Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 HAZlRAN 2004 / SAYI 955 PROF. DR. ŞEBNEM KORUR FİNCANCI 'İşkence var' dedi ve... Berat Günçıkan ktidarlarla başı hep dertte oldu. Kezlerce, hem üniversite yönetimi, hem valilik Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın yaptığı işin altında bir çapanoğlu aradı. Oysa o sadece demokratik bir toplumda olması gerekeni yapıyordu. Yani eğer insan hakları ihlali söz konusu ise bunu belgeliyordu.îşkenceyi.kötü muameleyi saklamıyordu, çünkü işi ve sorumluluğu bunu gerektiriyordu. Hakkında sayısız soruşturma açılan Prof.Dr. Fincancı sonunda îstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dah Başkanlığı görevinden de alındı. îstanbul Tabip Odası ile meslektaşlarının sahip çıktığı Fincancı ilekonuştuk: Görevden alınma gerekçesi olarak bu keznegösterildi? Yapılan soruşturma sırasında, hem davet yazısında hem de sözlü ifadede ne ile suçlandığım çok açık anlaşılmıyor. Sözlü ifade için davet ettiklerinde yazıya Sabah Gazetesi'nde Sermet Koç, Ümit Biçer ve benimle yapılan röportajın bir örneği eklenmişti. îfade sırasında ise yöneltilen tüm sorular Radikal Gazetesi'nde yayımlanan "Bilirkişileri Kirletenler Kim" yazısına dairdi. Dolayısıyla tam olarak ne ile suçlandığımı anlayabildiğim söylenemez. Peki, nasıl sonuçlandı ? Soruşturma sonucunda Disiplin Yönetmeliğinin 8(1) maddesinde belirtilen "Hizmet içinde taşıdığı resmi sıfatın gerektirdiği itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunma" suçunu işlediğim ileri sürüldü ve bu suçun karşılığı" aylıktan kesme" iken, iyi hal dikkate alınarak "yönetim görevinden ayırma" cezası verildi. Hem ben, hem meslektaşım Sermet Koç Anabilim Dalı Başkanlığı görevinden alındık. • 1 Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı Adli Tıp Kurumu Başkanlığı görevinden alındı. Gerekçe "disiplin"le açıklandı, çünkü "kamıTya konuşmuştu. Daha önce de Manisa Davası, sendikacı Süleyman Yeter'in işkencede öldürülmesi gibi raporların altında imzası vardı. Fincancı'ya göre ise konuşmak görevinin bir parçasıydı. Ayrıca hazırladığı raporların tümünün bilimselliğine güveniyordu... i ; nız derde giriyor, görevden alınıyorsunuz, hakkınızda soruşturma açıhyor... Bunu nasıl açıklıyorsunuz? Adli tıp tümüyle bağımsız olması gereken bir çalışma alanıdır. Herhangi bir iktidarın bu çalışma alanına müdahalesi kamu vicdanını yaralar, çünkü adalete müdahale anlamı taşır. Adli tıbbın düzenlenmesi ancak bilimsel ölçütlerle ve nesnel denetim araçları oluşturarak gerçekleştirilebilir. Oysa biliyoruz ki, resmi bilirkişilik kurumunda atamalar Adalet Bakanlığı süzgecinden geçiyor ve bakanlıklar siyasi otoriteler olarak görev yapıyorlar. Dolayısıyla iktidarda hangi parti olursa olsun, düşüncesi ne olursa olsun, otoritesini adli tıp alanının düzenlenmesindekullanması kabul edilemez. Uzun yıllardır, bilirkişilik sisteminin değişmesi ve bağımsızlığı üzerine kurduğum bir söylem ile tüm iktidarlara adli tıp alaninı özerkleştirme çağrısı yaptım. Bu çağnya aldığım yanıt, iktidarların Adli Tıp Kurumu'na ve özerkliğine bakışını bence çok açık yansıtıyor. Size yönelik tepkiler hangi iktidar olursa olsun işkencedebirleşiyor... Işkenceye karşı tutumum biliniyor. Kime yapılırsa yapdsın, işkence devletin sorumlu olduğu ve devletin görevlilerince işlenen bir suç ve uluslararası belgeler de bu suçu açıkça tanımlıyor. Adım, hazırlamış olduğum bilirkişi raporlan nedeniyle değişik ve taban tabana zıt siyasi görüşlerlebirlikte anıldı. Bu durum da, raporların bütün görüşlerden ve otoritelerden bağımsız hazırlandığını gösteriyor. Ben yalnızca mesleğimi iyi uygulamaya, bu konudaki bilgi ve deneyimimi iyi hekimlik ilkeleri uyannca kullanmaya çalışıyorum. Hazırlamış olduğum raporlann tümünün bilimselliğine güveniyorum. Bu soruşturtnalar, ikide bir görevden alınmalar sizi tedirgin etmiyor mu ? Açılan soruşturmalann ne mesleki uygulamamda, ne de düşünen, araştıran, sorgulayan ve eleştiren birey kimliğimde bir değişiklige yol açmayacağını benim gibi, bu süreçleri başlatanlar da biliyorlardir. Ortada benim üzerimden diğer insanlara sallanan bir işaret parmağı olduğunu düşünüyorum. Karşı dava açtınız mı? Açmaz mıyım? Ben de açtığım davalarla tüm meslektaşlanma iyi hekimliğin öneminive iyi hekimlik yapıldığındames 1 lek örgütümüzün bizleri nasıl yalnız bı \ rakmadığını anlatmaya çalışıyorum. tnsan haklarına dair uygulamalarda düzenlemelersürerkenbu soruşturmalar > bir çelişkiyede işaret etmiyor mu? | Tutumvedavranışdeğişikliğinigerçek! leştirebilmek dünyanın en zor işlerinden birisi. Yasalar var olduğu için suçlar ortadan kalkmıyor. Her sabah sekizden sonra balkonlardaki çamaşırlann toplanmasını söyleyen belediye yasalan da vardır, ama i kimse uygulamaz. Yaşam biçimini, yaşamm içindeki insan ilişkilerini, insanların üretim ilişkilerini dönüştürmeden insan haklarına bakışı dönüştürebilmek kolay değil. Bu ekonomik sistem içinde korunmaya çahşılan araç ve ilişkiler, güvenliğin sağlanması için zorunlu yaptırımları da birlikte getiriyor. Uluslararası düzenlemelerolumlu, değerligelişmelersağkyor, ancak aynı sistemin 11 Eylül'ü nasıl kullandığını unutmamakgerekir. • I Bunu da anlayabilmiş değilim. Çünkü savunmamda bu açıklamaları yapmanın görevim olduğunu açıkça ifade etmiştim. Üzerime atıü bu "suç"u işlemeye devam edeceğimibelirttiğimegöre, düşüncelerimi özgürce açıklama eylemini suç olarak gören anlayışın, herhangi bir iyi halimin söz konusu olamayacağını da anlaması beklenir. Bu sonuçtan yola çıkarak, bize asıl uygulanmak istenen cezanın Anabilim Dalı Başkanlığı görevimizi sonlandırma olduğu düşünülebilir. Bugiine kadar kaç kez hakkınızda soruşturma açıldı ? Sanırım bu soruya artık parmak hesabı yaparak yanıt verebilme smırını aştım. Üniversitede4'ü disiplin, 2'sicezasoruşturması olmak üzere 6 soruşturma geçirmişim. Bunlar arasında Manisa, Umut davası gibi davalar ile Anabilim Dah'mıza başvuran avukatlara bilirkişi raporları vermemiz de var. O soruşturmaların sonucunda herhangi bir işlem yapılmamıştı. Hazırlık soruşturmaları ile hakkımda takipsizlık kararı verilen ve büyük çoğunluğu işkence iddiası nedeniyle hazırlanmış raporlardan kaynaklı davalar oldu. Milliyet gazetesinde yayımlanan bir röportaj nedeniyle TCK159. maddeden yargılandım veberaat ettim. Tabip Odası'nın düzenlediği etkinlikler nedeniyle Yönetim Kurulu üyelerinin tamamının yargılandığı davaları saymıyorum. Evet, bir elin parmaklarını geçtiniz galiba... Adli Tıp Kurumu'nda sürdürdüğüm ek görevimdende2kezalındım. tlki 1996 yılındaydı. Adalet Bakanlığı müfettişi kurumda soruşturmadaydı. O dönemde biz de iktidarın siyasi atamalarını eleştiren basın açıklamaları yapıyorduk. Ben gene Tabip Odası Genel Sekreteri idim. Hatta o dönemde rektör danışmanı olan şimdiki rektörümüz ve üniversitenin ek görevle kurumda çalışan öğretim üyeleri ile de rektörlük senato toplantı salonunda siyasi atamaları eleştiren ve Adli Tıp Kurumu'nun özerk olması gerektiğini vurgulayan birbasın toplantısı yapmıştık. Müfettiş benim de ifademe başvurmuş, sonra da yaptığımız basın açıklamaları nedeniyle üniversite tarafımdan soruşturulmamı talep eden bir yazı göndermiş. Bakanlığa hazırladığım, işkence sonucu öldüğünü belirttiğim bir vaka hakkında da olumsuz görüşbildirmiş. Bunu anımsıyorum, Süleyman Ye ter'in işkence sonucu öldüğünü belgeleyen raporunuz üzerine, taraf olmakla suçlanmıştınız... Evet. Müfettiş de daha sonra üstün hizmet ödülüne değer bulunan ve cezaevlerinde açük grevleri döneminde Ceza ve Tevkif evleri Genel Müdürlüğü görevini yürüten Ali Suat Ertosun'du. Yürütmeyi durdurma karannı ise 9 ay gecikme ile uyguladılar. Görevime döndüm, ama2001 baştnda yeniden alındım. Bununla ilgili dava henüz sürüyor. Bundan hemen önce de dönemin îstanbul Valisi hakkımda bakanlığa bir suç duyurusu göndermişti. Kendisi ve idare aleyhine mesleki itibarımı zedelediği için tazminat davası açmıştım. Süreç henüz tamamlanmadı. Bütün iktidarlar döneminde hep başı Şebnem Korur Fincancı: Ortada benim üzerimden diğer insanlara sallanan bir işaret parmağı olduğunu düşünüyorum. OSMAN BAHADIR bahadirosman@hotmail.com 80 vıl önce tarafından şehrimizdeki seferayı ecnebiye (yabancı elçiler) ve madamları, vali, harbiye murahhası Nusret Bey, Cemiyeti Umumiyei Belediye azaları, vilayet erkânı ve Emanet davet edilmiştir. Emanet, davetliler için 26 loca tahsis etmiştir. Bunların 10'u seferayı ecnebiye ile madamlarına ayrılmıştır. Sahnenin yanındaki locada Şehremini ve tam karşısındaki locada da Madam Cecile Sorelle oturacaklardır. 1 Araltk 1924 içlerinde pek değerli olanları var. Duvarda asılı olan kırmızı kadife üzerine sırma işlemeli mantoyu kendi eliyle indirerek; Bakınız bu bir nefisei sanattır, dedi. 14. Louis'nin hemşiresi Elizabeth'indir. Bu kostümlerin ekserisinin tarihi bir kıymeti vardır. Sonra hepsi de Fransız zevkinin bir canlı numünesidir. Hakikaten güzel şeylerdi. Cecile Sorelle, bu izahatı verirken ben de şahsını tetkik ediyordum. Kadmların yaşmı söylemek kabahğından korkarak diyebilirim ki Cecile Sorelle oldukça kemale ermiş fakat çok gençlerin aklını çelecek sihramiz (büyüleyici) bir cazibeye maliktir. Parlak mavi gözleri, temiz beyaz dişleri, mütenasip endamı taravetini (tazeliğini) muhafaza ediyor. Kendini beğendirmek bir marifet ise, Cecile Sorelle'in bu husustaki maharetini teslim etmemek mümkün değildi. Bir aralık matruş (sakalsız) bir zat matmazele; Sizin sıranız! dedi ve kendisini sahneye davet etti. Bize gülerek, "şimdi gelirim" dedi. Malakof fistanını kabarta kabarta sahneye çıktı. Bu sürati tahavvüle (dönüşüm hızına) akıl erdirmek mümkün değildir. Gözlerime inanmak istemiyordum. Şimdi aşkının karşısında büsbütün başka bir insan otmuştu. Lisanından müselsel (kesintisiz) bir şiir fışkırıyordu. Tekrar geldi. Yine biraz görüştük. Bu sefer bana hitaben; Biliyor musunuz, çocuklar beni ne kadar mütehassis eder, onların saf kalplerinden kopan alkış, mesaimin en büyük mükafatıdır. Bakın şu çiçeklere, daha bir taraftan da geliyor. Bunlar hep onlann kıymetli hediyeleri dedi. Mizantropi'yi onlara iki maksatla oynadım. Evvela Fransız edebiyatının kıymetli bir numunesini göstermek istedim, sonra da, Moliere'in yaşadığı devri otantik kıyafetleri ile onlara gösterdim. Paris'e gidip müzeleri gördükleri zaman benim benim şu sarı Venedik kadifesinden kabarık fîstanımı haürlayacaklar, "Bize bunu Cecile Sorelle göstermişti" diyeceklerdir. Bence sahnede kıyafet, dekor, kıymetli tabloların çerçevesi gibidir. Kadıncağız dekordan falan bahsederken benim gözlerim bacağı kınk sandalyelerle, tavanda sarkan örümceklerde idi. "înşallah görmemiştir" diyordum. îstanbul'u pek beğendiğini, fakat yağmurdan ve oyundan baş alıp bir yeri göremediğini, hatta biraz dinlenmek ve biraz gezmek için Atina'ya gitmekten sarfı nazar ettiğini (vazgeçtiğini) söyledi. Eşyalar arasında ayakta daha fazla kendisini işgali doğru bulmayarak büyük sanatkâra teşekkür ederek aynldık. SdÂmSım 5 Araltk 1924 Madam Cecile Sorelle ve Darülbedayi Madam Cecile Sorelle'in Türk temaşa hayatı hakkında bir fikir edinmek arzusunu izhar etmesi üzerine, Darülbedayi yarın akşam Beyoğlu'nda Halep Çarşısı'nda, Fransız Tiyatrosu'nda Tas Parçası'nı temsile karar vermiştir. Darülbedayi'nin bu müsameresi Istanbul'daki hükümet erkânı tarafından tahtı himayeye (koruma altına) alınmıştır. Darülbedayi'nin herkes tarafından takdir edilen kıymetli sanatkârları yarın akşam Madam Cecile Sorelle şerefine Taş Parçası'nı temsil etmek suretiyle büyük Fransız mümessilesine (temsilcisine) bizdeki tiyatro ve ve sanayii nefisemiz ve bu şubeye halkımızın rağbet derecesi hakkında bir fikir vermiş olacaklardır. Taş Parçası, esasen herkes tarafından görülmeğe layık bir eser olduğu cihetle îstanbul münevverlerinin ve gençlerinin bu müsamerede hazır bulunacakları şüphesizdir. Aldığımız malumata nazaran Şehremaneti (Belediye), Madam Cecile Sorelle şerefine iki temsil tertip etmiştir. Taş Parçası, bu temsillerden birincisini teşkil etmektedir. Temsil edilecek ikinci eser de Aman Hanım Biraz Sus'dm. Bu temsülere şehremini bey Cecile Sorelle ile nasıl görüştüm? "... Cecile Sorelle sahnede, çöplükte açmış bir gül gibiydi. Rolünü bitirip içeri girince karşılaştık. Buketi takdim ederek hanımların hüviyetini söyledim. Kendim için de "naçiz bir muharrir" dedim. Şimdi Cecile Sorelle söylüyordu; Tuvaletlerime bu kadar alaka göstermeniz beni çok sevindirdi. Sizi Pera Palas'ta kabul etmek isterdim, fakat halimi görüyorsunuz ya! Geceli gündüzlü çahşmaya mecbur olduğumdan eşyalarımı buradan ayıramadım. Femme de chambre (oda hizmetçisi) size bütün elbiselerimi göstersin. Zannederim