Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
JEAN-JACQUES ROUSSEAU (28 HAZİRAN 1712 - 2 TEMMUZ 1778)
Doğanın ve doğruluğun adamı!
Jean-Jacques Rousseau bir Protestan kenti olan Cenevre’de doğdu (28 Haziran 1712).
Çok sevdiği ve ölümünden birkaç gün önce gömülmek istediğini söylediği Ermenonville’de
2 Temmuz 1778 tarihinde 66 yaşında yaşamını yitirdi ve 4 Temmuz’da Kavaklar Adası’na gömüldü.
1794’te Ulusal Konvansiyon’un kararıyla naaşı ulusun “büyük adam”larının yanına Panthéon’a
taşındı. BM Unesco Örgütü tarafından yapıtları Dünya Belleğinin Kültürel Mirası kabul edilen
Rousseau’nun mezarında, “Burada doğanın ve doğruluğun adamı yatmaktadır” yazar.
Siyasal Gövde, yazarın dört bölümden oluşan ünlü yapıtı Toplum Sözleşmesi’nin,
toplumun bir sözleşme yoluyla doğduğundan söz eden ilk bölümünü ve yürütme gücü olarak çeşitli
yönetim biçimlerini ele alan üçüncü bölümünü kapsamaktadır.
Devrimin sağladığı kazanımlardan ve üzerlerine basarak
MUSTAFA HAZIM BAYKA
eşitlikten yana olanlar ise Rousseau’yu sivrilmek isteyenler için
özgürlüğün ve demokrasinin düşünürü bilim ve sanatlardan bir
SİYASETİN ÖNCELİĞİ
olarak selamlamışlardır. kötülük kaynağı yara-
Jean-Jacques Rousseau, döneminde ve
“Yüzyılımız gerçek bir eleştiri yüzyı- tırlar.
günümüzde düşünceleri ve özel yaşamı
lıdır (...) hiçbir şey eleştirinin dışında Bu koşullar altında sa-
nedeniyle şiddetli eleştiri ve saldırılara
kalamaz. Ne kutsallığı dolayısıyla din, nat, edebiyat, bilim ve fel-
uğramış olan bir düşünürdür.
ne de yüceliği dolayısıyla yasalar” sefe güçlüler ve zenginle-
Öncelikle vurgulanması gereken
diyen Aydınlanmacı Kant’ın sade rin hizmetindedir. “Fran-
Rousseau’nun bir siyaset yazarı olduğudur.
odasının duvarında, Rousseau’nun sız Devrimi’yle tarihte ilk
İtiraflar’da Venedik’te bulunduğu
kez bilim ve teknoloji halkın
bir portresi asılıdır.
yıllarda, “Her şeyin köktenci bir
Toplumbilimci, ekonomist ve sa- ve devrimci güçlerin kont-
biçimde siyasete bağlı olduğunu
nat tarihçisi Arnold Hauser ise, “(...) rolüne geçmiş ve toplum-
gördüm” der. Émile’de ise “Bunalım
Aydınlanma’nın düşünürleri de, sıra- sal ilerleme yönünde kul-
ve Devrimler yüzyılına yaklaşıyoruz”
dan halktan yana olmakla birlikte, da- lanılmıştır.”
öngörüsünde bulunur.
ha çok onların koruyucuları ya da ara Rousseau, eşitsizli -
Haber verdiği Fransız Devrimi, “sadece
bulucuları durumundaydılar. Rousseau ğin temellerini ele al -
tek bir ulusa değil, bütün insanlığa eşitlik
ise sıradan insanlardan biridir ve onlar dığı ikinci söylevinde
ve özgürlük kapılarını aralayan bir dö-
ise bir insanlık tarihini
arasından ilk konuşandır. (...) Rousseau
nüşüm olarak yorumlanmıştır.”
ilk gerçek devrimcidir.” diye yazar. anlatır. Doğa durumunda
Rousseau, Toplum Sözleşmesi’nde
Devrimin asli savunucuları kendileri- özgür, kendine yeten ve
halk egemenliğini ve yurttaşlar ara-
ni soylu ve kentsoylulardan ayıran baskıdan uzak yaşayan in-
sında eşitliği gözeten düşünceleriyle
mavi ve beyaz çizgili uzun pantolonları sanın özü gereği iyi olan
Devrim’i doğrudan etkilemiş ve bunun
doğası toplum durumun-
ve kırmızı başlıklarıyla halkın en
sonucunda Devrim’in düşmanları ve li-
radikal kesimi sans-culotte’lar (kısa da bozulmuştur.
beraller, Rousseau ve özellikle Toplum
pantolonsuzlar) olmuşlardır. “Kendini sevme”
Sözleşmesi’nde baskıcı, Terör Dönemi’ni
(amour de soi) “ben
Taner Timur, Mutlak Monarşi ve
esinleyici ögeler görmek istemişlerdir.
Fransız Devrimi adlı yapıtın- sevgisi”ne (amour prop-
re) ve “kibir”e dönüş-
da, sans-culotte’un şu şekilde
betimlendiğini aktarır: müş, insanlar “olmak”
“Bu, hep yaya yürüyen (...) (être) yerine “görünme-
yi” (paraître) yeğlemiş-
toprağı işlemeyi, demiri döv-
meyi, testere kullanmayı, ler, maskeli bir yaşam
yine yalnızca kendine itaat etsin ve en
eğelemeyi, ayakkabı yapma- tüm topluma egemen olmuş ve “acı-
ma” duygusu (la pitié) ya da “vicdan”
yı, çatı çatmayı ve cumhuri- az eskisi kadar özgür olabilsin. (...)
yeti kurtarmak için de kanını yok olmaya başlamıştır.
Tek tek her bir toplum üyesi kendini
Ekonomik etkenler sonucunda özel mül-
son damlasına kadar dökme-
tüm haklarıyla birlikte topluluğun bütü-
sini bilen bir kimsedir.” kiyetin ortaya çıkması zenginlerle yoksul-
nüne bağlar; çünkü başlangıçta, her bi-
Bu betimlemede Émile’i du- lar arasındaki kırılmayı derinleştirmiş ve
rey kendini bütün olarak topluluğa verdi-
iki kamp arasındaki çatışmayı önlemek
yumsamamak olanaksızdır.
ğinde oluşan koşul herkes için eşittir (...)
amacıyla “yalancı bir sözleşme”yle zen-
Kısaca, kişiler kendilerini topluma
ginlerin eli güçlendirilmiştir.
EŞİTLİKSİZCİ TOPLUM
bağladıkları için tek bir kişiye bağlan-
VE İNSAN DOĞASI
mamış olurlar (...) bütün kişilerin bir-
Rousseau ilk söylevinde, bi- CUMHURİYETÇİLERİN KİTABI
leşmesinden meydana gelen bu kamu-
Rousseau, bireylerin siyasal ve top-
limler ve sanatların “insanla-
sal varlığa daha önceleri site denirdi,
rın zincirlerini çiçeklerle örten lumsal haklarını güvence altına almayı
şimdi buna cumhuriyet ya da SİYASAL
ve kralların tahtlarını güçlen- hedefleyen bir Toplum Sözleşmesi’yle
GÖVDE adını verebiliriz.”
diren” bir metaya dönüştüğü- yeni toplumun anayasasını yazmaya
Jean-Louis Lecercle’in (J.-J. Rous-
nü savunur. Ona göre “Kötü- soyunur.
seau. Modernité d’un classique) vur-
lüğün ilk kaynağı eşitsizliktir.” Yapıtında sözleşmenin ana eksenini
guladığı gibi yurttaş nitelemesini kaza-
Eşitliğin olmadığı, acıma- ve ereğini şu bölümler belirler:
nan bireyler toplumsal sözleşmeyi ka-
sız rekabetin, bencilliğin, “Her bir insanın canını ve malını or-
bul ederek doğal özgürlüklerini yitirirler
zenginleşme hırsının egemen tak bir güçle koruyup savunan öyle bir
olduğu toplum durumunda birlik biçimi bulmalıyız ki birliğe katı- ama buna karşılık başka bir özgürlük,
yarı aydınlar, türdeşlerinin lan her bir kişi diğerleriyle birleşirken sivil özgürlüklerini kazanmış olurlar. n
6 8 Temmuz 2021