Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
FRANSA İspanyol yazar Javier Cercas’ın Jaguar Kitap’tan çıkan Salamina Askeri; Everest Yayınları’ndan çıkan Sınırın Yasaları, Kiracı ve Saplantı dilimize cevrilen kitapları arasında. Avrupalı yazar kimdir? Avrupa’yı oluşturan ülkelerin dilsel ve kültürel çeşitliliği, “Avrupa” derken herkesin aynı şeyi düşünmemesi de bu nitelendirmeyi daha bulanık kılmaktadır. AYTEKİN KARAÇOBAN Paris’te 1518 Mart tarihleri arasında açılan kitap fuarının konuğu, konusu “Avrupa ve Avrupalı yazar”dı. Bu çerçevede toplantılar yapıldı, yazarlar Avrupa’ya, “Avrupalı yazar” olmaya ilişkin görüşlerini dile getirdiler. Bu görüşlerden bazıları Le Monde gazetesinde de yayımlandı. Bu yazılarda öne çıkan temel düşünce, Avrupalı yazarların Avrupa Birliği içinde yerlerini tam olarak göremedikleri yönündeydi. Siyasi ve ekonomik bir birlik kurmak amacıyla yola çıkan yönetici kesimler, aradan geçen onca zamana karşın bu iki anadamarda bile tam bir birlik, bütünlük oluşturamamışken, Avrupa Birliği gibi bir oluşum tam bir yokülke (ütopya) olarak tüm varlığıyla ortada dururken, hatta kimi ülkelerde siyasetlerini Avrupa Birliği’nden çıkma üzerine kuran halk kuyrukçusu (popülist), milliyetçi örgütler alan kazanırken yazarların kafasında doğallıkla belirgin bir Avrupa görüntüsü oluşmamaktadır. Bir kıtada doğmuş olmak, o kıtadaki bir ülkede yazıyor olmak bile Avrupalı yazar olmaya yetmemektedir. Edebiyatı yaşanacak bir düşünsel bölge olarak seçen bir yazarın böyle bir sınırlamaya sokulması olanaksız elbette. Camille Laurens’in Erri De Luca’dan alıntıladığı gibi, “Edebiyat sayesinde sınırları pasaportsuz geçerim” anlayışı içinde olunca, “Avrupalı Yazar” adlandırması anlamını yitirmektedir. KİMLİK ÇEŞİTLİLİĞİ İspanyol yazar Javier Cercas’ın şu cümleleri oldukça anlamlıdır: “Nedir Avrupa? Bu soruyu duyduğum her sefer, Saint Augustin’in söylediklerini yinelerim: “Avrupa’nın ne olduğu ba na sorulduğunda bilemem, ne var ki sorulmadığında bilirim.” Aslında Avrupa kimliği diye bir şey yok ya da karşıt anlamlılık içinde şöyle denebilir: Kimliği, çeşitliliğidir.” Aynı yazara göre her Avrupa ülkesinin kendine has kültür, eğitim, edebiyat düzeni, düzeneği varken, ortak gazeteler, dergiler, radyo ve televizyonlar, dolayısıyla ortak bir kamuoyu oluşmamışken, hatta ortak yayınevlerinden, yazarlar birliğinden söz edilmezken “Avrupalı Yazar” adlandırması havada asılı kalmaktadır. Avrupa’nın geleceği bile tam bir belirginlik kazanmamışken bir yazarın kendisini “Avrupalı yazar” olarak nitelendirmesi bir karşıtlık oluşturmaktadır. Avrupa’yı oluşturan ülkelerin dilsel ve kültürel çeşitliliği, “Avrupa” derken herkesin aynı şeyi düşünmemesi de bu nitelendirmeyi daha bulanık kılmaktadır. Böyle bir adlandırma yapılsa bile edebiyat, Avrupalı 28 ülkenin oluşturduğu siyasal, ekonomik birliğin sanatsal etkinliği olarak mı benimsenecektir yoksa tümüyle başka bir şey midir? Durum böyle olunca Avrupa ve Avrupalı yazar konusu, sorusu yanıtlar getirmekten daha çok soruları çoğalttı. Hırvat kadın yazar Dubravka Ugresic’in şu soruları konunun öneminin altını kalınca çizmektedir: “Avrupa’nın dört bir yanında tüketildikten sonra etlerin Polonya’daki hasta ineklerden elde edildiğini öğrendik. Hastalık bulaşan etlerin satılmalarının yasaklanması yürürlüğe girince Polonyalı kasaplar seslerini yükseltip bireysel özgürlüklerine saldırıldığını dile getirebilirler. Pekiyi edebiyat, kültür pazarını kim düzene sokmaktadır? Belirgin değil. Böyle bir pazar gerçekten özgür mü? Hangi pazardan söz ediyoruz? Ulusal, Avrupalı ya da küresel pazardan mı?” 2125 Nisan 2019