Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MART 2021 Sesin rengi de var! Bugünün Kitapları, 163 sayfa Çoğumuzun hikâyesi farklı olsa da yaşadığımız pek çok şey benzer Başörtüsünü çıkarmak isteyip ailenin ve çevrenin baskısı nedeniyle bu kararlarını hayata geçiremeyen, şiddet gören, psikolojileri bozulan kadınlar Büşra Cebeci’ye anla ıkları hikâyelerinde içinde bulundukları açmazlardan, yaşadıkları zorluklardan söz ediyorlar. Başörtüsü takmanın zorunluluk olduğu İran’daki durumu çeşitli yönleriyle ele alan Nevşin Mengü ise kadınlara yönelik baskılara ve bunlara karsı gelişen direnişe dair bir panorama sunuyor. “Herkes İstediği Gibi Yaşasın” kadınların bireyselleşmesinin önüne konan engelleri, bunları aşmak için verilen mücadeleleri, Türkiye’de ya da İran’da yaşamaları fark etmeksizin kendi kararlarını almak isteyen kadınların yaşadıkları zorlukları çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. Kitapların ışık olup halaya durduğu okuma dünyama sızan ilk Yeşim Saygın yapıtı Bataklığın Kıyısındaki Ev’di. Sonra bir akşamüstü Hayaletli Gölün Çocukları seslendi penceremin altından. Ve el salladı Mızıkacı’yla Baykuş Yemini. Onca telaşın, yorgunluğun sakin bir sabaha ağması gibiydiler. Derken bir sabah erken çıkageldi Günlükte Saklı Sırlar... Y. BEKİR YURDAKUL İyi dokunmuş, el emeği bir kilimin her koyağını, her bir motifini, rengini, sesini, ışığını sezmek o güzelim desenlerin ustaca size bırakılmış boşluklarında dur durak bilmeden dolaşmak, onunla soluk almak, yola düşmektir iyi kitaplarla buluşmalar. Bir de dilini kurmuşsa yazar, okuruyla göz hizasına vararak sohbete durmuşsa bitmesin istediğimiz bir yolculuktur çıktığımız; uzadıkça uzasın isteriz. Dahası da vardır: Çok geçmez, bir de bakarsınız ki o kahramanların belki de aralarından biri sizsiniz, siz de o mekânda, o zamandasınız. Duygular, düşler, heyecanlar, düş kırıklıkları, başarılar, coşkular sizden anlar/ bölümlerle gülümser satır aralarında... BİRLEŞİK DUYGU SİNESTEZİ Bildiğinizi düşündükleriniz üzerine de ince, yumuşak fırça vuruşlarıyla dolaşır sözcükler. Damağınıza yeni dil tatları armağan eder. Bir merak istasyonunda bindiğiniz trenden bir başka heyecan istasyonunda indirir sizi. Anılarının bir yerinde, “Ömrümce başka hiçbir neden olmaksızın yani salt kendim için bir şey okuyamadım” diyen Aziz Nesin’in, “Ne o, yine bir iş mi yoksa bu kez kendin için mi okuyorsun?” sorusuna boş verir, dümeni hayatın akışına bırakırsınız. Çocukluğunda, ilkgençlik çağına doğru koşarken yaramazlık da yapar kimi kabahatleri de olur insanın. Sahi, okulu astığınız ya da söz verip de tutmadığınız olmadı mı hiç? Ateş de o çocuklardan biri işte. Resme de “feci” yeteneği var! (Korkmayın! Bu türden kullanımlara karşı tutumuyla da dil bilincini yapıt boyunca sergiliyor yazar.) Ve okullar kapanınca babası getirip “boş kâğıt gibi sıkıcı” bir tatil kasabasına bırakıverir “cezalı” oğlunu. Ateş, yaz boyu burada kalacak, bir süre sonra uzaktan uzağa “Kumru” diye anacağı Bahar Hanım’ın işlettiği Mavi Şarkı Oteli’nde çalışacaktır da. Bir anda sudan çıkmış balığa dönmüştür. Sıkıntılı günler birbirini kovalarken “meraklı kedi yavrusu gibi bakan” yaşıtı Arya’yla, hemen ardından onun arkadaşı Çilli’yle kesişir yolları. Arya için Ateş’in “sesi lacivert gridir, tıpkı kış denizinin hırçın dalgaları gibi.” İNCİ’NİN GÜNLÜĞÜ Yüzyıllar öncesinden duyulan sesiyle “Konuş ki seni görebileyim” diyen Sokrates’i, radyo oyunlarıyla Konuş ki Göreyim Seni diye seslenen şair Behçet Necatigil’i anımsadım. Arya için konuşmanın değeri salt ses tonu ya da sözcüklerle sınırlı değildir. Seslerin rengini de görmektedir o. Yani sinesteziktir. Bu farklılığın hem Arya hem de romanın bir başka kahramanı İnci için kurguya ustaca yerleştirildiğini belirtmeliyim. Arya, eski bir itfaiye merkezini kafeye dönüştürüp işleten annesine yardımcı olmaktadır. Mekânı, “Vanilya ve kakao kokusu, vals yapan bir çift gibi hafif adımlarla dönerek kafenin içinde dolaşıyor, >> www.iletisim.com.tr iletisim@iletisim.com.tr vimeo.com/iletisim facebook.com/iletisimyayin twi er.com/iletisimyayin instagram.com/iletisimyayin 22 11 Mart 2021