05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MUHAFAZA/MIMARLIK EYLÜL 2019 si; Hitler’in mimarı Albert Speer’in ileride yıkıma uğrayabilecek binalarının Roma harabelerine benzemesini arzulaması gibi örnekler yıkım/onarım ve iktidar ilişkilerinin en belirgin göstergeleri olarak karşımıza çıkıyor. CUMHURIYET DÖNEMI İSTANBUL’UNDA KORUMA OLGUSU Muhafaza/Mimarlık’ın ilk iki bölümü İstanbul’u merkez alarak harabe olgusunu muhafaza politikaları bağlamında irdeliyor. Bu bölümler 19. yüzyıldan 1970’li yıllara kadar Osmanlı devleti ve Cumhuriyet yönetimlerindeki planlama politikalarında tarihi eserlerin hangilerinin hangi amaçlarla muhafaza edildiği yanı sıra harabe kavramı üzerine geliştirilen politik söylemlere odaklanıyorlar. Titizlikle ayrıntılandırıldığı gibi bu tarihsel anlatıda dönüm noktasını, Osmanlı İmparatorluğu’nda 19. yüzyıla kadar imaret kültürü ve vakıf sistemiyle yönetilen onarım ve kentsel yapı üretimi faaliyetlerinin gerek göçler gerek savaşlar, salgınlar ve yangınlarla zarar gören İstanbul’da kontrolsüz hale gelmesi oluşturuyor. Kentin tarihinin fiziksel izlerinin ciddi ölçüde hasar görmesi ve kent yönetiminin yeniden örgütlenmesiyle eski eser, harabe, muhafaza ve tamir gibi kavramlar politik pratik ve söylemlerin çatışma alanları olmaya başlıyorlar. Bu noktada Muhafaza/Mimarlık’ın önemli bir saptaması, kentsel yenileme ve koruma alanlarındaki dönüm noktasının Osmanlı geçmişinin reddedildiği Cumhuriyet’in ilk yıllarından çok daha önce yaşanmış olması. Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde çıkarılan yasalar ve alınan yönetsel kararlar, abidelerin gerek imhası gerekse korunma koşulları konusundaki ilk adımların nasıl atıldığını ve tarihi yapıların günü geçmişliğinin teslim edilmesiyle itibarlarının korunması arasında ne tür çelişkilerin ortaya çıktığını belgelerken, kentsel yenileme ile mimarlık mirasının korunması arasındaki uzlaşmazlıkların da başlangıç noktalarını oluşturuyorlar. KENTIN KARMAŞIK VE ÇELIŞKILI PRATIKLERI Kitabın Cumhuriyet dönemini ayrıntılandıran bölümleri, harabe olarak nitelendirilen İstanbul’daki Osmanlı mimari mirasının kritik politik kararları harekete geçirmedeki rolüne odaklanarak, bu mirasın inkılapçı ve muhafazakâr siyasetlerin tarihe bakışlarıyla nasıl ilişkilendiği, her iki bakış açısının da geçmişle olan seçici tavrının politik kararları nasıl biçimlendirdiğini ele alıyorlar. 1920’lerde Osmanlı geçmişinden kop mayı amaçlayan modernleşmeci tavırla unutturulmak istenen, 1950’lerde ise geleneği yücelten muhafazakâr Demokrat Parti yönetiminde yeniden hatırlanan geçmişi temsil eden İstanbul, karmaşık ve çoğu zaman çelişkili kentsel pratiklerin sahnesi haline geliyor. Bu bölümlerin en çarpıcı yanı da bu çelişkileri ortaya çıkarmaları. YIKMAK VE KORUMAK ARASINDAKI KARMAŞIK ILIŞKI Cumhuriyet’in ilk yıllarında ihtişamı unutturulmak istenen İstanbul’un harabe halinde korunarak kent belleğinde yer etmesinin yeğlenmesi, Demokrat Parti döneminde ise bir yandan abideler seyirlik olarak korunurken öte yandan büyük ölçekli yıkım faaliyetleriyle yeni yollar ve rant getirecek arsalar açılması, yıkmak ve korumak arasındaki karmaşık ilişkinin en belirgin örnekleri. Mimarlık tarihi anlatılarında daha çok yapıtlarıyla öne çıkarılan Kemalettin Bey, Sedat Hakkı Eldem, Zeki Sayar ve Sedat Çetintaş gibi ünlü mimarlar bu metinlerde koruma kavramıyla muhafazakârlık, modernizm ve ulusalcılık düşünceleri arasındaki karmaşık ilişkinin aktörleri olarak karşımıza çıkıyorlar. Muhafaza/Mimarlık gelecek çalışmalara öncü olacak, mimarlık, kent ve koruma tarihi yanı sıra kentlerimize güncel yaklaşımlara da eleştirel olarak farklı çerçevelerden bakmamızı sağlayacak nitelikte bir derleme olarak düşünsel dünyamıza önemli bir katkı yapıyor. n Muhafaza/Mimarlık /Nur Altınyıldız Artun / Bilge Bal / İletişim Yayınları / 2019 1712 Eylül 2019 Türkçe Edebiyat, 259 sayfa Rahatsız edecek ve “dişil” bir mizahla gülümsetecek öyküler Döne, Fatma, Ayser, Selma, Leyla, Elif, Nurgül, Melike, Zehra, Songül ve daha nice kadının öyküsü… Kimisi sessiz kalıyor, ağzını açmıyor, içine içine kanıyor. Kimisi ö esini haykırıyor, sokağa çıkıyor, çığlık çığlığa meramını anlatıyor, “deli kadın” damgasını yiyor. Kimisi biliyor, dayanışırlarsa kâbuslardan uyan bileceklerini. Kimisi bilmiyor, kendisine öğretilen, dayatılan rollerin ötesinde bir dünya tasavvuru olduğunu… Aslı Tohumcu kaynayan toplumun, erkeklik denilen illetin ortasında kalmış kadınlara dikkat kesiliyor. Bu kadınların hikâyelerine tanık olun istiyor… Şeytan Geçti, rahatsız edecek, üzecek, yeri gelecek “dişil” bir mizahla gülümsetecek öykülerin kitabı. www.iletisim.com.tr [email protected] vimeo.com/iletisim facebook.com/iletisimyayin twi er.com/iletisimyayin instagram.com/iletisimyayin
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle