03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ozanların gözünden İspanya’nın akarsuları İspanyol ozanlar, okurlarına ülkenin akarsuları üzerinden güzellemeler sunarken, bir yandan da, insana, tarihe, doğaya, savaşa, barışa göndermeler yapıyorlar. Türkçesi: Ayşe Nihal Akbulut Miguel de Unamuno İSPANYA’NIN IRMAKLARI Ebro, Miño, Duero, Tajo, Guadiana ve Guadalquivir, İspanya’nın ırmakları, ne çabadır bu ölmek için denize yol almak! KENDINE BAKAR IRMAKTA DAĞ Kendine bakar ırmakta dağ yaşadığını duyumsar, sularda yıkanır tini duyumsadığını duyumsar. Duran, akıp kaçanda bakar kendine, çekip giden tine; ancak akan yaşar ve duyumsar, dönüp gelmeyecek olan. (Cancionero, 1953) Antonio Machado DUERO KIYILARI En tepesine bir leylek konmuş çan kulesinin. Kulenin ve terk edilmiş koca evin çevresinde fırdolayı uçuyor çığlık çığlığa kırlangıçlar. Apak kıştan geçtiler, karlardan tipilerden boranların sert cehennem yellerinden. Ilık bir sabah vaktidir şimdi. Güneş acınası Soria topraklarını biraz olsun ısıtıyor. Yeşil çamların günü geçmiş, neredeyse maviye çalıyor, ilkbaharın filizlendiği, yolun kıyısında ve ırmak boyundaki incecik kara kavaklarda görülür. Duero akar, sessiz ve derinden, usul ve uysalca. Kırlar, gençten daha çok, ergeni andırır. Otların arasından alçakgönüllü bir çiçek başını çıkarır, ya apak ya mavi. Az önce çiçeğe durmuş kırların, ve gizemli ilkbaharın güzelliği! Ak yolun kara kavakları, kıyıların kavakları, başı dumanlı dağlar mor ötelerin önünde, günlük güneşlik, apaydınlık gün! Güzelim İspanya toprakları! (Soledades. Galerías. Otros poemas,1907) ORADA, O YÜKSEK TEPELERDE... Orada, o yüksek tepelerde, Duero’nun geçtiği topraklarda kıvrılarak bir yay gibi Soria çevresinde, kurşuni sırtlarla öbek öbek yaşlı meşelikler arasında, yüreğim dolanmakta başıboş, düşlere düşmüş... Görmüyor musun, Leonor, ırmak boyu çatal çatal dallı budaklı kavakları? Kaldır başını şu Moncayo’ya bak, mavi ve ak; ver elini elime, gezinelim gel. Tozlu zeytinliklerle çevrili şu topraklarında yurdumun, şimdi yapayalnız dolaşırım, kederliyim, yorgunum, yitmişim düşüncelerde ve kocamışım. (Campos de Castilla, 1912) Federico García Lorca ÜÇ IRMAK IÇIN KÜÇÜK BIR BALAD Guadalquivir ırmağı akar portakallarla zeytinler arasından. Granada’nın iki ırmağı iner karlardan buğdaylara. Ah, sevdiceğim gitti de gelmez oldu! Guadalquivir ırmağının sakalları var kan kırmızı. Granada’nın iki ırmağı, biri ağıt öteki kan. Federico García Lorca [email protected] Ah, sevdiceğim gitti havaya karıştı! Yelkenli teknelere gider bir yol Sevilla’da. İç çekişler kürek çeker yalnızca Granada sularında. Ah, sevdiceğim gitti de gelmez oldu! Guadalquivir, yüksek kule ve esen yel portakal bahçelerinde. Darro ve Genil, minicik kuleler ölüdür gölcüklerde. Ah, sevdiceğim gitti havaya karıştı! Kim diyebilir bu sular taşır aldatıcı yakarı haykırışları! Ah, sevdiceğim gitti de gelmez oldu! Taşır portakal çiçeklerini, taşır zeytinleri, denizlerine, Endülüs. Ah, sevdiceğim gitti havaya karıştı! (Poema del cante jondo, 1931) Miguel Hernandez MANZANARES GÜCÜ Kimse yok tunç sesi boğacak: yok kimse tunç sesimi yoldan çıkaracak. Olanaksızdır silmesi sessizliğin korno sesli yetkili, tutkulu soluğunu. Canlı ateşte tavlanarak akort tutmuş, üzüntülerle tunçlaşmaya yoğrulmuş sesle, çıkarım sonsuzluk kapısına zeytinin, ve bırakırım her şeyi zeytinlikler arasına.... Manzanares ırmağı, kurşun geçirmez asker kılığı, kurşunla ve kumsallarla dokunmuş, sazlardan gençliğine takılmış. Miguel de Unamuno Bugün bir ırmaktır öncesinde değildi; bir damla soysuz metaldi, nerdeyse ayak basılmamış kumluk, gösterişsiz, amaçsız. Bugün ise bir cephe sulardan kimseyi, hiçbir şeyi alaşağı etmeyen, şimşek çakışlı tam da etine gömülmüş güneşin. Usul akışlı Manzanares hak ediyor deniz olmayı denizler arasında. Denizi, zamanı, güneşi, büyüyen bu nehri, nice kurşunlasan da yaralayamazsın asla. Çekilmiş, azalmış sularını, Madrid’in ırmağı, savundum ben senin, ve kıyıya kurulmuş kent bir zirve saldıran ve ışıldayan elmastan olma. Belki yorgun düşmüş ama yenilmez çıkar günlerin çabasından bu asker. Ağzında öter bir ağustosböceği ve kıyısında yiğit bir başkası. Peki nereye gitti dişlerle pençeler? Sırtlan geçip gitmedi en sevdiği yerlerden. Madrid konumunu koruyor sırtlanın karşısında dimdik gün boyunca. Kumdan bir kuledir Madrid önlerinde ve alaşağı olur ırmak. Tüm duvarlarda şöyle yazılıdır: Madrid mezarın olacak. Ve biri zaten bu çığlığın kuyusunu kazmıştır bile. Manzanares ırmağının yeraltı damarını besler büyütür asla tükenmez ve durmadan varsıllaşır. Savaşların ve saldırıların gücüyle büyür ha büyür ırmak yaralardan açılan kolların altında. Deniz olmaya gider bu yolda Manzanares: Kızıl ve ılık ılık yol alır sulayarak, Tajo ve denizlerin yanı sıra, bir umut işçisinin nabzının attığı yerleri. Suladığı Madrid, akar balkonlarının ve kaygılarının altından uzaklardan bir yakutun üzerine kakılmış duvarları gitgide daha kızıllaşan. Askerlere kara kavaklar yükselten bitki anıtları, kopan kemiklerin ışıltısı savrulur neşeyle hastanelerin üzerinde. Madrid’in tini sel gibi basar ulusları, Manzanares sonsuzluğa varır utkuyla, geçer tarih gibi satırlarında ses bırakarak, ve yazılı kalır zamanın tadında. (Viento del pueblo, 1937) Antología poética del paisaje de España. Ed. / Cayo González, Manuel Suárez / Ediciones de la Torre. / Madrid 2001 16 14 Mart 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle