17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 31EKÎM2004/SAYI971 BU BENİM ONUR SAVAŞIM Özgür Erbaş T ürkiye'nin adliye gündemi yoğundur. Özellikle eski DGM olan Istanbul Ağır Ceza Mahkemesi gözlerin üzerinde olduğu bir adliye binasıdır. Hizbullah, El Kaide gibi terör davalarının yanı sıra Alaattin Çakıcı, Sedat Peker ve Susurluk gibi bütün Türkiye'yi ilgilendiren "çete" davaları bu mahkemede görüldü. Mahkemede bu yıl başlatılan yeni bir soruşturma, gözleri sağlık sektörüne çevirdi. Soruşturmanın konusu, Roche ilaç firmasının, özel hastanelerle SSK'ye aynı ilaa farklı fiyattan sattığı iddiasıydı. Rochefirmasınaoperasyon düzenlendi, SSK yetkililerinin ifadelerine başvuruldu. Soruşturmanın başlamasına neden olan kişi eski bir Roche çalışanıydı, üstelik yönetici konumundaydı. Roche da bu kişi hakkında "tehdit" suçundan şikâyetçi oldu ve dava açıldı. Veysi Mungan, maaşı, gelecek garantisini bir yana itip ilaç piyasasının devleri arasında yer alan Roche ile çatışmaya girdi. Mungan "devletin zarara uğratıldığını" iddia ediyordu. Gözler sağlık sektörüne çevrildi... Roche firmasındaki 18 yıllık çalışma yaşamının 6 yılını üst düzey yönetici olarak geçiren Veysi Mungan, SSK Satış îdaresi Müdürü görevindeyken "devletin zarara uğratıldığı" iddialarını dile getirmesi nedeniyle işten atıldı. Mungan Türkiye ortalamasının üstünde bir standartta çalıştığı işyerinde, başarılı olduğu bir kariyeri arkasında bırakmak ve belki de bir daha iş bulamamak pahasına bir mücadeleye girişti. Mungan mücadelesinde yalnız değildi, eşi ve dostlan onu bu konuda yalnız bırakmadı. Biraz 78'li olmasına, biraz da aile görgüsüne bağladığı ve "kararlılıkla sürdürdüğü mücadelesinde" son sözü yargı söyleyecek. Ancak hem Türkiye'nin gündeminin gazeteciler için bile takibi güç, hem de teknik bir konu olması nedeniyle koydu. Tüm çalışanlar buna uymak zorundadtr. Sözleşmelerde bu kurala uyulmadığı takdirde tazminatsız fesih hakkı olduğu da var. Sözleşmenin içeriği tam olarak ne? Herhangi bir üründe pazar payın yüzde 30 ise müşteriler arasında, uygulama, fiyat, satış koşullarında farklı uygulama yapamazsın diyor. Yani bir ilacı SSK'ye sattığın fiyatla diğer müşterine sattığın fiyat, hatta uyguladığın vade bile aynı olmak zorunda. Böyle bakıldığında sizin yaptığınız altına imza attığınız sözleştneye uygun davranmak olmuyor mu? Evet öyle oluyor. Ben hem şirketin hem de devletin zarara uğramasını istemedim. Bütün derdim bunu anlatmak oldu. Roche "tekelleşme" nedeniyle ABD'de 500 tnilyon dolar, Avrupa'da da 462 milyon Euro tazminata mahkum edildi. Türkiye'de şu anda biz bunu mu tartışıyoruz, yoksa Türkiye'ye özgü bir durum mu oluştu? Kamu thale Yasası'na kadar standart uygulama var demiştiniz. Farklı fiyat uygulamasının en belirgin örneği neydi peki? Benim Mart ayında rahatsızlıklarım ortaya çıkmaya başladı. Son üç ay çok yoğundu, ama temel tarih 22 Arahk 2003 ihalesindeki fiyat farklılığıydı. Bu kırılma noktası oldu. Bu ihalede çok anlamlı rakamlarla devlet zarara uğradı. Yani tek bir ihalede 15 trilyon gibi bir rakamdan söz ediyoruz. Bu tarihten sonra ben de mücadeleye başladım. YİNE AYNI ŞEYİ YAPARDIM... Bu süreç sizin kontrolünüzde mi gelişti? Bir karar verip mücadeleye başlıyorsun. Yöntemler tartışılır... Bazen istemediğini'z yerlere de gidebilirsiniz... Örneğin bir daha iş bulamama riski var, ama bu dünyanın sonu değil. Birçok insan inanılmaz zorluklar yaşıyor. Bu benim için onur savaşı. Çünkü ben yemin ettim. Türkiye ortalamasının çok üzerinde bir tnaaş alıyordunuz. Hayat standardınızı, başarı göstererek tatmin olmayı bir kenara bırakıyorsunuz. Türkiye'de "bu ülkeyi sen mi kurtaracaksın" mantığı hızla yayılıyor. Siz buna nasıl cesaret ettiniz? Standart seni bağımlı hale getiriyor bu doğru. Bazı insanlar yaptığımın aptallık olduğunu düşünüyor. Bence bu kararlılıktır. Doğru bildiğini yapmak önemlidir. însan inançları ve doğru bildiklerini yaparak ayakta kalır. Başka bir işi yapıyor olsaydınız ve benzer bir durumla karşı karşıya kalsaydınız aynı şeyi yapar mıydınız? Bundan daha iyi koşullarda çalışmam zordu... Bu iyi koşullarda yaptığıma göre, yine aynı şeyi yapardım. Kural koymasan da uyguluyorsun ve uyguladığın şeyin doğru olmadığını biliyorsan bu bir kırılma noktasıdır. Bu ahlaki bir şey. Şöyle düşünün: aynı mağazadan iki kişi aynı ürünü aynı gün alacak ve biri 90 diğeri ise 231 milyona alacak. Buna kim tepki göstermez ki. Konu bu kadar basit. Sağhktan, kanser tedavisinde kullanılan bir ilaçtan bahsediyoruz. Ben Roche'ta çalışmaya tıbbi satış mümessili olarak başladım. Bu süreçte, hastaların halini gördüm. Diyaliz hastalarının, kanser hastalarınm... însanlann üzüntü ve eziyet çekmesinden çok rahatsız oluyorum. insanlar giderek acımasızlaşıyor. Güçlü olan ayakta kalır, yaşar mantığı beni rahatsız ediyor. Bence bu, geri kalmışlığın bir göstergesi... • olayda anlaşılması ve akılda kalması güç taraflar var. Veysi Mungan'la işten atılmasına, medyanın peşine düşmesine ve adliye koridorlarına gitmesine neden olan süreci konuştuk: SSK'ye ilaç satışına ilişkin birtakıtn yanlışlıkları fark ettiniz. Bunların düzeltilmesini istediniz, bunun için çabaladınız ve olmadı... Bu rahatsızlığın nedeni tam olarak neydi? Rahatsız eden uygulamalar, Kamu thale Yasası'ndan sonra başladı. Daha önce standart bir uygulama vardı. Özel hastaneler ile SSK'ye aynı ilacın üç kata kadar varan farkh fiyattan satıldığını gördüm. Bunu görünce bir sorumluluk hissediyorsun. Ben de şirketin en azından ekonomik durumu daha kötü olan ve çok kötü koşullarda tedavi olan insanların yaranna bu uygulamayı yapabileceğini söyledim. Sonuçta kimse zaranna ticaret yapmaz. Eğer bir indirim yapılacaksa bu insanlar için yapılsın dedim. Firmadaki konumunuz bunu değiştirmeye yetiyor mııydu? Ben karar alıcı değil, uygulayıcı konumdaydım. Aknan kararları sorgulamak aslında benim işim değildi, ama ne olursa olsun bir sorumluluk ve rahatsızlık hissediyorsunuz. Hem hukuki hem de vicdani olarak sorumluluk duygusu var. Ben de kendi üstlerimi konudan haberdar ettim. Uygulamadaki hatayı söyledim. Bunun takipçisi olacağımı belirttim ve işten atıldım. FARKLI FİYAT YASAK Roche'un ilaç satışına ilişkin kendine ait bir standardı var mı? Çalışanların şirketle imzaladığı, "Roche Rekabet Kuralları Uyum Sözleşmesi" var. Bu sözleşme, fiyat farkı uygulanmamasına ilişkin. Sözleşmenin yapılış nedeni ise kişilerin yanlış uygulamalarından kaynaklı olarak Roche firmasının ABD, Kanada ve Avrupa'da birtakım cezalar almasıydı. Şirket de bunun önüne geçmek için böyle bir kural Bu konu şu anda yargıda. Bu durumun ne olup olmadığına yargı karar verecek. Burada temel sorun biraz önce belirttiğim Roche'un kendi koyduğu kurala uymaması. Ben bunu kendi üsderime sözlü ve yazılı olarak da ilettim. Tartışma özellikle Neorecormon adlı ilacın kutusunun, SSK'ye 231 milyon liradan sablırken, özel hastanelere 90 milyon liradan satılmasından kaynaklandı. Siz de suç duyurusu dilekçenizde SSK'nin tek bir ihalede 15 trilyon lira zarara uğratıldığını ileri sürdünüz. Nedir bu ilaç, özelliği ne? Bu ilaç kanser tedavisinde kullanılıyor. İnsanlar çok zor ekonomik koşullarda yaşıyorlar. Kanser tedavisi çok pahalı. Almak zorunda oldukları temel ilaçların yanında yan ürünler de çok pahalı. Beslenme solüsyonlan, vücut direncini artıracak ürünler kullanmaları gerekiyor. Yani tedavinin tümü çok pahalıya geliyor. Şimdi bu durumdaki insanlar, zaten pahalı olan ilaçları, durumları nispeten daha iyi olan insanlara göre daha pahalı fiyata aüyorlar ya da onlar adına SSK alıyor. Sonuçta hem SSK hem de bu kurumdan yararlanan herkes zarar etmiş oluyor. Randevu kültürü Aylin Kotil D ışarıda yağmur inanılmaz yağıyor, saat birde randevum var. Normal şartlarda bir saatte varacağım mesafede bir yer, ancak ben gene de bir saat kırkbeş dakika önce yola çıkmayalım. Halbuki iş yerinde de halledilmesi gereken yığınla iş var. Ancak en sevmediğim durum randevularıma geç kalmak. Bana yapıldığında çok rahatsız oluyorum bundan,hele de karşımdaki "kusura bakmayın, malum trafik" diye cümleye başladığında daha da bir geriliyorum. Bu durumda işleri bırakıp toparlanmam gerekiyor. Yağmurun ardından güç bela ulaşmam gereken yere bir saat kırkbeş dakika erken çıktığım için vaktinde gelmeyi başarıyorum. Ancak görüşme yapacağım kişi meydanda yok. Aradan on beş dakika kadar geçtikten sonra kapıda beliriyor: "Malum yağmur yağınca trafik ayarlanmıyor". O bunları söylediği an akhm Almanya'daki enişteme gidiyor.Bir Alman olarak öğrendiği tek bir Türkçe cümle var "Yağmur yağdı böyle oldu!" Şimdi aynı sözleri tekrar duyarken bunu öğrendiğine şaştığım için kendime kızıyorum. "Herkes geldiğine göre toplantıya beş dakika önce başlayabiüriz" diye bir cümle öğrenecek hali yoktu adamın! Sonra... Sonra beyefendinin yapması gereken 12 telefon konuşması, içeri giren insanlar, tekrar tekrar bölünen konuşmamız, "çaykahveistermisiniz" soruları. Oysa tek isteğim işimi halledip iş yerime dönmek... Ben randevuma geç kalmamak ve saatinde gelebilmek için işimi bırakıp çok önceden çıktığım halde, Yağmur yağdı, böyle oldu". Alman enlştemin blldlğl tek Türkçe cümle bu... Geç kalınmıs bir randevu İçin kullanılan gerekçe dalma bu oluyor. Oysa! tahmin ettiğim saatten çok daha fazla bir süreyi, bu görüşmeye ayırmış oldum. Oysa ben günümü planlarken bütün gün için sadece bu randevuyu düşünmemiştim, öncesinde ve sonrasında başka işlerimi de halletmeyi planlıyordum. Bunları düşünürken 2 yıl öncesinde oğlumun okulundan gelen bir kâğıda aklım takıldı. Öğretmeni bana bir not yollamışu: "Çarşamba günü (o gün itiban ile 2 hafta sonrasının bir tarihi idi) saat 11:30 da karşılıklı görüşmemiz olacaktır. Görüşme süremiz 20 dakika(yani ll:50'de bitiyor), lütfen görüşmeye beş dakika önce gelin, geç kaldığınız takdirde size ayrılan süreyi uzatma şansım olmayacaktır" yazıyordu.Ilk okuduğumda bunu çok katı bulmuş, "ne yani soracaklarım bitmediyse vaktim dolduğu için aynlmak zorunda mıydım" diye düşünmüştüm. Yine de bu beni bir hazırlık yapmaya itmiş, vaktimi iyi değerlendirebilmek için bir kâğıda soruları yazmıştım. Her şeyi planladığun için de görüşme tam saatinde başlayıp beş dakika da önce bitmişti. O ufak not bana zamanın planlanabildiğini, ne kadar kıymedi olduğunu ve zamanı iyi değerlendirmenin elimizde olduğunu öğretmişti. Artık herkes randevularında, başladığı saat kadar, biteceği saati de bilmek zorunda. Kimse bütün bir gün için tek bir randevu planlayacak zaman lüksüne sahip değil. Böyle bir lüksümüz olmadığı gibi, ilerleyen saaderde ne yapmamız gerektiğini de bilmek zorundayız.Kendimizi planlamalıyız. Ben bir karar aldım, bundan sonra eğer randevu veren bensem, karşı tarafa bitiş saatini de vereceğim. Yok, eğer talep eden tarafsam, takriben ne kadar zaman ayırmam gerektiğini soracağım.Belki ilk etapta biraz antipatik duracağım, ama dediğim gibi zaman kıymedi. Hem karşı tarafta işlerinin kolaylaştığını görünce bu talebime hak verecektir. Bu konuda kendimizi disipline etmek durumundayız, elimizde olan imkânlarla hayatı kolaylaştırmak adına...• aylinkotil. s@superonline. com HAYVANLAR Aylin Tunç Evcillerimiz ve AB... A B'nin oluşum süreci içerisinde, AB ülkelerindeki evciller de, belli kayıt ve kurallara bağlandı. Türkiye AB'ye komşu ve aday bir ülke ve ülkemizden AB ülkelerine gidecek evciller için istenen bazı şartlar var. Öncelikle evcilin mutlaka kayıtlı olması ve elektronik kimlik yani mikroçip taşıyor olması gerekiyor. Mikroçip deri altına yerleştirilen pirinç tanesi büyüklüğünde bir nesne. Hiçbir alerjik reaksiyona neden olmuyor, hiçbir ilaç ya da kimyasalla geçimsizliği yok. Hayvan tarafından asla hissedilmiyor ve ömrü boyunca taşmıyor. Genelde iki kürek kemiği arasma takılıyor. Çip yerleştirilmesi çok kısa bir işlem. Biraz kalınca bir iğne ile uygulanıyor. Sadece enjeksiyon uygulanacak bölge antiseptikle temizleniyor. Üzerinde özel okuyucusu ile okunabilen bir kimlik numarası barmdırıyor. Mikroçipin barındırdığı kimlik numarası bir veri tabanına kaydedilip, evcille ilgili bilgiler bu veri tabanına giriliyor. Böylece hayvanla ilgili bügilere internet aracılığı ile ulaşılabüiyor. Yapdan araştırmalar kaybolan evcillerin sadece onda birinin sahibi tarafından tekrar bulunabildiğini gösteriyor. Tabii sistemin çalışabilmesi için yaygm olması, mikroçip okuyuculannın tüm barmaklarda hayvan hastaneleri ve kliniklerde bulunması gerekli. Ancak şu anda sadece belli merkezlerde bu işlem yapılıyor. AB, Pet Pasaport Yasası kapsamında evcillere yönelik uygulamada mikroçipin yanı sıra kuduz aşısı titre testi isteniyor. Bu test, aşı uygulanmış olan evcilde kandaki bağışıklığın yeterli olup olmadığını gösteriyor. Bu işlemlerin toplam süresi yasal bekleme süresi ile birlikte dört ayı buluyor. Yani bugün karar verip evcilinizle yurtdıştna^itmek isteseniz ancak 4 ay sonra çıkış yapabilirsiniz. Eğer böyle bir olasılık varsa bunu şimdiden gündeme alabilirsiniz. Çünkü bu işlemler hayvanın hayatı boyunca bir kez yapılması istenen işlemler olup, bir daha tekrarlanması istenmiyor. •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle