Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 MAYIS 2004 / SAYI949 PROF. YAZGAN'DAN EBEVEYNLERE: Düşe Kalka Büyümek Figen Atalay ızım, 'Baba, bak öldürdüm onu... Yavrukarıncayı öldürdüm'diyerekyanımageldi. Üç ile dört arasında bir yaştaydı, tam hatırlayamıyorum.' Ama babası çok üzülürşimdi'gibisindenklasikbircevap verdim, şaşkınlıkla. Onun cevabı silkeleyiciydi: 'Meraketme, üzülmesin diyeonıı da öldürdüm.' Çocuklarımdan aldığım ve alacağım sayısız dersten birisiydi. Psikiyatr Prof. Dr. Yankı Yazgan " Düşe Kalka Büyümek" kitabının "Çocuklu Hayat" bölümüneböylebaşhyorve "Çocuklu hayat, 'dünyanın en zevkli, en zor, en kolay, en eğlenceli, en hüzünlü, en karmaşık...' gibi sıfatlarla anılabilir. Hiçbirine itirazımızolamaz" diyor. Aslında benim bir itirazım var. Hepsi tamam ama "en kolay" en azından benim için söz konusu değil! Küçük kızımın sifonu kendi çekmedi diye 10 dakika ağlayarak tepinmesi davranış bozukluğu mu, yoksa yalnızca "benim de haklarım var" mı diyor? Olumsuz davranışlan geçici mi, kalıcımı? Yemektedüzgündavranmasını nasıl sağlarım? Aşırı koruyucu bir anne miyim, yoksa yalnızca temkinli mi davranıyorum? Kızım çok içe kapanık. Nasıl sosyalleştirebili rim ?.. Çocuk, ergen ve ye tişkin psikiyatrı Prof. Yazgan'dan hem bu sadece bana ait olmadığını bildiğim sorularımın yanıtlarını aldım, hem yeni kitabı "Düşe Kalka Büyümek" hem deannebabalık ve çocuklar üzerine konuştum. Türk annebabaların ortak özellikleri varmı? Genelleme yapmam hatalı olacaktır; ama bazı özelliklerimiz var ki, trafikte neysek, annebabayken deöyleyiz dedirtiyor. Sabırsızlık, acelecilik, mükemmeli K yetçilik, başkalarının hatasına tahammülsüzlük, kendi adına hata kabullenmemek... Çocuklarımızı bazen kendi haline bırakıyorbazen de ensesinden ayrılmıyoruz. Elbette, iki tutum da uygun ya da gerekli koşullarda kendine doğru bir yerbulabilir. Ama galiba tutumumıız çocuğun ihtiyaçlarından ziyade kendi ruh halimize göre değiştiği için çocuğıımıız açısından pek olumlu sonuçlar doğurmuyor. BESLEYEN İLİŞKİ... Kişilik gelişiminde genler mi daha etkili, eğititn mi? Örneğin öfkeli, olumsuz bir çocuk için ne yapsak boş mu ? Genlerin rolünü doğru koymamızgerekir. Genler kişilik gelişimimizdekullanacağımız malzemeyi temin ediyorlar; beynimizinyapısalözelliklerini.çalışmasüratini ve biçimini, bir cihazın fabrika ayarlarınabenzerbiçimdeetkiliyorlar. Amacihazı nasıl ve ne amaçla kullanacağımızı belirleyen öğeler genetik dışı... Sadece eğitim demeyelim, belki daha önemlisi anne baba ile çocuk arasındaki ilişkinin "besleyiciliği". Karşılıklı alışveriş, beraber yaşananlar, annebabanın ılımlı ve olumlu "havası"...Bunlarbaşlıbaşına genetik etkilerin nasıl ortaya çıkacağı üzerindebelirleyici. Düşe Kalka Büyümek'te, çocuğun yaşadıklannın, genetik özellikleri kuvvetlendirici ve zayıflatıcı etkileri üzerine epeyceyazdım. Genetik özellikleri, doğuştan ana çizgileri belirlenen beyin yapımız ve işlevlerini bir yazgı gibi görüp teslim olmak düşünülemez bile... Ama kendimizin ya da çocuğumuzun özelliklerimizi bildiğimiz takdirde, beynimizi, genetik yapımızı nasıl kullanacağımızı daha iyigörebiliriz. Öfkeli bir çocuk dediniz. Genetik olan öfkelilik değil. Zi ra öfke, diğer temel duygular (sevinç, tiksinme ve üzüntü) gibi herkestegenetikolarakvar. Ancaköfkeyi Prof. Dr. Yankı Yazgan kontrolde kullandığımız beyin mekanizmalarının etkmliği kişıden kişiye değişebilir. Ofkeyi kontrol için kullandığımız beyin sistemlerinin bu farklılıkları, hem genetik etkenlere hem de doğumdan itibaren yaşananların o sistemleri güçlendirici veya zayıflatıcı etkılerine göre şekillenir. Beyin yapınızın nasıl geliştiği, hem genetik etkilere hem dehayatiçinde karşılaşılan olaylara bağlıdır. Hep "Bizitn zatnanımızda çocuklar böyle değildi" cümlesi kurulur. Çocuklar giderek daha mı sorunlu oluyor? Çocuklar böyle değil miydi? Bu biraz "bizim zamanımızda..." ya da "hey gidi günler hey" diye tabir edüen, geçmişe özlem ile de karışan bir if ade. Geçmiş genel olarak pek de doğru hatırlanmıyor. Büyüklerimizinzamanındayazılmışromanlara, çekilmiş filmlere bakalım; biz ne yaşıyorsak.aynısımevcut.Mitolojidenatasözlerine bin yılların içinden bugüne kalan her şey günümüzdeki çocukların durumu ile ilişkili. Hiç mi fark yok? Çok fark var, özellikle sorunlar ile başa çıkma açısından geçmişe göre daha sıkışık durumdayız; birçok aile kendi kendine, yabancısı olduğu şehirlerde, kendini yeterince Çocuklu hayat... Prof Dr. Yankı Yazgan'tn Epsılon Yayınla nışlarını, duygularını ve düşüncelerini anlayart'ndan çtkan "Düşe Kalka Büyümek" adlı kıta bilmek, ona yardımcı olabilmek, düzeltmek, desteldemek, onunla iyi bir ilişki kurabilmek bından: için en iyi başlangıç noktasıdır. Çocuklan anlamanın yollarından birisi, her şeyin göründüğü Yetişkinlerin çocuklarından nebekleyebileceklerini öğrenmeleri, onlardan bek gibi olmayabileceğını akılda tutmak. Çok kızgın ve öfkeli bir çocuk aslında üzgün ve kırgın lemeleri ve beklememeleri gerekeni anlayabilmeleri çocuklu hayatın "mutlu olabilir. Canı sıkılan bir çocuğun kafasının dağınık, o sebepten de zevk alabileceği şeylerden luk formülü" olabilir mi? Böyle formüllere pek de inanmam, on adımda nefretedervaziyetteolabileceğinidüşünebiliannelik, kırk adımda babalık gi riz. Kötü ya da acı bir olay anında kendini kontrol edebilen, fazla sarsılmış gözükmeyen bi; ama çocuğu anlamaya çalışbir çocuğun, asıl sıkıntısını bir süre sonra gösmak çocuklu hayat için deterebileceğini akıl edebüiriz. Monopoli oynarğişmez bir ilke olabilir. Bu ken kart çaldığında, bunu bir hırsızlıktan ziyailkeyi uygularken tutulade, kaybetmeye tahammülsüz, başka yoldan cak birçok yol var. Çocukazanabileceğine inanamayan bir çocuğun ğumuzun davra davranışı olarak görebilirsek tepkimizi daha uygun gösterebiliriz. Annebabaların dileklerini şöyle bir anketleseniz, en başa şunlar geçer: Zayıf olmasın, ezik olmasın, özgüveni bol olsun... Çocuğunıın göz lurpma tiklerinden niye rahatsız olduğunu sorduğumda, bir anne, onun özgüvensiz, zayıf birisi gibi gözükmesinden, başkalarının ne düşüneceğinden duyduğu endişeyi dile getiriyor. Zayıf görülmek, yetersiz bulunmak istemıyoruz. Ama zayıflıklarımız ve yetersizliklerimiz var. Kendi değerimizibilmek, zayıf ve yetersiz kaldığımızı kabul etmekten geçiyor. Bunun yıllar içinde ve yıllar sonra gerçekleşeceği ni de baştan bilelim. Kabullenme, zayıf ve yetersiz kaldığımız alanlarda uğraşmaktan alıkoyacaktır, diye düşünebilirsiniz. Tam tersi, zayıflıklarımızıkabullendiğimiz.sınırlarımızın nereden geçtiğini fark ettiğimiz ölçüde, sınırlarızorlayıp aşmamızmümkün.. emniyette hissetmediği ortamlarda yaşıyor. Zaman çok hızlı, beklentiler çok, akılda tutulması gereken bilgi miktarında patlama var. Telaşlanmayın, beynimiziyi yönetildiğinde bunlarla başa çıkabilir. Olan biteni bugün geçmişten daha iyi kavrıyoruz, problem olarak tanımlanan durumlarda bir artış var; ama bu sadece problemler mutlak sayı olarak çoğaldığından ötürü değil. Eskiden de problem yaratan durumlar vardı; ama bir çözüm olasılığı olmadığı için kimse uğraşmıyordu bile. Oysa bugün çocukları yaşadığı olumsuz duyguların, hayattaki zorlanmalarının azaltılması mümkün gözüktüğü için aile: ler çocuk psikiyatrlarına, psikologlara ve eğitimcilere yardım arayışı ile başvuruyorlar. Geçmiş zaman biraz daha yavaştı, şim" diki zamanın sürati gündelik sorunlar çıkmasını kolaylaştırıyor; hayatı zorlaştırıyor. •En çok hangi sorunlarla başvuruluyor? Terapi ne kadar işeyarıyor? En sık görulen başvuru şikâyetleri başarısızlık, topluma uymakta zorluk, kendinden memnuniyetsizlikvekaygı. Bu şikâyetlerin o çocukta ve o ailede ne gibi sebeplere bağlı olarak hangi mekanizmalarla oluştuğunu anlamak tanı koyma aşaması oluyor. O bildiğiniz her türlü ruhsal c problem adı (dikkat eksikliği, öğrenme • güçlüğü, depresyon, anksiyete vs. vs.) nasıl bir çözüm yolu üreteceğimizi belırle . mekteişimizeyanyor. Terapi deyince, psi1^] koterapiler, eğitim yöntemleri, anneba ' ' baya yol gösterici damşmanlık gibi bir küme yaklaşımı anlıyorum. Hepsi uygun; kullanıldığındahayatıkolaylaştırıcı,dile'"^ nenyöndekideğişimihızlandıncıetkilöEİ gösterebilirler. # JJJ 3AŞKENT GÜNLERİ Müşerref Irlekimoglu Bahar çiçeklerinden selam B ahar gelince kaç sergi birden açılıyor Başkentimizde, önce çiçeklerin, kuşların cıvıldadığı sergiler. Kimi Vakıfbank kimi Ziraat Bankası sanat galerilerinde buluştu fırçalar. Hepsi güzel mi? Bilmiyorum ama resim yaparak karanhğı ağartıyor, çiçekleri tazeliyor, neredeyse yeni bir boyut kazanıyor insan. Ressam Fattna Çelik, Vakıfbank Sanat Galerisi'nde, Alaybeykaroğlu .«.I7..I t değişik duygularla yeni renklerle selamlanıyor Başkentliler. Sanat ile ilgili yazılarda açık olmak gerekiyor her şeyden önce. Ben de yargılamayı değil izlenimlerimi yazıyorum ancak. Aslında biraz da saygılı olmak gerekiyor. Doğrusu belli tablolar karşısında kuşkuya düşüyor insan. Belli soruları içten yanıtlayamıyor. Derken bir horoz ötüyor duvarda, Ziraat Bankası güneşi selamlıyor. Dervişlerle dönüyor, çiçeklerle yeni renldere, yeni konulara yöneliyor. Ressam Fatma Işık'ın tablolarından söz ediyorum. Çiçekleri hayli çarpıcı. Morlar, pembeler, maviler bastırıyor giderek. Böylesine canlı çiçeklerle solmayı unutabilir insan. Fatma Işık, çiçekli, ışıklı, parlak bir dünyaya götürüyor seyircileri. Ancak, acaba diye kolay değil elbet. Böylesine renk zenginliği, coşkusu, belli boşluklarda duyuruyor doğrusu. îç dünyamızın kapılarını açmak güzel bir olay ama karar veremiyor insan. Böylesine coşkulu resimlerle nasıl bir uyarı öngörüyor ressamlar? Sevgili okurlanm, kimi dostlarım beni eleştiriyor. Yorulmaya, yakınmaya hakkım olmadığını söylüyor. Elbet hakları var. lyimserliği savunan kalemler kırılmasın istiyor, karanlığı değil ışıklı yazılar bckliyor okurlarımız. Biz dc dağları karda, tipide görmek, dahası görerek yarınlann resmini bu görüşle çizmek kolay değil. Ancak kaçınılma/. Yaşayarak direniyoruz, başka u çaremiz yok. Bakın neler oluyor, neler f söylüyor politikacılar. Tüm ' olayları yaşıyor içimize de sindiriyoruz değil mi? Umudu yitirmek ters bir olay. Yüz yüze yaşamak gözümüze, kalcmımize çarpan olayları da iyi değerlendirmek gerekiyor her şeyden önce. Daha doğrusu belli sözcüleri iyi tanımak gerekiyor. Dün nerdeydiler, bugün nerede, dahası yarın! !.»:. ..„:.! : J.