23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

VOLKAN YALAZAY’DAN ‘İSTANBUL’UN ANITSAL AĞAÇLARI’ İstanbul’un sessiz tarihçileri Ağaçlardan, evet ağaçlardan söz ediyorum; tarih boyunca çeşitli inançların kutsallaştırdığı; çevremize güzellikler kattığı için baştacı ettiğimiz varlıklardan DOÇ. DR. YÜCEL ÇAĞLAR V Çelik Gülersoy’un anısına saygıyla olkan Yalazay, Eski İstanbullu Ağaçlar (İstanbul’un Anıtsal Ağaçlar) başlıklı çalışmasıyla İstanbullu ağaçların bir başka tutkunu Çelik Gülersoy’un izinden gidiyor. Yalazay ne bir bitkibilimci, ne bir orman mühendisi; özverili bir gönüllü ağaç uzmanı. Eski İstanbullu Ağaçlar, akıl almaz bir özveri ve emek ürünü. Son derece yetkin yüzlerce tarihsel ve güncel fotoğraf ve desen, düşün ve yazın insanlarından alıntılarla bezenmiş; büyük boy (22x28 cm), kuşe kâğıda basılıp ciltlenmiş. Ağaçlar, özellikle de “anıtsal” sayılan ağaçlar evrenine ilişkin onlarca sayfa açık lama; yerli, yabancı yayınlardan oluşan varsıl bir kaynakça; Latince, Türkçe, yanı sıra yerel adlarıyla tanıştırılan yerli ve yabancı 24 cinsten 340’ü fotoğraflı 400 dolayında “anıtsal” ağacın tarihsel, kültürel, öyküsel geçmişlerine; yaşları, boyutları, ağaçbilimsel özellikleri, yersel konumları ve günümüzdeki durumlarına ilişkin ayrıntılı bilgi içeriyor. Farkındalık yaratıcı, dostluk kurdurucu, meraklandırıcı bir anlatım. ÇINARLAR... ÇINARLAR... ÇINARLAR... Nâzım’ın, ünlü şiirlerinden “Vasiyet”i anımsarsınız: “tepemde bir de çınar olursa  / taş maş da istemez hani...” der. Nâzım’ın çınarı, mezar taşı olarak yeğlemesi nedensiz değil kuşkusuz: Tüm görkemliliğine karşın bilge ama son derece de alçakgönüllü ağaçlardır çınarlar. Ormancı ozan, Türkçe sevdalısı Kerim Yund yıl larca önce önermişti: “İstanbul’un bir bitki ile temsili icap etse, bu ya bir çınar ağacı, yahud bir çınar yaprağı olmalıdır.” Yalazay da bu öneriyi benimseyenlerden olmalı ki yapıtının “Çınar Hazretleri” başlıklı bölümüne tam 142 sayfa ayırmış; haksız mı sizce? Bu gerçekliklere karşın ilgili kurumların kentsel, özellikle de kırsal yerleşmelerdeki ağaçlandırma çabalarında çınarlara gerektiğince yer vermemesini anlamak zor. Eski İstanbullu Ağaçlar, artık çokça örneğini görebileceğiniz türden yalnızca bir ağaç güzellemesi değil; bir “İstanbul Tarihi” kitabı. İstanbul’un neredeyse hırsla silinmesine çalışılan, ne yazık ki yeterince bilinmeyen güzelim insanlık tarihini de bize anımsatan bir tarih kitabı! Ağaçlar, sessiz tarihçilerdir çünkü. Üstelik, tarihçilikleri, yalnızca ekolojik koşullardaki değişmeleri yansıtmakla da sınırlı değildir: Ağaçlar bizlere toplumun değişik kesimlerinin kültürel, yanı sıra, davranışsal tarihlerini de anlatırlar. BİR KENTİN KİMLİĞİ Yalnızca tarihsel geçmişi, ekonomisi, yapıları, çeşitli büyüklükleri, dahası egemen kültürü bile oluşturmuyor; ne yazık ki çoğunlukla öyle sanılıyor. Bugünün orta yaşlıları bile kendisini, daha açık bir söyleyişle; tarihini, hüzünlerini, sevinçlerini, aşklarını, kavgalarını bulamıyorsa eğer, İstanbul kimliğini artık tümüyle yitirmiştir. Yusuf Nalkesen’in ünlü Hicaz şarkısını daha bir içten söylüyor olmalısınız: Gölgesinde mevsimler boyu oturduğumuz / Hep elele vererek hayaller kurduğumuz  / Kimi üzgün, kimi gün neşeyle dolduğumuz  / O ağacın altını şimdi anıyor musun?  Volkan Yalazay’ın Eski İstanbullu Ağaçlar (İstanbul’un Anıtsal Ağaçlar) adıyla yayımlanan çalışmasının bu şarkıyı sizin için de daha anlamlı kılacağını düşünüyorum. Bitirirken gerçekten de büyük özverilere katlanan Volkan Yalazay’ın yanı sıra son derece kısıtlı olanaklarıyla Eski İstanbullu Ağaçlar gibi bir kitabı yayımlayan Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği’ni, emek veren gönüllülerini kutluyorum. n Eski İstanbullu Ağaçlar / Volkan Yalazay / Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği yay. / 474 s. VAROUFAKİS’TEN ‘KIZIMLA EKONOMİ SOHBETLERİ’ Ekonomi yeter ki böyle anlatılsın “Herkesin ekonomi hakkında güvenle konuşmasını sağlamak, sağlıklı toplum ve gerçek demokrasi içi bir ön koşuldur.” KEREM GÜREL Yunanistan’ın eski ekonomi bakanı Yanis Varoufakis’in Kızımla Ekonomi Sohbetleri, yaşantımızı en ince noktasına kadar ilgilendiren bir konuda doğru kararlar alabilmemiz; doğru yere, doğru açıyla bakabilmemiz için bilmemiz gerekenleri okuyucularına yormadan, zorlamadan sunuyor. Bugün dünya, yeni bir yarının şafağında. Kimse teknolojinin desteğini arkasına alan kapitalizm canavarının ne yapacağını, nasıl davranacağını kestiremiyor. Bu canavarın iplerini elinde tutan az sayıdaki muktedirin gelişen her teknolojik yenilikle birlikte ellerinin daha da güçlendiği açık. Buhar gücünü kullanan sanayi 1.0’ın ar dından, ülke olarak zar zor yetiştiğimiz 2.0 ve 3.0’lar da geldi ve bugün dünya ancak az sayıda uzmanın yeterli bilgiyi sunabildiği sanayi 4.0’a kendini hazırlıyor. Ortaya çıktığı dönemde acımasız uygulamalarıyla sayısız drama imza atan Sanayi Devrimi bugün insanlığı tüketim kapitalizminin korkunç yüzüyle karşı karşıya bıraktı. Mağazalara hangi kapıdan gireceğinize, hangi kapıdan çıkacağınıza, alışverişiniz sırasında hangi müziğin çalınacağına, satılan ürünün ambalajında hangi renklerin, yazı karakterinin kullanılması gerektiğine karar veren ve beynimizdeki “Satın Al!” butonunu bulmaya çalışan bu güç, muktedirlerini her geçen gün daha zengin ve daha güçlü kılarken bizleri daha zayıf ve çaresiz bırakıyor. İşte bu noktada Varoufakis’in kitabı insanları bu önemli konuda bilgilendirmeyi, adeta uyuyanla rı uyandırmaya çalışıyor. Yazara göre ekonomiyi uzmanlara bırakırsak tüm kararları da onların eline bırakmış oluruz. Bu eseri özellikle gençler için yazdığının altını çizen Varoufakis’in kitabı adından da anlaşılacağı üzere kızı Xenia ile sohbet edermiş havasında geçiyor. Konuyu mümkün olduğu kadar basit haliyle sunmaya çalışan yazar herhangi bir dipnot, referans veya akademik bir kitaba atıfta bulunmadan kaleme almış kitabını. Varoufakis konunun daha iyi anlaşılabilmesi için okuyucuyu hikâyenin en başına götürüyor. İnsanlığın ortaya çıkışı ve bugünkü uygarlıkların temellerinin atılışında etkili olan unsurlar üzerinde duruyor. İlerleyen bölümlerde okuyucuya piyasa toplumunun oluşumu, borç ve kâr kavramlarının doğuşu, bankacılık sektörünün ortaya çıkışı, makineleşmenin etkileri, arbitraj, enflasyon, deflasyon, reel faiz, bitcoin gibi kavramlar ve olgular kitabın geneline hakim olan yalın anlatımla sunuluyor. Kitabın sonsözündeyse yazarın mutluluk kavramına yoğunlaştığı görülüyor. Bu noktada Varoufakis’in “Hakiki mutluluk nedir?” sorusu üzerinden okuyucularını düşündürmeye çabalaması dikkat çekici. Zira bizi daha az düşünmeye, daha çok tüketmeye yönlendiren mevcut ekonomi düzeni üzerine de kafa yormamızı istiyor. Piyasa toplumunun güçlendiği ve kapitalizmin, daha çok satma, daha çok kazanma arzusunun değerleri yerle yeksan etmeye çabaladığı; kirli ellerini kitap/edebiyat dünyasına daldırarak “kitap benzeri ürünlerin” satış rekorları kırdığı; okuma alışkanlığının hele de nitelikli okumanın değer yitirdiği; bilgiye ulaşmanın giderek daha kolaylaşmasına rağmen özellikle gençlerin genel kültür yönünden giderek daha fazla zayıfladığı günümüzde Yanis Varoufakis’in bu kitabı pek fark etmesek de hayatımızı düzenleyen kavramların herkes tarafından anlaşılmasını sağlayan ve geniş bir okuyucu kitlesine seslenen dikkat çekici bir çalışma. n Kızımla Ekonomi Sohbetleri / Yanis Varoufakis / Epsilon Yay. / 165 s. / 2019 10 25 Nisan 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle