29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KITAP l BEBEK l ÇOCUK [email protected] l GENÇ BURCU YILMAZ l HAFİZE ÇINAR GÜNER l SİMLÂ SUNAY TAŞ KÂĞIT MAKAS Aile Dönencesi Göçmenlik konulu kitapların hem Avrupa hem de Türkiye çocuk ve gençlik edebiyatında bir gündem oluşturmakta olduğu aşikâr. Salon Salam da, yerleşik göçmenliğe, mahalle, gelenek, kültür ve dayanışma eksenindeki özgün ve umutlu yaklaşımıyla tartışılmayı hak ediyor. SIMLÂ SUNAY B enjamin Tienti, genç bir yazar ve Salon Salam onun ilk romanı. Kitabın edebi değerini meselesi kadar anlatım dili de belirliyor; dış seslerle açılan, yer yer okura doğrudan seslenen, atmosferi sağlam kuran, kıvrak, dinamik, yaratıcı ve hatta deneyci bir dil dikkat çekiyor. Bu noktada çevirinin de başarısından söz etmek gerek, kıvraklık Türkçenin olanaklarıyla paralel ilerliyor. Gerçek ve Hani’nin hayal ettikleri olarak ikiye ayrılan eylemler roman boyunca birlikte sürükleniyor ve okuru şaşırtma, tatlı yanıltma ve aslında dramatik olayı böylece hafifletme ve yabancılaştırma unsuru olarak belirginleşiyor. Bununla beraber dildeki bu özgün ve tutarlı anlatım biçimi, gücünü nesnelerle olan ilişkisinden alıyor. Gerçeklerle Hani’nin tahminleri, istekleri çarpışırken bazen bir süpürgenin sapının kırıldığını, bazen de ucunun mikrofon olduğunu ve o an babasının berber salonunda olsa da Hani’nin kendini konser salonunda hissettiğini, çok kızdığı bir gündeyse kapının yerle bir olduğunu ama gerçekte sadece çatladığını, bir konuşma sırasında reddedildiğini ama aslında reddedilmemiş olduğunu peş peşe okuyoruz. “Sana da oluyor mu? Bir yeri her gün gördüğünde onu artık gerçekten görmezsin.” (sayfa 34). Tienti, dış ses, iç ses, Hani’nin hayal dünyasıyla da yetinmiyor, doğrudan okura seslenerek, ayrıntılarla zenginleştirdiği atmosfere okuru da dâhil ediyor. Belli başlı eşyalar da metinde tekrar edilmek, hiç unutulmamak suretiyle roman karakteri olarak yerini alıyor. Sözgelimi; berber dükkânındaki, kapı her açıldığında “Don’t worry be happy” diye şarkı söyleyen, tavana asılı pilli balık. Sadece şarkının nakaratını söylüyor olması romanın havasını hissettirdiği gibi, berber dükkânında vuku bulan hayli şiddetli sahnelerin ortasında dahi araya girmesi ortamı bir anda yumuşatıyor. Dram ve mizah zikzaklar çizerek, birbirinin üzerinden geçerek, birbirini kırarak ilerliyor. MAHALLE DÜKKÂNLARININ BÜYÜSÜ Tienti’nin ayrıntı başarısı, mekânların ve içinde sürüp giden sıradan ve sıradışı olayların zihnimizde hızla resmedilmesini ve inandırıcılığı sağlıyor. Dilde bu na destek olan unsurlardan biriyse markalar denizi; Coca Cola, Fanta, Frosties, Dr. Dent, Dr Oetker vb… Yazarların genellikle çekindiği marka adları aslında gündelik hayatı yansıtabilmede çok etkin. Ancak Tienti zaten cesur bir yazar; banka soygunu, uyuşturucu, alkol, kavga, gelenek baskısı, cezaevi gibi hassas içe rikleri genç okura sağduyulu, eleştirel aktarabiliyor. Belli ki Almanya’da, Müslüman göçmenlerin çok bulunduğu bir kentin mahallesindeyiz. Türkler, Lübnanlılar doğulu ve güneyli geleneklerin içinde belli bir kültürü korumaya çalışıyor. Kitabın en sonundaki, yazarın uzun teşekkür listesinde bir dükkân ismi dikkat çekiyor; Küçük İstanbul Berber Salonu. Bu da Salman 44 tabelalı dükkânın ve ailenin Türk olduğunu düşündürüyor. Dükkânda sürekli çay içilmesinden de anlaşılıyor. Baba Zati ve amca İbo’nun ortak işlettiği berber dükkânı, zor ekonomik koşullar nedeniyle hayatı kurtarmadığından, romanın hataları bol kişisi İbo Amca’nın kirli işlere girmesine neden oluyor. Baba ve annenin de önce dâhil olduğu ama sonra bırakmak istediği bu yasadışı durum iyice karışınca anne cezaevine düşüyor ama bu trajik olay Hani ve kardeşi Moma’dan gizleniyor. Anne birdenbire ortadan kaybolunca anne rolü de Hani’ye kalıyor ancak ne yaparsa yapsın Moma’ya anne olamıyor ve küçük oğlan gece yatağını ıslatmaya başlıyor. “Moma’nın başının ucunda oturuyorum. Anneme benzemiyor halim hiç. Annem kamburunu böyle çıkarmazdı.” (sayfa 134). Annesiz bir gündelik hayatın, geleneksel kültüre sahip üstelik de göçmen bir ailede nasıl da sarsıldığına şahit oluyoruz. Berber dükkânı, merkezi ve sosyal bir mekân olarak, yerli ve göçmen ilişkilerinin apaçık gösterilebildiği bir alan. Yardımsever Gençlik Merkezi çalışanı ve aynı zamanda Hani’yi iyileştiren Mira, Türk anaokulu öğretmeni Bayan Erdoğan, annenin gidişinden sonra aileye sürekli bedava yemek gönderen Lübnanlı lokantacı Basim Bey, sokakta ceza kesen Alman trafik polisi, dükkânın müdavimleri, eli tespihli yaşlı Türkler göçmenliğe özgü başka bir kamusal alanın temsilcileri... Çocuklara “pislik sürüsü, ayaktakımı” diye bağıran ırkçı komşu Graf Bey ile de birlikte, göçmen sorununun iyi ve kötü toplumsal iki yüzünü gösteriyorlar. GELENEK MI DAYANIŞMA MI? “Banka soymaya kalkan on iki yaşındaki bir kız aslında yardım istiyordur.” (sayfa 23). Hani tesadüfen annesinin nerede olduğunu öğrenince, eğer hapse düşerse onun yanına gidebileceğini düşünüyor. İşte roman da domates bıçağıyla girişilen başarısız bir banka soygunu ile açılıyor ve sonrasındaki bir haftada olanları konu ediniyor. Yer yer geçmişe dönüşlerle mutlu aile tablosunu da çizerek ailenin dramını ve altüst olan duygu dünyalarını belirginleştiriyor. İyiliksever Basim Bey ile baba Zati arasındaki bedava yemek ve bedava saç kesimi çekişmesi arasında sürekli gidip gelen, hizmet bedeli paranın, her keresinde en sonunda iki ayrı dükkânda da bulunan plastik cami maketine isteksizce atılması, veresiyeci doğu kültürünü çok iyi yansıtıyor. Tüm bu geleneksel kökenli ama göçmenlikle pekişen dayanışma, Hani’nin tutkuyla çektiği fotoğraflarla dükkânı sarıyor. Hani, her müşterinin “öncesi” ve “sonrası” portre fotoğraflarını çekerek dükkânı sadece bir berber olmaktan çıkarıyor. Moma’nın anaokulu öğretmeni Bayan Erdoğan’ın tavanlara asılan dönenceler üzerinden Hani’ye aktardığı aile benzetmesi romanın imgesini açıkça söylüyor. “Aileni de bir dönence olarak hayal edebilirsin, yani sadece birine dokunman yetiyor genellikle. Sonrasında ne olacağından, hangi figürün tam olarak nereye doğru hareket edeceğinden emin olamazsın.” (sayfa 113). Hani’nin sürekli dokunduğu bir dönencenin içindeyiz. Ne ki, roman aile kavramını tartışsa da dostlukları da bu dönenceye dâhil ediyor, dolayısıyla yerli ve göçmeni bir dükkân tavanına asılı aynı dönencede birleştiriyor. Moma, annesi kadar güzel kukla oynatamayan Hani’den geceleri uykudan önce kitap dinlemeye başlıyor; İbo Amca’nın gölgesinde kalan baba en sonunda isyan edip kontrolü ele alıyor; Mira, Dirk ile flörte başlıyor ve sanıyorum ki tam da şu anda Graf Bey, Hani’nin muzırlık için üzerine zeytinyağı sürdüğü, kendi kapısının kolunu tutmak üzere. n Salon Salam, Benjamin Tienti, Resimleyen: Barbara Jung, Çeviren: Olcay Geridönmez, Ginko Çocuk, 158 sayfa, 2019, 12 + yaş 20 11 Temmuz 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle