27 Aralık 2025 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Rilke’nin özel yaşamının çalkantıları bu şiirlerde yer alır. “Birinci Ağıt”ın başlangıcında Rilke bu korkutucu deneyimi Genel olarak yaşamdan, sonra kendi yaşamlarından, şiir Yalnızlık, aşk iç sızlatıcı biçimde dizelere yansır. anlatırken güzelliği şöyle tanımlar: “... Evet, güzel dediğin çalışmalarından, şiir üzerine ne düşündüklerinden bahsederler Ağıtlarda “melek” ağırlıktadır. Yakınmalardan, yalnız başlangıcıdır/ korkunç olanın, anca dayandığımız;/ birbirlerine. bunalımlardan, sızlanmalardan başlayarak coşkuya, sevince tanrısız, çünkü hor görür, umursamaz/ bizi yerle bir etmeyi.” Rilke, Duino şatosundadır. Yalnızdır. Marina da yalnızdır doğru bir yol izlenir. Sonra insanın çaresizliğinden yola her gittiği, kaldığı, yaşadığı yerde. Rilke hastadır hem de ‘İMGELER KİTABI’ çıkılarak yaşamını anlamlandırmasına da uzanılır. Şairin çok hasta. Rilke, İmgeler Kitabı’ndaki (1902) şiirlerde kendi Ben’inin çaresizliğinden görevine doğru bir iz sürülür. “Yalnızlık bir yağmura benzer,/ Yükselir akşamlara dışına çıkıp dış dünyayla yüzleşmeye başlar. “Yüzümden içeri “KİM, haykırsam, işitirdi beni melekler/ düzeninden? Ve denizlerden/ Uzak, ıssız ovalardan eser,/ Ağar gider göklere, uzanıyor bir dünya” diyen Rilke, bu şiirlerde şeylere daha varsayalım, biri sarsaydı/ beni birden bağrına: yiter giderdim her zaman göklerdedir/ Ve kentin üstüne göklerden düşer// yoğun, yeni anlamlar kazandırır: onun/ daha güçlü varlığında. Çünkü güzel bir şey değil/ Erselik saatlerde yağar yere/ Yüzlerini sabaha dönünce “BENİM bir babaevim yok,/ ne de birini yitirdim;/ annem korkuncun başlangıcından, ancak dayanabileceğimiz,/ ve öyle sokaklar,/ Umduğunu bulamamış, üzgün yaslı/ Ayrılınca beni dünyanın içine/ doğurdu./ İşte şimdi durup dünyada hayranız ona, çünkü umursamadan yadsır/ bizi mahvetmeyi. birbirinden gövdeler./ Ve insanlar karşılıklı nefretler içinde/ gidiyorum/ hep daha derin içine dünyanın/ ve mutluluğum var Her bir melek ürkünçtür.” (“Birinci Ağıt”) Yatarken aynı yatakta yan yana// Aklar, akar yalnızlık ve acım var/ ve her biri yalnız benim./ Ve yine de varisiyim Rilke, Duino Ağıtları’nda insanlığın içinde bulunduğu ırmaklarca.” (Çeviren: Behçet Necatigil, “Yalnızlık”) kimilerin.” (“Sonuncu”) durumu, insan bilincinin sınırlılığı, yetersizliği, insanoğlunun ‘GENÇ BİR ŞAİRE MEKTUPLAR’ yalnızlığı, meleklerin olağanüstülüğü, yaşam, ölüm, aşk, ‘ORPHEUS’A SONELER’ Genç Bir Şaire Mektuplar (1929), 10 mektuptan oluşuyor. âşıklar, şairin görevi gibi konuları ustaca, derinlikle işler. Orpheus’a Soneler (1923) kitabındaki şiirlerde Rilke, Rilke’nin nasıl bir dünya içinde yaşadığının, yapıtlarını nasıl Filozof Heidegger, Duino Ağıtları’nın “şiire giden uzun yo- yine yaşamı, ölümü ele alır. Coşku, övgü, kutuplaşma, yarattığının bilinmesi açısından değil, ayrıca gerek bugün lun şiirsel olarak sorgulayan bir yol olduğunu”, Rilke’nin “za- uyuma, uyanma, nefes alıp verme hemen göze çarpar. Tanrı gerek yarın yetişecek olan kuşaklar için önemli mektuplar. manın yoksunluğunu daha açık bir şekilde fark ettiğini” belirtir. kavramı, yaşam, ölüm arasında insanlığın dramına, umuduna, Yaşamında mektup büyük yer tutar Rilke’nin. Zaman, yalnızca Tanrı’nın ölümü nedeniyle değil, insanlığın umutsuzluğuna yaşama nedenine, nedensizliğine dönüşür. Çocukluğunu yaşayamamış, yalnızlığı hep evi olmuş, kendi ölümlerinin bile pek farkında olmadıkları, bunu akıllarına “SOLUMAK, ey görünmeyen şiir!/ Daima kendi oluşu halkın bağrından, dünyasından, yaşamından, dilinden hiç getiremedikleri için yoksun kalır. çevresinde/ takaslı uzay. Karşıt bir/ağırlık içinde ritmik kopmamış, ömrü boyunca aşk mektupları yazmış, aşklarını Rilke, insanlığın güzel duygularla daha da güzelleştiğini, bu meydana gelirim.” (İkinci bölüm, ilk şiir) duyguların geçiciliğini düşünür, insanlığın sonsuza dek akıl hep uzaktan yaşamış Rainer Maria Rilke’nin, doğumunun Marina Tsvetayeva’yla ile mektuplaşmalar (Umut Nasıl Zorlu 100. yılında yazdığı her şey hâlâ hep capcanlı, hiç unutulmadı, almaz bir güzelliğe sadece kısa, anlık bir bakış attığını, bunun Nasıl Depdeli, Marina Tsvetayeva’nın Hayatına Dair, Çeviren: dehşet verici olduğunu belirtir. Ekin Özlü Akseki, Everest Yayınları) hız kesmeden sürer. unutulmayacak onu yaşatmayı sürdürüyor. n KEMAL ATEŞ’TEN ‘TOPRAK KOVGUNLARI’ opraktan geldiler. Toprak acımasız, besleyemedi ve Adıyla sanıyla ücretli emek, ücretli köleler... kovdu onları. Kente geldiler. Geldiklerinde dili, görenek Kemal Ateş’in Toprak Kovgunları (h2o Kitap), yolu olan ama T ve geleneği; pekmezini, çökeleğini, tandır ekmeğini, çamur dolan, köye benzeyen ama köy olmayan bir âlemin; turşusunu, bulgurunu beraberlerinde getirdiler ama bir şey köylüye benzeyen ama köylü olmayan, kentsoyluya öykünen geride kaldı: Toprak... ama işçi olan insanların şaşkın, biçimsiz, kalıplara uymayan, Ektikleri, ölüp ölüp bağrına sokuldukları hepsinden önemlisi anlam bulamayan çileli ve muhtaç dünyasını anlatıyor. üzerine dam yaptıkları toprağı getiremediler. İşçinin ve kadının kimliğini bulmaya başlaması, kadının ve Kentin kenarında boş buldukları toprağa çöktüler. Ekmek için erkeğin ataerkil zincirleri kırmak zorunda kalışları olanca değil, evlenmek için. Köydeki gibi imarsız iskânsız evler yaptılar, gerçekliği ve umut yüküyle sergiliyor. n bir gecede. Adı çıktı bu evlerin: Gecekondu. Anadolu köyleri gecekondu mahallelerine taşındı, Anadolu Toprak Kovgunları / Kemal Ateş / h2o Kitap / köylüleri fabrikalara. Ucuz işgücü dedi patronlar, ekonomistler. 232 s. / 2025. RAUF HAMDİ SALACAKLI’DAN ‘KAFKA’NIN KAYIP MEKTUPLARI’ “Viyana’daki o dört günü hatırlıyor musun? Bir rüya gibiydi etrafında örülen, melankolik ve varoluşsal temalarla derinleşen bir her şey. Viyana ormanlarının o dingin sessizliğinde, uzun aşk ve kayıp hikâyesi, şiirsel ve sarsıcı bir anlatı. sohbetlerimizde zaman nasıl da usulca eriyip gitmişti... Her an, Yarım kalmış bir aşkın hüzünlü çığlığı ve insan ruhunun en derin sanki yeryüzüne düşmüş bir cennetin tasviriydi. çırpınışlarıyla örülü; aşkın, sırların ve zamanın ötesine geçen bir roman. Romanda, içe kapanık bir adam olan Halit’in, bir Prag seyahati Söyle bana, Viyana hakkında bana söylemek istediğin bir şey var mı? Neden sustun bunca yıl? sırasında tanıştığı Göksel ile yaşadığı sarsıcı karşılaşma ve bu ilişkinin merkezine yerleşen Kafka’nın mektupları aracılığıyla, aşkın Hiçbir sır sonsuza dek sahibine sadık kalmaz, Milena. Çünkü kırılganlığı, zamanın geçiciliği sorgulanıyor. hakikat, ölümün eşiğine gelen birine sessiz kalmayı reddeder. Kafka ile Milena’nın yarım kalmış aşkı, Rauf ile Göksel’in kırılgan Ve sonunda, usulca eğilip kulağına fısıldar…” Kitaptan... yakınlığına ayna tutuyor. rag’ın sisli sokaklarında başlayan, unutulmuş bir aşkı Çağdaş edebiyatın sınırlarını zorlayan, melankolik ve felsefi bir yeniden hatırlatan bir yolculuk. Zamanın tozlu dehlizlerinde metin niteliğindeki Kafka’nın Kayıp Mektupları, aşkın bitmediği, P kaybolmuş mektuplar, bir yüzyıl boyunca mühürlenmiş sırlar yalnızca biçim değiştirdiği bir anlatının izinde okuyucuları etkileyici ve Milena’ya asla ulaşamayan o son mektup! bir yolculuğa çıkarıyor. n Rauf Hamdi Salacaklı’nın Siyah Beyaz Yayınları tarafından yayımlanan romanı Kafka’nın Kayıp Mektupları, Franz Kafka’nın Milena’ya yazdığı Kafka’nın Kayıp Mektupları / Rauf Hamdi Salacaklı / Siyah ancak Milena’nın eline hiçbir zaman ulaşmayan mektupların keşfi Beyaz Yayınları / 386 s. / 2025. 6 25 Aralık 2025
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle