05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KITAP l BEBEK l ÇOCUK [email protected] l GENÇ BURCU YILMAZ l HAFİZE ÇINAR GÜNER l SİMLÂ SUNAY TAŞ KÂĞIT MAKAS Morpurgo’dan savaşın doğası Savaşmak mı yoksa savaşmamak mı? Savaş ile av, asker ile avcı arasında benzerlik var mı? İkinci Dünya Savaşı romanlarıyla bilinen Morpurgo’nun Kurdun Ağzında ve Anya’yı Beklerken adlı kitapları genç okurları “savaş ve doğa” üzerine etraflıca düşündürüyor. SIMLÂ SUNAY İ kinci Dünya Savaşı sırasında doğan ve babası o sırada savaşta olan öğretmen Morpurgo’nun çocuklar ve gençler için otobiyografik malzeme içeren savaş romanları yazması son derece anlaşılır. Çocuk ve gençlik edebiyatı gerçeküstü ve insan sonrası fantazya akımında çalkalanırken, 1980’lerden sonra, onun gerçekçi, duygusal romanlarla eskiyi canlandırması da… Savaş Atı’nın çok sevilmesi, postmodern çağda “olay örgüsüne odaklı hayalet yazar”ın topluma etkisini yeniden tartışmaya açıyor. Morpurgo için aslolan hikâyedir ve metinlerinde asla araya girip ileti göndermez. Bununla beraber inandırıcılık amacıyla da olsa, iyi rahipler, kiliseler, vatanseverlik, aile değerleri gibi seçimleriyle vefa dolu, muhafazakâr bir romantiktir. Almanya’yı eleştirirken vatanı İngiltere’yi eleştirdiğini en azından bu iki kitapta bulamayız. Modern ile postmodernin karıştığı bir çağda eski yöntemle klasik romanlar yazıyor ama onu özel bir romancı yapan çok önemli bir şey de var; doğaya bakışı... Savaş Atı’nın büyük başarısı da bundan kaynaklanıyor; savaşta insanlar kadar atlar (hayvanlar) da ölür fakat bu konu pek işlenmez. Ülkesinde şehirli çocuklar için eğitim çiftlikleri işleten Morpurgo’nun romanlarındaki doğa ve çiftçilik merkezli bakışı onun edebi değerini ve özgünlüğünü bizlere apaçık gösteriyor. Savaşın doğasını insan duyguları ve davranışları üzerinden neredeyse kusursuz aktarabilen gerçekçi romancı, doğainsan arasındaki savaşı da bununla paralel yansıtıyor ve hatta hep bu ikinci savaşı, zamanı kısıtlı o ilk savaştan azade daha geniş bir za manda tutabiliyor. Çünkü eleştirisi orada belirginleşiyor. SAVAŞMAK MI? SAVAŞMAMAK MI? Kurdun Ağzında’da gerçek bir hikâyeden yola çıkan Morpurgo, aile büyüğü Francis Cammaerts’in (d. 1916ö. 2006), 193945 yılları arasında savaşa karşı duruşunu ve sonra erkek kardeşini savaşta kaybettikten sonraysa casus olarak katılmasını anlatıyor. Barroux’un çizimleriyle çizgi roman havasındaki özel tasarımlı kitapta, artık yaşlanmış savaş gazisi Francis’in doksanıncı doğum gününden sonraki günlerde hayatına giren önemli kişilere, geriye dönüşlerle, hasret ve keder dolu seslenişini okuyoruz. Her ne sebeple olursa olsun öldürmeye karşı olan Francis’in İngiltereFransa arasında geçen büyük değişimini anlatan ve “savaşmanın” kazanmış göründüğü hikâyede, roman boyunca savaşmamak da aslında tartışılmaya devam ediyor. Savaşa katılmak istemediği için mahkemeye çıkıp sonrasında da savaşa gıda üreten bir çiftliğe gönderilen Francis’in hikâyesinin bu ilk kısmı, savaşı reddedenlerin neler yaşadığını anlatması bakımından da özel bir yere sahip. Kitaba adını veren “kurdun ağzı” imgesi ise savaşın gizli timlerinin karargâhlarını ve zor görevlerini ya da Almanlar tarafından yakalanıp götürüldüğü ama sonra kurtarıldığı kampı imgeliyor muhtemelen. Francis’i kurdun ağzından alan ise Polonyalı casus Christine Granville (d. 1908 ö. 1952). Biyografilerle ve fotoğraflarla da desteklenen kitap Morpurgo’nun 2018 yılında tamamladığı, vefa dolu, en son eseri. AV VE SAVAŞ Anya’yı Beklerken, Kurdun Ağzında’dan ayrı olarak tanrısal anlatımla Fransaİspanya sınırındaki kü çük bir Fransız kasabasındaki Alman işgalini, Jo adlı bir erkek çocuğun bakışından aktarıyor. Hem tanrısal anlatım hem de Jo’nun bakışının kullanıldığı anlatım tekniği bir çocuk karakter olarak Jo’yu daha gerçekçi ve inandırıcı kılıyor. Hıristiyan kasaba halkının Fransa’dan İspanya’ya kaçmak isteyen, muhtemelen yetim, on iki Yahudi çocuğu saklayıp, onları sınır dışına çıkarma hikâyesi hayli buruk ve acıklı. Kasabalı Yaşlı Dul Horcada’nın Yahudi damadı Benjamin’in başını çektiği bu kaçma / kaçırma süreci, savaş kaybı torunu Anya’yı beklerken geçiyor. Eşi (Horcada’nın kızı) ölen Benjamin ve kızı Anya, Paris’ten kaçarken birbirlerini kaybederler. Bu ihtimale karşın Benjamin ile kasabada buluşmak üzere sözleşmişlerdir ve Benjamin kasabaya dönerken bu arada bazı Yahudi çocukları (av) sınır dışına çıkarmak için çabalarken Anya bir türlü dönmez. Romanın son sayfasına kadar da Anya’yı bekler okur. Romanın başında henüz Alman askerleri gelmeden önce, anne ayıyı avlayan kasabalılar, meydana ölü ayıyı getirip bırakırlar. Jo, anne ayı ile daha önce karşılaşmıştır ve bu avdan dolayı çok üzgündür. Yavru ayı ile karşılaştığı başka bir günse aynı zamanda Horcada’nın evinde gizli yaşayan Benjamin ile karşılaştığı gündür. On günden itibaren Jo, Benjamin ve yaşlı dula kaçakları saklamaları için yardım eder ve bundan kimseye söz etmez. Jo’nun babası da savaşa gitmiş ve toplama kampında esir düşmüştür. Kasabadaki her evde başka bir savaş hikâyesi vardır. Morpurgo, sınırı korumak ve kaçışları engellemek için kasabaya gelen Alman askerler (avcı) ile kasabalılar arasında geçen yer yer gerilimli yer yer merhamet ve anlayış dolu ilişkileri ayrıntılarıyla aktarırken Hitler eleştirisinin yanında savaşın Almanları da nasıl etkilediğini gözler önüne se rer. Kurdun Ağzında’da doğrudan tartıştığı “savaşmak mı / savaşmamak mı”, daha önce yazdığı bu romandaysa hikâyeleştirilmiştir. Damla Kellecioğlu’nun bahsedilmeden geçilemeyecek başarılı çevirisiyle de, Morpurgo’nun, çoğu geçmiş zaman kipindeki sade cümlelerle olayları etraflıca aktarışı, karakterleri derin ve coğrafyayı ayrıntılı işleyişi Anya’yı Beklerken’i klasik olmaya aday bir roman haline getiriyor. Belediye Başkanı’nın, “yarım akıllı”, iri cüsseli, saf oğlu Hubert karakterinin romanın en ince çizilmiş yan karakteri olduğunu ve romanın açılışındaki “ayı” imgesini insan bedeninde taşıdığını belirtmek gerekir. “Hubert’in minyatürleri ekmektendi. Bir ekmeğin içini açar, yumuşak kısmını çıkarır, dışını bir yana koyardı; sonra da ekmeği yoğura yoğura, üstüne tüküre tüküre koyu kıvamlı bir hamura dönüştürürdü. Hamuru yufka kalınlığına gelinceye dek açar, sonra da keserek, hamurun içinden istediği şekilleri çıkarırdı. Ve her nasılsa, aslında hiç umut vermeyen bu malzeme, minicik kupalara, kâselere ve taslara dönüşürdü.” (sayfa 65). Kasabalılar ile Alman askerleri arasındaki gerilimi; askerlerin verdiği şekerle meleri yere tüküren çocuklar, askerlerin yanından geçerken sesi yükselen okul orkestrası, kabul edilen ama sonra iade edilen hediye bir dürbün, önce verilen sonra verilmeyen selamlar gibi şiddet içermeyen ayrıntılarla işliyor Morpurgo. “Jo artık bütün askerlerden, hatta onbaşıdan bile uzak duruyordu. Onları her gördüğünde, bu adamların birer avcı olduğunu düşünmekten kendini alamıyordu.” (sayfa 108). Hubert’in bir yanlışlık sonucu öldürülmesi ânında Jo’nun ayının öldürüldüğü günü hatırlaması; savaş ve av, avcı ve asker benzerliğini tartışmaya açarken, kitabın sonunda, savaş koşullarında da olsa gündelik yaşamın barışı özenle gizlediği, sımsıkı tuttuğu anlardan geçerek savaşın bitişini hem coşkuyla hem de kederle karşılıyoruz. n Kurdun Ağzında, Michael Morpurgo, Resimleyen: Barroux, Çeviren: Arzu Altınanıt, Çınar Yayınları, 168 sayfa, 2019, 12 + yaş Anya’yı Beklerken, Michael Morpurgo, Çeviren: Damla Kellecioğlu, Tudem, 182 sayfa, 2019, 12 + yaş 18 12 Eylül 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle