina, yani sadakatsizlik, insanın "insan haklarının çiğnenmesi" değildir. Tam tersine karşı cinsten herhangi birisiyle birlikte olmak, insan hakları evrensel beyannamesiyle de güvence altına alınmış bir insan hakkıdır. Ancak örneğin evlilik içi tecavüz, namus gerekçesiyle özel alanda cereyan eden şiddet, namus cinayetleri, vs., bunlara devletin müdahale etmesi gerekir. Bu zinayla aynı şey değil. Bunlar kadınların insan haklarının ihlalidir. Çünkü bunlar nzaya dayanmayan durumlar. Oysa devlet müdahale etmesi gereken yerde etmiyor, etmemesi gereken yerde ediyor. Zinayla uğraşacaklarına namus cüıayetleriyle uğraşsınlar. Kadınların talebi özel alanda cereyan eden şiddete ve insan hakları ihlallerine karşı hukukun ve devletin yaptınmlarla, yasalarla müdahale etmesi. îkisini kanştırmamak lazım. edecek bir durum olduğunu sanmıyorum çünkü kadınların böyle bir durumda şikâyet edebilmesi ve yasalara başvurabilmesi için toplumdaki genel ahlak anlayışının ve kültürün de farklı olması gerekir. Ama var olan kültür; erkek egemen ve ataerkil. O yüzden de kadınlar şikâyet etmekte çok zorlanırlar. Ikincisi şikâyet etseler ne kazanacaklar? Karakola başvursalar, heryerde "erkektir, yapar, onun elinin kiri" gibi bir tutumla karşılaşacaklar. O yüzden de bu Anadolu kadınının değil, olsa olsa Anadolu erkeğinin talebi olabilir. Bugün çok sayıda erkek imam nikâhıyla, vs., çokeşliolarakyaşıyor. Şu andaki birçok millervekili de okkanın altına giriyor. O yüzden de zaten zina yasasını "şikâyete bağlı" olarak çıkarmaya çalışıyorlar. Eğer dertleri gerçekten eşidik ve Anadolu kadınının talebini yerine getirmekse; o zaman zina yapan için kamu davası açılsm. Ama hayır, öyle değil. Kadının şikâyet edebilmesi için ekonomik, toplumsal, kültürel olarak güçlendirilmesi gerekir. Bu olmadığı zaman; ki olmadığını da büyük ölçüde biliyoruz, Anadolu kadınının yararına olacak bir şey yok. "Zinanın suç sayılmasının bir sonraki adımı recm'dir" deniliyor. Oraya kadar gider mi gitmez mi bilmiyorum ama anlayışta öyle bir şey var. Recm uygulanan ülkelere bakın, bir tek erkek hakkında recm cezası verildiğini duymadık. Her ikisi de doğası itibariyle kadının ve kadın cinselliğinin denetlenmesidir. KADIN GÜÇLENDİRİLMELİ Zinanın suç sayılmasına bahane olarak "Anadolu'daki kadınlar bunu istiyor" diyorlar... Anadolu'daki kadınlar için çok da fark Zina şeriat ülkelerinde suç Gelişmiş ülkelerin ceza hukuku sistemlerinde hiçbir şekilde yeri olmayan zina suçunu, Norveç 1927'de, Isveç 1937'de, Polonya 1950'de, Çekoslavakya 1951'de, Fransa'da 1975 'te, Hollanda 1971'te, îsviçre 1989'da, Federal Almanya 1969'da kaldırdı. Zinanın suç sayıldığı ülkeler ise, Iran ve Suudi Arabistan gibi şeriat kanunlarının geçerli olduğu Islam ülkeleri. Iran ve Suudi Arabistan'da zinanın cezası recm (taşlayarak öldürme) ya da kırbaç ile infaz ediliyor. îslam ülkelerindeki uygulamalarda kadının erkeğe göre daha mağdur durumda bıraluldığı görülüyor. Bunun en somut örneği en son Nijerya'da yaşandı. Emine Laval, tecavüz sonucu olduğu halde evlilik dışı çocuk doğurduğu için zinayla suçlanıp recm cezasına çarptırıldı, ancak temyiz mahkemesi cezayı bozdu.