29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MEHMET EMİN ELMACI’DAN ‘MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE YUNUS NADİ’ ‘Kurtuluşun Lideri ve Gazetecisi’ Cumhuriyet Kitapları tarafından yayımlanan Kurtuluşun Lideri ve Gazetecisi Mustafa Kemal Atatürk ve Yunus Nadi kitabı; Atatürk’ün basında ilk kez ne zaman yer aldığını belgeleriyle sunarken, Yunus Nadi’nin yaşamı üzerinden Milli Mücadele’de basının önemini ve 28 yıllık Yunus NadiAtatürk dostluğunu da ortaya koyuyor. ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR P rof. Dr. Mehmet Emin Elmacı’nın kaleme aldığı Kurtuluşun Lideri ve Gazetecisi: Mustafa Kemal Atatürk ve Yunus Nadi, iki temel bağlamla gelişiyor: İlki Milli Mücadele’de basının ve gazetecilerin önemi. İkincisi ise belki de ilk kez bir kitapta bu kadar belirgin bir şekilde yanıtlanan, “Atatürk basın sahnesine ilk kez ne zaman çıktı” sorusu… Her iki bağlamda da aynı kişinin ismi yer alıyor; gazeteci Yunus Nadi! MUSTAFA KEMAL, BASININ KARŞISINDA Elmacı; Abidin Daver’in, Yunus Nadi’nin vefatı üzerine yazdığı yazıdaki “Atatürk, daha Çanakkale’de, üst üste iki defa İstanbul’u ve vatanı kurtarmadan evvel, Yunus Nadi, onun büyük bir kumandan olduğuna inanmıştı ve ondan çok şeyler beklediğini her zaman söylerdi” sözündeki “Çanakkale’den evvel”in peşine düşüyor. Dört yıl süren araştırmalarının sonunda başlangıç tarihine ulaşıyor: Mayıs 1911! Yazar, Mustafa Kemal’in, Yunus Nadi öncülüğünde basın sahnesine çıkmasını üç aşamada belgeliyor: Mustafa Kemal’in ilk kez haberleştirilmesi (1911), Mustafa Kemal’den ilk kez bahsedilmesi, tanıtılması (1911) ve fotoğraflarının ilk kez yayımlanması (1912). En başından beri Mustafa Kemal’e inanan Nadi, 1911 Mayısı’nda ayında Selanik’teki yüzbaşılığa yükselme yemeğini takip edip, Mustafa Kemal’in hemfikir olduğu “Askerin siyasete karışmaması” tezini Rumeli gazetesinin ertesi günkü sayısında haberleştiriyor. Böylece Mustafa Kemal ilk kez basında yer buluyor. Burada dikkat çekense, kendisi de İttihatçı olan Yunus Nadi’nin, İttihat ve Terakki’de bu konudaki genel eğilimin tam tersi olmasına karşın bu konudaki cesur tavrı. Mustafa Kemal ile o dönem pek kabul görmeyen bu düşüncede aynı yerde durması. Elmacı; bir yandan “Mustafa Kemal’in basın süreci”nin diğer evrelerini aydınlatırken, öte yandan da Yunus Nadi ile Atatürk’ün iletişiminin “öncesi”ni de ayrıntılarıyla paylaşıyor. Yunus Nadi, Atatürk’ün ölümünün ardından yazdığı yazıda, “Kendisini Selanik’te Kolağası Mustafa Kemal olarak bulunduğu 1910 tarihinden beri 28 yıldır hemen büyük fasılasız bir süreklilik ile tanırım” diyor. Kitapta bu tanışmanın nasıl geliştiği de kapsamlı şekilde anlatılıyor. YENİGÜN VE CUMHURİYET! İncelemenin belirginleştirdiği konulardan biri de Yunus Nadi ve Mustafa Kemal’in temsil ettiği Milli Mücadele’deki “gazeteci” ve “subay”ın yaşamların bu zorlu yolda bütünlenmesi. Kitap, Yunus Nadi’nin yaşamı ve gazetecilik anlayışıyla başlarken, devamındaki bölümlerde Nadi’nin Mustafa Kemal ile yaptığı 19111919 yılları arasındaki basın çalışmaları kronolojik sırayla sunuluyor. Yunus Nadi’nin yaşamının anlatıldığı bölümlerde ise Cumhuriyet gazetesi süreci ve aslında “Cumhuriyet gazetesinin öncesi” olan Yenigün gazetesine ilişkin bilgiler yer alıyor. Yanı sıra Nadi’nin yaşamının önemli bir bölümünü kapsayan sürgün cezalarına da dikkat çekiliyor. GEÇMİŞTEN GELECEĞE Mehmet Emin Elmacı, Kurtuluşun Lideri ve Gazetecisi’yle; Yunus Nadi ve Atatürk arasındaki sarsılmaz dostluğu, yol arkadaşlığını anlatırken, Milli Mücadele’nin ve Atatürk’ün yaşamında basının yerine yönelik çok önemli bir açığı kapatıyor. Ve Cumhuriyetin öncesi, ilanı ve devrimlerin yaşama geçirilmesi aşamalarında büyük sorumluluklar alan, iki Cumhuriyetin harcında da büyük payı olan Yunus Nadi’yi yeni kuşaklara tanıtıyor, geçmişten geleceğe taşıyor. Uzun yıllar sonra bu kitaba ulaşacak gelecekteki okurlar ve araştırmacılar, böyle bir kitabın Cumhuriyet düşmanlarının en güçlü oldukları ve alternatif tarih yazmaya çalıştıkları bir dönemde yayıma hazırlanmasındaki “aydın tavrı” da dikkate değer bulacaklardır. n ERBUĞ KAYA’DAN ‘YAPAY ZEKA’NIN GELECEĞİ: İNSANLIK DENEYİ Ütopik, bilimsel sosyalizm! İnsanlık Deneyi (Doğan Kitap), yapay zekânın geleceğine yönelik farklı bir bakış açısı sunan, bir grup çocuğun arkadaşlık, dostluk romanından ütopya düşlerini yaşama geçirmeye çalışan bilim insanlarının çalışmalarına ustaca dönüşen distopik bir roman. AVŞAR ÜLGEN Giddar, Beşlerin Çağı ve Maderzad Palas kitaplarıyla fantastik edebiyat alanında kendini kanıtlayan Erbuğ Kaya, İnsanlık Deneyi ile ütopik bir dünya düşünün distopyaya dönüşüm sürecini gösteriyor. Roman, Bekir Petridis’in bilinmeyen bir gelecekte sahildeki kulübesinde açılıyor ve Yeoson Şirketler Grubu bağlı profesör Bekir’in, kulübesine giren tabancalı adama, “Kodu sana vereceğim. Önce hikâyemi dinleyeceksin. Başka şartım yok” demesiyle başlıyor. Ailesiyle kaldıkları sitede, her çocuk gibi sanal gerçeklik oyunları paneli, tablet bilgisayar ve cep telefonuyla çevrelenmişken tanıştığı Haluk’la her şeyin değiştiğini söylüyor anlatıcı. Çocuklara özgü oyunlar oynayıp bilgisayarların sanal gerçekliğinden çıktıklarında yaşamlarının daha güzel olduğunu vurguluyor. Ve arkadaş gruplarına Hülya ardından da Cengiz ve Ebru’nun katılmasıyla “XBand” adı verdikleri gruplarının tamamlandığından bahsediyor. Sitenin korunaklı yaşamında bağışıklık sistemleri yükseltilmiş çocuklar olduklarını söyleyen anlatıcı; sitenin arazisinde buldukları eski bir otobüste oyunlarını oynayıp özgür olduklarını düşünürlerken, tüm maceralarının aileleri tarafından izlendiğinin sonradan fark ettiklerini paylaşıyor ardından. Tam bu noktada yazar Erbuğ Kaya, ev işlerinden müzik grubunda solistliğe kadar gelecekte her alanda “robotumsu”ların kullanıldığı bir dünyanın çözümlemesine girişiyor. Bekir’in yaşama geçireceği yapay zekâ “Havva”daki başarısını sunuyor. Kaya, site duvarlarının dışında totaliter bir rejime doğru ilerleyen yeryüzünün sinyallerini de veriyor romanında. Bağışıklık sistemleri güçlendirilen zenginler daha uzun yaşayabilirken, duvarların arkasında yoksulların böyle bir şansı olmuyor gibi. Yazar, Bekir’in dilinden dünyanın nasıl bir yer olacağına ilişkin öngörüsünü ise şu sözlerle dile getiriyor: “Havva daha güzel bir yaşamın ilk adımı olacak. Bir gün gelecek, tüm işleri, ürettiğimiz yapay zekâlı robotlara teslim edeceğiz. İnsan sadece bilim ve sanatla ilgilenecek. Bunları ekmek parası için değil, entelektüel beynini geliştirmek amacıyla yapacak. Çünkü para kavramı olmayacak… Evet, Havva ütopik bilimselsosyalizmin ilk adımı olacak”. Roman, bir grup çocuğun arkadaşlık romanından ütopya düşlerini yaşama geçirmeye çalışan bilim insanlarının çalışmalarına ustaca dönüşüyor. Kaya, son sayfaya kadar okurun merakını diri tutmayı başarıyor. Bekir’in rakı masası kurup anlattığı hikâyeyi dinleyen tabancalı adama kodu söylediğinde ise bir düşten uyanan okur kitabın başlığının ne anlama geldiğini ancak çözebiliyor. Sürpriz bir sona sahip İnsanlık Deneyi, soluk soluğa okunan bir distopik bir roman. n 8 11 Mart 2021
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle