17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

31EKİM2004/SAYI971 Benimle clans eder misin Amerika? Aşkın Olgun Labelle ilk kitabı "Benimle Dans Eder misin Amerika"da, evlilik yoluyla da olsa Amerika'ya gitme hayallerini gerçekleştirmiş, green card almış genç bir kadını anlatıyor. "Neden Amerika" sorusuna yazar "Bu bir his ve bir imaj" yanıtını veriyor... Berat Günçıkan bakmadım. Belirü kişddderi sevdim, inatçı, duyarsız, baskıcı karakterlerden uzak durdum. Politik bakmadım, diyorsunuz am. bir doktrin çerçevesinden bakmasanız da hayatın kendisi politik. Bu açıdan baktığınızda sizi en çok öfkelendiren ne oldu? Öfkelendim diyemem, ama göçmenlik konumunu çok korumasız buldum. Sadece göçmenlerden oluşan bir ülkenin yarısını bu kadar susturması ve sindirmesi, kastettiğiniz anlamda bir öfke yaratabilir. Ama göçmenlerin çoğu 3. dünya ülkelerinden, siyasi kimlikler ve her şeye kolay kolay evet demiyorlar. Amerika da sistemine uydurmak için sindiriyor. Uyum için gereken 34 senede pasifize eddiyorsunuz... •Her şey greencard'ı alana kadar mı? Evet, ama zaten o dört senede siz de alışıyor, sistemi kavnyorsunuz. Siz ona hak veriyorsunuz, o size bir şeyler veriyor, bu bir alışveriş. ALDATILMA PARANOYASI... Sindirmeden söz ettiniz, bu göçmenlere nasıl yansıtılıyor? Burada kitapta anlattığım kadının çaresizliğini görmek lazım. Kocası deli, ama ayrdamıyor. Boşanabilir, böyle bir hakkı var, kimse ona bir şey demiyor, ama böyle yaparsa Türkiye'ye dönmek zorunda kalacak. Göçmenin eli kolu işte böyle bağlanıyor. Bu erkekler için büyük bir sorun olmayabdir, ama kadın için ağır. Koca şizofren değil de üstünde sigara söndüren, her gün döven ya da eve kadın getiren biri de olabdir. Ve evlenmedenbunu bumek mümkün değü, üstelik yaşanacak süre 2.5 yd. Adam bu arada sizi öldürebdir de. Mahkemeye gittiğiniz zaman kimse size "haksızsınız" demiyor, ama geri gönderdiyorsunuz. Avukat tutup boğuşabdirsiniz, ama dava 10 yd sürebüiyor. Ayrıca hiçbir göçmen kadının bunlarla uğraşacak kadar parası yok. Kahramanınız daha çok greencard almak için evleniyor, ama kocası "aşk" diye biliyor. Yan kahramanlarınızın da benzer hikâyeleri var, greencard alınıyor ve boşanılıyor ya da niyet bu. Amerikalı kadın ve erkekler kuşkulanmıyor mu, "kullanıldım" diye düşünmüyor mu? Bence düşünüyor. Çünkü 35 mdyon insanın yaptığı paranoya haline geliyor. Kaç yılın rakamı 35 milyon? Istatistiklere baktığımda, 20012002 de asker indirebilir, Türkiye'yı yerle bir ydlannda 35 mdyon yabancı de yapdmış edebilir, ama sokaktaki adam yine de evlddc vardı. Tahminen de greencard evldiğiydi. Türkiye'nin yerini bilmeyecektir. Kahramanınız gerçekten çaresiz bir Biz buna ne diyeceğiz, nasıl algılayakadın mı, yoksa matematiğini iyi kurcağız? Bence bu bir şuursuzluk ve özellikle muş biri mi? Matematiği iyi kurmuş olmak insanın oluşturulan bir şuursuzluk. Amerika'dacanının acımasma engel değil. Sadece ki eğitim sistemini gördüğünüz zaman matematiğini kuramamış insanlann canı bunu anlıyorsunuz. Oğlum bir yd okula acımıyorhayatta... gitti ve biz sistemi gördük. Düşünmeyi Ama çok hırslı, her şeye yaşadıklarıtamamen dışlayan bir sistem, bÜgi de verna dışarıdan, hatta yukarıdan bakıyor, miyor. insanlar da hayat boyu bir takım düğmelere basıyor, kol kaldırıyor ya da alternatiflerini daha kocasıyla sorunları bunun biraz daha üzerinde işler yapıyor... çıkmadan hazırlıyor... Bence, o güne kadar çok canı acımış Makineleşmekten mi söz ediyorsudiye düşünmek lazım. Bu pişmekle dginuz? Ü... Belki öyle denebdir. Aşk da romanınızın esasına dahd. TeRomanınızda Amerika'nın hamurunğet geçen, denk düşmeyen, çabuk tükedaki beyazlar, Latinler ve siyahlar da nen aşklar... var... Siz hangileriyle daha kolay bir dil Sizce aşk nerede var? tutrurabildiniz? Bence insanlann aşkın bitebdeceğini Beyazlann Irlandah olanlan kendderini en beyaz hissediyorlar, ama bu beyaz bilmedikleri dönemde, aşkın getirdiği acının belirli bir süresi olduğunu daha toplumdaki yaşantıya yansımıyor. Latinöğrenmedikleri, çok fazla verirsem ezdiler ise Amerikaldarla içli dışlı olmak istemiyor, kendi kolonderinde mutlu bir şerim demedikleri, yani henüz bunlarla takdde yaşıyorlar. Son sınıf ise siyahlar. Ben nışmadıklan dönemde var. Bdginin çohepsini çok sevdim ve renk, ırk ayrımı ğaldığı yerde aşkın safiyetini kaybettiğiyapmadım, olaylara ve insanlara politdc ne inanınm. • D ünya nüfusunun yandan fazlası hareket halinde. Çoğunluğun gerekçesi aynı, ülkesindeki ekonomik ve siyasi koşullar. Mültecilik ya da göçmenlik kimliklerinin yeni hanesi. Maceraperestliğin ise dillerdeki eski yeri yok. Aşkın Olgun Labelle'in "Benimle Dans Eder misin Amerika" romamnın kahramanı da bir göçmen. Ama onu Amerika'ya çeken gerekçeler arasında yukandaküerin hiçbiri yer almıyor. lyi eğitimli bir kadın, ekonomik kıstırılmışlık yaşamıyor, ama hedefi, Amerika'da, üstelik New York'ta ve 5. Cadde'de yaşamak. Bu yüzden internette chat yapıyor, Amerikalı bir erkekle tanışıyor, Boston'a yerleşiyor. Bir süre sonra kocasının şizofren olduğunu anlıyor. Iki seçeneği kalıyor, ya boşanıp geri dönmek, ya da greencard'ı alana kadar tahammül etmek. O ikinciyi seçiyor. Labelle de Amerika'da bir süre yaşamış, göçmenliğin ne olduğunu gözlemlemiş. Kitabının kahramanının sahiciliğinde bunun da bir payı var. Gözlemleri kadar, tanık olduklarını ve kendisiyle paylaşdan öyküleri anlattığını söylüyor. Aşkın Olgun Labelle ile Amerika'yı konuştuk: Eğitiminiz (sosyoloji ve iletişim), sosyoekonomik durumunuz Türkiye'de de kolay ve rahat yaşayabileceğinizi gösteriyor. Pek çok insan ekonomik ya da siyasi nedenlerle göç ediyor. Sizin böyle bir gerekçeniz yokken neden göçmenlik ve neden Amerika? Kalma koşullannız çok görece bir şey. Bir yere gitmek için üla bir yerden tamamıyla ayrdmak zorunda değilsiniz. îki ya da beş yerde birden olmak isteyebdirsiniz. Birçok kadın eğer sizin söylediğiniz koşullar yüzünden göç etmiyorsa, bu sadece bir tercihse Amerika'yı seçiyor. • , Neden Amerika? Bunun bir cevabı yok. Çünkü birçok insan ilk kez, göçle gidiyor Amerika'ya. Bence bu bir imaj ve bir his. Ama asla ve asla dönenlerin anlattıklan değil. Kendi deneyimlerimden biliyorum, ben 30 sene Amerika okudum, ama gittiğimde gördüklerim çok farklıydı. ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE... Okuduklarınızla gördükleriniz arasındaki fark neydi? Okuduklarım çok önyargılı gidişlerden sonra yapılan yorumlardı, 50 senelik siyasi hıncmı ya da özlemini götürmüş insanlann gözüydü. Ben hiçbir şey bilmeden değil, ama umursamadan gittim. Ne gördünüz? Ben, Amerika'da en önemli şeyin özgürlük olduğunu düşünüyorum. Nasıl bir özgürlük bu? Özgürlüğü burada yanlış anlamamak lazım. Yasal özgürlükten bahsetmiyorum. Amerika yasal anlamda tam bir polis devleti, ama insani ilişkiler açısından özgür. Bunu Amerika'nın farkh sınıftan, farklı ekonomik düzeyden, farklı eğitim düzeyinden insanlar tarafından kurulmasına bağlıyorum. Bir doktorun ve bir fahişenin oğlu Amerika'ya aynı anda giriş yapmış, onların çocuklan lağım işçilerinin çocuklan olarak hayata başlamış. Bence buradaki sınıfsızlık ve kültürsüzlük insani özgür kılıyor. Kimsenin kimseyi kınama, ayıplama gibi derdi yok. Yanlış sözcük kullanmak dert değil. Hintli niye san giymiş, ben niye şort giyiyorum, diye algdamıyorlar, böylelikle de problem olmuyor. Labelle'e göre göçmenlik kadınlar için daha ağır ve zorlu bit durum... Bu özgürlük mü? Bunu Türkiye'de insanlara izah etmek çok zor. Avrupa da bile izah etmek kolay değil. Çünkü Avrupalılann da böyle küçük problemleri var, bu sınıflı toplumdan kaynaklanıyor. Ben, her ne kadar ekonomik olarak sınıflar olsa da, Amerikaldarın böyle bir sınıf kaygısı içinde olmadığını düşünüyorum. Bu "sınıf kaygısı olmayan" toplumun seçtiği iktidarların dünyaya tahakküm kurma çabası var, bunu nasıl sindireceğiz? Bunu Amerika'da yaşadığım bir sene boyunca düşündüm, kitabımda da üçdört kez kendime sordum. Amerikan halkıyla yönetimi birbirinden ayırmak gerekiyor, Amerika'ya 350 milyonluk bir bütün olarak bakmamak lazım. Amerikan halkı birbirine değmeyen parçacıklardan oluşan bir kitle, belki de bir güruh. Çünkü birbirleriyle pek alakaları yok. Herhangi bir siyasi ya da askeri noktaya değene kadar son derece insancd, yardımsever, hatta cahü insanlar... Amerikan halkının bu sistemle kendi iç yaşayışı arasında büyük fark var. Birçoğu Türkleri çok seviyor, ama Türkiye'nin yerini bilmiyor. Amerika bir gün Türkiye'ye .. PAZARIN PENCERESİNDEN Selçuk Erez Davulcu Ramazan D oğumdan yeni dönmüştüm. Uyumaya çalışıyordum; tam dalmaktayken "gümbür de gümbür!" Çok kızdım. Büyük bir hışımla kapıya indim. Sokağı dunci kez dolaşıyordu. Gelsene buraya! Geldi. Eli yüzü temiz garibanın biri: Ağabey galiba rahatsız ettim. Kusuruma bakma! Sinirim dağddı, kızamadım: Gel bir çay içelim! Bir sokak kaldi; onu da dolanayıp geleyim. Dolandı, geldi. Nereden aklma geldi davulcu olmak? Müzdcal bir adeden geliyorum: Babam hapsdcord çalardı, annem de Üsküdar Musdci Cemiyeti'nde uzun süre çalışmıştır. Peki sen niye davulu seçtin? Ashnda viyolonsel çalacaktım. Beş yaşındayken konservatuvarda Reşit Bey'e götürmüşlerdi. Beğenmiş, "Geleceği parlaktır. Parmak kemikleri bir santim daha uzasın getirin!" demişti. Ama bir yıl sonra babamı kaybettdt; ardından gelen ekonomdc kriz başka enstrüman edinmemi engelledi. Şimdi davul çalarak teselli bulmaktayım. En sevdiğin davulcular? Gene Krupa, Ian Paice, Carmine Appice, Cozy Powell... Bizimkderden de Murat Bayhan! Böyle sokaklarda çalmak hoşuna gidiyor mu? iyi çalmam için konsantre olmam gerekir. Bu da sessizldt ister. Gecelerin sessiz olacağını düşünürdüm. Ne gezer? Hemen her sokakta kaldınmlara gelişigüzel park etmiş arabaların alarmları çalmaya başlıyor. Köpekler havlıyor, bazı insanlar da bağınp çağınyor, hatta şişe atıyorlar! Çaresi ne? Kulaklanma pamuk tdcayıp gezmeye başladım. Günün birinde tam teşekküllü bir davulla Royal Albert Hall'da solo yapacağımı düşünerek çahyorum şimdi. Demek ki davula devam edeceksin... Evet, şimdi bu enstrümana doğuştan yatkın olduğuma inanıyorum. Tabii yatkınlık yetmez; hırs ve sebat da gerekir. Bende her ikisi olduğundan günde en az üç saat çalışabdiyorum. Bu sene tam üç davul patlattım. Ramazanda topladığım bahşişlerle yeni bir davul alacağım. Yazık! Bence değd! Liszt'in üç eski yapı piyanoyu parçaladığını, Cortot'nun da Chopin'den mazurka çalarken tellerini koparttığı piyanonun konser ortasmda değiştirdmek zorunda kalındığını bdmiyor musun? Ramazan Bey her sokağın akustiğinin iyi olmadığından, bunun da performansını olumsuz etkdediğmdeî\"şk«^et(;\. B\ı işe yeni başlayanların boş vakitlerinde Ayşe Sultan'da MuaUim Naci Caddesi'nde ve Ehram yokuşunda çalışmalarını önermektedir. Bu yerlerde akustik nefismiş! Ramazan bitsin. Bir de klip yapacağım. Be mani hazır. Biri şöyle: Akşam pdav pişirdimYine karnımı şişirdimÇok mani bdecektimAma defterimi düşürdüm. Uzaklaşırken bir türlü "Yine bekleriz!" diyemedim. •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle