02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 12EYLÜL2004/SAYI964 BİTMEYEN FİLMLER Dünya sinemasında yarım kalan filmler mezarlığı pek çok yönetmenin düş kırıklıklarıyla dolu. Ayzenştayn, Welles, Fuller, Polanski bu yönetmenlerden birkaçı. Filmleri yarıda bırakan gerekçeler ise ya siyasi, ya ekonomik. Kaprisleri de unutmamalı... Aslı Selçuk S inema tarihinin dikkatlerden uzak kalmış bir konusu da yarım kalmış filmler. Sinemanın bu üzücü ve düşündürücü sayfasında birçok film bütçe, sigorta, sağlık, siyasal sorunlar, oyuncular, kıskançlık, hoşnutsuzluk ve devalüasyon nedeniyle yarım kalarak bitirilemedi. Ünlü komedyenyönetmen Charles Chaplin dostlannın yakın tanışı bir kadın oyuncunun yeniden ünlenmesi amacıyla yapımcıyönetmen Joseph Von Sternberg'e "Denizin Kadını1926" çalışması için yapımcılığını önerdi. Filmin iş kop mesini fırsat sayan Sternberg çekimi durdurdu. United Artists'in Başkanı Joseph Schenk, 1928'de, ünlü Rus yönetmen Sergey Ayzenştayn'ı, görüntü yönetmeni Edouard Tisse ve yardımcısı Grigori Aleksandrov'la birlikte ABD'ye davet etti. Bir ay sonra da bu çağrısını iptal etti. 1929'da Avrupa'ya kadar gelmış olan ünlü üçlü, sesli çekime dönüşen sinema sektöründe kendilerine iş aramaya başladı. Ayzenştayn, Londra, Berlin ve Paris'te konferanslar verdi. Sonunda Paramount'la bir anlaşma imzaladı. Hollywood "Que Viva MexicoYaşasın Meksika/1930"ya başladı. 3 haftalık bir çekimdi ama 14 haftaya yayıldı. Bu zaman, metraj ve bütçe aşımı karşısında yapımcı Sinclair belgeselin çekimini durdurdu. MGM de Sinclair'den satın aldığı negatifleri "Viva Villa" filminde kullandı. Ayzenştayn'dan kalan yarım çekimlerse değişik yapımlarda, "Meksika Üzerindeki Yddırım1933", "Ölüm Panayın1933" filmlerinde kullanıldı. Filmin negatiflerinin Moskova'ya gelmesı ancak 1973'te gerçekleşti. Rusya'ya dönen Ayzenştayn hemen "BejinÇayırı1935"nin çekimine olumsuzluklarla boğuşan, yarım kalmış filmlere imza atmakta başı çeken bir yönetmen. 194l'de Meksika, Arjantin ve Brezilya'da başlayan çalışmalarından 6 ay sonra RKO şirketi, Welles'e "It's All True1942" adlı yarı belgeselini tamamlatmadı. Bu çalışma Samba dansının tarihçesi üstüne egzotik bir soyleşiydi. 1955'te Meksika'da "Don Kişot/195775 "a başlayan Welles onu da bitiremedi. Bu kez "Don Kişot'u Ne Zaman Bitireceksin?" adlı bir belgesel çekti. Welles'in çok sayıda filmi bitmemişti: "Heart of Darkness/1939", "The Deep1967", "The Merchant Of Venice1969", "The Magic Show1969", "TheOther SideOf The Wind197072", "The Dreamers1978". Welles yine de sinema sevgisini ve • umudunu asla yitirmedi, oyunculuktan ve yönetmenlikten kazandığı paraları yarım kalmış projelerine yatırarak parça parça çekimler yaptı. Welles'in yarım kalan Don Kişot girişimlerinden tam 45 yıl sonra Terry Gilliam yine Meksika'da Don Kişot'un çağdaş bir uyarlamasını gerçekleştirmeye girişti. 32 milyon dolarlık bir bütçeyle yapımına başlanan "Don Kişot'u Öldüren Adam2000"ın çekiminin ikinci gününde beklenmedik bir kasırga tüm dekorları yerle bir etti. Beşinci gündeyse Don Kişot'u canlandıran Jean Rochefort hastalanarak Paris'e döndü. Altıncı güne girdiklerinde yapımcı çekimin ileri bir tarihe ertelendiğini bildirdi. John Wayne, Ava Gardner ve Tyrone Power'dan oluşan oyuncu kadrosuyla yeni filmi "Tigrero1955"nun mekân araştırması için Amazon ormanlarına giden Samuel Fuller, balta girmemiş ormanlarda çekime başladı. Bunlar ilk görüntülerdi. ABD'ye döner dönmez de filmini Fox şirketine emanet etti. Sigorta şirketi 3 yıldız oyuncunun sigortalanması gerektiğini ve şirketin bunun için 18 milyon dolar ödemesini istedi. Fox bu rakamı çok buldu, sonunda proje yarım kaldı. Fuller'in ilk görüntüleri boşa gitmedi, kabile dansı bölümünü "Şok Koridoru1963"ndaki sanrı sahnesine yerleştirdi. Christian Jacque'ın "Marco Polo1961 "su da bitmemiş bir projeydi. Çok da ünlü sayılmayan Jacque'in Yugoslavya'da başlayan "Fanfan La Tulipe" filmi Alain Delon'un oynamasına rağmen yapımcının "pahalı, devam edemem" kararıyla durduruldu. George Cukor'un "Something's Got To Give1962"ı daha çok Marilyn Monroe'nun sete bir kez gelmiş olmasıyla biliniyor. Yapımcı Fox, Monroe'nun disiplinsizliğinden hoşnutsuzdu. Cukor'a, devyapım "Kleopatra"dan son Orson Welles (en üstte) ve Ayzenştayn, yarım kalmış filmlere imza atmakta başı çeken iki yönetmen... Bitirilemeyen "Don Kişot" fılminden bir sahne... yalarını izlerken başka bir, üstelik rakip kadın oyuncunun jenerikte adının ilk sırada yer aldığını görünce filme el koydu, film böylece yarım kaldı. 11 yıl sonra 1937'te Joseph Von Sternberg bu kez tarihi bir konuyu "Ben, Claudius"u ele aldı. Başoyuncu Charles Laughton kişiliği, kaprisleri ve gecikmeleriyle tüm seti canından bezdirdi. Bir aylık çakşma süresinde bütçenin üçte ikisi harcanmış, filminse ancak üçte biri çekilebilmişti. Laughton'ın beklenmedik bir kaza geçir yönetmenin önerdiği tüm senaryoları geri çevirdi. Ekim 1930'da Paramount anlaşmasını bozunca Amerika'da Ayzenştayn ve arkadaşlarıyla ilgili antikomünist bir kampanya başladı. Devlet oturma izinlerini uzatmayı reddetti. Varhklı bir yazar olan sosyalist Upton Sinclair, Ayzenştayn'a yeni bir öneride bulundu, yönetmenin Meksika'da film çekebilmesi için bir film şirketi kurdu. Meksika'nın büyüsüne kapılan Ayzenştayn büyük bir heyecanla 4 bölümlük bir belgesel olan girişti. Stalin yönetmenin yetersiz bir sanatsal niteliğe sahip olduğu, çalışmalannda sık sık siyasal değişkenlik ve kararsızlık gösterdiği gerekçesiyle filmi durdurmasını istedi. 1936'da filmini yeni bir biçimde ele alarak çalışmaya başlasa da 1937'de yeniden tümüyle askıya alındı, sonunda da imha edildi. ra sokağa artık para saçmayacağını, Monroe'nun yerine başkasını oynatacağını söyledi. Birkaç gün sonra da Monroe evindeölü bulundu. HenriGeorges Clouzot'nun "Cehennem1964"i de oyuncu Romy Schneider'le yapılan 15 dakikalık çekimin ardından kııtulara konularak kaldırıldı. Kıskanç kocayı canlandıran Serge Reggiani hastalanınca Clouzot o». nun yerine JeanLouis Trintignant'ı oynatmaya karar verdi. Fakat bu kez de Clouzot bir kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırıldı. Reggiani ise iyileşmis,, sete dönmüştü ama, bu arada olayin geçtiği yer olan yapay göl boşaltılmış, tüm dekorlar sökülmüştü. Bu film de böylece yarım kalacaktı... Claude Chabrol 30 yıl sonra 1994'te "Cehennem"i bu kez Emmanuelle Beart ve François Cluzet üe gerçekleştirdi. TRAVOLTA'NIN KAPRİSİ... Yapımcısenarist Robert Enrico, 1. Dünya Savaşı'nda geçen, içinde bol uçak, tren, araba yarışı ve izleme sahnelerinin olduğu romantik bir büyük prodüksiyona "Yıldırım Aşkı1976"na başladı. Bir hafta sonra filmin çekimi durduruldu, çünkü Liret'in değeri düşmüştü. Bu ilk projede oyuncular Catherine Deneuve ve Philippe Noiret'ydi. Enrico filmini 1991'de, Isabelle Adjani ve Gerard Depardieu ile tamamladı. 20 yıllık bir aradan sonra, 84 yaşındaki Marcel Carne, 1993 te "Sinek"le setlere döndü. FransızÎtalyanAlman ortak yapımı bu filmin başrolünde Virginie Ledoyen vardı. Ikinci haftanın bitiminde prodüksiyon, oyunculara, teknisyenlere ödeme yapamaz cjjruma geldi. "Sinek"i yeniden ele alarriâyan Carne 3 yıl sonra yaşamını yitirdı. Roman Polanski'nin "Dublör1996" filminin Boulogne Stüdyolan'ndaki ilk çekim gününde John Travolta film ekibini yüzüstü bıraktı. Gerckçesi 100 sayfalık senaryonun 30 sayfaya indirilmesi ve çıplak sahnesinin çıkarılmamasıydı. "Bana bir Rolex saat vaat edildi ama Timex'le yetinmem istenildi" diyen Travolta filmde bir aktrisi elde etmek için kendini dublör olarak tanıtan sıradan muhasebeciyi oynuyordu. Bu rolünden 17 milyon dolar alacaktı. Polanski, Travolta'nın iplü için Sean Penn, Robert De Niro, Al Pacino ile temasa geçti. O sırada oyunculardan hiçbiri boşta değildi. Aklına Steve Martin geldi, bu kez de Adjani hoşnutsuzluğunu belirterek filmden ayrıldı. Polanski kolları sıvayarak kadın oyuncu aramaya girişti. "Lucie Aubrac"ta Juliette Binoche'un yerine oynayan Carole Boquet bu filmde de ikinci seçim olmak istemedi. Oyuncu kaprisi, sağlık sorunları, ikinci seçim olmak, devalüasyon, kişilik, politika, parasızlık, doğa olaylan, sigorta, yuksck butçe... Her an yinelenebilecek bu gerekçeler, ileride kim bilir kaç Vilmin, yapımcının ve yönetmenin başjnı ağrıtacakr* 0 ' DON KİŞOT'A NE OLDU? Sinema tarihinin Ayzenştayn gibi çok etkili bir adı olan Orson Welles de aynı Hepimiz tüketiciyiz... Uğur Tatlı T üketiciyi Koruma Derneği (TükoDer), tüketici haklarının korunması ve geliştirilmesi amacıyla 1990'da kuruldu. 52 şubesi ve 23 bin üyesi var.Uluslararası Tüketiciler Örgütü ve Balkan Tüketiciler Merkezi üyesi. 2002'de bir ilki gerçekleştirerek köprülere yapılan zammı, hukuk mücadelesi sonucu geri aldırdı. Son eylemi de basında geniş yer bulan TükoDer, köprülerdeki gişelere 60 adet 50 bin liralık atarak köprü zamlarına "bozuk attı". TükoDer Genel Başkanı Mehmet Sevim üe tüketici hakları üzerine konuştuk. Tüketici kimdir, tüketim kavramını açıklar mısınız? Tüketici bir mal veya hizmeti kullanmak amacıyla alan son kişidir. Tüketimse ekonomik ilişkilerde ve günlük yaşantıda temel faaliyetlerden birisi. 1996'da kabul edilen Tüketiciyi Koruma Kanunu var. Bu kanunun amacı nedir? Ekonominin gereklerine ve kamu yararına uygun olarak tüketicinin, sağlık, guvenlik ve ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemler almak. Bir amacı da gönüllü örgütlenmelerı teşvik etmek. Yasayı nasıl buluyorsunuz, uygulanabilir liliği konusunda bir sorun var mı? Genel anlamda çağdaş buluyorum. 2003'te yasanm büyük bir bölümü değişti. Yine de eksiklikler var. Pratikte ise ciddi sorunlar yaşıyoruz. Bunun en önemli sebebi yasayı uygulayacak Sanayi ve Ticaret Bakanlığ ı'nın tutukluğu. Yasanm uygulanamamasının bir nedeni de insanların bu kanun hakkında yeterince bilgilendirilmemesi. Tüketiciler haklarını aramakta ne kadar duyarlılar? Türkiye'de tüketiciler haklarını eskiye oranla daha iyi biliyorlar. Ama bu yeterli değil. Tüketicileri de suçlamıyorum. Çünkü tü Tüketlciyi Koruma Derneği, 14 yıldır tüketici haklarını koruyor. Pekl, haklarımızı blliyor muyuz? Dernek Başkanı Mehmet Sevlm, toplumun sorununun tüketecek bir şeyler bulmak olduğuna dikkat çekiyor. Son günlerln şlkâyet konusu Ise Telekom. ketici haklan, insanların yaşam seviyeleriyle ilgili bir kavram. Açlığın yüzde 15, yoksulluğun yüzde 43'lere dayandığı bir toplumda yaşıyoruz. Açlık ve yoksulluk içindeki bir insana en mükemmel tüketici haklarmı sunsanız dahi onun öncelikli sorunu tüketecek bir şeyler bulmaktır. Sonuç olarak bizim gibi ülkelerde tüketici haklarının tam anlamıyla hayata geçirildiğini söylemek mümkün değil. Tüketicilerden hangi konularda şikâyet geliyor? Kapıdan satış mağdurlarının şikâyetleri hiçbir zaman ilk sırayı diğerlerine bırakmadı. Biz bunlara kapıdan dolandırılma da diyoruz. Son yıllarda özellikle kamusal hizmetler dediğimiz elektrik, su, telefon gibi şikâyetlerde artış oldu. Dönemsel olarak da bazı şikâyetler öne çıkabüiyor. Örneğin şu anda Telekom'la ilgili şikâyetlerde artış var. Dernek olarak ne tür sorunlar yaşıyorsunuz? En temel sorunlardan biri antidemokratik baskılar. Haklarımızı hukukla arayan bir derneğiz. Ancak şimdiki hükümet olsun, geçmiş hükümetler olsun derneğimizi pek sevmediler. Bizi yıldırmaya yönelik davalar açtüar. Örnek vermek gerekirse, bağış aldığımız bir kişinin makbuzunu vermemize rağmen, ba basının adı yazılmamış diye mahkemeye verdiler. Ama yılmayacak, hak aramaya devam edeceğiz. Bir tüketici TükoDer'e nasıl üye olabilir? TükoDer siyasi, ticari hiçbir bağımlılığı olmayan, üyelerinin ve tüketicilerin gönüllü katkı ve katılımıyla çalışmalarmı sürdüren, bağımsız bir tüketici örgütüdür. Derneğimizde gönüllülük esastır. Tüketiciler yıllık 12 milyon liraya TükoDer'e üye olabilirler. • Yogurtçu Şükrü Sok. No 53/2 Kadtköyhtanbul l'el: 0216 349 85 10
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle