03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MARIO LEVI’DEN ‘BIR CUMA RÜZGÂRI, KADIKÖY’ ‘Okurla oynamayı seviyorum!’ Mario Levi’nin, bağıntılı hikâyelerden oluşan romanı “Gördüklerimiz Göremediklerimiz Kadıköy 1”, tüm kahramanlarıyla “evim” dediği semti Kadıköy’den evriliyor. Kadıköy’de bir cuma günü. Sonraki kitaplardaysa okuru haftanın farklı günlerinde farklı semtler bekliyor. GAMZE AKDEMİR [email protected] Gazete Kadıköy’deki “Gördüklerimiz Göremediklerimiz” adlı köşenizde geçmişten ve bugünden anılar, izlenimler ve vargılarla buluşturuyorsunuz okurları. Hayal gücü, umut ve gerçeklik arasında bağlantılar kurarak… Romana dönüşmesi nasıl oldu? Gazete Kadıköy’de yazmaya geçen yıl başladım. Önceleri haftada bir yazdım, şimdi on beş günde bir yazıyorum. Başlangıçta sadece Kadıköy’den hayali insan portreleri üzerine yazıyordum. İşin bu kadar gelişebileceğini de tahmin etmemiştim. Yazdıkça buradan bir hikâye kitabı çıkarabilirim düşüncesi doğdu. n Bir roman fakat bileşik hikâyeler kimi anlatılar şeklinde bir yapısı var. Aslında ben de bir hikâye kitabı yapmak amacıyla yazdım. Hatta kitap bittiğinde ve yayınevine teslim ettiğimde bile bunun bir hikâye kitabı olduğu düşüncesindeydim. Editörler bunun aslında bir roman olduğunu söyleyince itiraz etmedim. Dediğiniz gibi bileşiyor, hepsi birbiriyle bağıntılı hikâyeler çünkü. Türler arasında artık geçişlerin son derece belirsizleştiğine, türler arasında eskisi gibi keskin çizgiler olmadığına inanıyorum. KAHRAMANLARIM BUGÜNÜN YARALI İNSANLARI n Romanınızın alt başlığı “evim” dediğiniz “Kadıköy”. Semtinizin insanlarını yazıyorsunuz. Hikâyelerinizin ve kahramanlarınızın tek ortak özelliği bunlar değil kuşkusuz. Kahramanlarım bugünün yaralı insanlarıdır. Hepsi zaafları, umutları, çelişkileri, yenilgileri ve zaferleriyle bir bütün. Tek yönlü, tek boyutlu, sivri köşeli değiller, kendi ihtimallerine açıklar. Kahramanlarım teğet geçtikleri ihtimallerle, keşkeleriyle, tüm sorunlara rağmen hayatla mücadele etmeyi bilir, hiç vazgeç mez ve gerekirse bunun bedelini de öderler. Romanda da dediğim gibi “Zaten bunun için buradayız”. Kahramanlarım hayatta bir renk keşfedebilen insanlardır. Yaşlarına ve hayattaki deneyimlerine göre yargıları ve kaygılarıyla bugün her yerde karşılaşabileceğiniz insanlardır. Şu anda bile bu hikâyelerin bin bir benzeri yaşanıyordur. Kadıköy çarşısına çıkın, bu insanları orada görürsünüz. Toplu taşıma araçlarına biniyorum, çarşı pazar dolaşıyorum, esnafla konuşuyorum. Kesinlikle idealize edilmiş insanların değil benim gibi hayatın içinde olan insanların peşindeyim. Edebiyatın da bu olduğuna inanıyorum. n “Bir Cuma Rüzgârı, KadıköyGördüklerimiz Göremediklerimiz 1”, bu açıdan Freud’cu tahlillerle de iç içe. Kahramanların imgesini ve hikâyesini kendince yorumlama ve geliştirme yolunda okura el veren bu yaklaşımınız yeni değil. Tabii, insan ruhunun derinliklerine inmeyi kendi becerim ölçüsünde hep deniyorum, bunu çok önemsiyorum. Psikoloji ve psikiyatri ile ilgili birçok okuma yaptım. Kahramanlarımın iç dünyalarını yoğun işlemeye çalışıyorum. Bir kahramanın böyle derinleşebileceğine inanıyorum. Bu konuda şanslıyım da çünkü bana yol göstermiş olan, ustam diyebileceğim bir Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Selim İleri, Oğuz Atay gibi pek çok yazar var. Fakat edebiyatımızda bu konuda hâlâ yol almamız gerektiği düşüncesindeyim. n Bu noktada başka yazarlarınız kimler diye sormak isterim. Kimlerden, neler esinlendiniz? Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Selim İleri, Oğuz Atay’ın yanı sıra Orhan Kemal, Sait Faik ve Rıfat Ilgaz gibi yazarların yapıtları önce bir okur sonra da bir yazar olarak gelişmemde çok etkili, yol gösterici olmuştur. Başka yazarlardan etkilenmeyi zul saymadığım gibi bu etkileşimin gerekli olduğuna da inanıyorum. Yabancı yazarlardan uzun yıllar Virginia Woolf, Kafka, Dostoyevski ve Marcel Proust’un etkisinde kaldım. Woolf ve Dostoyevski’nin az önce söz ettiğimiz o in KAAN SAĞNAK san ruhunun derinliklerine inmesinden; Kafka’nın kara mizahından ve Proust’un o uzun cümlelerinden çok etkilendim. n Kendi çektiğiniz fotoğraflar eşliğinde yayımlanıyor, insan manzaraları sunuyor romanınız. İnsanları sadece yazmakla kalmıyor hikâyelerini fotoğraflarla da tamamlıyorsunuz. Neden tercih ettiniz bunu? Bu Oyunda Gitmek Vardı (2015) romanımın ardından Yanlış Tercihler Mahallesi, Bir Cümlelik Aşklar ve ardından gelen bu kitabım ile bir sürecin içinde olduğumu hissediyorum. Sürekli bir arayış duygusu bu. Başka türlü ne yapabilirim, yazarlığımı daha ileriye nasıl götürebilirim düşüncesiyle hep bir anlatım arayışı içindeyim. Bu arayışın neticesinde bu metinlerin, hikâyelerin bende çağrıştırdığı fotoğrafları da çekebilir miyim sorusu doğdu. “Gördüklerimiz ve Göremediklerimiz”in bir anlamda karşılığı gibiydi. Gördüklerimizin yanında göremediklerimiz de var ya da gördüklerimiz aslında göremediklerimizdir. YAZAROKUR İLİŞKİSİ n Yazar, okurla sıklıkla iletişime geçiyor romanda. İnteraktif bir iletişim kuruyor. Okurun hep yanında yöresinde, temasta! Tezini dayatmadan yol göstermekle, rehberlik yapmakla yetiniyor. Evet ve okurla yoldaşlık kuruyor. Okura şunu diyor aslında; “Hadi gel, gel bakalım”. “Hadi gel atlayıp gidelim” veya “Dur bakalım nereye gidiyorsun? Gitmek yok, daha işlerimiz var”. n Şaşırtmacayı da seviyorsunuz. Okura sürekli olasılıklardan bahsediyorsunuz. Olasılıklar sonsuz, olabilir de olmayabilir de diyorsunuz. Sıklıkla ters köşe oluyor okur. Öyle olmasa tadı çıkmaz. Okurun bu yolculuktan maksimum faydayı çıkarabilmesini isterim. Onun için birlikte ve ayrı ayrı nasıl olursa olsun hayal etmeli ve harekete geçebilmeliyiz. Daha önceleri bu yaklaşımı denedim ama bu kadar belirgin değildi. Burada ise romanın omurgasını teşkil ediyor. n Her bir hikâyenin sonunda iki kişi olan biteni değerlendiriyor, tartışıyor. Birisi yazar ama öteki belli değil. Burada da yorumu okura bıraktım. O kişi belki okur olabilir belki yazarın öteki beni olabilir. Açıkçası ben de bilmiyorum. SERİNİN ÜÇ KİTABI DAHA HAZIR n Romanın devamı nasıl gelecek? Yedi ciltlik bir seri olacak. Sonraki ciltler bir devam romanı olarak hem görülebilir hem de görülmeyebilir. Yedi kitabın her biri İstanbul’un farklı bir semtinde ve haftanın farklı bir gününde geçecek. Her kitap için bir günün seçilmesinin hiçbir özel sebebi yok. Bu kitap Kadıköy’de bir cuma günü geçiyor. İkinci kitap Şişli, Osmanbey, Feriköy, Kurtuluş civarında bir salı günü geçecek mesela. Sonraki kitaplar sırasıyla Eminönü, Beyoğlu, Adalar, Sur içi yani Balat, Hasköy, Samatya ve biraz Anadolu biraz da Rumeli olmak üzere Boğaz şeridinde geçecek. Şu an sonraki üç kitabı yazmış bulunuyorum. Tercihim senede iki kitap çıkması, ikinci kitap da muhtemelen eylül veya ekim ayında yayımlanabilir. n Bir Cuma Rüzgârı, Kadıköy/ Gördüklerimiz Göremediklerimiz 1/ Mario Levi /Everest Yayınları/ 2019/ 247 s. 10 14 Mart 2019
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle