29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CHANTAL MOUFFE’DEN ‘SOL POPÜLİZM’ Düzen içi yeni sosyal adaletin peşinde Chantal Mouffe, Sol Popülizm’de kitle hareketlerine yansıyan dalganın oluşturduğu politik atmosferi masaya yatırıyor. GÜRER MUT [email protected] Toplumsal hayatın içinde yaşanan siyasal, kültürel, iktisadi krizler, siyaset kurumunda ciddi dönüşümlere ve yeni söylemlere kapı aralıyor. Bu noktada toplumsal krizlerle karşı karşıya kalan ve siyasal meşruluk zemininin inşa sürecindeki “halkçı” söylem, düzen siyaseti için bir anlamda can simidi haline geliyor. 2008’de yaşanan finansal mali krizin faturasının “sıradan insan”a kesilmesiyle birlikte başlayan kitle hareketleri, 2011 yılında Amerika’da Occupy Wall Street, 20112012 yılları arasında İspanya’da İndignados (Öfkeliler) ve 2013 yılında Yunanistan’da Aganakstismenoi hareketlerinin doğmasına neden oldu. Bu dinamiğin yarattığı etki, sol popülist söylemlerle de birleşince, Yunanistan’da Syriza’yı, İspanya’da Podemos’u iktidara taşıdı. Yakın zamanda ekolojik kriz, sınıf ve cinsiyet eşitliği bağlamında yükselen toplumsal muhalefetin, geleneksel sağmuhafazâkar çizgiye duyduğu hoşnutsuzluk, sol popülizmle birlikte, Amerika’da Barnie Sanders’ın, İngiltere’de Jeremy Corbyn’in ve Fransa’da JeanLuc Mélenchon’un büyük destek toplamasına olanak sağladı. Bu gelişmelerin ışığında, özellikle Batı Avrupa’da uygulanan politikalar sonucunda yaşanan gelişmeleri değerlendiren Belçikalı politik kuramcı Chantal Mouffe’nin yeni kitabı Sol Popülizm, postpolitik düzleme karşı girişilen mücadelede sol popülizm kavramını stratejik bir müdahale zemini olarak kurguluyor. Fakat baştan şunu söylememiz gerekir ki, post Marksist bir kuramcı olan Mouffe, “sol” vurgusunu klasik anlamının ötesinde, daha çok “sosyaladalet” değerlerini ön plana alarak kullanıyor. Kitabın başlangıcında Batı demokrasilerinin içinde bulunduğu krize işaret eden Mouffe, mevcut konjonktürde sol popülizmin kolektif bir politik özneyi inşa etmek için uygun bir strateji olduğunu, demokratik bir politikanın kurucu unsuru olan halk egemenliği ve eşitlik ideallerini geri kazanmada önemli bir hareket noktası olduğunun altını çiziyor. SOSYALIZM ELEŞTIRISI Sol popülizm kavramının altını doldururken, Ortodoks Marksist söylemleri karşısına alan Mouffe, işçi sınıfının mücadelesini denklemin dışında tutarak bir anlamda, geleneksel siyaset kurumu tarafından ötekileştirilmiş toplumsal muhalefet eksenini ele alıyor. Dolayısıyla neoliberal hegemonyaya karşı, sosyaleşitlikçi bir hat oluşturmada, sağ ve sol ayrımı yapmaksızın liberalradikal demokrat dinamiği inşa etmeye ve yeni bir karşıt hegemonyanın oluşturulmasının gerektiğine değiniyor. Bunun yanı sıra, Avrupa’nın mevcut parlamenter sistemine yönelik ciddi eleştirileri var Mouffe’nin… Postpolitika ekseninde iktidarın sırasıyla el değiştirdiği, merkez sağ ve sol partilerden oluşan iki partili sistemin hâkim kılındığı tabloyla karşı karşıya olduğumuzu vurguluyor. Bu noktada, yurttaşlara politik kararlar üzerinde etkide bulunma imkânı tanıyan parlamentoların ve kurumların rolünün ciddi şekilde azaldığını, bunun da kitleleri Sarı Yelekliler hareketi gibi düzen dışı alternatiflere yönelttiğini belirtiyor. Mouffe, sol popülist söylemin oluşumunda, anayasal liberal demokrat çerçevede yeni bir hegemonik sistemin tesisini kurgularken, çoğulcu liberal demokrasıyla radikal bir kopuş öngörmüyor. Tam bu noktada neoliberal politikaları karşısına alırken, Marksist hareketlerle de arasına sınır çizgisi çektiği görülüyor. Sosyalist harekete yönelik temel eleştirilerini ise şu sözlerle sıralıyor: “Toplumsal mücadelenin odağının merkezinde kesinlikle neomuhafazakârların otoriterizmini arkasına alan neoliberalizmin son derece antidemokratik doğası olmalıdır.” (David Harvey; Neoliberalizmin Kısa Tarihi). “Aşırı solun asıl hatası bunu daima göz ardı etmiş olmasıdır. İnsanların gerçeklikleriyle değil, kendi kuramlarına göre nasıl olmaları gerektiğiyle ilgilidirler. Aslına bakılırsa, insanların mevcut taleplerine duyarsızdırlar. Antikapitalist retorikleri, çıkarlarını temsil etme iddiasında bulundukları guruplarda yankı uyandırmıyor. İşte bu nedenle daima marjinal konumlara hapsoluyorlar. Sol popülist stratejinin amacı, iktidara gelmek ve ilerici bir hegemonya tesis etmek için halka dayalı bir çoğunluğun yaratılmasıdır.” Metinden çıkan önermelerin ardından ister istemez şu sorular belirmeye başlıyor: Neoliberalizmin krize girdiği bir süreçte düzen içinde gündelik çözümleri mi, yoksa radikal bir kopuşu mu öngörmek gerekiyor? Ayrıca, neoliberal hegemonyanın krizi olarak kurguladığımız sürece karşı düzen içi çözümler bir anlamda yıkımın eşiğinde olan ve çözülen sistemin restorasyonu anlamına gelmeyecek mi? Şüphesiz bugün Barnie Sanders, Jeremy Corbyn ve JeanLuc Mélenchon’da cisimleşen popülist dalganın oluşturduğu politik atmosfer, dünya genelinde büyük bir ilgi ve beğeniyle karşılanıyor. Dahası Türkiye siyasetinde de düzen içi çözümler arayan yeni politik figürlerin ortaya çıkması, sağmuhafazakârlığın kutuplaştırıcı siyaseti kitleleri yeni arayışlara ve birleştirici pozitif söylemlerin peşine düşmelerini sağlıyor. Bu noktada yeni dönemi ve sol popülizmin artan etkisini anlamada Mouffe’nin çalışması, önemli bir tartışma zemini oluşturuyor. n Sol Popülizm / Chantal Mouffe / Çeviren: Aybars Yanık / İletişim Yayınları / 136 s. / Haziran 2019 14 11 Temmuz 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle