Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Han Dong /Şiirler Çeviren: Yeliz Altunel N ankin doğumlu şair, yazar Han Dong, felsefe eğitimi aldı ve çeşitli üniversitelerde eğitim verdi. 1980’lerde yazmaya başladı ve 90’lardan beri Çin edebiyat dünyasının önde gelen isimlerinden oldu. Postmodernizmin etkisiyle seçkin edebiyattan uzaklaşan “üçüncü kuşak” şairlerin en önemli temsilcilerinden kabul edilir. Çok farklı postmodern şiirler yarattı. Şiirlerinde sıradan insanların günlük yaşamına ve duygu değişimleri cevatcapan33@gmail.com ne odaklandı; zihinle ve zihnin dış dünya bağlantısıyla yakından ilgilendi. Bu nedenle şiirlerinde derin bir anlayış ve duygudaşlık göze çarpar. Son yıllarda kurmaca yapıtlarla ilgilenmeye başladı; birkaç öykü kitabı ve iki roman yazdı. BEN VE SEN ben ve sen: tanıştık, âşık olduk, birlikte yaşadık ben ve sen: bir süre ayrı kaldık merhametim ve kederim sana sevgin, üzüntün bana ben ve sen: ruhun yakınlığı, yalnızlığı bunların hepsi rastlantı senin gibi ben de, anne ve babamın rastlantıyla tanışmasının aşkının ve birlikte yaşamasının yedikleri sıradan yemeklerin rastlantıyla edinilen cinsiyetin eseriyim… rastlantı rüzgârlar savursun diye büyürüz bir son hatırına bir zar gibi çalkalar bizi rastlantı dünya o kırmızı noktalar: kan damlaları şeş: iki sıra gözyaşı sadece bu ikisi gerekli YAĞMUR olan biten bir şey yokken yağmur büyük bir olaydır; ama bir şeyler vuku buluyorsa arka plandadır. kimi hatırlar onu, kimi hatırlamaz… yıllar sonra, her şey geçmişte kalmışken yağmur bir kez daha bize döner; hiçbir şey olmaz şıp şıp yağarken. SENARYO bu sigarayı bitirince, ziyafet için yola koyulacağım akşama doğru taksiyle kenti bir uçtan bir uca gezeceğim iyi aydınlatılmış bir yemek masasına varacağım sonra teker teker gelecek iyi arkadaşlar, her biri biraz endişeli parlak ışıklar bir an için yüzlerini aydınlatacak ve lekesiz beyaz yemek takımında yansıyacak; sonra dudak lekeli şarap kadehinde bir gün batımı gibi gitgide kirlenecek bir sigaranın puslu dumanında okuduğum şeydir bu senaryo IŞIKLI TABELA uyuyamıyorum, karanlıkta gözlerimi açıyorum, bir pencere gölgesi… öylece yatakta oturuyorum; bak (diyorum kendime) dışarıda gökyüzü kasvetli ama uzaktaki ağaç tepeleri daha kasvetli yukardaki boşlukta ışıklı bir tabela sigaramın ateşiyle eşzamanlı sessizce yanıp sönüyor sözcüklerden bir satır: “SENİ SEVİYORUM” diyor. 14 12 Eylül 2019 HAYAT hayat insanlarla meskun bir boşluk kadın ve erkek bir trende karşılaşmak gibi sıradan bu hayatlar kadar biri ötekine yakın hayat bizi sarsar öyleyse daha sıkı sar beni istasyonda ineriz, sıcak gözyaşları dökeriz bir kelebek uçar içeri hiçbir engel olmaksızın ileri, geri ADIN YOK adın yok, şeklin yok hiçlik gibisin keyifliyken mutsuzken azap gibi algılanırsın bir esintide, bir manzarada kısa ezgili hatıralarda, belli cümlelerde hızlı çiçeklenme ve solma kan ve gözyaşları basit okyanus, işe yaramaz yıldızlar ve sıcak kanlı memeliler sevgilisin sen ruhumu yarattın ve paramparça ettin bu dünyaya tesadüfen doğmama seni arayıp bulmama ve sonunda istekle ölmeme neden oldun YUVARLAK YEŞIM TAŞI ışık sönünce, karanlık çöker ortalık durulunca, bir parça ışık fark ederim belli belirsiz: ne olabilir ki? bu yeşilimsi parıltı, daha önce hiç fark etmedim.. sonra, bir parça yuvarlak yeşim taşına dokunurum pamuklu ipini parmaklarıma dolarken kimin verdiğini hatırlayamam (hatırladım sonra) ama yabancı kaldı bu sönük ışık çevresindeki nesnelere ışık düşürmedi kördü sanki kör bir kadının gözlerindeki kıvılcım gibi kasvetliydi